๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Dini makale ve yazılar => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 15 Ekim 2010, 15:07:17



Konu Başlığı: Helâl gıda ve gıda maddelerinde istihâle ve tegayyür
Gönderen: Sümeyye üzerinde 15 Ekim 2010, 15:07:17
Helâl Gıda Ve Gıda Maddelerinde İstihâle ve Tegayyür


Anne-babanın vazifelerinden biri de kendi rızıklarına dikkat
etmeleri gerektiği gibi çocuklarına da hoş, tayyib, helâl bir rızık
yedirmeleridir.

Helâlı ve haramı belirleme yalnız Allah ve Peygamber’inin yetkisindedir. Diğer insanlara böyle bir yetki verilmemiş, hattâ buna kalkışanlar şu âyetle uyarılmıştır: “Siz dillerinizin uydurduğu yalana dayanarak, ‘Şu helâldir, bu haramdır!’ demeyin. Aksi hâlde Allah’a karşı yalan uydurmuş olursunuz. Allah’a karşı yalan uyduranlar ise kurtuluşa eremezler.”1

Kur’ân ve Sünnet’te hükümlerin konulması “menfaatin celbi ve mazarratın def’i (yarar sağlama ve zararı önleme)” ilkesine dayanır. Yüce Allah birçok âyette dünyayı, yeraltı ve yerüstü zenginlikleriyle insanın emir ve tasarrufuna verdiğini, hayvanları ve bitki örtüsünü insan için yarattığını bildirmiştir. Kur’ân’da et, süt ya da gücünden yararlanılacak hayvanlardan, kuş türlerinden ve deniz avının helâl kılındığından söz edilir.

Eşyada asıl olan mubahlıktır. Bu yüzden Kur’ân ve Sünnet’te sadece yenilmesi, içilmesi veya kullanılması caiz görülmeyen şeyler belirtilir, bunların dışında kalan şeylerin meşru olduğu bildirilir.

Kur’ân-ı Kerîm’de yenilmesi yasaklanan hayvanlar ve hayvanî gıdalar ikisi Mekke’de ikisi Medine döneminde inen dört âyette sayılmıştır, bunlar; ölü hayvan, domuz eti, kan ve Allah’tan başkası adına kesilen hayvandan ibarettir.2 Bu konuda son inen âyette şöyle buyurulur:

“Ölmüş hayvan, kan, domuz eti, Allah’tan başkası adına kesilmiş, boğularak veya vurularak yahut yukarıdan yuvarlanarak ölmüş ya da (başka bir hayvan tarafından) süsülmüş veya canavar tarafından parçalanmış hayvanla -ölmeden yetişip kestikleriniz müstesna- dikili taşlar üzerinde boğazlananlar ve fal okları ile kısmet aramanız size haram kılınmıştır. Bunlar itâat sınırı dışına çıkmaktır…”


Hayvan kesilirken besmele çekilmesi, av hayvanı ise avlanma kurallarına uyulması gerekir.

Hanefilere göre besmele kasten terk edilmediği sürece Müslüman veya ehl-i kitaptan birisinin keseceği hayvanın eti yenir. Hanefiler bu konuda daha çok Mekke döneminde putlar adına kesilen hayvan yerine Allah’ın adı zikredilerek kesilecek hayvan etinin yenilmesini bildiren âyetlere ve Hz. Peygamber’in her önemli işe besmele ile başlanmasını bildiren hadîs ve uygulamalarına dayanırlar.

İmam Şâfiî’ye göre ise her önemli işte olduğu gibi hayvan keserken de besmele çekilmesi Sünnet veya müstehap olmakla birlikte, besmele terk edilse bile Müslüman veya ehl-i kitaptan birisinin keseceği hayvanın eti yenir.3

Hz. Aişe şöyle demiştir: “Bedeviler bize et getirirlerdi. Biz onların besmele çekip çekmediklerini bilmezdik. Hz. Peygamber, ‘Siz yerken besmele çekin ve yiyin.’ buyurdu.” Eğer hayvan kesilirken besmele çekmek şart olsaydı, Hz. Peygamber durumları bilinmeyen bedevilerin getirdiği etin yenilmesini emretmezdi.

Kur’ân’daki Yasağın Sünnet’le Genişletilmesi
Kur’ân-ı Kerîm’de helâl kelimesi ile ifade edilen mubahlığın ölçüsü şöyle belirlenir: “Sana kendileri için nelerin helâl kılındığını soruyorlar. De ki: Bütün iyi ve temiz şeyler (tayyibât) size helâl kılınmıştır.”4 Bununla birlikte Hz. Peygamber’e de helâl ve haramı açıklama ve gerektiğinde bunlara ilâve yapma yetkisi tanınmıştır. “O peygamber onlara iyiliği emreder, kötülükten meneder, onlara temiz olan şeyleri (tayyibât) helâl, pis olan şeyleri (habâis) de haram kılar.”5

Peygamber Efendimiz’in, kendisine verilen bu yetkiyi, “temiz olan gıda maddelerinin yenmesi, pis ve zararlı olanların ise yasaklanması” ölçüleri içinde kullandığında şüphe yoktur.

Kur’ân’da yasak edilen dört çeşit hayvanî ürünün, Hz. Peygamber’in şu hadîslerinde genişletildiği görülür:

“Allah’ın Resûlü, köpek dişi olan yırtıcı hayvanları ve tırnaklı yırtıcı kuşları yemeyi yasakladı.”6
Sonuç olarak Ebû Hanîfe, Şâfiî ile Ahmed İbn Hanbel’e ve İmam Mâlik’in sağlam görüşüne göre, hadîslerde zikredilen bu gibi hayvanların etlerini yemek caiz değildir. İmam Mâlik’in ikinci görüşüne göre ise yukarıdaki hadîs haramlık değil kerâhet bildirir.7

Deniz hayvanları

Deniz hayvanları da insanın yararlanması için yaratılmıştır. Kur’ân-ı Kerîm’de: “Size deniz avı helâl kılındı..”8 buyurulur. Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: “Bizim için iki ölü ve iki kan helâl kılındı. Ölüler; çekirge ve balık. Kanlar da karaciğer ve dalaktır.” 9

Hanefiler yukarıdaki âyet ve hadise dayanarak, suda yaşayan hayvanlardan sadece balık çeşidine girenlerin caiz olduğu görüşündedirler.

Hanefiler dışındaki üç mezhebe göre yukarıdaki âyette bir sınır getirilmediği için denizde yaşayabilen her hayvanın eti yenebilir. Diğer yandan Hz. Peygamber, “Denizin suyu temiz, ölüsü helâldir.”10 buyurmuştur. Ancak bazıları su domuzunu ve su köpeğini istisna ederek, diğerlerinin helâl olduğunu söylemişlerdir. Bu konuda şöyle bir kıyas da yapılmıştır: Deniz hayvanlarında kan mevcut değildir. Haram kılınmış olan ise ancak kandır. Bu yüzden deniz hayvanlarının hepsi tıpkı balık gibidir.

Kur’ân’la Yasaklanan Nebatî Ürün: Şarap
Kesin içki yasağı bildiren âyette şöyle buyurulur: “Ey iman edenler! Şarap, kumar, dikili taşlar (putlar) ve fal okları şeytan işi birer pisliktir. Bunlardan uzak durun ki, kurtuluşa eresiniz.”

İçki yasağı için âyet ve hadîslerde kullanılan “hamr” sözcüğü Ebû Hanîfe ve onun görüşünde olan kimi sahabe ve tâbiî fakihlerine göre yalnız yaş üzümden yapılan içkinin adı olup, Kur’ân nassı ile “li aynihî haram” olan budur. Hanefi mezhebinde müftâ bih olan görüş ise11 diğer üç mezhepte olduğu gibi içildiği zaman kişiyi sarhoş eden bütün içecekler hamr (şarap) hükmündedir. Bunların azı da çoğu da haramdır. Çünkü Hz. Peygamber, “Sarhoşluk veren şeyin çoğu ve azı haramdır.”12 buyurmuştur.

Nebiz

Ebû Hanife’ye göre şarap dışındaki diğer sarhoş edici maddeler aynen ve bizzat değil kıyas yoluyla haram kapsamına girer. Burada illet “iskâr (sarhoş etme)” niteliği olup, bu da “Her sarhoşluk veren şey haramdır.” gibi hadîslere dayanır.13 Yaş üzüm suyu ancak ekşiyip acılaştıktan ve köpüğünü attıktan sonra keskinleştiği takdirde hamr (şarap) hükümleri tam olarak bulunur. Üçte ikisi gidinceye kadar kaynatılmış kuru üzüm ve kuru hurma ise nebiz adını alır ve sarhoş eden miktarını içmek caiz olmaz.14 Eğer bunda bir sertlik hissedilirse suyla hafifletilmesi gerekir. Rivayete göre Hz. Ömer’e kuru üzüm nebizi getirildiğinde su isteyerek onun üzerine dökmüş, sonra da içerek, “Taif kuru üzümünün nebizinde acılık olur.” demiştir.15 Müslim’in naklettiği birkaç hadîste, Allah Elçisi’nin nebîzin içilmesine izin verdiği, ancak, farklı meyve ve maddelerden yapılan nebîzlerin karıştırılarak içilmesini yasakladığı nakledilir.16

Sonuç olarak üzümden yapılan içkiler aynen haram ve necistir, bunun dışındaki meyve vb.den yapılan alkollü içkileri de içmek haramdır. Ancak bunların kendileri şarap gibi necis sayılmaz, bir kimsenin üzerine şarap dökülse namaza engel olurken, meselâ ispirto, kolonya gibi bir sıvı dökülse, namaza engel olmaz. Zaten alkol uçucu bir madde olduğu için, kısa bir süre sonra buharlaşır. Ebû Hanife’nin temsil ettiği Irak ekolü bu konudaki hadîslerin bir kısmını zayıf bulmuş, bir kısım hadîslerde de nebize, mecazen hamr (şarap) denildiğini söylemiştir.17

Günümüzde alkollü içki ve uyuşturucular pek çok bitki ve meyvelerden elde edilir olmuş; haşhaş, esrar, kokain gibi sıvı veya katı olanları bulunmuştur. Adı ne olursa olsun; yenildiği, içildiği, damara zerk edildiği veya dumanı çekildiği zaman sarhoşluk veren yani iskâr niteliği bulunan her madde çoğunluk fakihlerce doğrudan, Ebû Hanîfe’ye göre ise şaraba (hamr) kıyas yapılarak içki hükmünde ve yasak kapsamındadır.

İstihâle ve Tagayyür

İstihâle; hayvanî veya nebatî bir ürünün bir hâlden başka bir hâle geçmesi, tagayyür de nitelik değiştirmesi demektir. Böyle bir değişim sonunda daha önce pis olan bir madde temiz hâle dönüşebilir. Bunun sonucunda haramlık da kalkmış olur. Örnek: Şarap sirkeye dönse, misk ahusunun kanı miske dönse bunlar temizlenmiş olur. Yine pis bir toprak altüst edilmekle, pis bir zeytinyağı da sabun hâline getirilmekle temiz hâle gelir.

Lâboratuar ortamının bulunmadığı müctehid imamlar döneminde, tecrübeye dayanarak verilen değişim örneklerinin günümüz kimya tahlilleri ile de kontrol edilmesi gerekir. O dönemde maddelerin daha çok “renk, koku ve tat” değişikliği dikkate alınarak nitelik değiştirip değiştirmediği anlaşılmaya çalışılmıştır.
Şarabın sirkeye dönüşmesi ile ilgili bir değerlendirme

1- Hanefilere göre şarap sirkeye dönüşünce artık yeni bir madde hâline gelmiş olur. Şaraplıkla ilgisi kalmaz. Dayandıkları deliller: Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: “Herhangi bir deri tabaklandığında temiz olur. Sirke durumuna gelen hamrın helâl olması gibi.”18 Bu bozuk bir cevherin iyileştirilmesi gibidir.
İçki yasağı bildiren âyet gelince, başlangıçta Ebû Talha’ya ve diğer sahabeye evlerindeki şarapların sirkeye dönüştürülmesi için izin verilmemesi, onları şarap içme alışkanlığından uzaklaştırmak içindir.19 Nitekim hadîste, “Sizin en iyi sirkeniz şaraptan (hamr) yapılandır.”20 buyrulmuştur.

2- İmam Şâfiî’ye göre şaraptan (hamr), içine tuz veya sirke gibi bir şey atarak, onu güneşte tutarak veya ateşte kaynatarak sirke yapmak caiz değildir.
Dayandığı deliller şunlardır: Hadîs: “Hz. Peygamber hamrın sirkeye çevrilmesini (başka bir rivayette sirke edinilmesini) yasakladı.”21 Ebû Talha’dan rivayete göre, onun evinde yetimlere ait şaraplar (hamr) vardı. Kesin içki yasağı bildiren âyet gelince, “Ey Allah’ın Rasûlü! Bunları ne yapayım, sirke yapmayayım mı?” diye sordu. Hz. Peygamber “Hayır yapma, dök!” buyurdu.22 Kısaca şarap sirkeye çevirmekle mal hâlini almaz, kendisi necis olduğu için, sirke yapmak için ona katılacak madde de necis hâle gelir. 23

Gıdalardaki Katkı Maddeleri ve Zararları
Katkı maddesi deyince; normalde gıdanın besleyici unsurlarından olmadıkları hâlde, gıda üretiminde teknolojik işlemlere yardımcı olma, bozulmayı önleme, dayanıklılığı artırma, besleyici değeri koruma, renk, görünüş ve lezzet gibi duyusal özelliklerini düzeltme ve koruma gibi değişik maksatlarla besinlere katılan maddeler akla gelir.

İnsanlarda doğuştan anomaliye yol açan maddelerin bir kısmı gıdaların içinde yapıtaşı olarak bulunur. Kafein, metil ksantin ve metil glioksal bunlardandır. Diğer bazı maddeler ise gıdalara bilerek katılır. Nitrikler gibi. Doğumsal anomaliye yol açan maddelerin hemen hepsi aynı zamanda kanser yapıcı etkiye de sahiptir. Bazı katkı maddeleri de insan vücudunda alerji meydana getirir. Astım, kurdeşen, saman nezlesi bunlar arasındadır. Yine bu katkı maddeleri insan bünyesi için toksik-zehirli, kanser yapıcı, hattâ nesilleri bozucu tesire sahip olabilirler.24

Sadece alkolde çözünen bir renk maddesi, eğer çözülmeden bir içeceğe karıştırılırsa tortu bırakır ve ortamı renklendirmez. Tortu yoksa belli miktarda alkolü içerdiği akla gelir ki, bunun seviyesi % 1,2 kadar olabilir.25

Özel katkı maddeleri

1- Peynir mayası: Sütü pıhtılaştırıp peynir hâline getirmek için kullanılan bir enzimdir. Bu işlevi sütü sıvı tutan süt proteinlerini parçalayarak yapar. Peynir mayası geviş getiren hayvan buzağılarının dördüncü midelerinden (şirden) elde edilir.26 Günümüzde bu mayalar dana, domuz, piliç gibi hayvanlardan elde edilmektedir. Domuz mayası çok ucuza mal edildiği için çoğunlukla dana mayasına karıştırılarak kullanılır.

2- Kimyasal mayalar: Genetik mühendisleri, buzağı genlerine konakçı mikroplar aşılayarak kimyasal kaynaklı mayalar elde etmişlerdir. Bugün için Batı ülkelerinde peynir üretimi için kullanılan mayaların yarısını bu çeşit enzimler oluşturmaktadır.

3- Jelâtin (E441): Hayvanların deri, kemik, kıkırdak, bağ dokusu gibi kısımlarının uzun süre kaynatılması, asit ve kireçle muamele edilmesi sonucunda elde edilen şeffaf ve yumuşak bir maddedir.

Jelâtin sığır, domuz, balık ve kümes hayvanları gibi omurgalıların Kollagen’inden elde edilen bir protein türüdür. Gıda ve ilâç üretiminde ve sanayide birçok kullanım alanı vardır. En çok kullanıldığı alan jöleler ve jelâtinli şekerlemelerdir. Ayrıca hazır gıdalarda sabitleştirici, kıvam artırıcı olarak kullanıldığı gibi, dondurma, reçel, krem peynir ve margarinlerde yapı elemanı olarak kullanılır. Jelâtin elma suyu benzeri meyve sularını ve sirkeleri berraklaştırmak için de kullanılır.27

Jelâtin ve benzeri gıda katkı maddelerinin İslâm’a göre eti yenen hayvanî ürünlerden üretilmesi yoluna gidilmelidir. Günümüzde Müslüman ve Yahudilerin tüketimine sunulmak üzere uygun hayvanlar ve balıktan üretilmiş jelâtinler de bulunur. Nebatî kaynaktan elde edilmiş jelâtin yoktur.

Sonuç olarak günümüzde özellikle peynir mayası ve jelâtin gibi domuzdan da elde edilebilen katkı maddelerinin güneşte kurutulma, tuzun içinde uzun süre bekletme, güneşte kurutulup öğütülme, jelâtinde olduğu gibi uzun süre ateşte kaynatılma gibi üretilme şekilleri dikkate alınarak kimyevî bir değişime uğrayıp uğramadığı lâboratuar kontrolü ile tespit edilmelidir.


* Uludağ Üniv. İlâhiyat Fak. Öğrtm. Üyesi


Dipnotlar
1. Nahl, 16/116. bk. 136, 138-140.
2. En’âm, 6/145; Nahl, 16/115; Bakara, 2/172 ve 173.
3. Dârekutnî, IV, 295; Serahsî, Mebsût, XI, 238. Dârekutnî’de, hadisin râvîsi Mervan b. Sâlim’in zayıf olduğunu belirtir. Ayrıca aynı hadis İbn Abbas’ın sözü olarak da zikredilir.
4. Mâide, 5/4.
5. A’râf, 7/157.
6. Müslim, Sayd, 15, 16; Ebû Dâvûd, At’ime, 32; Tirmizî, Sayd, 9, 11.
7. Mâlik, Muvatta’, Sayd, 10-12.
8. Mâide, 5/96.
9. İbn Mâce, Sayd, 9, At’ıme, 31; A. İbn Hanbel, II, 97.
10. Ebû Dâvûd, Tahâre, 41; Tirmizî, Tahâre, 52.
11. Abdu’l-Gani, el-Meydanî, el-Lübab fi Şerhi’l-Kitab, (Dersaadet) 3/216; İbrahim Halebi, Mülteka’l-Ebhur, 2/263.
12. Ebû Dâvûd, Eşribe, 5; Tirmizî, Eşribe, 3; Nesâî, Eşribe, 25; İbn Mâce, Eşribe, 10.
13. bk. Buhârî, Edeb, 80, Ahkâm, 22, Megâzî, 60; Müslim, Eşribe, 73-75; Ebû Dâvud, Eşribe, 5, 7.
14. Serahsî, Mebsût, XXIV, 9.
15. Serahsî, age, XXIV, 8.
16. Müslim, Eşribe, 5, Hadis no: 22. bk. Ebû Dâvûd, Eşribe, 8; Nesâî, Eşribe, 4.
17. Sâbûnî, Tefsîru Âyâti’l-Ahkâm, Mâide, 5/90.
18. Serahsî, age, XXIV, 23.
19. Serahsî, age, XXIV, 24.
20. Beyhakî, Sünen, VI, 38; Nasbu’r-râye, IV, 367.
21. Müslim,Eşribe, 11; Tirmizî, Buyû, 59; Beyhakî, Sünen, VI, 37.
22. Tirmizî, Buyû, 37; Beyhakî, Sünen, IV, 37.
23. Serahsî, Mebsût, XXIV, 22, 23.
24. Hasan Doğruyol, Gıdalardaki Katkı Maddeleri ve Zararları, Nobel Tıp Kitabevleri, İstanbul 2007, s. 1-3.
25. age, 3, 4.
26. age, 49.
27. Doğruyol, age, s. 57-59.



Prof. Dr. Hamdi Döndüren