๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Dini makale ve yazılar => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 22 Haziran 2010, 14:10:41



Konu Başlığı: Helâktan korkar insan
Gönderen: Sümeyye üzerinde 22 Haziran 2010, 14:10:41
Helâktan korkar insan







HELÂKTAN KORKAR insan, yok olmaktan
Yok olmak bilinmez birşeydir, ve bilinmezlik korku vericidir çoğu zaman
Herşey değişmekte, herşey yitip gitmekteyken, güzelliklere sımsıkı sarılmak istenir Mutluluk verilen şeyler kaydedilir
Bir ânın güzelliğinin kaydını yapmak isteyen kimse, varsa elinde bir fotoğraf makinesi, deklanşöre basar durmadan Dijital kamera ekranında, güzel çıkmayan resimler özenle yok edilir En güzel olanlar bâki kalsın istenir
Çizilen resimlerin, yazılan şiirlerin en güzelleri saklanır hep ve en güzelleri başkalarıyla paylaşılır

Güzelliğe hayran olduğu kadar, bu güzelliklerin kendisi üzerindeki yansımalarına da meftûndur insan Kendi güzelliğinin, başkaları üzerinde yansımasının teveccüh, takdir ve tebrik olarak geri dönmesine de müştâktır

İnsan nasıl olmak isterse, insanların hâfızalarında da öyle yer almak ister Kusursuz, takdire şâyan, farklı, başarılı İmzasını böyle atmak ister gittiği, yaşadığı yerlere
İmzalarını takip eder özenle, görülmeyenleri görünür kılmaya gayret eder

Bir kağıt üzerinde oyalanan kalemin ilkin kalem sahibinin ismini yazması düşündürür beni
Bu bilinçaltından gelen bir şey olabilir, yahut nefsin benlik özelliğinden bir işaret olabilir
Kırtasiyelerde kalemleri denemek için koyulan kağıtların üzerlerinde insanların isimleri yazılıdır Kazınmış ağaçların, bankların, masaların, koltukların üzerlerinde de Boş kağıtlarda da

Beğeni toplamış bir çalışmanın sahibi ister istemez o çalışmayı kendisinin yaptığını ifade eder Şevk için, gayret için takdir edilme duygusu gerekiyordur muhakkak; hem bu belki de fıtrî bir duygudur
Ancak herşeyin bir dozu-derecesi olduğu gibi, bu duygunun da narsistliğe çevrilmemesi gerektiğini düşünüyorum

İnsanların takdir edilmek, onaylanmak için çaba sarfetmeleri, imzalar, hayranlıklar, hevesler, beğeniler fotoğraf çekmeyi çağrıştırıyor bana
Fotoğrafçılar üç şeyin peşindedirler bana göre; güzel’i çekmek, farklı’yı çekmek, ‘güzel’ çekmek
Çekilen fotoğrafın ilgi uyandırıp beğenilmesi için ya sahiden güzel birşey olması ya da her zaman görülenlerden farklı olması gerekir Yahut, her zaman görüldüğü halde hiç ‘böylesi’ görülmemiş, fotoğrafçı tarafından ustaca bir kompozisyon ve teknik kullanımı sonucu ortaya çıkmış olmalıdır
Demek ki, insanın dikkatini çeken ‘farklı’ veya ‘güzel’ olmak Böylece başkalarının hayranlığını celbetmek mümkün demek
Bunun için pek çok kimse güzel olmaya çalışıyor; eğer güzel olmaya, iyi olmaya gücü yetmiyor ise ‘farklı’ olmaya çalışıyor sanırım

İşte bahsettiğimiz doz-derece kavramı bu noktada da kendini hatırlatıyor Geçenlerde okuduğum bir anket sonucunda, bir yıl içerisinde Amerika’da toplam nüfusun yüzde yetmişinin depresyon ilacı kullandığını okumuştum Depresyon nedenlerinin biri de kendilerini ‘güzel’ hissetmeyen insanların kapıldığı kompleks duygusuydu
Kimileri garip yollarla kendini güzel ya da farklı arzetmeye çalışırken, kimileri de çareyi haplarda buluyordu…

Aslında bir fotoğrafa atfedilen kıymetlerin kendinde tezahürünü arzulayan insan sadece ‘değerli’ olmak ve bunu hissetmek istiyor…
Dikkate değer, sevgiye değer, saygıya değer, övgüye değer olmak istiyor
Bunun için ise, önce kendisinin dikkate ve sevgiye değmesi gerekiyor
Değmesi ve hissetmesi
Sonra saygı ya da övgü gelmese de olur, zira üstü örtülü gaye olan ‘mutluluk’ gelecek, yetmez mi? Hem öyle bir mutluluk ki, bu dünya ile sınırlı kalmayacak

Bâki bir kare, unutulmaz bir başarı, hayranlık uyandırıcı bir yetenek için fıtratı zorlamanın, ahlâkî değerlerin dışına çıkmanın lüzumu yoktur zaten
Hakiki mânâda güzel olan şeyler zaten yok olmaz, yansır, görünür, başka bir âleme giderler Güzel eylemler, yazıcı meleklerce kaydedilir
Âlemde herşey helâk olup dururken, güzel de çirkin de yok olacakken, bâkî bir âlemle, el-Bâkî olan Rab ile irtibatı bulunmayan şeylerin ne kıymeti vardır?
Övünçler de, mükemmellikler de, başarılar da bir gün elbet yok olur
Herşey ve her kimse, ancak Cenab-ı Hakk’a bakan vecihte, üzerinde yansıyan esmâ-i bâkiye ile hiçlikten kurtulup varlığa erişebilir Çünkü:
“O’nun zâtından (ve rızâsına uygun olandan) başka herşey, helâk olucudur” (Kasas sûresi, âyet: 88’den)
Helâktan, yok olmaktan, değersiz atfedilmekten korkan, hayata imzasını atmaya çalışan insanın ise tek kurtuluşu, ‘Tek helak olmayacak olan’a yönelmek, O’na sığınmaktır

 

ALINTI