> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Dini Konular > Dini makale ve yazılar  > Hazf ve zikir
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Hazf ve zikir  (Okunma Sayısı 1037 defa)
23 Eylül 2010, 18:37:06
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 23 Eylül 2010, 18:37:06 »



HAZF ve ZİKİR


KUR'ÂN KÜLTÜRÜ

Sahabeden bu yana, büyük ölçüde usûl-i tefsir çerçevesi dahilinde, Kur'ân, yorum ve tefsire tâbi tutulmuştur. Tabii, tefsir derken onun da bir sürü şartı ve usûlü vardır. Bu arada re'y ile tefsiri küfür sayanlar olmuştur.

Tefsirde ilk misal Efendimiz (sav)'dir. Bu itibarla, önce O'nun hayatına bakılıp, model çıkarılmalı, sonra da sahabeye müracaat edilmeli.. daha sonra da, insan aklı, insan düşüncesi ve insan muhakemesinin bir hikmet-i vücûdu olabileceği mülâhazasıyla Kitap ve Sünnet atkıları arasında re'y örgülerine gidilmelidir.

Ancak, her ne olursa olsun mutlaka Kur'ân dili ortaya çıkarılmalı ve İslâm dünyasındaki bütün eserler mutlaka yeniden gözden geçirilmelidir. Kur'ân beşer için nazil olmuş ve Efendimiz (sav) tarafından da namazda okunması tâlim edilmiştir. Ne var ki böylesine hayatımızı şekillendirmek için nazil olan Kur'ân'ı, bugün insanımız gerektiği gibi bilemiyor, hatta bilme gayreti de göstermiyor. Onu, sadece namazda ve namaz sûreleri olarak okunan kadarıyla biliyor. Halbuki Kur'ân okunurken o insanın içine sinmeli, okuyan onu düşünmeli ve ondan bir kısım esintiler duymaya çalışmalıdır. Aksi halde onu anlamış sayılmayız. Kur'ân-ı Kerîm, Efendimiz (sav)'in ifadesiyle en az ayda bir defa hatim edilmelidir. Evet hatim, üç-beş güne sıkıştırılmamalıdır. Zira o zaman, düşünmeden okunmuş olur. Kur'ân baştan sona mülâhaza edilmeli ve bir bütün olarak ele alınmalıdır. O, bir âyet oradan bir âyet buradan bölük-pörçük anlaşılamaz. Kur'ân'ı anlamak için bir o kadar da sünnetin bilinmesi lazımdır. Yoksa M. İkbal'in ifadesiyle, çok defa "Kalpler mü'min, kafalar da kâfir" olur. Sünnet, Kur'ân'ın tertibi ve hayata geçirilişini ifade eder. Bu yüzden o bilinmezse, Kur'ân kültürü anlaşılmaz. Anlaşılmadığı için de tabiî olarak hayata geçirilemez.

Efendimiz, "Onlar bir vadide, Kur'ân ayrı bir vadidedir" buyurarak, ümmetine âit negatif görüntülerden birini dile getirir. Bu hadisten bizim anladığımız ve aldığımız, ümmetin Kur'ân kültüründen uzaklaşacağı şeklindedir ki; en az beş asırdır Müslümanlar böyle bir mahrumiyetin cenderesi içinde oldukları söylense hata yapılmış olmaz.

Son iki asır itibariyle ise, Kur'ân kültürüne vâkıf insan sayısı yok denecek kadar azdır. Daha önceki üç asırda bu nisbet, mevcudun üçte birine ulaşıyor olduğu söylenebilir.

Bununla beraber günümüzde Kur'ân'a ciddi bir yöneliş var. Daha önceleri yaşanmış mahrumiyet, sanki içlerde sadece hasret mayalamış da, şimdilerde insanımız, önü alınmaz bir hasretin şevkiyle ve olabildiğince bir coşku ve heyecanla Kur'ân rûhuna ve Kur'ân kültürüne yönelmektedir.

Gerçek Kur'ân kültürü; Kur'ân'ın dünya ve ukbayı kucaklayan derinliğiyle alınıp hayata maledilmesiyle mümkündür. Eşya ve hâdiseleri Kur'ân perspektifinde yorumlama, Kur'ân kültürüne âit ayrı bir televvündür. Şimdilerde dünyamız pek çok yanı itibariyle, bu kültür televvünüyle âdetâ renk renk açmış çiçeklerle dolu bir bahçeye benziyor...

Ondaki güzellik ve râyiha, her isti'dât sahibini kendinden geçirecek kadar büyüleyicidir. Evet sanki şimdiler, büyük isti'dâtların Kur'ân dünyasına dehalet mevsimi gibi. Gelecekte, bu anlayış daha bir gelişecek ve -inşaallah- hayatı bütün üniteleriyle tesir sahasına çekecektir.

Kimbilir belki de o, yarınki dünya hayatının bizzat kendisi olacaktır! (Fasıldan Fasıla-2, 169-171)
Kur'ân-ı Mu'cizu'l-Beyan'ın i'cazının şaheserliğine ve icazının güzelliğine misâllerden biri de Kur'ân'daki hazf(*) ve zikr mevzuûdur. Sözü daha fazla uzatmadan Kur'ân-ı Kerim'deki bazı âyetlere göz atarak bu hususu aydınlatmağa çalışalım.

Birinci Misal: Allahu Teâla Nisa sûresinde şöyle buyurmaktadır; "(Nikah ettiğiniz kadınların mehirlerini seve seve verin) Şayet ondan bir kısmını gönül hoşluğu ile kendileri size bağışlarsa, onu afiyetle, rahatça yiyin" (Nisa, 4/4).
Ayette geçen "Henien" kelimesinin aslı el-Henîe olup, manası; sevinmek, lezzet almak ve afiyeti olmaktır. "Merîen" kelimesi ise el-Merî'den gelip, manası; yemeğin rahatça boğazdan geçmesi, hoş olması ve sonucunun iyi olmasıdır. 1

Görüldüğü gibi âyet-i kerimede her iki sıfat birlikte zikrolunmuştur. Malum olduğu üzere bir şeyin lezzetli olması neticesinin iyi olmasını ve sonucundan da memnun kalınmasını gerektirmez. Zira Allahu Teâla birçok âyette cennet ehline hitab ederken; "İşlediğiniz amellere karşılık afiyetle yiyin, için" (Mürselât, 77/43).
"Yiyin için, afiyet olsun, (dünyada) geçmiş günlerde takdim ettiğiniz salih amellere karşılık olarak" (Hakka, 69/24). buyurmaktadır. Bilindiği gibi cennet ehlinin lezzet aldığı nimetlerin neticeleri de güzeldir ve memnun kalınır. Binaenaleyh cennet ehlinden bahseden son iki âyette "Merîen" tabirinin zikri gerekmez. İhtiyaç da yoktur. İşte Kur'ân-ı Kerim ihtiyaç hasıl olmadıkça ve makam gerektirmedikçe bir kelime dahi israf etmemektedir.

İkinci misal: Allahu Teâla: "Kadınlara zorla varis olmanız size helal olmaz" (Nisâ, 4/19) buyurmaktadır. Oysa Kur'ân-ı Kerim'de yasaklanan şeylerin çoğunluğu nehiy edatı ile birlikte gelmektedir.

"Çocuklarınızı öldürmeyin" (İsra, 17/31).
"Zinaya yaklaşmayın!" (İsra, 17/32).

"Yetimin malına da yaklaşmayın!" (İsra, n/34).
".. Bir kavim diğer bir kavimle alay etmesin!" (Hucurat, 49/11).

"Birileriniz diğerlerini (arkasından) çekiştirmesin!" (Hucurat, 49/12) gibi. Fakat Nisa sûresinde bahsolunan âyet-i kerime nehiy edatı ile gelmemiştir. Bir başka ifadeyle "Kadınlara zorla vâris olmayın denmemiştir". Bu âyet üzerinde durup farklılığının sebebini araştırdım. Ve bu âyete benzeyen; "Kadınlarınıza verdiğiniz mehirleri geri almanız size helal olmaz" (Bakara, 2/229) misalinde olduğu gibi diğer âyetleri de yan yana getirdiğimde Rabbime sonsuz hamd ve senâ olsun şu neticeye vardım: Bu kelime (Lâ yehıllü) insanların uzun müddettir yapageldiği, alışkanlık kazandığı ve o işi yapmalarında herhangi bir beis görmedikleri durumlarda gelmektedir. Fakat dikkat edilecek olursa Kur'ân-ı Kerim'de bu kelimenin zikrolunmadığı, yasaklama konulan aslen insan tabiatının nefretle karşılayıp, örfün de kabul etmediği durumlardır.

Üçüncü misal: Kur'ân-ı Kerim'de iki âyet zaferin ancak Cenâb-ı Hakk'a ait olduğunu ve kimsenin ona bir dahli olmayacağını vurgular. Bunlardan biri; "Zafer ancak aziz ve hakim olan Allah'tandır" (Âl-i İmran, 3/ 126). Diğeri ise: "Zafer ancak Allah'tandır. Allah her şeye mutlak gâlip, yegâne hüküm ve hikmet sahibidir" (Enfal, 8/10).
Malum olduğu üzere, Enfal süresindeki âyet nüzul açısından daha öncedir ve Müslümanların düşmanları ile giriştikleri ilk savaş olan Bedir'den bahseder. Bu durumda onlar, nefislerinin itmi'nana ve kalplerinin sebata en çok ihtiyacı olan kimselerdir. Belâgatın psikolojik yönünün ağır bastığı ve insan nefsine etkisinin tartışılmazlığı gerçeği ile Enfal sûresine muhatab olan Müslümanların, Allah'ın mutlak galip ve yegâne hüküm ve hikmete sahip olduğu hakikatlerini ( ) tekid edatı ile perçinleştirmesi Kur'an'ın i'cazına daha uygun olmalıdır. Görüldüğü gibi bu edat Âl-i İmran sûresinde zikrolunmamıştır. Zira bu âyetler kelimâtullahtır.

"Biz bu Kur'ân'ı hakkı tesbit için indirdik ve o hikmet ile indi" (İsra, 17/105).

Dördüncü misal: Kur'ân-ı Kerim'de "Kim Allah'a ve Resulüne karşı gelirse ona Allah'ın azabı çok şiddetlidir" (Enfâl, 8/13). Ve "Kim Allah'a karşı gelirse şüphe yok ki Allah çok şiddetli azab edicidir" (Haşr, 59/4) âyetlerine dikkat edildiğinde mezkur olan son âyette Lafz-ı Celâlin yanında Rasulullah zikri yoktur. Zira bu âyet Beni Nadîr'den bahsetmektedir. Enfal süresindeki âyet ise Rasulullahı kasdetmektedir. Zira bu sûre Bedir'den bahisle Mekke ehlini, anlatmaktadır. Malumdur ki Mekke ehli yeni bir din olma hasebiyle İslâm'a, şahsî hased ve kin besleme yönüyle de Rasulullah'ın şahsına düşmanlardı. Bu makamda O'nun (sav) zikri gerekmekteydi. Hatta Zuhruf sûresindeki diğer bir âyette "Yine şöyle dediler: Şu Kur'ân, iki memleketten (Mekke ve Tâif) bir büyük adama (mal ve mevkisi büyük birine) indirilseydi ya!.." (Zuhruf, 43/31) buyrulmaktadır.

Beşinci misal: Cihad Kur'ân-ı Kerim'de bazan mü'minlere emir makamında bazen de övgü makamında zikrolunmaktadır. Birinci kısma misal: "Ey müminler, gerek hafif (suvari) gerek ağırlıklı (piyade) olarak seferber olun ve mallarınızla, canlarınızla Allah yolunda cihad edin. Eğer bilirseniz bu sizin için pek hayırlıdır" (Tevbe, 9/41).

İkinci kısma misal de; "İman edenler, hicret edenler, Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla savaşanlar Allah katında daha büyük derecelere sahiptirler. İşte bunlar dünya ve ahiret saadetine kavuşanlardır. Rableri onlara kendinden bir rahmet ve rıza ile içinde tükenmez nimet bulunan cennetleri müjdeler. Onlar cennetlerde ebedî olarak kalıcıdırlar. Muhakkak ki en büyük mükafat Allah katındadır" (Tevbe, 9/20-22).

Dikkat edilirse âyetlerde zikri geçen "cihad" bir yönden mal ve can ile diğer yandan da bu cihadın Allah yolunda olması ile irtibatlanmıştır. Bunlardan 1. âyette olduğu gibi...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Hazf ve zikir
« Posted on: 18 Nisan 2024, 10:17:19 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Hazf ve zikir rüya tabiri,Hazf ve zikir mekke canlı, Hazf ve zikir kabe canlı yayın, Hazf ve zikir Üç boyutlu kuran oku Hazf ve zikir kuran ı kerim, Hazf ve zikir peygamber kıssaları,Hazf ve zikir ilitam ders soruları, Hazf ve zikirönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes