๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Dini makale ve yazılar => Konuyu başlatan: ღAşkullahღ üzerinde 01 Haziran 2010, 15:27:14



Konu Başlığı: Hayırda acele
Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 01 Haziran 2010, 15:27:14
Hayırda Acele

Birgün yaşlı bir adamın penceresine bir kırlangıç kuşu konar. Camı gagasıyla tıklamaya başlar. Bunu duyan ihtiyar camın kenarına gelir ve sorar:

- Ne istiyorsun minik kuş? Kırlangıç ise şöyle der:

- Bizlerin göç etme zamanı geldi. Arkadaşlarım bölük bölük buralardan gitmekteler. Düşündüm de, sen yalnız bir insan ben yalnız bir kuş.. İzin verde bu soğuk kış mevsimini seninle geçireyim. Beni içeri al üşümeyeyim. Hem uzun kış gecelerinde seninle dertleşir, birbirimizi yalnızlıktan kurtarırız.

Adam kuşun dediklerini dinler, biraz düşünür. Fakat insan olma gururu kuşun yalvarmalarına rağmen ona bir türlü evet dedirtmez. Kuşa "hayır seni alamam" diye cevap verip son noktayı koyar.

Ertesi gün yine aynı saatte camdan tıkırtılar gelir. Minik kuş yine gelmiştir. Dileklerini bildirir, bu yardımı yapması için ricalarda bulunur. Yaşlı adam sözü alır:

- Israr etme, bunu yapamam. İnsanlar benimle alay eder, bir kuşla yalnızlığını gidermeye çalışıyor, derler.

Üçüncü gün kuş yine aynı saatte gelir. Yine bir sürü dil döker. Fakat nafile, inatçı ihtiyarı ikna edemez ve gider.

Üçüncü günün akşamı kuşun söyledikleri adamın kulaklarında çınlar durur. Aslında söylenenlere hak veriyordu. Ne varki, bunca yıl kendi kendine yetebildiğini göstermeye çalışan, birşeyleri paylaşmak için çevresinde kimseleri aramayan biri için bu gururu, kibri atmak zordur. Düşünür, taşınır, sonunda yılların canına tak eden sessizliğine bir son verip onun cıvıltısıyla yaşamaya karar verir. Ertesi sabah aynı saatte pencerenin dibinde kırlangıcın yolunu gözler. Saatler, ilerleyip akşam olur. Oysa ne gelen vardır, ne giden...

İhtiyarın içini bir hüzün kaplar. Onu içeri alıp bir parça yemi ve bir sıcak odayı ona çok gördüğü için üzülür. Önemli olan benim hayatım ve benim yardımımdı, diye iç geçirir. Birkaç gün daha kuşu bekler, ama nafile...

İçindeki vicdan azabıyla birlikte bu kez kararlıdır; kış geçsin bahar gelsin. Onu bulacak ve bir daha bırakmayacaktır.

Günler birbirini takip eder ve bir gün gökyüzünde göçmen kuşlar sözülmeye başlar. Hemen kırlangıç kafilesini bulmalıdır. Çok geçmeden bulur da. Onlara bakar, bakar. Hiçbirini penceresine gelene benzetemez.

Önde uçan başkan olmalı onu sorayım, der.

- Şeyy... Ben içinizden birini arıyordumda bana yardımcı olur musunuz? deyip olanları birbir anlatır. Bilge başkan düşünceli bir tarzda şunları söyler.

- Ee... yaşlı başlı adam onu boşuna arıyorsun" sen kırlangıçların ömürlerinin sadece altı ay olduğunu bilmez misin?"

* * *

Evet, hayli etkilendiğim bu hikayeyi, kültür merkezine bir konferans için gittiğim bir kış gününde duymuştum. Aynı binanın başka bir mekânında bulunan bir TV programcısı bulunduğumuz salona bizleri selâmlamak için gelmiş ve bu güzel hikayesiyle programa renk katmıştı. Altı ay değil, altı nefes sonrası meçhul insanlara böyle yüreğiyle seslenmesi doğrusu hoş olmuştu.

Ne yazık ki insanoğlu böyle... Avuçlarından kayanların sayesinde görebildiği gerçekleri ya çok zor yakalıyor veya ona asla kavuşamıyor. Bir müddet önce mümkün olanlar, bugün imkânsızlaşabiliyor. Halbuki hayat ne büyük sırları, ne yüce idealleri barındırıyordu bünyesinde. Fakat bizler hep azap dolu veya boş işlerle meşgul olduğumuz için keşfedemiyorduk onları.. Nefsi emmarelerimiz sayesinde ise ipleri sımsıkı tutulmuş varlıkları gibiydik!..

Alıntı