> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Dini Konular > Dini makale ve yazılar  > Hayatın Tadı
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Hayatın Tadı  (Okunma Sayısı 704 defa)
18 Ekim 2010, 07:30:54
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« : 18 Ekim 2010, 07:30:54 »



Hayatın Tadı


Cemal Nar


Bu yaşıma geldim, acı tatlı çok olaylar yaşadım. Dünyadan bu gün gidersem, yarım yamalak gittiğime acırım belki ama, şunu da yaşamadım diye hiç hayıflanmadan giderim.

Özellikle emekli olduktan sonra ölüme yakın hissettim kendimi. Benim için dünyalık derdi bitmişti artık. Buna rağmen tul-i emelimden şikayet ettim, ediyorum.

Evet, bana hayat veren Allah Teala ayrıca bu dünya hayatında bana eş de verdi, evlat da verdi. Çok sevdiğim güzel bir meslek ve orta halli bir rızık da verdi. Evim var, arabam var hamdolsun.

“Bir de bağ içinde bir yazlık yaptır” diyor eş dost.

“Hayır” diyorum onlara.

Zahit olduğumdan değil, hesaba kitaba baktığımdan… Zengin olsaydım o da olurdu. Ama bu emekli maaşıyla o işler hayal. Şu kadarcık bir ömrüm kalmış, onu da borç yükü ile geçirmek ahmaklıktan başka bir şey değil.

Bu dünyada doymadığım birkaç şey var. Bana göre dünyanın tadı da o birkaç şeyde zaten…

Birisi, dört duvarı kitaplarla kaplı geniş bir misafir odasında, çaylarımızı yudumlarken, alimlerle ilimler, kitaplar, yazarlar ve İslam’ın tebliği üstüne sohbetler etmek…

Çok yaşadım bunu ama doyamadım. Gerisi cennette inşallah…

Birisi de dervişlerle sohbet…

İçinde dedi kodu olmayan, riya olmayan, dünya olmayan, şan şöhret olmayan, sadece maneviyat olan meclisler.

Biribirlerini sadece Allah Teala’nın rızası için seven, ivazsız garazsız bir araya gelmiş dervişler arasında sessizce içilen çaylar esnasında ılık ılık akan gözyaşlarıyla dinlenen sıcacık sohbetler.

Bazen uzun sükutlarla yapılan kalbî sohbetler, bazen yanık bir sesten dinlenen münacatlar, naatlar, ilahiler, kasideler…

Derin bir muhabbet, tazim, sükun, huzur, feyz, yetkinlik, yatkınlık ile baştan aşağı nura batmış engin bir denizde sessizce boğulmak yani…

Buna doyulur mu dostlar?...

Doymadan gideceğim son şeyi de birileri biliyor. Hatta latife yapıyor bazen ve “mezar taşına ‘doymadan gitti’ yazdıracağım” diyor.

Canları sağolsun…

“Nerden çöktü üstüne bu gitme havası” diyorsunuzdur belki.

Söyleyeyim, okuduğum şu satırlardan:

“Muaz b. Cebel vefat edeceği sıralarda ikide bir:

-Sabah oldu mu? diye sorardı. Ona:

-Hayır, daha olmadı, diye cevap verilirdi.

Son sorduğunda:

-Evet, sabah oldu, denilince, Muaz:

-Sabahında ateşe gidilen geceden Allah’a sığınırım. Merhaba ey ölüm, hoşgeldin. Sen ömrümde ilk defa bana uğrayan bir ziyaretçisin. Fakir bir dostuna gelen bir sevgilisin.

Yâ Rab! Bugüne kadar ölümden korkuyordum. Fakat ben servet biriktirmek, kanallar açıp tarlaları bahçe haline getirmek gibi işlerle uğraşmak için dünyada kalmak istemiyordum.

Şiddetli sıcaklarda susuz kalmak, hayatın zorluk ve meşakkatlerini yüklenmek ve zikir meclislerinde âlimlerle diz dize oturup seni anmak için dünyada kalmak istiyordum” dedi.” 1

Ashab-ı kiramın en alimlerinden birisinin genç yaşta Allah Teala yolunda ölüp giderken söyledikleri içimi yaktı…

Ölümü o zamana kadar istememiş.

Neden?

Dünya için mi?

Asla!...

Zor zamanlarda ibadet ve hizmet etmek için.

Aslında o ölümden de korkmuyordu.

İşte belgesi:

Muaz b. Cebel (r.a.) Şam’a gittiğinde Hz. Ömer onun hakkında şunları söyledi:

“Muaz b. Cebel Medine’yi boş bırakarak Şam’a gitti. Medine’lileri fıkıh konusunda başsız, kendilerine verdiği fetvalar konusunda da yetim bıraktı.

Ben Ebubekir’e, halkın Muaz’a ihtiyacı olduğunu ve bu yüzden de onun Şam’a gitmesine müsaade etmemesini söyledim.

Ancak o: ‘Ben, Allah yolunda şehit olmak isteyen bir kimseyi alıkoyamam’ dedi.”2

Evet, o ölümden korkmuyordu…

Bilakis Allah yolunda şehit olmak istiyor, bunun için savaş bölgesine gönüllü gidiyordu.

Amacını gerçekleştirdi de. Kısacık hayatına ne ibadetler, ne hizmetler sığdırdı…

Bir de alimlerle oturup ilmi meseleleri müzakere ile Rabbu’l âlemini zikretmek. Onu da doya doya yaşadı. Sonra da güzel bir ölümle uçtu gitti…

Hayat budur yahu…

İstenirse, ancak bunun için istenir.

Dipnotlar

1  Ebu Nuaym, Hilye, I. 239 (Muaz b. Cebel’den); Camiu’l-Beyan, I. 51. bkz. Muhammed Yusuf Kandehlevi, Hayatu’s-Sahabe, Akçağ Yayınları: III. 437-438.   2 İbn Sa’d I/671 (Ka’b’dan). Bkz. Muhammed Yusuf Kandehlevi, Hayatu’s-Sahabe, Akçağ Yayınları: 3/470.

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Hayatın Tadı
« Posted on: 26 Nisan 2024, 04:28:11 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Hayatın Tadı rüya tabiri,Hayatın Tadı mekke canlı, Hayatın Tadı kabe canlı yayın, Hayatın Tadı Üç boyutlu kuran oku Hayatın Tadı kuran ı kerim, Hayatın Tadı peygamber kıssaları,Hayatın Tadı ilitam ders soruları, Hayatın Tadıönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes