> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Dini Konular > Dini makale ve yazılar  > Bireysel gelişmenin ve kalkınmanın iki kaynağı
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Bireysel gelişmenin ve kalkınmanın iki kaynağı  (Okunma Sayısı 667 defa)
15 Eylül 2010, 18:40:08
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 15 Eylül 2010, 18:40:08 »



Bireysel Gelişmenin ve Toplumsal Kalkınmanın İki Kaynağı: Namaz ve Zekat



Giriş

İnsan toplum halinde yaşayan bir varlıktır; çünkü ihtiyaçları ve fıtri yapısı onu böyle yaşamaya zorlamıştır. İnsanın olduğu her yerde mutlaka bir aile yapısı ve topluluk/toplum şekli vardır. İnsan maddi ve manevi yapısı gereği ancak başka insanlarla etkileşim halinde olduğu bir toplum içinde varlığını sürdürebilir. İnsanın toplumsal bir varlık olması, hem onun bireysel yönünü geliştirmiş hem de toplumsal yönüne bir zenginlik kazandırmıştır.

İnsanın toplum halinde yaşaması, ona çeşitli zenginlikler katsa da, kalabalıklar içinde yalnızlaşarak kaybolup gitmesine de neden olabilmekte ve bir kişi olarak kendisine yönelmesini de engelleyebilmektedir. Nitekim insanın “birey”e indirgendiği modern zamanlarda, insan toplum içinde yaşadığı halde, toplumsal bir varlık olma özelliğinden oldukça uzaklaşmış ve kalabalık insan yığınları içinde yalnızlığa mahkûm olmuştur. Dolayısıyla, insanın toplum içinde yaşarken kendini unutmaması ve kendi özüne yabancılaşmaması için çeşitli vasıtalara ihtiyacı olduğu aşikârdır. Bu vasıtalar sayesinde, insan hem toplumsal varlığının bilincinde olur hem de bir insan olarak kendisinden uzaklaşmamış olur.

İnsan eksik yaratılmıştır. Eksikliklerini gidermek ve kendisinin tamamlamak/kemale ermek için bu dünyaya gönderilmiştir. Toplum halinde yaşamasının bir nedeni de budur. İnsanoğlu kendisindeki eksiklikleri gidermek ve toplumsal yaşamını zenginleştirmek için tarih boyunca birbirinden farklı yöntemler geliştirmiş ve çeşitli vasıtalar (araçlar, teknikler vs.) üretmiştir. Ancak, insanoğlunun ürettiği vasıtaların çoğu insanın maddi yönüne hitap etmiş ve toplumun maddi zenginliğine katkıda bulunmuştur. İnsanın fıtri yapısı ve kişisel ve manevi yapısının gelişimi ise büyük ölçüde ihmal edilmiştir.

Dinsel kaynaklı olan namaz ve zekât ise hem bireysel anlamda -namaz vasıtasıyla- insanın kişiliğine ve maddi ve manevi yapısına büyük önem vermiş, hem de toplumsal anlamda -zekât vasıtasıyla- toplumun sosyo- ekonomik açıdan kalkınmasına ve toplumsal tabakalar arasında uçurumların meydana gelmemesine azami ölçüde özen göstermiştir. Namaz ve zekâta sadece dinsel ibadetler gözüyle ve genellikle İslamî literatür içinde yer aldığı için, İslamî kavramlar olarak bakmamak gerekir. Aynı zamanda, herhangi bir ideolojik yaklaşım gözetilmeden, bu kavramların insana ve topluma olan katkılarını önemsemek ve insan ve toplum için olan önemini göz önünde bulundurmak da gerekmektedir.

Bu yazıda, basitçe şu görüş savunulacak: Namaz genellikle bireysel bir ibadet olduğu halde, toplumsal yönü de oldukça önemli olan bir sosyal eylemdir. Zekât ise toplumsal bir ibadet olduğu halde, bireysel yönleri de bulunan bir davranıştır. Uhrevi tarafı bir yana namaz, insanın bu dünyaya ait işlerini de düzene sokar ve insana bir şahsiyet ve duruş kazandırır. Zekât ise, insanlardaki merhamet duygularını tatmin etmekten ziyade, toplumun sosyal ve ekonomik açılardan kalkınmasını sağlar ve toplumdaki tabakalar arasında, özellikle zenginlerle yoksullar arasında, güçlü bir iletişimin kurulmasını amaçlar. Bu sayede, hem insan onurunu zedeleyen bir yoksulluğun oluşmasını engeller, hem de muhtemel toplumsal çatışmaların önüne geçer. Bu açıdan bakıldığında, İslam’ın köprüsü olarak nitelendirilen zekâtın, gerçekten toplumdaki tabakalar arasında bir köprü vazifesi gördüğü ve toplumsal mesafeleri küçülttüğü görülür. Namaz ve zekâtın Kur’ân’da genellikle birlikte zikredilmesinin bir nedeni, bu ikisinin birlikte insana ve topluma yaptığı katkıdan dolayıdır. Ayrıca, bir arada zikredildikleri yerlerde namazın zekâttan önce anılmasının bir hikmeti ise, insana öncelik verilmesi gerektiğidir. Doğru insan ve düzgün toplumun oluşması için işe insandan başlamak gerekir. Namazla bir şahsiyet kazanan ve topluma yararlı bir kişi haline gelen insan, zekâtla da toplumsal ve ekonomik kalkınmaya hizmet eder.

Yazıda önce namaz ve zekât tarihsel olarak ele alınacak, sonra da namaz ve zekâtın toplumsal yönleri ve insan ve toplum için taşıdığı önemlerine değinilecektir.

Tarihsel Birer Olgu Olarak Namaz ve Zekât


Namaz ve zekât sadece İslam dinine özgü ibadetler değildir. İslam öncesindeki tek tanrılı/ilahî dinlerde de bu ibadetler vardı. Ancak, mahiyetleri ve uygulanış biçimleri farklıydı. Örneğin, Musevilik’te namaz kılınırken rükû yapılıyordu, ama secde yapılmıyordu. Örneğin, İsrailoğulları’na hitaben Kur’ân’da1 şöyle bir ayet var: “Namazı hakkıyla edâ edin, zekâtı verin ve rüku edenlerle birlikte rüku edin!” (Bakara: 43). Benzeri durumlar zekât için de geçerlidir. Bu bir bakıma insanlığın gelişimiyle ilgili bir meseledir. Çünkü insanlıkta bir tekâmül süreci vardır. Bugün İslam dininde olgun halleriyle bulunan namaz ve zekât gibi ibadetlerin bu halleriyle eski çağlardaki dinlerde bulunmaları mümkün değildi. Zira insanın yapısı henüz buna müsait değildi. İmanî meselelerde bile durum böyleydi. Mesela, Musevilik’te ve Hıristiyanlık’ta iman noktasında genellikle Allah ve ahiret inancına vurgu yapılıyordu. İslam’da olduğu gibi imanın altı şartına uyma zorunluluğu yoktu. Meleklere ve kadere iman buna örnek gösterilebilir.

Namaz ve zekâtın tarihselliği İslam’ın en önemli kaynağı olan Kur’ân-ı Kerim’de birkaç surede ele alınmıştır. Kur’ân peygamberlerden hareketle geçmiş toplumlardan özetle ve genellikle o toplumların en önemli özelliklerinden bahseder. Özellikle, Enbiya ve Meryem gibi surelerde birçok peygamberin hayatı ve peygamberlerin içinde bulundukları toplumların yapısı çok özlü bir şekilde anlatılmaktadır. Bunların içinde en çarpıcı olanı Meryem Suresi’nde Hz. İsa ile ilgili olarak geçen bahistir. Henüz kundaktaki bir bebekken Allah’ın bir mu’cizesi olarak Hz. İsa’nın (a.s.) ağzından çıkan ilk sözler şunlar olmuştur:

“Şüphesiz ki ben, Allah’ın kuluyum; (O) bana Kitab’ı verdi ve beni peygamber yaptı! Hem nerede olsam beni mübârek kıldı; hayat sahibi olduğum müddetçe de bana namazı ve zekâtı emretti. Ve (beni) anneme iyilik eden bir kimse kıldı. Hem beni zorba ve âsî bir kimse yapmadı. Doğduğum gün, öleceğim gün ve hayat sahibi olarak (kabirden) kaldırılacağım gün (Allah’ın) selâm(ı) benim üzerimedir!” (Meryem: 30-33).
Hz. İsa (a.s.) , kendisine ilahlık makamının verileceğini önceden hissetmiş gibi, daha doğar doğmaz “Şüphesiz ki ben, Allah’ın kuluyum” diyerek kendisinin ancak bir kul ve peygamber olduğunu kendi lisanıyla bütün insanlığa bildirmiştir. Aynı zamanda, namaz ve zekâtla emrolunduğunu belirterek de insanın ve toplumun en çok neye ihtiyacı olduğunu peygamberlik ferasetiyle önceden hissetmiş ki, henüz bebekken kendisine bu hakikatler söylettirilmiştir.

Aslında, bugün İslam dini içinde yer alan bütün hakikatler geçmiş peygamberlerin şeriatları içinde de yer alıyordu. Mahiyetleri aynıydı; fakat uygulanış biçimleri farklıydı. Hz. Adem’den Hz. Nûh’a, Hz. Nûh’tan Hz. İbrahim’e, Hz. İbrahim’den Hz. Musa’ya, Hz. Musa’dan Hz. İsa’ya ve Hz. İsa’dan Hz. Muhammed’e kadar dinin aslı ve temel hakikatleri hep aynı kalmıştır. Bununla ilgili olarak Kur’ân’da birçok ayet vardır. Örneğin, bir ayette şöyle deniliyor:
“(Ey Resûlüm!) Şüphe yok ki biz, Nûh’a ve ondan sonraki peygamberlere vahyettiğimiz gibi sana da vahyettik. İbrahim’e, İsmail’e, İshak’a, Ya’kub’a, (onun) torunlarına, İsa’ya, Eyyüb’e, Yunus’a, Harun’a ve Süleyman’a da vahyettik. Davud’a ise Zebûr’u verdik” (Nisâ: 163).

Kısacası, İslam dininin 5 şartı içinde yer alan namaz ve zekât -temelde bütün peygamberlere aynı şeyler vahyedildiği için- bütün peygamberlerin hayatında yer almıştır. Dolayısıyla, namaz ve zekâtın dinin değişmez en temel iki hakikati, belki de insanlığın muhtaç olduğu en önemli iki hakikat olduğunu söylemek mümkündür. Namaz ve zekâtın genellikle birlikte zikredilmesinin bir hikmeti de bu olsa gerektir. Öyle ki, Kur’ân’da bahsi en çok geçen peygamber ve kavim olan Hz. Musa ve İsrailoğulları ilgili ayetlerde de bu konu üzerinde sıkça durulmuştur. Hz. Musa’nın İsrailoğulları’na getirmiş olduğu meşhur on emir (evamir-i aşere) içinde de namaz ve zekât hakikatleri yer almıştır. İlgili emirlerin bir kısmı şunlardır:

“Yine bir vakit İsrailoğullarından: ‘Allah’tan başkasına kulluk etmeyeceksiniz, ana-babaya, akrabaya, yetimlere ve yoksullara iyilik (edeceksiniz), insanlara da güzellikle söyleyin, namazı hakkıyla edâ edin ve zekâtı verin!’ diye sağlam söz almıştık. Sonra sizden pek azı müstesna, döndünüz, zaten siz yüz çevirici kimselersiniz” (Bakara: 83).

Birer İbadet Olarak Namaz ve Zekât

İslam’da şeriata uygun olduğu sürece ibadet hükmüne geçmeyen hemen hemen hiçbir davranış yok gibidir. Yeme-içme, uyuma ve konuşma gibi günlük basit hareketlere kadar bile durum böyledir. Namaz ve zekât ise zaten en büyük ibadetlerden sayılmıştır. İbadet, manâsı çok geniş olan bir kavramdır. Bediüzzaman’a göre, “Akaidî ve imanî hükümleri kavî (kuvvetli) ve sabit kılmakla meleke haline getiren ancak ibadettir. Evet, Allah’ın emirlerini yapmaktan ve nehiylerinden (yasaklarından) sakınmaktan ibaret olan ibadetle, vicdanî ve aklî olan imanî hükümler terbiye ve takviye edilmezse, eserleri ve tesirleri zayıf kalır. Bu hale, alem-i İslam’ın hal-i hazırdaki vaziyeti şahittir. Ve kezâ ibadet, dünya ve ahiret saadetlerine vesile olduğu gibi, maaş ve maade, yani dünya ve ahiret işlerini tanzime sebeptir ve şahsî ve nev’î kemâlata (ferdin ve insanlığın olgunlaşmasına) vasıtadır ve Halık ile abd (yaratıcı ile kul) arasında pek yüksek bir nispet ve şerefli bir ra...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Bireysel gelişmenin ve kalkınmanın iki kaynağı
« Posted on: 19 Nisan 2024, 14:45:25 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Bireysel gelişmenin ve kalkınmanın iki kaynağı rüya tabiri,Bireysel gelişmenin ve kalkınmanın iki kaynağı mekke canlı, Bireysel gelişmenin ve kalkınmanın iki kaynağı kabe canlı yayın, Bireysel gelişmenin ve kalkınmanın iki kaynağı Üç boyutlu kuran oku Bireysel gelişmenin ve kalkınmanın iki kaynağı kuran ı kerim, Bireysel gelişmenin ve kalkınmanın iki kaynağı peygamber kıssaları,Bireysel gelişmenin ve kalkınmanın iki kaynağı ilitam ders soruları, Bireysel gelişmenin ve kalkınmanın iki kaynağıönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes