๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Dini makale ve yazılar => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 24 Haziran 2010, 17:48:15



Konu Başlığı: Hayat gülümseyebilmektir
Gönderen: Sümeyye üzerinde 24 Haziran 2010, 17:48:15
Hayat Gülümseyebilmektir

Bir avuç hüzün vardı ellerinde, teselliden nasipsiz İç içe yıkımlar yaşıyordu bu günlerde Ruhu ümitsizlik çırpınmalarından yorgun düşmüş bir haldeydi Başı ağrıyor, canı da hiçbir şey yapmak istemiyordu Üzgündü

Yakın arkadaşlarına telefon etmek geldi aklına ama kimseyle konuşmak ta istemiyordu Dışarı çıkmak, evet evet en iyisi dışarı çıkmaktı Biraz dolaşırsa açılabilirdi Paltosunu giydi, kimseye haber vermeden evden çıktı

Avare avare dolaştı şehrin sakin sokaklarında, tenha yerlerinde Ümit aradı; düşen yaprakların, esen rüzgarın musikisinde Ama hiç, hiçbir güzellik bu sıralar ulaşamıyordu gönlünün çorak tepelerine Herşey sanki bir veda türküsü çalıyor gibi geliyordu ona “Ah” dedi, “Bu sıkıntılar, üzüntüler ne zaman yakamı bırakacaklar Ne zaman şöyle ağzımın tadı ile bir gün geçireceğim dertsiz, sıkıntısız, üzüntüsüz” Hicranlar onun kaderi miydi?

Az ilerde bir park vardı “En iyisi oraya kadar yürümek Orada biraz oturur sonra da küçük hapishaneme geri dönerim” diye düşündüParktan yanık bir parçanın ağır nağmeleri geliyordu kulağa İç burkuntuları ikiye katlanmış bir vaziyette parka sakin adımlarla gitti Havuz başında kendince kuytu bir köşeye oturdu Garsondan bir çay istedi Hala aklında bir sürü problem, sırasıyla kendine yer buluyordu

Bu düşünceler ile kalbi ve kafası meşgulken yanına birisinin oturmasıyla kendine geldi İlk önce bu da nereden çıktı gibi baktı oturanın yüzüne Yok yok bu dünyada rahat yoktu

Fakat o an beklemediği bir şey oldu; genç içten bir tebessümle “Merhaba efendim” dedi Selamlaştılar “Ne kadar da sempatik duruşu var” diye düşündü kendi kendine Öyle ya bugün ilk defa birisini, bir şeyi kendine yakın bulmuştu

Biraz vakit geçsin, biraz da sıkıntılarından uzaklaşmak için delikanlıyla muhabbete başladı Karşısındaki genç Edebiyat öğretmeniydiKendisinden en az on yaş küçüktü Fakat duruşu insana güven vermeye yetiyordu

Hatta bir ara “Öyle bir tatlı konuşması var ki; insanın etkilenmemesi mümkün değil” diye bile düşünmekten kendini alamadı Delikanlıyla o gün epey konuştular, dertleştiler O kadar ki, saatin epey geç olduğunu genç ancak müsaade istediğinde fark edebildi Yine görüşebilmek ümidiyle vedalaştılar

Ayrılırken, içinin ne kadar da ferahlamış olduğunu fark etti Şimdi anlıyordu, aslında sıkıntıları, problemleri bu kadar büyüten kendisiydiGenç ne demişti; “Amca güzel gören güzel düşünür, güzel düşünen hayatından lezzet alır”

Hele bir hikaye anlatmıştı ki etkilenmemek mümkün değildi Ama asıl Mevlana’dan aktardığı vecize çok mühimdi Olaylara, karşısına çıkan meselelere bu zamana kadar hiç öyle bakmamıştı Mevlana şöyle demekteydi; “Bela, üzerine yırtık pırtık elbiseler giymiş, bu dış görünüşü itibari ile sevimsiz, fakat o elbiselerin içinde en güzel bir endamı taşıyan dünya güzeli gibidir Onun o sevimsiz dış yüzüne, yırtık pırtık elbiselerine bakarak aldanma O elbiselerin altını gör ve o cihan güzeliyle beraber ol!”

Evet asıl mesele galiba buydu Belaları sıkıntıları gülerek karşılayabilmek, onların kimden geldiğini bilmek En önemlisi de hayatı her haliyle sevebilmek ve ona en zor anlarda olsa bile gülümseyebilmek


Cengiz Aydın