> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Dini Konular > Dini makale ve yazılar  > Hayal his ve fikir dünyasının zenginliği kelime hazinesi
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Hayal his ve fikir dünyasının zenginliği kelime hazinesi  (Okunma Sayısı 1121 defa)
22 Temmuz 2010, 13:51:49
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 22 Temmuz 2010, 13:51:49 »



Hayal, His ve Fikir Dünyasının Zenginliği: Kelime Hazinesi


Beyan, insana bahşedilen en mühim lütuflardan biridir Öyle ki aile içi münasebetlerden devletlerarası münasebetlere kadar hayatımızın her sahasında kelimelere başvurur, dert ve isteklerimizi onlarla anlatırız Zaman zaman konuşmalarımızda “şey, ıııııı, eeeee ” gibi nidalara başvurur veya meramımızı el, kol, yüz hareketleriyle, jest ve mimiklerle anlatma yoluna gideriz Kimi zaman da fikir ve hislerimizi ifade edecek en uygun kelimeyi bulabilmek için duraklaya duraklaya konuşuruz Bütün bunlara rağmen, anlatmak istediklerimizi tam mânâsıyla ifade edemediğimiz gibi, başkalarının söylediklerini de zaman zaman anlamakta güçlük çekeriz Günlük hayatta her an karşılaşabildiğimiz yukarıdaki durumlar, kelime hazinemizin sınırlı oluşundan kaynaklanmaktadır O hâlde söylediklerimizin, okuduklarımızın eksiksiz bir şekilde anlaşılması, kelime hazinemizin zenginliğine bağlıdır
Kişinin kelime hazinesinin geniş olmasında yetiştiği ve yaşadığı ortamın mühim bir rolü vardır Anneanne, babaanne, büyükbaba gibi aile büyükleri ile bir arada yaşanılan evlerde onlardan masallar, hikâyeler dinleyerek yetişmiş kişilerin kelime hazinelerinin, çekirdek ailede yetişen çocukların kelime hazinelerinden geniş olacağı aşikârdır Meselâ büyüklerinden masallar, hikâyeler dinlemeyen birinin kelime hazinesi, ‘devler, cüceler, periler, Anka kuşu, Kaf Dağı’ gibi kelimeler ile ‘Az gittik, uz gittik; dere tepe düz gittik Ustamın adı Hıdır, elimden gelen budur’ gibi deyim ve tekerlemelerden mahrumdur
Kelime hazinesinin sınırlı olması, günlük hayatta çok mühim sıkıntılara yol açabilir İlk, orta ve yükseköğretim seviyesinde çok sayıda talebeye ‘günaşırı’ kelimesinin mânâsını sorduğumda çok farklı cevaplar aldım Her zaman kullanılma ihtimali bulunan ‘günaşırı’ kelimesini talebeler, ‘sık sık, her zaman, arada bir, gün içinde çok defa vb’ mânâlarda kullandıklarını söylediler Doktorun, kalb hastası olan bir kişiye verdiği ilâcı, ‘Günaşırı alman gerekiyor’ dediğini düşünelim ‘Günaşırı’ kelimesini, ‘her gün, gün içinde çok defa’ mânâlarında anlayan birinin, ilâcı ‘iki günde bir, bir gün arayla’ değil de, kendi bildiği sıklıkla aldığında başına gelebilecekleri düşünebiliyor musunuz?
Bir fıkrada kendisine, ‘Çok mültefitsin’ diyen birine, kötü davranan kişiden bahsedilir Bu kötü davranışın sebebi sorulduğunda, adam, kendisine mânâsını bilmediği bir kelime söylendiğini, bu kelimenin hoşa gitmeyen bir mânâsının olabileceği ihtimaline karşı kötü davrandığını söyler Bu misâl de gösteriyor ki, insanların birbirleriyle anlaşmakta sıkıntı çekmelerinin başlıca sebebi, aynı lisanı konuşmamalarıdırKişilerin kelime hazinelerinin farklı olması veya aynı kelimeyi değişik mânâlarda kullanmaları, her mânâ için yeni kelime arama zahmetine katlanmamaları veya arayıp bulamamaları gibi sebeplerle söylenenler, yazılanlar, okunanlar, işitilenler zaman zaman yanlış anlaşılabiliyor O hâlde konuşmalarda, yazılarda muhatabın seviyesine uygun kelimelerin kullanılması gerekir Ne öğrenilmek isteniyorsa, maksat neyse ona uygun soru sorulmalı, yanlış anlaşılabilecek, farklı cevaplar verilmesine yol açacak kelimeler kullanılmamalıdır Muhatabın bilmediği meslek dallarıyla alâkalı terimler, kelimeler kullanılmamalı, kullanılmak mecburiyetinde kalınırsa da o kelime eş veya yakın mânâlarıyla birlikte kullanılmalı ki muhatap, yanlış anlamasın, yanlış cevap vermesin ve yeni kelimeyi de hafızasına kaydetsin Bir hekimin, bir hukukçunun sıradan bir vatandaşla tıp veya hukuk terimleriyle diyalog kurmaya çalıştığında meramını anlatamayacağı aşikârdır

“Kamus, namustur”
Bursa’da düzenlenen bir kitap fuarında bir yazarla genç bir okurun konuşmasına şahit olmuştum Genç okur: “Efendim, kitabınızın adı çok hoşumuza gitti İçindekilerin de bizler için faydalı olabileceğini düşünüyorum, ne yazık ki yazdıklarınızı bir türlü anlayamadık; çünkü kitabınızda mânâsını bilmediğimiz bir hayli kelime var Kitabınızı günlük konuşma diliyle yazsaydınız da daha fazla okura ulaşsaydınız, herkes kitabınızı anlasaydı daha iyi olmaz mıydı?” dedi Yazar, birçok okurun aklına gelebilecek bu soruyu şöyle cevapladı: “Evlâdım, benim anlatmak istediğim fikir ve mefhumları karşılayan kelimeler, senin ‘konuşma dili’ dediğin dilde yok Ben, sana ‘Karşında bir ejderha var’ diyorum ve bu kitabı da, bir kılıç niyetiyle o ejderhayla mücadele etmen ve onun tehlikelerinden korunman için sana veriyorum Ancak bu soruyla sen bana şunu söylüyorsun: ‘Efendim, benim kaslarım bu kılıcı taşımaya yetmiyor, benden bu kılıcı alın ve bana taşıyabileceğim, daha rahat kullanabileceğim bir kama verin’ Evlâdım, bir kama hükmünde olan konuşma diliyle ejderhanın karşısına çıkarsan mağlup olur, yutulursun Kaslarını kılıcı kullanacak hâle getirmen gerekir Bu da ancak çok okumanla ve okuma esnasında bilmediğin bir kelimeyle karşılaştığında onun mânâsını hemen lûgatlerden öğrenmenle mümkün olur”
Mühim birer hazine olan lûgatler, her zaman kolayca ulaşabileceğimiz bir mesafede bulundurulmalı, mânâsını tam bilmediğimiz kelimelerle karşılaştığımızda hemen onlara başvurmalıyız Geçenlerde bir yazar, yapmak isteyip de yapamadığı bir işten söz ederken, bunu; “İçimde bir uhde olarak kalmıştı” cümlesiyle ifade etmişti Eğer sözlük kullanma alışkanlığı olsaydı ‘uhde’ yerine ‘ukde’yi kullanması gerektiğini fark edecekti Çünkü ‘uhde’, ‘birinin yapmakla yükümlü olduğu iş, vazife, mesuliyet’ mânâsında; ‘ukde’ ise ‘düğüm, yumru, içe dert olan şey’ mânâsındadır Cemil Meriç kamusun ehemmiyetini: “Kamus, bir milletin hafızası yani kendisi; heyecanıyla, hassasiyetiyle, şuuruyla, kamusa uzanan el namusa uzanmıştır” sözleriyle anlatmaktadır
Günümüz insanı, kelime hazinesi yetersiz olduğu için, maalesef düşünce ufkunu açabilecek yüzlerce kitaptan faydalanamıyor Reşat Nuri, Ahmet Hamdi Tanpınar, Refik Halit, Mehmet Akif, Necip Fazıl gibi Cumhuriyet dönemi şair ve yazarları şöyle dursun, bugün ne yazık ki, on-on beş yıl önce yazılmış olan eserlerin dahi anlaşılmasında güçlük çekilmektedir Çünkü kelimeleri sözlüklere hapsetmişiz Peyami Safa, bir yazısında durumun vahametini; “Yeryüzünde bir tek memleket gösterilemez ki, orada gençler kazara millî kütüphanelerine girerlerse bir tek eser okuyamadan çıkıp gitsinler”1 sözleriyle ifade ediyor O hâlde kelime hazinesinin genişlemesi için ilk yapılması gereken, kelimeleri bu mahpushaneden kurtarmak olmalıdır

İnsanoğlu kaç kelimeyle konuşur?
Bir makalede insanoğlunun 18–21 aylıkken 100; 21–24 aylıkken 150; 2 yaşındayken 300; üç yaşındayken 800–1000; dört yaşındayken 1500; beş yaşındayken 1800; altı yaşındayken 2000–2200 kelimelik bir kelime servetinin olduğuna dikkatler çekiliyordu2 Başka bir çalışmada ise, fakülte son sınıf öğrencilerinden 102 adet yazılı doküman toplamak ve bunlardaki kelimelerin frekanslarını tespit etmek suretiyle aktif kelime listesi oluşturulmuş ve çalışmaya katılanların, 3916 farklı kelimeyi 60095 defa kullandığı, alfabetik bir listede frekanslarıyla gösterilerek tespit edilmiştir3 Prof Dr Necat Birinci bir konferansında Yaşar Kemal’in 2700, Ahmet Hamdi Tanpınar’ın 4700 kelimeyle eserlerini yazdıklarını, MEB’in hedefinin ilköğretim öğrencilerine 6000 kelimeyi öğretmek olduğunu, 100 Temel Eser’i tespit ederken bu düşünceyle hareket ettiklerini belirtmiştir
İlköğretim kitaplarında kullanılan kelime sayıları dikkate alındığında Türk çocuklarının his ve fikirlerini anlatmakta daha fazla zorlanacağı söylenebilir

Sadeleştirme mi, fakirleştirme mi?
Halkımız tarafından benimsenmiş, birçok eserde kendine yer bulmuş Arapça ve Farsça menşeli kelimeleri atıp bu kelimelerin karşıladığı varlık veya mefhumları tek kelimeyle karşılamaya çalışmak, dilimizin hayrına değil, zararına neticeler doğurmuştur Bu durum, kütüphaneler dolusu birer hazine hükmünde olan eserlerin anlaşılmasına mâni olmuştur Bir İngiliz, bir Fransız kendi dilinde yüz, iki yüz sene önce yazılmış eserleri anlayabildiği hâlde, bizim geçliğimiz yakın zamanlarda yazılmış eserleri bile anlayamaz duruma düşmüştür Cemil Meriç dil hassasiyeti konusunda Türkiye ile Fransa’yı karşılaştırır ve dilden kelime atmanın yanlışlığını şu sözlerle anlatır: “Her mukaddesi yakan Fransız İhtilâli tek mukaddese saygı göstermiştir: Kamusa Eski sözlüğe kızıl bir külâh geçirdiğini söyleyen Hugo, tek kelime uydurmamış; sembolizmin üç silâhşoru da öyle Ama kullandıkları her kelime yeni Heyhat! Batı’da cinnet bile terbiyeli Bu ülkede ise dil, Penelop’un örgüsü, yirmi dört saatte bir sökülüp örülüyor”5
Dilimizde asırlardır kullanılan; deyim, atasözü, şarkı ve türkülere giren; aralarında az çok mânâ farkı bulunan birçok kelime atılarak bu kelimelerin ihtiva ettiği mânâlar tek kelimeyle karşılanmaya çalışılmış, böylece kelimeler arasındaki nüanslar ortadan kaldırılmıştır Bu durum, mânâ kargaşasına ve yeni neslin anlaşmada zorluklar yaşamasına sebep olmuştur Meselâ ‘onur’ kelimesi, ‘şeref, haysiyet, gurur kibir, izzeti nefis’ kelimelerinin; ‘kuşkusuz’ kelimesi, ‘elbette, muhakkak, mutlaka’ kelimelerinin; ‘denetlemek’ kelimesi, ‘teftiş etmek, nezaret etmek, kontrol etmek’ kelimelerinin; ‘pardon’ kelimesi, ‘affedersiniz, kusura bakmayın, özür dilerim, müsaade eder misiniz’ kelime gruplarının; ‘vermek’ kelimesi, ‘takdim etmek, arz etmek, ihsan etmek, ihsanda bulunmak, lütfetmek, bahşetmek, bağışlamak’ kelimelerinin; ‘savunmak’ kelimesi, ‘müdafaa etmek, iddia etmek, ileri sürmek’ kelimelerinin; ‘izlemek’ kelimesi, ‘takip etmek, peşinden gitmek, peşine düşmek, seyretmek, temaşa etmek’ kelimelerinin; ‘düşünce’ kelimesi, ‘tefekkür, teemmül, tefelsüf, murakabe, kanaat, mülâhaza’ kelimelerinin; ‘saldırı’ kelimesi, ‘taarruz, tecavüz, tasallut, savlet’ kelimelerinin vazifesini tek başına yüklenmek mecburiyetinde kalmıştır
Netice olarak talebelerimizin, çocuklarımızın ve kendi kelime hazinemizin zengin olması; his, hayal, fikir dünyamızı genişletecek ve ifadelerimizi r...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Hayal his ve fikir dünyasının zenginliği kelime hazinesi
« Posted on: 26 Nisan 2024, 11:47:57 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Hayal his ve fikir dünyasının zenginliği kelime hazinesi rüya tabiri,Hayal his ve fikir dünyasının zenginliği kelime hazinesi mekke canlı, Hayal his ve fikir dünyasının zenginliği kelime hazinesi kabe canlı yayın, Hayal his ve fikir dünyasının zenginliği kelime hazinesi Üç boyutlu kuran oku Hayal his ve fikir dünyasının zenginliği kelime hazinesi kuran ı kerim, Hayal his ve fikir dünyasının zenginliği kelime hazinesi peygamber kıssaları,Hayal his ve fikir dünyasının zenginliği kelime hazinesi ilitam ders soruları, Hayal his ve fikir dünyasının zenginliği kelime hazinesiönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes