๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Dini makale ve yazılar => Konuyu başlatan: Zehibe üzerinde 29 Ekim 2010, 16:23:52



Konu Başlığı: Hangi Aile?
Gönderen: Zehibe üzerinde 29 Ekim 2010, 16:23:52
Hangi Aile?

Ahmed Maraşlı


BATI TOPLUMUNDA AİLE


Alvin Tofler, Üçüncü Dalga isimli eserinde, çağdaş batı toplumları ile ilgili bazı notlar veriyor. Bunları bizim de okumamızda yarar vardır. Tofler'den şu notları alıyoruz:

Amerika'da çekirdek aile hızla çözülmektedir. Bugün çekirdek aile Amerikan halkının sadece yüzde 7'sidir. Yüzde 93'ü ise, başka tür aile formülleri içinde yaşamaktadırlar.

Tek başına, yani "solo" yaşayanların sayısı 14'le 34 yaş arasında 1970-1978 dönemine göre 1.5 milyondan 4.3 milyona yükselmiştir.

Daha yaşlı nesilde ise "eski evliler" grubu ön plana çıkmaktadır. Bu tür grupların çoğalması ile ABD'de bir "Yalnız adam kültürü" teşekkül etmektedir.

Bir arada yaşayıp ve "nikah" gibi meşru zeminleri gözetmeyen insan sayısı, 10 yılda iki mislinden fazla artmıştır.

"Çocuktan arınmış aile"de, çağdaş Amerikan toplumunun sosyal bilimlerine girmiş bir deyim haline gelmiştir. 1970 yılında Amerika'da, üç yetişkinden yalnız birisinin evinde on sekiz yaşından küçük bir çocuk olduğu tesbit edilmiştir.

1960'da en az bir defa evlenmiş 30 yaşından genç Amerikalı kadınlardan yüzde 20'si çocuksuzdu. 1975 yılında bu oran yüzde 32'ye yükselmiştir. Yani 15 yılda yüzde 60 bir artış meydana gelmiştir.

Çocuk yapmak istemeyenlerin haklarını korumak ve doğumu teşvik eden görüşlerle mücadele etmek için bir örgüt kurulmuştur.

Amerika'da çocuk yapmak istemeyen aileler genellikle varlıklı insanlardır. Yani, çocuk yapmamaya gerekçe olacak bir ekonomik sıkıntı söz konusu değildir. Bunlar, çocuktan arınmış aileye "Biz böyle yaşamağa alıştık" ya da "Bağlanmak istemiyoruz" gibi sözlere sığınmaktadırlar.

Amerika'da ana veya babadan yalnız birisi tarafından yürütülen aile sayısı da hızla artmaktadır. Boşanma ve ayrılma öylesine çoğalmıştır ki, bugün Amerika'da yedi çocuktan biri ana-babadan yalnız birisi tarafından büyütülmektedir. Şehirlerde bu oran daha da yükseliyor. Şehirlerde 4 çocuktan birisi yalnız ana veya yalnız baba tarafından büyütülmektedir. Aynı durum Avrupa için de söylenebilir. İngiltere'de 10 çocuktan birisi aynı durumdadır.

Amerika ve Avrupa'da boşanmış kadın ve erkeğin evlenip oluşturdukları yeni aile sayısında da süratli bir artış söz konusudur. Bunlara "eklemli aile" denilebilir. Amerika'da çocukların yüzde 25'i böyle ailelerde yaşamakta ve "Çok ana-babalı çocuklar" diye tanımlanmaktadırlar. Bu aile şeklinin yayılması ile üvey ana-baba ile üvey çocuklar arasında gayrı meşru ilişkilerde artışlar kaydedilmiştir.

Normal aile yerine Çağdaş batı toplamlarının ürettiği "alternatif aile" modelleri arasında Alvin Toler şunları sıralıyor:

Komüntürü aileler.

Eşcinseller arası evlilikler

Yaşlıların masrafları paylaşmak için yaptıkları evlilikler

Bazı çiftlerin eşleri paylaşmak için kurdukları aile türleri

Sözleşmeli evlilikler.

Aile kümelenmeleri.

Alvin Tofler, iki araştırmacının Chicago yakınlarındaki bir zenci semtinde 86 çeşit aile türü tesbit ettiğini de kaydediyor.

Tofler, Çekirdek Aile"nin başında dönen bütün bu felaketlerin son derece tabii olduğunu, çünkü sanayi devrimi ile gelen ikinci dalga nasıl "Büyük Aile"yi çökertmişse, sanayi ötesi toplumla gelen Üçüncü Dalga'nında çekirdek aileyi çökerteceğini ifade ediyor. Ona göre, bütün bu sosyal çalkantı, sadece ekonomik yapının uzantısından ibarettir.

BATI AİLESİNDEKİ ÇÖZÜLÜŞÜN DÜŞÜNCE TEMELLERİ

Tofler'in, kendi toplumu için yorumunu kendisine bırakalım. Ancak yukardaki tesbitlerin bizim toplumumuz için ne mana ifade ettiği üzerinde düşünmemiz gerekir.

Bunun için, öncelikle Batı ailesindeki bu çözülüş görüntülerinin düşünce temelinde neyi ifade ettiğini tesbite çalışmalıyız. Bunları şu şekilde maddeleştirebiliriz:

Ben-Merkezcilik

1. Batı insanı her gün biraz daha ben-merkezci hale gelmekte, fedakarlık duygusu kaybolmakta, insanları bir arada bulunduran değer yargıları gücünü kaybetmekte ve aile başta olmak üzere bütün sosyal müesseseler bundan nasibini almaktadır.

Cinsiyet ve Ekonomi

2. Batı toplumlarında aile, bir cinsiyet ve ekonomi buluşması haline gelmiştir. Bunun dışında, insanlığın deri ve neslin devamı ile ilgili hiçbir değer ifade etmemektedir. O yüzden de, "cinsel ve ekonomik özgürlük" sloganları ile beslenen bir ferdileşme olayı, ailenin temelini dinamitlemektedir.

Freudist Bir Cinsiyet Anlayışı

3. Cinsiyet olayı, Batı'da tamamen Freudist temellere oturmuştur. "Cinsel çözüm" için hiçbir sınır söz konusu değildir. Evlilik öncesinde başlayan serbest ilişki, aileye de uzanmakta, böylece aile, cinsel anarşinin boy hedefi haline gelmektedir. Cinsiyet konusunda hiçbir sınır kalmayınca ailenin asgari birimleri kabul edilen kadın ve erkek bile mahiyet değiştirmektedir. Bugün Batı toplumlarının gündemini oluşturan ve eşcinsellikten başlayıp genişleyen bir cinsel hastalıklar yelpazesi, böylesine bir başıboşluğun ürünü olmalıdır.

Çocuğa Karşı Savaş

4. Ve çocuk. Batı ailesinin handikabıdır çocuk. Böylesine ego-sentrist böylesine ferdiyetçi kişiliklerin buluşması, nasıl çocuk isteyebilir? Bir çocuğun bağlayıcılığına nasıl tahammül edebilir? Bir çocuğu nasıl taşıyabilir, onu doğurma zahmetine nasıl katlanabilir? Hayır, Batı kadını "çocuktan arınmış" bir birleşmenin arayışı içindedir. Batının erkeği de öyle. Analık ve babalık, insanlığa karşı bir sorumluluk demektir. Oysa Batı insanının kendi cinsel ve maddi talepleri dışında hiçbir sorumluluğu yoktur. Kendisine verilen dünyayı sömürsün, yesin, içsin, çiftleşsin ve dünyadan göçsün. Çocuğu ifna için ne mümkünse yapılmalıdır. Önce ana rahmine düşmemesi için... Bütün teknoloji bu yolda seferber olmalıdır. Tıp bunun formülünü bulmalıdır. Çocuğun hayata gelişine açık bütün imkanlar ortadan kaldırılmalıdır. Şayet her şeye rağmen çocuk, hayatın ilk durağına ulaşabildi ise, yakalandığı yerde vurulmalıdır: Doğum kontrol yöntemlerinden sonra kürtaj. Şimdi Batı insanı, katledilecek çocuğun ana karnındaki yaşını yükseltme çabasındadır. Cenin üç aylıkken mi alınmalı, dört aylıkken mi? En insaflısı, ceninin hayat bulduğu bir noktayı arama çabasına girmektedir. İnsafsızlarının ise ölçüşü yoktur. Çocuk yok edilsin de nasıl olursa, hangi ayda olursa olsun. Kaderin hayata getirdiği çocuklar ise bir başka problemdir Batı insanı için. Kadının ve erkeğin çocukla paylaşacak zamanı yoktur. Zaten doğumu istenmeyen çocuk, her şeye rağmen doğmuşsa, ona "ayak bağı" olmaktan başka türlü bakılabilir mi?

5. Batı ailesinde yaşlıların defteri ise çoktan dürülmüştür. 0,yuvadan çok önce kovulmuştur. Onun yeri ya huzurevi, ya düşkünler yurdu ya da, bir dört duvar arasıdır ki orada torunlardan ve evlatlardan tecrit edilmiş durumda ölümü bekleyecektir.

BATININ DEVRİM İHRACI

İşte Batı ailesinin üzerine oturduğu zihniyet yapısı budur. Batı'nın düşünen kafaları, gelinen noktanın bir medeniyetin çözülüş dönemine tekabül ettiğini, belki çok önceden ifade etmişlerdir. Spengler "Köylü kadını her şeyden önce ve her şeyden çok bir anadır. Megalopolis kadını ise ister Paris'te, ister New York'ta olsun, ister Lao-tzu Çin'ide ya da Çarvaka Hindistan'ında olsun çocuksuz bir İbsen kadınıdır. Bir Nora veya Nanadır." der. Toynbee ise, bugün, Batı ailesini tehdit eden "cinsel özgürlük" aldatmacasını "uygarlığın çözülüş dönemi"ni haber veren bir gelişme olarak ele alır.

Ancak bu uyarılar, Batı toplumunda oldukça cılız yankılar uyandırmaktadır. Aksine, çark kontrolden çıkmış bir şekilde dönmekte Batı kendi değer yargılarını, "evrensel gerçekler" halinde kendi mukallitlerine enjekte etmekte, günümüzün moda deyimiyle "ihraç" etmektedir. Bu da bir tür "devrim ihracıdır" Adına isterseniz "Cinsel devrim" diyebilirsiniz.

BATIDAN ÜLKEMİZE UZANAN...

İşte, yazının taa başlarındaki örneklerin bizi ilgilendiren yanı burada ortaya çıkmaktadır. İki asırdır, Batı kültür değerlerinin açık pazarı halindeki ülkemiz, kadını ve erkeği ile, Batı'nın son değer yargıları istikametinde bir şahsiyet eğitimine tabi tutulmaktadır. İletişim araçları, maalesef bu noktada Batı yanında yer almışlardır. O yüzdendir ki, hiç de bizim toplum şartlarımızdan kaynaklanmayan problemler aile yapımızı tehdit eder hale gelmiş bulunmaktadır. Ne insan ilişkileri, ne ailenin içinde bulunduğu durum, ne de zihniyet yönünden hiçbir yönümüz Batı toplumları ölçüsünde çürümüş değildir şüphesiz. Ancak her alanın sinyal verdiğini belirtmek de, bir sorumluluk duygusunun gereği olmalıdır.

TÜRKİYE'DEN TESBİTLER

Boşanma Oranı Yükseliyor

1. Türkiye'de boşanma oranı yükseliyor. Batılı hayat tarzının etkisini artırdığı kesimlerde boşanma ve ayrılma oranı, gelenekli aile yapısının devam ettiği kesimlere nazaran daha yüksektir.

Cinsel Özgürlük Sloganı

2. Niteliği belirlenmemiş bir "cinsel özgürlük" sloganı, TV programlarından basın organlarına kadar çok güçlü telkin vasıtaları ile, hem ülkemiz gençliğine şırınga edilmekte, ,hem de evli çiftlerin değer yargıları zorlanmaktadır. Böylece bir yandan aileyi kuracak adayların aile mefhumu dejenere edilirken, diğer yandan da kurulu aileler fesadın içine çekilmektedir. İşin bir başka boyutu ise fuhuşun ve cinsel sapıklığın her türlüsünün teşhir ve propaganda edilmesidir.

Çocuğa Karşı Propaganda

3. Çocuk konusu, henüz bizim ailemizin yükü değildir. Her şeye rağmen insanımız, çocuğu, bir sorumluluk gibi telakki edip, onu bir ortak sevgi şulesi gibi değerlendirip, bu yoğun propagandaları aşabilmekte, hatta çocuğa ailenin harcı gibi bakabilmektedir. Ancak çocuk aleyhine yürütülen yoğun bir propaganda vardır. Aileler çocuğa karşı "açlık"la tehdit edilmektedir. Çocuk "pastadan pay almak üzere" gelecek bir öcüdür sanki. Anne ve baba, yaşayanlar hesabına, mutasavver çocuğu yok etmek üzere techiz edilmektedir.

Özetle, her hastalık henüz başlangıç halindedir. Yönetici azınlığı Batı ile entegrasyona teşne bir ülkede, Batılılaşmayı her şeye rağmen bir hayat tarzı olarak telakki eden ve sadece ekonomik yapıyı değil, bütün bir sosyal yapıyı Batı değerlerinin inşasına açmaya çalışan bir hakim zümre elinde, henüz üreme halindeki bu mikroplar, son derece uygun bir zemin bulabilir ve bünyeyi tehdit eder hale gelebilir. İşte Amerika, işte bütün bir Batı toplumu. Seç seç al.

KENDİ AİLEMİZ

Oysa bizde aile, şefkatin neş'et ettiği yerdir. Dede Korkut'un diline bakınız. Ailenin fertlerini nasıl bir dünyaya oturtuyor ve onları nasıl güzelliklerle beziyor:

"...Hesap gününde Cuma güzel. Cuma günü okuyunca hutbe güzel. Kulak verip dinleyince ümmet güzel. Minarede ezan okuyunca müezzin güzel. Dizini bastırıp oturunca helalli güzel. Şakağından ağarsa baba güzel. Ak sütünü doya doya emzirse ana güzel. Sevgili kardeş güzel. Yan tarafta, ev yanında dikilse gelin odası güzel. Uzunca çadır ipi güzel. Oğul güzel. Hiç birine benzemedi cümle alemleri yaratan Allah güzel..."

Anayı, babayı "helalli"yi, kardeşi, oğulu, kızı oturttuğu dünyaya bakınız Dede Korkut'un. Eş olacak kadının ismi "helalli"dir. Yani bir yuva İslam'ın ölçüleri çerçevesinde kurulur ve yeni bir yuvada anne olan kadın "helal" bir dünyanın içine girer. Ana olur. Ak sütü ile çocuğunu yetiştirir, onunla güzelleşir. Cinsel boyutu ile değil, analık özelliği ile kişiliğini bulur. Baba, bir güç simgesi değildir. Bir Apollon değildir. Bir yarımı bütünleyen unsurdur. Her ikisi de "Sünnetullah" istikametinde bir görevi ifa etmenin hazzını yaşarlar.

Hazreti Peygamber buyuruyor:

"Kişi zevcesinin yüzüne baktığı vakit zevcesi de onun yüzüne bakarsa Allah her ikisine de rahmet nazarıyla bakar. Keza erkek hanımının ellerini avucuna alınca, o da zevcinin ellerini tutarsa, parmaklarının arasından günahları dökülür" (1)

Mü'min ailenin sevgi ortamı bu. Şefkat ortamı bu. Eller ve gözler helal bir ortamda buluşunca, onlara mükafat olarak Allah Teala rahmet bakışlarını lütfediyor. Onları kirlerden, arıtıyor. Günahlardan arındırıyor.

Bir yanda müslüman yüreği gibi sıcak bir yuva modeli, diğer yanda Batı'nın çürümeye yüz tutmuş cinsel bataklığı... Bizim gelenekli ailemizde, o mü'min yüreği sıcaklığından esintiler vardır. Kaç zamandır, yaban rüzgarları bu mübarek havayı dağıtmakla meşguldür. Oğullarımız, kızlarımız çalınmasın. Analarımız, babalarımız yaralanmasın. Ellerini ve gözlerini, Allah'ın rahmeti için buluşturan kutlu analar kutlu babalar gelsin. Müslüman çocuğu, onların "helal" dünyalarında büyüsün.

Dipnotlar: 1) Müsnedü Zeyd, s. 302, Feyzü'l-Kadir, 2/333 İbrahim Canan'ın Peygamberimiz'in sünnetinde Terbiye, s. 387'den naklen.