> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Dini Konular > Dini makale ve yazılar  > Hala dünyayi mi isteyeceksiniz
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Hala dünyayi mi isteyeceksiniz  (Okunma Sayısı 1512 defa)
16 Mayıs 2010, 15:43:38
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 16 Mayıs 2010, 15:43:38 »



HALÂ DÜNYAYI MI İSTEYECEKSİNİZ?


Koskoca bir yıl daha geride kaldı. Bu yıl ile birlikte bir asrı, hatta bin yılı geride bırakmış olduk. Her geçen yıl, yaşlandığımızı hissederdik. Fakat bu sefer dünyanın da iyice yaşlandığını bilmem hissetiniz mi? Asırlar birbirini kovaladı ve 2000 yıl geride kaldı.
Galiba dünyanın da eceli çok yaklaştı. Bir 1000 sene daha gider mi acaba?.. Ben hiç ihtimal vermiyorum. Bilinmeli ki; dünya sür’atle yokluğa doğru gidiyor ve yakında mutlaka sona erecek. Onu yerinde sabit duruyor zannedersin. Halbuki şiddetle seyrine devam ediyor ve sür’ atle eceline, yani kıyamete yaklaşıyor.
Takvime bakarsan 2000 yıl diyor. Bunun mîlattan öncesi de var. Ve bu öncesinin de öncesi var!.. Yani şu dünya tahminimizden de yaşlı. Adem Aleyhisselam yeryüzüne inince dünya O’ na dedi ki:
Ey Adem! Sen benim gençliğimi bir göreydin.
İlk insan Hazreti Adem Aleyhisselam bile, dünyanın yaşlılığında, ondan istifade etti. Gençliğini göremedi.
Şimdi ise; iyice yaşlanmış, kokuşmuş, buruşmuş, fakat üzerinde her türlü süs ve zînet eşyası bulunan dişleri dökülmüş bir kocakarıdan farksız iken, nasıl da ona gönül verip peşine takılırız.
Tabiri caizse; başından duvağı alınıp yüzünün boyası, cilası yıkandığı zaman onun çirkin hâli meydana çıkar.
Fudayl b. Iyad, İbni Abbas Radiyallahü Anh’den yapmış olduğu rivayette:
“Kıyamet günü dünya, çirkin, kısa boylu, yeşil gözlü, azı dişleri çıkmış, sarkmış ve berbat suratlı olduğu halde mahşer yerine gelecek, mahşer halkına:
Bunu tanıyor musunuz? diye sorulacak. Onlar da:
Bunu tanımaktan Allah’a sığınırız, dediklerinde, onlara:
İşte kendisi için birbirinizi kırıp geçirdiğiniz dünyadır bu, diyecekler. Sonra da dünya cehenneme atılacak.
Bu sırada, dünya feryad ederek:
Yâ Rabbi! Hani benim adamlarım, sevenlerim! Benim şu kadar etbâım vardı, onlar nerede? diye sorunca, Mevlâ Celle Celalühu:
Evet, onun adamlarını da onunla beraber cehenneme atın” buyuracaktır.
Rabbimiz bizleri, böyle bir âkibetten muhafaza eylesin.
Dünyayı sevmemek, gönül vermemek derken, tamamen dünyadan el etek çekip; bir mağara kovuğuna girip ibadet etmek mânâsını da anlamamak lâzım. Elbette çalışacaksın. İnsanlarla sosyal ilişkiler Mevla ile senin aranda perde olmayacak, islamı yaşamana mâni olmayacak. Kalbinden Allah Celle Celalühu’nun sevgisini çıkarıp, yerine para, mal, mülk sevgisini de doldurmayacaksın. Bu mesele ile ilgili çok güzel bir misal vardır:
Geminin yol alması için su lâzımdır. Fakat bu su geminin içine mi lâzımdır, yoksa dışına mı? Tabi ki dışına lâzımdır. Hatta geminin içine su girse tüm gayretinle onu boşaltırsın. Çünkü gemiye giren su çok miktarda olursa, gemiyi batırır, helak eder. Dışında ise; su ne kadar çok olursa olsun, içine girmedikçe zarar vermez. Belki daha iyi yol almasını sağlar.
Dünyanın malı, mülkü de, su misali içimize girmemeli. Yoksa adamı batırır, helak eder...
Bir başka misal:
Şahı Nakşîbendi Hazretleri, birgün baktı ki bir adam namaz kılıyor. Huşû içinde, kalabalığa karışmamış, çarşının gürültüsünden uzak, feyizle namazında daim. Kıyamlarda uzun okuyor, secdelere vecd ile gidiyor. Kılıyor, kılıyor...
Şahı Nakşîbendi Hazretleri kendi kendine:
Ne mübarek adam; Rabbı ile beraber, kalabalığa karışmamış da huşû ile namazını edâ ediyor, diye düşündü ve bir de kalbine teveccüh edeyim, bakayım ne âlemde dedi.
Bakıyor ki, beyefendi namaz kılıyor, zâhiren bedeni namazda amma, aklı fikri, çarşıda, pazarda, hesapta, kitapta...
Daha sonra çarşıya iniyor, bakıyor ki orada bir delikanlı; sevimli, nurlu, hoş bir genç. Etrafı müşteri dolu, onlarla alışverişte bulunuyor. Kimisine mal veriyor, kiminden para alıyor, kimine para üstü iade ediyor. Kafasını kaşıyacak kadar boş vakti yoktur.
Nakşîbendi Hazretleri bu genç için şöyle dedi kendi kendine:
Zahir itibarıyla, görünüşe göre bu genç dünya meşguliyetinden, alışverişten, Mevlâsını hatırına getiremiyordur herhalde. Ve onunda kalbine teveccüh etti. Zâhiri öyle ama, acaba bâtını nasıl diyerek. Baktı ve gördü ki: Maaşaallah, o delikanlı bir an bile Mevlâ Celle Celalühu’dan gafil değil. Ticareti, Rabbı ile arasında perde olmamış...
Demek ki dünya nedir? Senin ibadetine, itaatine, kulluğuna mâni olursa dünya oluyor.
Bir Hadisi Şerif’te şöyle buyuruluyor:
“Dünya mel’undur, içindekiler de mel’undur. Allah Celle Celalühu için olanlar hariç”.(Tirmizi, Zühd;142323)
Yaratıldığı günden beri, Allah’ü Tealâ dünyaya nazar etmemiştir.
Başka bir Hadisi Şerif’te:
“Eğer dünya, Allah Celle Celalühu’nun nazarında sivrisineğin kanadı kadar bir değer taşısaydı, tek bir kâfire, ondan bir yudum su içirmezdi”. (Tirmizi, Zühd;132321)
Dünya bu bakımdan değersiz, kıymetsizdir. Lâkin, ahireti kazanmak bakımından çok değerlidir. Cennetini burada kazanacaksın, burada yaptığın salih amellerle, ahiretini âbâd edeceksin. Yoksa berbad edersin ahiretini.
Pehlüldâne Hazretleri; Veliyullahdan, Allah delisi bir meczup, yolun öbür tarafından geliyor. O’nu görenler dediler ki, gelin şu gelen deli ile biraz dalgamızı geçelim, eğlenelim. Yaklaştıklarında sordular:
Ey Pehlûl! Nereden geliyorsun?
Cehennemden!...
Adamlar şaşırdı. Yahu biz dalga geçelim dedik. Galiba o bizimle kafa buluyor, yine sordular:
Peki, cehenneme niçin gitmiştin?
Ateş almaya gitmiştim, amma ateş yokmuş.
Hoppala dediler. Bu iyice delirdi. Cehennemde ateş olmaz mı diye konuşurlarken, Pehlûldâne Hazretleri devam etti:
Bana orada dediler ki: “Herkes ateşini buraya dünyadan getirir. Sen ateş getirmemişsin ki verelim!...” Cevabına bak, deli miymiş, velî mi?...
Bizler de amellerimize bir bakalım. Acaba cennetimizi mi imar ediyoruz, yoksa cehennemin ateşini mi körüklüyoruz? Rabbımız bizi uyarıyor, ikaz ediyor:
“Dünya hayatı sizi aldatmasın”. (Lokman;31)
Zira Ebu Derda Radiyallahü Anh’den rivayet edilen bir Hadisi Şerif’te:
“Dünyadan sakınınız. Zira o, Hârut ve Mârut’tan daha büyük bir sihirbazdır” buyurulmuştur.
Meşayıhtan bazısı demişlerdir ki:
Dünya vardı, ben dünyada yoktum. Dünya yok olacağı zaman da ben dünyada olmayacağım. O halde, ben de burada mesken edinmeyeceğim.
Bu dünya, ne melikler, ne sultanlar, ne krallar gördü; hepsini öğüttü. Hani neredeler? Ne isimleri var, ne eserleri... Sultan Süleyman’a kalmamışsa bu dünya, kimseye kalmaz. Kazık mı çakacaksın bu dünyaya? hoş çaksan bile; kazık kalır, sen gidersin...
Madem gelen gitti. Sırası gelen de gidiyor ve hiçbirşey götüremiyor. Öyle ise iyi düşünelim! Daha gitme sıramız gelmemiş iken, giderken neyi götürebilecek isek, onu kazanmaya çalışalım. Dinimizden yırtarak, dünyamızı yamamayalım. Böyle olunca ikisi de gider. Ne din kalır, ne dünya... Şair ne diyor:

“Yamadık dünyamızı, yırtarak dinimizden,
Dinde gitti, dünya da gitti elimizden”.

Ahiret gibi, ebedî âlemi satın alabilecek değerde olan din, şu paçavra dünyaya yama yapılır mı?
Becerebiliyorsan dünyayı yırt. Dinini yama yap ta, yırtığı, söküğü, eksiği, noksanı kalmasın. Zira:

“Gâm değildir, gide dünya, kala din,
Gâm odur ki, kala dünya, gide din”.

Zaten dünyanın çivisi çıktı, etrafına bir baksana, ne kadar da karışık değil mi?
Kazalar, cinayetler, intiharlar, soygunlar, ırza tecavüzler; ne kadar suç varsa işleniyor. Cinnet geçirenlerin grafiği devamlı yükseliyor. Millet bunalımda, stres içerisinde, huzur yok, emniyet hâkeza... Ayrıca isyanlar, savaşlar; dünya karmakarışık...
Aman Yâ Rabbi! Kıyamet mi kopacak? Zaten kıyametin küçük alâmetleri hemen hemen hepsi mevcut. Büyük alametler çıktı çıkacak. Yarın güneş batıdan doğunca ne yaparız?...
Değerli okuyucularım!
Gelin bırakalım; şu bunamış, buruşmuş, kokuşmuş dünyayı. Zaten dengesi bozuldu. Ozon tabakası delindi. Adeta mevsimler bile değişti. Depremler, seller, yeller, her tarafta afetler... Allah Celle Celalühu dünyayı yaşanmaz hale getiriyor. Hâlâ mı dünya diyoruz? Hâlâ cenneti istemiyor muyuz? Mevlâ Celle Celalühu cenneti bizim için yarattı. İnşaallah bizlere tahsis edecek. Orada bizleri bekleyenler var. Cennet, adamlarını bekliyor; sabırsızlıkla, tüm güzellikleriyle ve nîmetleriyle...
Rabbımız bu dünya imtihanını en iyi şekilde kazanıp, cenneti de hak ederek Cemâli bâ Kemâli seyretmeyi, cümlemize nasib eylesin! Amin


ALINTI
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Hala dünyayi mi isteyeceksiniz
« Posted on: 28 Mart 2024, 20:41:53 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Hala dünyayi mi isteyeceksiniz rüya tabiri,Hala dünyayi mi isteyeceksiniz mekke canlı, Hala dünyayi mi isteyeceksiniz kabe canlı yayın, Hala dünyayi mi isteyeceksiniz Üç boyutlu kuran oku Hala dünyayi mi isteyeceksiniz kuran ı kerim, Hala dünyayi mi isteyeceksiniz peygamber kıssaları,Hala dünyayi mi isteyeceksiniz ilitam ders soruları, Hala dünyayi mi isteyeceksiniz önlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes