> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Dini Konular > Dini makale ve yazılar  > Hak Yanlısı Olmak
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Hak Yanlısı Olmak  (Okunma Sayısı 624 defa)
20 Kasım 2010, 20:02:08
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« : 20 Kasım 2010, 20:02:08 »




Hak Yanlısı Olmak


Prof. Dr. İsmail Lütfi Çakan



Ebu Zerr radıyallahu anh, "Rasûlullah sallellahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu" demiştir:

"Amellerin en üstünü, Allah için sevmek, Allah için kin tutmaktır".1

Her insanda mevcut olan sevgi ve nefret duygularının müslümanın iman hayatı ve "hak yanlısı olma" görevi açısından arzettiği önemi ve bu duyguların bulunması gerekli çizgiyi işaretleyen hadisimiz, muhtelif sahabiler tarafından rivayet edilmiştir. (2) Ahmed b. Hanbel'in Müsned'indeki rivayetinde Ebu Zerr radıyallahu anh biraz daha bilgi vermekte ve şöyle demektedir: Resûlullah sallellahu aleyhi ve sellem yanımıza geldi ve "Allah katında hangi amel daha sevimlidir, bilir misiniz?" buyurdu. "Namaz"dır, "Zekat"tır, "cihad"dır diyenler oldu. Resûlullah (s.a.) ise; "Allah katında en sevimli amel, Allah için sevmek, Allah için buğzetmek, kin tutmaktır" buyurdu.(3) Abdullah ibn Abbas radıyallahu anh de Hz. Peygamberin, "imanın en güçlü tutamağı (tezahürü), Allah için dostluk, Allah için sevmek, Allah için kin tutmaktır" buyurduğunu haber vermektedir. (4)

Sünen-i Ebî Davud'un meşhur sarihi İbn Reslan, hadisimizi yorumlarken şunları söylemektedir:

"Bu hadis, her mü'minin, Allah için sevdiği dostlarının olması gerektiği gibi, Allah için bugzettigi düşmanlarının bulunmasının da gerekli (vacib) olduğuna delildir... Zira sevgi ve kin, biri diğerinden ayrılmayan, birbirine gerekli iki vasıftır. İyi halleri dolayısıyla Allah için sevilen bir kişinin yanında, onun yaptıklarının tersini yapan bir başkasına da tabii olarak kin beslenecektir. (5)

Bu demektir ki müslüman; herkesi ve herşeyi sevemez. Onun sevdikleri olabileceği gibi, sevmedikleri, buğzettikleri, kin besledikleri de olacaktır. Bu da bir önceki kadar tabiî ve gereklidir. Zira sevgi ne kadar tatlı ve sıcak, buğz ve kin ne kadar sert ve soğuk görülürse görülsün, "Allah için" oldukları zaman, aralarında hiçbir fark kalmaz, aynı hükümde birleşirler. Her ikisi de "en üstün amel" derecesine yükselirler. Çünkü duygu ve davranışlara anlam kazandıran, onların temelinde yatan niyetler ve yöneldikleri hedeflerdir. Hadisimiz bu gerçeğin en açık delilidir.

Bilinen bir gerçektir ki hemen herkes hayatta bir çok şeye ve kişiye sevgi ya da nefret duyar. İnsan ömrü genellikle alkış tutmak, aferin çekmek, "Allah razı olsun" demek veya kızmak, yuhlamak, "Allah belanı versin" diye ilenmekle geçer. Bu tutum ve tepkiler bazan kısa bazan da uzun süreli olabilirler hatta yıllar boyu da sürebilirler. Ne kadar kısa veya uzun süreli olursa olsun bu tepkilerde asi olan, onların kişisel hislerden mi yoksa inanç değerlerinden mi kaynaklandıklarıdır. Nefsi bir tasarruf iseler, birine "sevgi" ötekine "kin" ve "nefret" denmesinin temelde hiç bir farkı yoktur. Her ikisi de değersizdir. Aynı şekilde "Allah için" olmak gibi iyi bir niyete dayanıyorlar ve ulvî bir gayeye yönelik bulunuyorlarsa, bu takdirde de birinin "kin" ve "nefret", ötekinin "sevgi" olması hiç farketmez. Her ikisi de değerlidir, soylu bir duygu ve davranıştır. Bir başka ifade ile, asıl muhatablarını bulmuşlarsa, yanlış hedeflere, haketmemiş kişilere yönelmemişlerse yani yerli yerinde ve layık olanlara karşı kullanımışlarsa "sevgi" de "kin" de kutsaldır.

Öte yandan Allah'ı seven, "Allah için" seven bir gönül, Allah dostlarını da sevecek ve sevgisini, onları izlemek suretiyle isbat edecektir. Aynı şekilde Allah için kin tutmak demek, fasıklara, zalimlere ve ma'siyet ehline buğz ve kin beslemek demektir. Onların yaptıklarını onaylamak suretiyle, beslenen kinin, "Allah için" olduğu isbat edilecektir.

Hoşgörü herkese gerek

Bundan birkaç sene önce bir televizyon konuşması metninde yer alan hadisimizin "Allah için kin tutmak" kısmının çizildiğini hayretle müşahede etmiştim. Denetçi, "Allah için sevgi"ye evet diyor ama "Allah için kin tutmayı" duymak bile istemiyor, bundan hoşlanmıyordu. Aslında bu yaklaşım toplumda belli kesimlerce, yıllardır oluşturulmaya çalışılan sınırsız hoşgörü propagandasının bir yansımasıydı. Çünkü uzunca bir zamandan beri bilhassa dine dini kurum ve kuruluşlara karşı tavırlar, beyan ve suçlamalar konusunda olabildiğince anlayış ve hoşgörü gösterilmesi istenmekteydi. Yıllardır hep aynı çevreler aynı isteklerle toplumun karşısındaydılar. Adeta toplumun inananlar kesimi hoşgörü borçlusu, bir başka kesimi de hoşgörü alacaklısıydı. Her icraat için açıkça hoşgörü istenmekte, fakat asla toplumun çoğunluğunu oluşturan inananlara anlayış göstermek kimsenin aklına gelmemekteydi. Zorla, baskıyla zulüm sevdirilme-ye çalışılmakta, haksızlıklar bazan yasaların, bazan da çağdaşlık gibi belirsiz kavramların himayesine havale edilmekteydi. Haksızlık, baskı ve hatta zulüm "otorite"nin hakkı, bunları hoşgörü ile karşılamak ve katlanmak da toplumun görevi sanılmakta, öyle anlatılmaktaydı.

İnançlar kaynaklık ediyorsa...

Kabul etmek gerekir ki aslında zulmü sevdirmenin baskıdan başka yolu yoktur. Ne var ki baskı, başlangıçta göz korkutsa bile, zamanla insanları ölümü kanıksama noktasına getireceği için o da çaresizdir, faydasızdır. Mehmed Akif merhum ne güzel ifade etmiştir:

"Bilmiyorlar ki bu şiddetlerin olmaz hükmü

Göz yılar önce, fakat, sonra kanıksar ölümü!" (6)

İnanç değerlerine ters düşen uygulamaları anlayışla karşılamaya çağrılan müminler, aslında ve bir anlamda kendi değerlerine karşı çıkmaya, onlara buğzetmeye davet olunmaktadırlar. Bu ise, kişinin kendi kendisini inkar ve reddetmesi demektir. Kimseden istenemeyecek kadar büyük bir bedeldir. Nitekim insanlar ve toplumlar kendi öz yapılarına yabancı ve düşman bildikleri hiç bir şeyi hiç bir devirde hazmetmemişler, içten ve derinden derme uzun vadeli bir karşı koyma, direnme eylemi içinde olmuşlardır. Bu direnme duygusuna ve uygulamasına özellikle inançlar kaynaklık ediyorsa, "artık herşey halledildi" dendiği bir zamanda, yaygın ve güçlü bir direnç hareketi ile karşılaşılmıştır. Demir perde gerisini, utanç duvarım arkasını hür dünyaya açan, Orta Asya steplerini İslam imanının yeniden canlandığı topraklar olarak kıpır kıpır kaynatan böylesi kutsal bir kin ve nefretin beslediği direnç duygusu değilse, nedir?

Katılık nedir?

Propaganda ve beklentiler ne olursa olsun, sevginin de kin ve nefretin de yeri, muhatabı ve bir sınırı bulunmaktadır. İnananlar da bunun farkındadırlar. Haksızlıklara hoşgörü göstermemek, asla bir katılık, kabalık değildir. Pek tabii bir tepki ve insanlık, islamlık gereğidir. İslam ile ona taban tabana zıt olan terör'ü bir araya getirmekten, aynı şeymiş gibi göstermekten asla çekinmeyen hoşgörüsüzler bile, müslümanlardan anlayış ve hoşgörü beklemektedirler. Onlar bunu isterlerken kendi ilan ettikleri nefretlerini hiç akıllarına getirmemektedirler. "Anlayış ve hoşgörü müslümanların görevidir, hakkı değildir" denmeye çalışılıyorsa, her şeyden önce bizzat bu fikri ve anlayışı, anlayış ve hoşgörü ile karşılamak mümkün değildir. Zira Allah Resûlü Hz. Muhammed (s.a.) gerçeği bütün açıklığıyla ortaya koymuş, insanın ve özellikle müslümanın sadece sevme duygusuyla değil, aynı zamanda kin ve nefret duyguları ile bezenmiş olduğunu ve her iki duygu ile birlikte tepki gösterebileceğini, müslüman gönüllerin sevgi kadar etkili ve kutsal kin ve nefretle de "Allah için" olmak kaydıyla hareket edebileceğini bildirmiştir. Hatta O (s.a.) elle ve dille düzeltilemeyen münkere karşı ancak kalben buğzetmek suretiyle mümin'in iman noktasında kalabileceğini de açıklamıştır. (7)

Sevgi ve kin'de ölçü

Ayrıca müslüman gerek sevgi ve gerekse kininde orta halli olması gerektiğini, ölçüsüzlüğe düşmemesi lazım geldiğini yine Hz. Peygamberden öğrenmiştir. O (s.a.) konuya ait tavsiyesinde, dostun bir gün düşman olabileceğini, düşmanın da bir gün dost olabileceğini hatırlatmıştır.(8)

Sevgi ve nefret hallerinin, Müslümanı, temel vasfı, "hak yanlısı olmak"tan uzaklaştırma ihtimali çok yüksektir. Bu sebeple Yüce Yaratıcı Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyurmaktadır: "Ey iman edenler, öz nefsiniz, ana-babanız ve yakınlarınız aleyhine de olsa, Allah için şahid olarak adaleti gözetin. İster zengin ister fakir olsunlar, Allah onlara sizlerden daha yakındır. Artık siz haktan yüz çevirerek hislerinize uymayın..." (9) "Ve sakın bir topluluğa olan öfkeniz sizi adaletsizliğe sürüklemesin. Adil olun. Bu takvaya daha yakındır. Allah'tan sakının. Doğrusu Allah, işlediklerinizden haberdardır."(10)

O halde, toplumun ve bilhassa egemen güçlerin doğru-yanlış, yerli-yersiz değerlendirmelerine bakmadan, ne sevgide ne de kin ve nefret'te "Allah için" kaydından uzaklaşmadan, Hak'tan ve haklıdan yana tavır koyarak hayati sürdürmek müslümanların en büyük özellikleri olmalıdır. Bunu da herkes anlayış ve hoşgörü ile karşılamalıdır. Bu noktadaki hoşgörüsüzlük, müslümanlar tarafından "Allah için" kin ve nefretle karşılanırsa, buna da kimse şaşmalıdır. Zira Müslümanın sevgisi de kin ve nefreti de İslam ile sınırlıdır.

Dipnotlar: 1. Ebu Davud, sünne 2; Ahmed b. Hanbel, V, 146; Buhari, iman 1 (bab başlığında) 2. bk. Heysemi, Mecmeu'z-zevaid, l, 89-90 3. Ahmed b. Hanbel, V, 146 4. Mecmeu'z-zevaid, l, 90 5. Azimabadi, Avnu'l-ma'bud, XII, 350 6. Safahat, s. 150 (İstanbul, 1987) 7. bk, Müslim, iman 78; Ebu Davud, salat 242; Melahim 17; Tirmizi, fiten 11; Nesaî, iman 17; Ahmed b. Hanbel, III, 10,20,49,53,54,92. 8. bk. Tirmizi, birr 59 9. en-Nisa, (4), 135 10. el-Maide (5), 8

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Hak Yanlısı Olmak
« Posted on: 23 Nisan 2024, 09:44:02 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Hak Yanlısı Olmak rüya tabiri,Hak Yanlısı Olmak mekke canlı, Hak Yanlısı Olmak kabe canlı yayın, Hak Yanlısı Olmak Üç boyutlu kuran oku Hak Yanlısı Olmak kuran ı kerim, Hak Yanlısı Olmak peygamber kıssaları,Hak Yanlısı Olmak ilitam ders soruları, Hak Yanlısı Olmakönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes