Konu Başlığı: Hacc ile yeniden doğuş Gönderen: Sümeyye üzerinde 06 Eylül 2010, 19:45:37 Hacc İle Yeniden Doğuş Cennet ucuz değildir. Cefasız sefa olmamaktadır. Sabırla aşılmalıdır her engel. Bunlar başarıldığı takdirde ise işte yüce Nebi’nin müjdeli haberi: “Makbul bir hacc, dünya ve dünyadaki her şeyden daha iyidir. Ona cennetten başka karşılık verilmez.” (Buhari, Müslim) Makbul bir hacc farîzasıyla insanın geçmiş günahları bağışlanmıştır. Daha sonrası için de daha çok itina ve gayret ile bu nimetin hakkını vermek gerekmektedir. Belki de daha büyük bir mesuliyyet hissiyle. Lebbeyk! Allahümme Lebbeyk! Buyur Allah’ım! Emret.. Davetine icabet etmeye hazırız.. DÜNYANIN EN HAYIRLI ON GÜNÜ GELDİ! Geldi yine Zilhicce ayı ve bu ayın mübarek ilk on günü. Ahiret ticareti için ebedi yatırımın çok kârlı günleridir bu günler. Allah Resûlü’nün (asm) tabiriyle ‘’Bu on gün dünyanın en hayırlı on günüdür.’’ Hz. Aişe’den rivâyet edilen bir Hadis-i Şerif’te “Zilhicce’nin ilk on gününün gecelerinden birini ihya etmesi, o kimsenin bir seneyi hacc ve umre ibadetiyle ihya etmesi gibidir. Bu dokuz günlerden bir gün oruç tutması, senenin diğer vakitlerinde ibadetle meşgul olması gibidir, o kadar sevap alır” buyruluyor. Ne büyük ikram … İşte bu mübarek günler kutsal yolculuğun, yani hacc farîzasının da vaktidir. Mukaddes bir yolculukla yeniden doğuşa, kurtuluşa, arınmaya ve felaha erme zamanıdır. Çünkü Allah’tan kullarına davet var bu vakitte; ihsanlar, ikramlar, mağfiretler var! İLK DURAK, ARAFAT Âyet-i Kerime’de mealen buyruluyor: “Yoluna gücü yetenlerin o evi haccetmesi Allah’ın insanlar üzerinde bir hakkıdır” (Âl-i İmran 97) İşte gücü yeten Müslümanlar, bu yeniden doğuşa ilk adımı Zilhicce’nin 8. günü atar ve tevriye günü Arafat’a doğru yola koyulurlar. Hepsi beraber aynı istikamete doğru harekete geçen hacı adayları bembeyaz ihramları içinde bu kutsal mekâna doğru akmaya başlarlar. Kefen misali kıyafetleriyle ölüme değil, yeniden dirilmeye koşmaktadırlar. Burada mevki, makam, para, şöhret bir kıymet ifade etmez. Rengi, dili, ırkı ne olursa olsun herkes eşittir. Mahşer misalidir.. Sadece kalplerdeki imandır, ameldeki ihlastır, samimiyettir geçerli olan meziyet. Evet, Arafat meydanında adeta mahşerin küçük bir numunesi sergilenmektedir. Milyonlarca insan hamd ü sena ederek heyecanla koşarlar Arafat meydanına. Yer gök Lebbeyk sadalarıyla inler, sarsılır, cezbeye gelir. Çünkü Efendimiz (asm) buyurmuşlardır ki: “Telbiye (Lebbeyk duâsı) eden hiç bir Müslüman yoktur ki, yerin her tarafı parça parça olup, sağından solundan taş, ağaç ve kuru toprak parçaları da onunla birlikte Telbiye etmesin.” Hz. Adem’le, Hz. Havva’nın buluştukları mübarek yerdir Arafat.. Cennetten çıkarıldıktan sonra uzun bir ayrılığın ardından duâlarının kabulüyle bu kutsal topraklarda buluşmuşlardır. Hz. İbrahim (as)’ın Hz. Cebrail (as)’dan aldığı hacc dersinin tamamlandığı mukaddes mekandır Arafat.. “Gösterdiğim hacc amellerini öğrendin mi?” diye üç kez tekrarlamıştır Cebrail (as). Kâbeyi inşa ettikten sonra bütün insanlığı hacca davet edip kendisi de Hz. Cebrail’den ders almış, hacc vazifesini bu mukaddes beldelerde bizzat Hz. Cebrail ile birlikte ifa etmiştir. Hz. Muhammed’in (asm) veda hutbesini okuduğu mükerrem yerdir Arafat.. Peygamber Efendimiz (asm) Veda Haccı’nda kıyamete kadar istifade edilecek son mesajı olan Veda Hutbesi’yle insanlığa buradan seslenmiştir. İşte bu mübarek insanları misafir eden bu mübarek tepe ve geniş ova asırlardır ümmet-i Muhammed’i ağırlamaktadır. Arafat’ta toplanan müminler, öğle ezanının okunmasıyla öğle ve ikindi namazlarını beraber cem’ ederek eda etmekle başlarlar kutsi vazifelerine. Ardından ister ferdî ister cemaatle olsun bütün müminler uzatırlar ellerini semaya. Gözyaşları sel sel olur bu mağfiret anında. Yürekler uhrevi hislerin en yücesiyle dolar. “Affedilmesi Arafat dağında vakfeye durmaktan başka bir şey olmayan çok günahlar vardır” Hadis-i Şerif’ince ümitvârdır herkes.. Çünkü burada tereddüde yer yoktur, istemenin sınırı yoktur. “Bana duâ edin size cevap vereyim.” (Mü’min, 60) “Duânız olmasa ne ehemmiyetiniz var” (Furkan,77) ilahi fermanlarınca istenir, yalvarılır, af dilenir. Hüsn ü zan ile yaratıcıya duâ edilir. Zaten Resûlullah’tan (asm) bu konuda kesin ikaz gelmektedir: “Arafat dağında vakfeye durup da günahlarının affedilmeyeceğini sanmaktan daha büyük günah yoktur.” (Deylemî) Arafat vakfesiyle haccın en mühim rüknü tamamlanmış olur. Çünkü “Hacc Arafat’tır” buyuruyor yüce Nebi. İKİNCİ DURAK; MÜZDELİFE Haccın diğer bir rüknü Müzdelife vakfesi için akşam namazının girmesiyle tekrar yolculuk başlar. Müzdelife vakfesi hakkında bir rivâyette kul hakkının dahi affedileceği müjdesi vardır. Burada da akşam namazı tehir edilerek yatsı namazı ile beraber eda edilir. Sabah namazını müteakip eller yine semaya doğru Rahman’ın dergâhına açılır. Duâlar ayyuka çıkar. Böylelikle iki vakfe de eda edilmiş olur. Haccın diğer bir rüknü olan şeytan taşlamak için kullanılacak taşlar da Müzdelife’den toplanır. ŞEYTANIN ÇATLADIĞI YER; MİNA Müzdelife vakfesinin ardından seher vaktiyle cemre günleri başlar. Hz. İbrahim ve Hz. İsmail’in lanetlenmiş şeytanı taşladıkları yerlerde biz de aynı öfkeyle atarız taşlarımızı. Çünkü işlediğimiz hata ve günahların en büyük müsebbibidir şeytan. Hacc farîzasının en feyizli günlerindendir bu günler. Atılan her taşla zerrelerinize kadar büyük bir heyecan içinde şeytanı ve nefsinizi mağlup etme hazzıyla dolarsınız. Şeytan sanki elimize düşmüştür. İşlediğimiz günahların intikamını alırcasına sıralarız mermi misal taşlarımızı. Fakat bu atışlar sünnet adabı üzere kimseyi incitmeden ibadet şuuru içinde olması gerektiği unutulmamalıdır şüphesiz. Atılan taşların çıkardığı sesler ve koşuşturmalar içinde sanki harp meydanında gibi hissedersiniz kendinizi. Şeytana ve nefse bir daha kanmamak, mağlup olmamak için söz verirsiniz. Şerrinden yüce mağfiret sahibi Gafûr’ur-Rahim’e sığınırsınız. Şeytan perişandır bu mübarek günlerde, çünkü Resûlullah (sav) onun hakkında: “Şeytan arefe gününden başka hiç bir gün bu kadar zelil, hakir ve benzi solgun görünmez. Çünkü arafe günü Allah Teâlâ rahmetini kullarına saçar. Ve birçok büyük günahı affeder” buyurmaktadır. ŞİMDİ VEDÂ ZAMANI Atılan taşların ardından kurbanı kesilen hacılar ihramlarından çıkarak farz olan ziyaret tavaflarını yapabilmek için bu sefer Beytullah’a koşarlar. Mağfiret olunmuş kullar olarak bu kadar ikram ve nimet için mübarek beytin sahibine hamd ü senada bulunurlar. Beytullah’ı kalplerinden tarafa alarak şevk ve cezbe içinde tavaflarını eda ederler. Tavaf esnasında yaratılmışların en şereflisi ünvanına sahip olan insan, zerreden şemse mevcudatın haliyle hallenir. Ayın Dünya’nın etrafında, Dünya’nın da Güneş etrafında seyeran edip, dönmesi gibi… Hem lisan-ı haliyle, hem de lisan-ı kâliyle çok geniş bir ubudiyette bulunurlar. Tavaf’ın ardından Safa ve Merve arasındaki Sa’y vazifesi başlar. Yine Hz. İbrahim, Hz. İsmail ve annesi Hz. Hacer’i hatırlarız. Ne yüce, ne mübarek peygamberler ki; hem soylarından Habibullah (asm) gibi âlemlerin sultanı gelmiştir, hem de onların yaşadığı kutsi anlar, yeniden doğuşumuza vesile olacak olan hacc ibadetinin en mühim rükünleri içinde yerini almıştır. MAKBUL HACC; MEŞAKKATLİ OLAN HACDIR Evet üç günlük şeytan taşlama vazifesi de sona erdikten sonra Cenab-ı Hak’kın kabul etmesi ümidiyle hacc farîzası tamamlanmıştır artık. Hikmet-i İlahî gereğince haccın her bir rüknünde ayrı bir meşakkat de yaşanmıştır. Bu teknoloji asrının bile üstesinden gelemediği zorluklarla edâ edilmiştir bu ilahî emir. Çünkü “hac meşakkattir” hadisi bu zamanda da yerini bulacaktır. Cennet ucuz değildir. Cefasız sefa olmamaktadır. Sabırla aşılmalıdır her engel. Bunlar başarıldığı taktirde ise işte yüce Nebi’nin müjdeli haberi: “Makbul bir hacc, dünya ve dünyadaki herşeyden daha iyidir. Ona cennetten başka karşılık verilmez.” (Buhari, Müslim) Makbul bir hac farîzasıyla insanın geçmiş günahları bağışlanmıştır. Daha sonrası için de daha çok itina ve gayret ile bu nimetin hakkını vermek gerekmektedir. Belki de daha büyük bir mesuliyet hissiyle. Cenâb-ı Hakk bütün ibadetlerimizi, hacc ve duâlarımızı dergah-ı izzetinde makbul eylesin. AMİN. 1- “Telbiye (Lebbeyk duâsı) eden hiç bir Müslüman yoktur ki, yerin her tarafı parça parça olup, sağından solundan taş, ağaç ve kuru toprak parçaları da onunla birlikte Telbiye etmesin.” HADİS-İ ŞERİF 2- “Duânız olmasa ne ehemmiyetiniz var” (Furkan,77) Halenur SERHAD |