> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Dini Konular > Dini makale ve yazılar  > Gurbette Ezan Hasreti
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Gurbette Ezan Hasreti  (Okunma Sayısı 1032 defa)
12 Haziran 2010, 14:58:10
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 12 Haziran 2010, 14:58:10 »



Gurbette Ezan Hasreti




Yokluğunda anlaşılıyor varlığın değeri; hele bu, insanın bedenî-ruhî bütünü ile alakalı bir varlık ise; vatan ve ezan gibi Bu 2002 yazında, güya tatil için gittiğim Türkiye’den dönüşte, İngiltere’de arkadaşlarla hoş geldin muhabbeti ederken, bir dostum tatilimin nasıl geçtiğini sordu Ben de: “Bir kişi İstanbul’da iki hafta kalmış, ama bir kere olsun Sultan Ahmet, Ayasofya, Bayezıt, Fatih veya Eyüp Sultan camilerinden tekine olsun gidememiş ise, bunun adına tatil denir mi? Üstelik iznin son haftasını da sıcak bir memlekette hem de soğukalgınlığına yakalanmış olarak hasta yatağında geçirmişse” gibilerinden daha nice zahirî olumsuzlukları sayıp döktüm Kendimce “tatil” kavramını reddediyordum, mefkûre insanlarının “holiday”ı olmaz demeye getiriyordum Ne var ki ihtimal bu reddin tarzı, maksadı tam aksettiremeyip, içine bir de şekva rengi bulaşınca, gurbet diyarında yüreği yanmış birisi sözüme öyle bir ünlem koydu ki, sert firen yemiş araba gibi yerime çakıldım kaldım: “Abi, hiç olmazsa beş vakit ezan duydunuz Biz buralarda ondan da mahrumduk” Ani bir kararla durdum ve “Evet, dedim, haklısınız, hiç olmazsa beş vakit ezan-ı Muhammedîyi dinledim Bu bile yetti, ruhumun dinlenmesi için”

Daha sonra içten içe, uzun uzadıya düşüncelere daldım, dinî-millî yoksunluklarımız üzerine “Köyümün bir avuç toprağını şu koca ülkeye değişmem” gibilerinden duygular belirdi içimde Birkaç gün ezanın ruhaniyeti ile yoldaş oldum “Sabahtan kalktım da ezan sesi var / Ezan sesi değil, burçak yası var” türküsü takıldı bir ara dilime Benimse ne sabahlarımda, ne öğlen, ne ikindi, ne akşam ne de yatsılarımda ezan sesi vardı Ezan sesi de, burçak yaylası da vatanımda kalmıştı Vicdan bilgesi yine herzamanki didaktik nasihatiyle yetişti imdadıma: “Bütün yeryüzü Allah’ın salih mü’minlere mirasıdır Vatanın sınırlarını kaldıracaksın; artık vatan bütün bir dünya” diye seslendi Hatta sözünü geri aldı ve “Bu dünyada vatan yok; asıl vatan ilk yurt, cennet ülkesi yolculuk oraya…” dedi

Yahya Kemal Beyatlı’nın “Ezansız Semtler” isimli makalesini hatırladım O, İstanbul’un o döneme göre bazı ezansız semtlerinde doğan, büyüyen çocukların, bizi bir millet halinde ayakta tutan “Müslümanlık rüyası”ndan mahrum kalışlarının derdine yanıyordu Oysa bu gurbet ve hicret diyarı, -onun ifadelerine gönderme yapmak istiyorum-, evet burası modernitenin anası, alafranga hayatın tâ göbeği Onu böyle üzen manzaranın yüz katını ayne’l-yakin ve hakka’l-yakin olarak yaşayan bizlerin bir açıdan mahrumiyetleri karşısında sadece üzülme değil, belki inim inim inlenilse sezâdır, becâdır

“Kendi kendime diyorum ki: Şişli, Kadıköy, Moda gibi semtlerde doğan, büyüyen, oynayan Türk çocukları milliyetlerinden tam bir derecede nasip alabiliyorlar mı? O semtlerdeki minareler görülmez, ezanlar işitilmez, Ramazan ve Kandil günleri hissedilmez Çocuklar Müslümanlığın çocukluk rüyasını nasıl görürler İşte bu rüya, çocukluk dediğimiz bu Müslüman rüyasıdır ki bizi henüz bir millet halinde tutuyor Bugünkü Türk babaları havası ve toprağı Müslümanlık rüyası ile dolu semtlerde doğdular, doğarken kulaklarına ezan okundu, evlerinin odalarında namaza durmuş ihtiyar nineler gördüler, mübarek günlerin akşamları bir minderin köşesinden okunan Kur’an'ın sesini işittiler; bir raf üzerinde duran Kitabullah'ı indirdiler, küçücük elleriyle açtılar, gülyağı gibi bir ruh olan sarı sahifelerini kokladılar İlk ders olarak besmeleyi öğrendiler; kandil günlerinin kandilleri yanarken, Ramazanların, bayramların topları atılırken sevindiler Bayram namazlarına babalarının yanında gittiler, camiler içinde şafak sökerken tekbirleri dinlediler, dinin böyle bir merhalesinden geçtiler, hayata girdiler Türk oldular

Bugünün çocukları büyük bir ekseriyetle yine Müslüman semtlerde doğuyorlar, büyüyorlar, eskisi kadar derin bir tahassüs ile değilse bile yine Müslümanlığı hissediyorlar Fakat fazla medenileşen üst tabakanın çocukları ezansız semtlerde, yani alafranga terbiye ile yetişirken, Türk çocukluğunun en güzel rüyasını göremiyorlar Bu çocukların sütü çok temiz, hilkatleri çok metin olmalı ki ileride alafranga hayat, Türklüğü büsbütün sardıktan sonra milliyetlerine bağlı kalabilsinler, yoksa ne muhit, ne yaşayış, ne semt hiçbirşey bu yavrulara Türklüğü hissettiremez Ah! Büyük cedlerimiz! Onlar da Galata, Beyoğlu gibi frenk semtlerine yerleşirlerdi, fakat yerleştikleri mahallede Müslümanlığın nuru belirir, beş vakitte ezan işitilir, asmalı minare, gölgeli mescid peyda olur; sokak köşesinde bir türbenin kandili uyanır, hasılı o toprağın o köşesi imana gelirdi”

Türklük ile Müslümanlığı aynı kabul eden Yahya Kemal bu sözleriyle aynı zamanda, dünyanın bütün kara ve deniz parçalarına, güneşin doğup battığı her yere Muhammedî mesajı götürmeye niyetli Altın Nesle, “kökü mazide olan bir âtî” olmayı ve eskilerin eskimeyen yeniliği ile sönmeyen iman ateşini nasıl bir kere daha tutuşturup çevrelerini aydınlatabileceklerini ve cennet-âsâ bir bahar ümrânı kurabileceklerini de işaret etmekteydi Daha sonra Büyükada’da kaldığı bir vakit, sabah namazını kaçırmamak için gece boyu uykusuz kaldıktan sonra gittiği bayram namazını müteakip, yeni kuşaktan birini camide gördüklerinden ötürü oradaki yaşlıların kendisine gösterdikleri özlem yüklü sevinçlerini bir hatıra-i hususi kıymetinde yâd eder:

“Vaazdan sonra namazda ve hutbede onların içine karışıp Muhammed sesi kulağıma geldiği zaman gözlerim yaşla doldu Onlarla kendimi yek-dil, yek-vücut olarak gördüm O sabah, o Müslümanlığa az aşina Büyükada'nın o küçücük camii içinde, şafakta aynı milletin ruhlu bir cemeaati idik Namazdan çıkarken kapıda ayandan Reşid Akif Paşa durdu Bayramlaşmayı unutarak elimi tuttu: "Bu bayram namazında iki defa mes'udum Hamdolsun sizlerden birini kendi başına Câmie gelmiş gördüm! Berhudar ol oğlum, gözlerimi kapamadan evvel bunu görmek beni müteselli etti!" dedi Hem geldiğimi hemde bayramımı tebrik etti Yanındaki eski adamlar da onun gibi tebrik etti Bu basit hadiseden pek samimi olarak mahzuzdular O sabah gönlüm her sabahtan fazla açıktı”

Yalnızca Yahya Kemal’in akranları değil, belki ondan yıllar sonra da İzmir camilerinden birinde, sabah namazını müteakip, “İmam-Hatip Liseleri”nin kapatılmaması için imza toplayan bir delikanlıyı gören ve gençliğin camiden kopuk oluşunun ızdırabıyla iki büklüm bir Hocaefendi’nin böyle bir manzara karşısında çağlayan duygularına hakim olamaması ve defalarca bu olayı kürsülerden cemaatine aktarmasının arkasında da aynı hasret ü hicran vardır Ve bu bekleyiş, belki bütün bir Anadolu insanının, hatta koca bir ümmetin yüzyıllar boyu dua dua istediği küllî bir bekleyişti

Y Kemal, kelamını şu dehşet ve ibret verici paragrafla taçlandırır: “Biz ki minareler ve ağaçlar arasında ezan seslerini işiterek büyüdük O mübarek muhitten çok sonra ayrıldık Biz böyle bir Sabah Namazında anne millete dönebiliriz Fakat minaresiz ve ezansız semtlerde doğan, frenk terbiyesiyle yetişen Türk çocukları dönecekleri yeri hatırlayamayacaklar!” Evet şu son cümle imanlı her kalbe bıçak gibi saplanır: “Minaresiz ve ezansız semtlerde doğan, frenk terbiyesiyle yetişen Türk (Anadolu) çocukları dönecekleri yeri hatırlayamayacaklar!” 300 bin Anadolu insanının yaşadığı tahmin edilen şu İngiltere gibi, nice dünya ülkelerinde bulunan her ırktan Müslüman evlatları, dönebilecekleri bir “anne ümmet” bulamamış Bu kayıp nesiller şimdilerde saçları ağarmış büyükler olarak, Nesl-i Mev’ûd’u kucaklarındaki bahar müjdecisi güllerle kapılarında görünce, çölde ölmeden önce dudaklarına bir kâse su yetişrilebilmiş insanlar gibi hallerinden mutlu ve gelecekten umutlu bir biçimde ötelere göz kırpıyorlar, kıpır kıpır dudaklarıyla hayır-dualar ediyorlar Bütün yeryüzünü “Müslümanlığın çocukluk rüyası”nın görülebildiği, mutluluk çağının izdüşümü sayılabilecek cennet-endam bir keyfiyet ve kemmiyete getirmek istikametinde o Ezan Sesli Kur’an Nefesliler, ellerindeki gül-i Muhammedî tohumları ile geçtikleri her yere, uğradıkları her yöreye ekim-dikim yapıyor, fakat meyve derme mevsimini beklemeksizin “vira bismillah” deyip daha başka diyarlara yelken açıyorlar Yahya Kemal, ezansız semtlerin derdini gayet isabetle dile getirmişti; onlar ise ezansız ülkelerin derdini, bizzat sa’y ü gayretleriyle gideriyorlar, gidermeye çalışıyorlar

Vatanını sevmeyen hiçbir insan, ezanı sevmeyen bir müslüman yoktur Yahya Kemal de, dinî ve millî değerlere sahip şuurlu bir vatan ve ezan âşığıdır “Ezan-ı Muhammedî” isimli şiiri, ezanla alakalı yazılan şiirler içerisinde kutsal bir anıt gibi yükselir; Hira gibi ilhama açık, Ergenekon gibi destanımsıdır Muhammedî cihan dediği İslam topraklarını ezanın sadasına kâfi görmez ve “Keşke sekiz yıllık padişanlığında doğuyu fetheden Yavuz Sultan Selim erken ölmeseydi de, onun kılıcıyla bütün bir âlemi şân-ı Muhammedî fethetseydi” temennisinde bulunarak buruk buruk iç çeker:

Emr-i bülendsin ey ezân-ı Muhammedî, / Kâfi değil sadâna cihân-ı Muhammedî
Sultan Selim-i Evvel’i râm etmeyip ecel, / Fethetmeliydi âlemi şân-ı Muhammedî
Gök nûra gark olur nice yüz bin minâreden, / Şehbâl açınca rûh-i revân-ı Muhammedî
Ervâh cümleten görür Allahü Ekber’i, / Akseyleyince Arş’a lisân-ı Muhammedî
Üsküp’de kabr-i mâder’e olsun bu nev-gazel, / Bir tuhfe-i bedi ü beyân-ı Muhammedî

Viyana kapılarına kadar gelen ve semavîleri gıbtaya sevkeden o hükümranlığın elindeki Muhammedî sancağın, gerisin geriye çekilmek mecburiyetinde kalışı, Üsküp’lere, oradan da Edirne’lere kadar sürülüşü karşısında insan kahroluyor ve üç kıtada kükreyenince sesi yedi kıtadan duyulan bir arslanın, üç tarafı denizlerle çevrili bir yarımadaya hapsedilişine hamiyet-i milliyemizden çıldıracağımız geliyor Tabii ki mesele toprak sevdası değil, o toprağın üzerindeki bayrak sevdası, iman davası Ne olurdu, göğün yerliler eliyle kurduğu o mukaddes ümrân, çil çil ...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Gurbette Ezan Hasreti
« Posted on: 27 Nisan 2024, 03:53:23 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Gurbette Ezan Hasreti rüya tabiri,Gurbette Ezan Hasreti mekke canlı, Gurbette Ezan Hasreti kabe canlı yayın, Gurbette Ezan Hasreti Üç boyutlu kuran oku Gurbette Ezan Hasreti kuran ı kerim, Gurbette Ezan Hasreti peygamber kıssaları,Gurbette Ezan Hasreti ilitam ders soruları, Gurbette Ezan Hasretiönlisans arapça,
Logged
30 Mart 2011, 17:09:18
Ekvan
Varlıklar, alemler, dünyalar. (Evren).
Tecrübeli Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 19.233


« Yanıtla #1 : 30 Mart 2011, 17:09:18 »

Gurbette nasıl giderilir ezana duyulan hasret? Neler kaybetmedik ki gurbette onsuz geçen yıllarımızda. Günde beş kere bize Allah’ı, Resulullah’ı (sas) hatırlatan, bizi kulluğa çağıran ve ruhumuzu okşayan o lâhutî sesten mahrum geçen yıllarımızda neler kaybetmedik ki…

Şimdiye dek çok şeyler söylendi gurbet üzerine. Ezansız ülkelerde yaşamaktır, gurbetin bir diğer adı. Sadece doğduktan sonra kulağına okunan ezanla yetinen nesiller yetişiyor bu gurbet ellerde. Ne Allah’a çağıran bir ses duyulur orada, ne Resulullah’ı (sas) hatırlatan bir nağme, ne de mânevî boşluklarla kıvrananan nesillere kurtuluş ufku gösteren hoş bir sadâ. Ezansız memleketlerde boğuşur nesiller binbir içtimaî problemle, zîrâ ezan gibi diriltici bir esintiden yoksundur onlar


“Gök nûra gark olur nice yüz bin minâreden,
Şehbâl açınca ruh-ı revân-ı Muhammedî;
Ervâh cümleten görür‚ Allahü Ekber’i,
Akseyleyince arşa lisân-ı Muhammedî.”
(Yahya Kemal)

Allah razı olsun emeğine sağlık ablam minarelerimizi ezansız bırakma yarabbi aminnnn iı nş
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes