> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Dini Konular > Dini makale ve yazılar  > Bir savaşın öğretemedikleri üzerine
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Bir savaşın öğretemedikleri üzerine  (Okunma Sayısı 536 defa)
01 Aralık 2010, 19:08:39
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 01 Aralık 2010, 19:08:39 »




Bir Savaşın Öğretemedikleri Üzerine


Bir konuya, olaya şahit olan duyu organlarının sayısı arttıkça onun zihinde yer ediciliği, kalıcılığı ve etkileyiciliği de artar. Bir olayın radyodan veya görgü tanığından dinlenilmesi ile bizzat şahit olunması ya da televizyondan izlenmesi arasında çok fark vardır. Bu sebepledir ki olayla birebir ilgili olan, olayın içinde yer alan bir birey, birden fazla duyu vasıtasını devreye sokacağı için tecrübe, kazanım, ders çıkarma ve öğrenme katsayısı daha yüksektir. Bugün için insanların birden fazla duyusuna hitap edebilecek imkânlar, malzemeler arttığı için de insanlar çok çabuk etkilenebilmekte, olayın sıcaklığını, yaşanan olaydan uzakta olmasına rağmen, yakınında olup biten bir olaymış gibi hissedebilmektedir. Özellikle kitle iletişim araçları bu konuda başı çekmekteler. Bu araçlar bir yönden de Modernizm ile birlikte hayatı sığlaştıran, hayatın felsefesini, anlamını örten ve pragmatik(faydacı) bir anlayış öngördüğü için de insanı benmerkezci kılan bir yavanlığı toplumsallaştırabilmiştir.

Bu araçların faydalarından söz etmemiz gayet mümkün iken olumsuzluklarını ve bunlar üzerinden yapılacak muhtemel yönlendirmeleri göz ardı ettiğimiz takdirde, en basit manada sürü psikolojisine, duyular üzerinden duygulara, anlayışlara olan etkisine ve yukarıda saydığımız olumsuzlukların hayatımızı kuşatmasına izin vermiş oluruz. Örneğin: Yeryüzünde Müslüman nüfusun olduğu hemen hemen her yerde zulüm işletilirken, hangisine nasıl bakacağımızı ve ne kadar tepki göstereceğimizi, çoğu zaman biz belirleyemiyoruz. Çünkü bu konuda algılarımız kontrol dışına çıkabiliyor. Gerçi her insanın algısı; ideolojisi ve inancı farklı olduğundan bu artık normal bir hal alabiliyor. Ancak kamuoyunu yönlendirmek, toplumların dikkatini dağıtmak ve güdülerini kontrol altına almak ve belli bir yöne kanalize etmek gibi bir takım hinliklerin hesabını yapanları görmek gerekiyor. Mesela şimdilerde Müslümanlar marjinalleşme korkusu yaşamıyor değiller. Çünkü artık birilerinin kınamasından, adlandırmasından fena şekilde çekinilir olunmuştur. Müslümanların Afganistan'ın Sovyet işgaline olan tepkisi ile aynı yerin Amerika tarafından işgaline olan tepkisi bir miydi? Irak, Bosna, Çeçenistan, Hindistan ve daha başka yerlerdeki zulme gösterilen tepki ve bakış açısı peki? Bunun sebeplerini araştırdık mı?

Afganistan'da, Irak'ta, Filistin'de nedense duygularımızı harekete geçiren, tepkilerimizi ortaya çıkarmamıza sebep olan en büyük etken televizyon, ya da geniş anlamda kitle iletişim araçları olmuştur. Daha kötüsü bu araçların hislere, tepkilere yön verici, pasifize edici özelliklerinin göz ardı edilmesi ve doğal olarak ta insanın buna alet oluşu. Iraktaki zulme en büyük tepki Ebu Gureyb görüntüleriyle ortaya çıktı nedense? Filistin’deki zulmün tel’in edilmesindeki en muharrik unsur bebeklerin katliam görüntüleriydi. Bu şunun göstergesi: tepkimiz, öfkemiz; ekranda, hislerimize hitap edip yön veren, bakış ve görüşleri belli bir koridordan geçişe iten karelere ve haberlere bağlı büyük çoğunlukla. Gururumuza, namusumuza dokunulduğunda (Ebu gureyb görüntülerinin bu anlamda bir kasıt taşıdığını düşünüyorum) saklı duran pençelerimiz öfkeyle dışarıya çıkıyor. Pençelerin tepkisel ya da refleksten değil bir bilinç ve muhakemeyle birlikte doğru bir şekilde ve asıl olan hedefe karşı, etkili olması gerekiyor. Karşıdakinin umursamaz takınmasını, önemsememesini ya da sevinmesini önleyici nitelikler taşıması gerekiyor.

Filistin konusunda da gündemi ve halktaki tepkileri yeterli görmek, halkın bilinçlendiği konusundaki yargıları benimsemek, hedefi ıskalamak olacaktır. Çünkü halkın katılımı sadece eskiye nazaran çoktur ve hükümetin bu konudaki olumlu tavrının, halkın katılımını daha da arttırdığını da unutmamak gerekir. Mitinglerin ilk andan itibaren değil, takip eden günlerde yoğunlaşması bunun en bariz göstergesidir. Ekranlara yansıyan görüntülerin ve bu görüntülerdeki katliam karelerinin gün geçtikçe artması da ayrı bir etkileyici unsur oldu. Mitinglerdeki sloganların birçoğu hamasiliğin ve anlamsızlığın tezahürleri olarak yansıdı.

Bir siyasi partinin yaklaşan seçimden dolayı yaptığı mitingindeki kalabalığını hangi Filistin mitinginde görebiliriz ve bunu nasıl izah edebiliriz? Zulmü işleyene gösterilen tepki; zulmü işleyenlere söylenen yerinde ve etkili sözlere, sözün sahibine gösterilen muhabbetten az olmamalıdır diye düşünüyorum. Acılarımız ve sorumluluklarımız; sevinç ve rahatımızın gölgesinde kalıyorsa yanlış giden bir şeylerin olduğunu var saymalıyız. Bu gösteriyor ki yaşanan zulme ortak bir tepkiyi etkili bir biçimde, bölgesel ve küresel anlamda gerçekleştirmek ve bunu yaparken de sadece Müslüman paydasında bir araya gelmek hala zor görünüyor.

Bu konuda meselelerimizi köklü çözümlerle halletmek istiyorsak, düşmanımızın dostlarını göz ardı edemeyiz. Hele bu söz konusu dost, düşmanınızın en iyi müttefiki, en iyi sığınağı ve asıl destekçisi ise ehemmiyet daha da artmaktadır. Batı ve özel anlamda Amerika Müslümanların başına öyle bir üvey evladını musallat etmiştir ki; şımarık, azgın, iflah olmaz mizacından dolayı kendi dostları tarafından bile işin doğrusu ne tam bağırlarına basacak kadar sevilmekte, ne de yok sayılacak, yaka silkinecek kadar nefret edilmektedir. Müslümanların arasına sokulmuş bir ur, bu coğrafyada bir fitne kaynağı olarak batının eli görevini yapmaktadır.

Müslümanların başına gelen musibetlerden sonra kaybedilenler konuşulur daha sonra bu kayıplardan çıkaracağımız dersler noktasında kazanımlarımız nelerdir, bu tartışılmaya başlanır. Konuşulur ve tartışılır da, Müslümanların acziyetleri, etkisiz müdahaleleri ile önlem alınmayan olaylar, ibret alınmayan dersler tekrar yaralar bizleri… Yıkılan binaların tamiri, beslenme ihtiyacının karşılanması çok sorun olmaz ama dağınık bilinçleri, karışık zihinleri toparlamak zor şu durumda. Üşüyeceğimizi bile bile hazırlıksız olarak dışarı çıkarsak ve sonrada üşüdük acaba ne yapmalıyız, ısınmak için gerekli malzemeleri nasıl temin edebiliriz diye arayışa gireriz. Donanımımız dışarıya çıkmadan önce temin edilmeli ve dışarıya uyumlu olmalı ki mağduriyetler iliklerimize işleyen rüzgâr gibi titretmesin bizi.  Kaybettiklerimizin büyüklüğü karşısında kazanımlarımız neden hala kıymetsiz diyebileceğimiz bir seviyededir ve daha kötüsü neden hala bu kıymetsiz denebilecek kazanımlarımızla övünmeyi ve bunları yeterli görmeyi sürdürürüz, anlamak güç.

'Filistin demokratik bir şekilde iktidarını seçmiştir. İsrail demokrasiye, halkın seçimine düşmanca karşılık vermiştir. Bu bir insanlık suçudur, savaş suçudur.' Tarzında ki ifadeler bir Müslümanın ağzından çıkmamalı. Durum tespiti yaparken, zulmü ifade ederken bile batının kavramlarıyla konuşmak ne kötü. Zehirli kelimeler, saptırıcı ifadeler bunlar. Kaldı ki bir insanı kasden öldüren, bütün bir insanlığı öldürmüş gibidir bizim inancımıza göre ve burada bir insanın ölümünden söz etmiyoruz. Bütün insanlığı öldürmeyi de aşan bir şey bu. Bunun adı hak-batıl savaşıdır. Burada mesele, Yahudi mizacından, ayrışmanın netliğinden, safların belirginleşmesinden ve tarihi bir düşmanlıktan kaynaklanmaktadır daha çok ve bundan ötürü de bütün kinin kusulmasıdır.  Kasıttan öte bilinçli bir kin, nefret var. Dinlerinin emirlerini yerine getirmenin mutluluğu var bu zulümlerde…

Kendimiz ve çocuklarımız, okul ve iş konusunda gösterilen gayret ve harcanan zaman kadar Kur’an’ı ve İslam’ı öğrenmeye de göstermeli ve hayat yürüyüşümüz konusunda dosdoğru olmaya çalışmalıyız.

Yaşanan zulme üzülmenin ötesinde, nefislerimizde olanları değiştirmek için daha sıkı çalışmamız ve aceleci olmamız gerektiğini, bununda yaşanan savaşla olan bağlantısını kurulmalıyız.

Duyarlılığımızı iletişim araçları ve çevre ile değil, onların yönlendiriciliği ile değil, Allah’ın kitabıyla geliştirmeliyiz.

Dostumuzu ve düşmanımızı; kişiler, ülkeler ve ideolojiler üzerinden yapmak yerine, dinimizin onlar için olan tanımlamaları, onların sıfatları üzerinden yapmalıyız.

Ümmet şuuruyla düşünmek ve hareket etmeyi öğrenmek durumundayız. Toplumda, 'Osmanlı şuuru', 'hilafetin merkezi Türkiye' söylemleri gibi fevri mutluluklara, hamasi söylemlere engel olunmalıdır.

Yapılan her türlü yardımlar Türkiye veya türk, arap, vs. adıyla ve adına değil Müslüman kimliğiyle yapılmalıdır. Her türlü hayır ve yardımın, sözlü dualarımızın fiilini oluşturduğu ve Allah rızası için olduğu bilinmelidir.

Maddi ve manevi yardımların sürekliliği önemli olduğu gibi bunlardan sonra yükümlülüğü üzerinden atmak, rahatlamak şeklinde bir düşünceye girilmemelidir. Ya da böyle bir düşünceyle işe başlanmamalıdır.

Öfkemizi yansıtmak, katliamın sorumlularını kınamak şeklinde olmamalıdır. Bu caniliğe sözle karşılık vermenin, etkili fiillerle taçlandırılırsa anlam kazanacağı ve yerine getirilmiş bir sorumluluk olacağı bilinmelidir.



Yunus Polat
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Bir savaşın öğretemedikleri üzerine
« Posted on: 18 Nisan 2024, 20:46:57 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Bir savaşın öğretemedikleri üzerine rüya tabiri,Bir savaşın öğretemedikleri üzerine mekke canlı, Bir savaşın öğretemedikleri üzerine kabe canlı yayın, Bir savaşın öğretemedikleri üzerine Üç boyutlu kuran oku Bir savaşın öğretemedikleri üzerine kuran ı kerim, Bir savaşın öğretemedikleri üzerine peygamber kıssaları,Bir savaşın öğretemedikleri üzerine ilitam ders soruları, Bir savaşın öğretemedikleri üzerineönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes