Konu Başlığı: Gözün güzelliğine ve gördüğü güzelliklere bakın Gönderen: Hadice üzerinde 09 Aralık 2010, 09:37:13 Gözün güzelliğine ve gördüğü güzelliklere bakın İNSAN, SAYISIZ GÖZLERİN, kirpiklerle, gözyaşlarıyla ve göz kapaklarıyla hummalı bir faaliyetle temizlenişine bakar, her türlü kusurdan münezzeh bir Uluhiyetin kudsiyetindeki güzelliği seyreder. Hudutsuz ihtimaller içinde milyonlarca tür canlının her birine en uygun yapıda ve en uygun kabiliyette gözlerin verilişine bakar, dilediğini dilediği gibi yaratan bir iradenin muhteşem güzelliğini seyreder. Arının, yunusun, yusufçuğun, kuğunun, kartalın ve sadece isimleri ciltleri dolduran milyonlarca tür canlının gözlerine tek tek ve hep bakar, bir cilvesiyle bir cennet yaratan İlâhî bir cemalin sayısız güzelliklerle gülümseyişini seyreder. Sonra döner, kendisine bakar. Gözbebeklerinde parıldayan nurda, kâinatın bütün güzelliklerini getirip ruhuna boşaltan imanın güzelliğini seyreder. Evet, gözün nuru, nur-u iman ile ışıklanırsa ve kavileşirse, bütün kâinat gül ve reyhanlarla müzeyyen bir cennet şeklinde görünür. Gelin, Rabbimizden bize hediye gelen kâinatın bu en güzel varlığını doya doya kullanmaya bakalım. Çünkü kâinatın ve cennetin güzellikleri bizi bekliyor. Esmaü'l-Hüsnâ'nın her birisinin kendisine mahsus öyle kudsî bir cemali var ki, bir tek cilvesi koca bir âlemi güzelleştiriyor. O güzelliklere karşı iman güzelliğiyle ve ubudiyet cemaliyle mukabele etsen, çok güzel bir mahlûk olursun. Eğer dalâletin çirkinliğiyle mukabele edip karşılaşsan, en çirkin bir mahlûk olmakla beraber, bütün güzel mevcudatın manen menfurları olursun. Gökleri yıldızların, kıt'aları ve denizleri sayısız canlılar nı renk renk ve desen desen tesbihatlarıyla konuşturan, terennüm ettiren ve bir Nebiyy-i Ümmîye Kur' ân'ı indiren, Ezelî Kelam sahibinden başka kim nefes borusuna tanbur tellerini yerleştirip onu konuşturur, hem güldürür, hem ağlatır, hem nağmeler söylettirir, hem de dualar ettirir. Nasıl bir zât harika bir makine yapsa, o makine başında kendi kendine işler, konuşur, yazar, muhabere eder cihazat bulunsa, onun istediği tarzda işlese, neticelerini güzelce verse, o makineye bakan nasıl ki o zâtı maşaAllah ve barekAllah ile alkışlar, manevî hediyeler verir. Aynen o makine de ondan maksud olan neticeleri mükemmel izhar etmekle, o cihazatın lisan-ı haliyle sanatkarını takdirler ve tahsinler ve maşaallahlar ile tebrik edip alkışlar, tahiyye ve hediyeler verir. İşte, bütün hayatın her birisi başında pek çok muhtelif fotoğraflar, telgraf ve telefon makineleri gibi çok makineler vardır. Evet, insanın ruh âleminde hiçbir kıpırtı, gönlünde hiçbir dalgalanma, duygularında hiçbir uyanış yoktur ki, ona Rabbini tanıtan canlı bir âyet olmasın. Gerçekte ruhun her bir hali ve insanın varlığındaki her bir duygu öylesine yüksek bir sanatın eseridir ki, Âlemlerin Rabbini tanımaktan başka hiçbir gaye öyle bir esere yakışmaz, yakıştırılamaz. Madem şu kâinat hayat için yaratılmış, elbette, Hayy-ı Kayyum-u Ezelinin bir cilve-i âzami ve bir nakş-ı ekmeli ve bir sanat-ı ecmelidir. Evet, hayatı açıklamak bizim için ne kadar zorsa, yaratmak da onu yaratan için o kadar kolaydır. İspatı mı? İşte soluduğumuz hava, içtiğimiz su, ayağımızın altındaki toprak, kısacası, yaşadığımız dünya, ancak Onun kudret elindedir. Gözünüzü nereye çevirseniz, hangi taşı kaldırsanız, hayatın hiçten ve yoktan seller gibi fışkırdığını görürsünüz. Üstelik hayat bu defa küçüldükçe zenginleşen ve büyüyen bir başka eser perdesine bürünmüş olarak karşınızda belirir. Bir karınca toplumunun kusursuz yaşama düzeni, bir bal arısının petekgözleri, bir karasineğin ve bir sivrisineğin hortumu, mükemmellikte birbirinden geri kalmayan ve her biri teknolojinin en ileri harikalarına açıkça meydan okuyan sanat eserlerinden bir kaç Örnektir. Ve bunlar, gözümüzün önünde uçuşan, ayağımızın altında yürüyen böceklerin üzerinde sergilenmektedir. Peki, beş milyar sene önce uzayda bir toz bulutundan başka bir-şey olmayan bir gezegenin üzerinde bu milyonlarca ayrı ayrı hayat sistemi nasıl ortaya çıktı? Hasan Dursun |