๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Dini makale ve yazılar => Konuyu başlatan: Ekvan üzerinde 19 Aralık 2010, 11:55:40



Konu Başlığı: Gözüken ve Gözükmeyen Kadın Saçlarının Avrupa Denklemi...
Gönderen: Ekvan üzerinde 19 Aralık 2010, 11:55:40
Gözüken ve Gözükmeyen Kadın Saçlarının Avrupa Denklemi...
 




Eskiden ne kolaydı; bir “Batı” vardı, bir de “Biz”... Şimdiyse her şey daha iç içe, sarmal, karışık, melez, çapraşık. Tek bir “Avrupa” olmadığı gibi, “Doğu” da tek değildir günümüzde.
Başörtüsü sorunu da salt Doğu’lu veya göçmen kadınlara dair intikal sorunu değildir. Fransa’daki Lila-Alma Levy kardeşlerin açtığı dava, Avrupalı, beyaz ve göçmen olmayan kadınların da örtündüğünü ortaya koyuyordu... Doğu da benzeri şekildedir. Kadınların dini sebeplerle örtünmesine kahreden ve bunu suçlayan ahalisi az değildir... Her ülkenin kendi özgeçmişi var, önemlidir, ve elbette “ülkesellik” prensibi, ulus-devlet algısının hukuka yansımış pratiklerindendir... Ama günümüz küreselliği, ulus-devlet fikriyatını cidden eğrilttiği gibi, hukuki anlamda temel insan hakları, hiçbir ülkesellik bağlantısıyla kısıtlanamaz... Dolayısıyla önümüzdeki günlerde işler daha da sarpa saracak, karışacak, hukuk adım başı, meselemiz haline gelecek...
Geçtiğimiz Ekim ayı içinde Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonu Toplantısında Hollandalı politikacı Barry Madlener; “Türkiye’de yükseköğretim kurumlarında başörtüsü yasağının kaldırılması konusunun, Türkiye’deki laiklik ilkesini zedeleyip zedelemeyeceğini, şayet zedeliyorsa, bunun AB/Türkiye müzakerelerini etkileyip etkilemeyeceğini” sormuştu... Bununla da yetinmemiş, “islami” olarak nitelediği AK Parti hükümeti’nin “YÖK’e sızdığını” da iddia etmişti... Madlener’in kimler tarafından doldurulmuş olduğunu tahmin etmek güç değil. Kendisi Hollanda’da açık İslam düşmanlığı yapan, hatta bu konuda ırkçı semptomlarıyla tanınan ünlü birisi... Geçen hafta Madlener’e gecikmiş cevabını veren AB Konseyi, yukarıda bahsettiğim “ülkesellik” prensibine atıf yaparak; başörtüsünün Türkiye’yi ilgilendiren bir mesele olduğunu söyledi. Müzakerelerinse, sadece Katılım Ortaklığı Belgeleri ve ilgili celseler üzerinden sürdüğünü dile getirdi...
Bu cevap, artık tanıdık geliyor değil mi? Leyla Şahin Davası’nda da, yasak meselesinin Türkiye’nin iç hadisesi olarak, Türkiye’ye has demokratik standartlara atıf yapılarak üstünün örtüldüğünü hep birlikte görmüştük. Oysa Leyla Şahin, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne, eğitim hakkına, dini yaşam hakkına, kadın haklarına atıf yapan bir savunmayla katılıyordu muhakemeye... AİHM’se, “din-devlet ilişkilerinde tartışma varsa, ulusal karar verme organının rolüne özel önem verilmesi gerektiğine” vurgu yapıyordu, ilgili kararının 109. paragrafında. “Yerel koşullara bağlı olan düzenlemelerin ölçü ve şekli devlete bırakılmaktadır” diyordu.
Geçtiğimiz günlerde AİHM Başkanı Jean Paul Costa da benzeri şekilde konuşmuştu, hatta başörtüsü konusunu direkt olarak laiklik meselesi ile bağlantılandırıp, madem öyle Anayasanızdaki laiklik maddesini değiştirin’e kadar varacak boyutta... Bir çifte standart...
Niye çifte standart?
Çünkü hem Hollandalı Parlamenter Madlener’in ülkesinde yükseköğrenimde başörtüsü yasağı yok... Hem de Yargıç Costa’nın ülkesi Fransa üniversitelerinde örtü yasağı yok... Peki Türkiye’ye gelince sıra, ne oluyor?
Oysa Leyla Şahin Davasına muhalefet şerhi düşen Yargıç Tulkens’in hatırlattığı üzre: “Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi tarafından teminat altına alınmış din özgürlüğü hakkı, “yerel” bir mesele değildir.” Nasıl ki; Türkiye aleyhine açılmış işkence davalarında, “ama orası Türkiye ve kendi standartlarına göre bu işkenceler makuldür” diyemez isek... Türkiye tipi özel koşullu demokrasidir diyerek, kadınların din ve eğitim özgürlüğü hakkının yok edilmesine de aynı insani sebeplerle karşı çıkmamız gerekmiyor mu?
Kadınların saçlarının gözükmesi veya gözükmemesi üzerinden devam eden tartışma, tüm hukuk birikiminin önüne geçip, tüm ikiyüzlülükleri deşifre etmeye yetiyor...
AB’nin hazırladığı Türkiye İlerleme Raporu’na baktınız mı? Başörtüsü yasakları konusunda ne diyor? Kaç sayfa, kaç paragraf, kaç cümle var yaşadığımız bunca çileler hakkında?



SİBEL ERASLAN