๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Dini makale ve yazılar => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 15 Haziran 2010, 11:08:18



Konu Başlığı: Gözlerinden Hayat Akan
Gönderen: Sümeyye üzerinde 15 Haziran 2010, 11:08:18
Gözlerinden Hayat Akan


Bu ikindi gölgeleri, güneşin saltanatını kemiren karanlığın bu öncüleri, nasıl da haykırıyorlar insanın faniliğini İnsanın faniliğini ikindi gölgelerinden ve guruba meyleden güneşten daha çarpıcı ne anlatabilir bilemiyorum Şu an tarifsiz duygular içindeyim Bütün makamları çıldırtan tonda bir ses yükseliyor teybimin metal dudaklarından Bir hatip konuşuyor ki, sözlerinin her biri canlanıp damarlarımda yürüyor, sonra yaş olup gözlerimden iniyor Ara sıra suskunluğa bürünüyorO sustuğunda bu sefer gözleri konuşuyor Kim demiş ki; “Kelimeler yalnızca dilin?” Yaşlar, kelimeleri değil midir gözlerin? Ve gözyaşı kelimelerinin anlattıkları, hangi mısralara sığar ki Erkam?

Gözlerinden Hayat Akan
Hatibin gözyaşları sanki kalbime iniyor ve kalbime indikçe hisleniyorum, sanki ölüm koridorlarındaki kalbime hayat akıyor O ağladıkça; "Ey gözlerinden hayat akan, ağla, ağla ki gözyaşların can suyudur ölü kalblerin!" diyorum ve ağlıyorum Ağlayan yalnızca ben değilim Biraz önce saltanatına gölge düşmüş olsa da bir güneş vardı Şimdi ise bulut dekorlu bir akşam tüllendi ufuklarında Bursa'nın ve onlar da ağlamaya başladı Bulutlar bir arzlının sözleriyle ağlar mı deme Ağlayan arzlılar olmasaydı, her toplandığında bulutlardan yağmur yerine taş yağardı

Bir zamanlar kürsülerden söyledikleri, bazı insanlara masal gibi gelmiş: "Sovyetler'in çatır çatır yıkılıp gittiğini göreceksiniz" demiş "Hayal!" demişler "Ümitsiz olmayın! Ne bereketlidir bu toprak Gayret edin! Bu toprağın bağrında yiğitler fışkıracak, kimileri Ebu Bekir (ra), kimileri Mus'ab (ra) olacak" demiş; "Olmaz" zannetmişler "Okullar açılacak ve dünyadaki bilim olimpiyatlarından madalyalarla dönecekler" demiş; dudak bükmüşler; yine, "Bir Altın Nesil yetişecek, sevgiyle kanatlanarak, dünyanın dört bir yanına bahar muştularıyla gidecek ve yeşerttikleri baharlardan demet demet çiçeklerle dönecekler" demiş; "masal" sanmışlar

Bunlar masalsa eğer, bir kutlunun gözyaşları alınlarda ter olup kıtalara, okul olarak serpildiğinden beri ben, bu masalı yaşıyorum Kafaları, yürekleri kadar aydın; yürekleri, kafaları kadar doygun bir nesil, milletimin bütün komplekslerine inat madalyalarla döndü bilim olimpiyatlarından Bu, masallarda oluyorsa, söylesene Erkam, ben ne zaman aştım Kaf dağını? Yiğitler tanıdım Asya'nın steplerinden Afrika'nın çöllerine kadar, bir büyük dava için yalnızca ceketini alıp giden Hiçbir beklentinin esiri olmadan, fedakârlık destanını yeniden yazan yiğitler
Ebu Bekir misalî yiğitler fışkırdı ülkemden, eşiyle iftarda kuru soğan kavurup yerken, pazar parasını burs olarak veren Coşkun yürekler bilirim ki insanlık için kendilerinden bir şey istense, her zerresi dile gelir: "Bu dava için deniz gösterip dal deseler, dalmazsam namerdim Dağ gösterip aş deseler, aşmazsam namerdim Yangınlar gösterip yan deseler, yanmazsam namerdim" diyen coşkun yürekler

Bu gerçek değilse, Alice'in Harikalar Diyarı'na ne zaman taşındım söylesene Bu bir masalsa eğer, ben bu masalı yaşadım, siyah derili Nijeryalı çocukların ağızlarından Türkçe kelimelerle dizili ak cümleler dökülürken Bir Petersburglu'nun arkasında ikindi namazına durduğumda, Cengiz'in torunu Boldbayır'a, "Bayram" dediğimde bu masalı yaşadım Bu bir masalsa, ben bu masalı yaşadım Erkam, Filipin asıllı bir Amerikalı, yatak olarak hazırladığım kanepeye uzandığında, sağına dönüp dizlerini karnına çekerken; "Böyle miydi?" diye sorduğunda Ve ülkesine okul açanlara teşekkür ederken Kazak kızı Zezilya'nın: "Bugün huzurunuzda elim ayağım bu kadar dolaşıyorsa, yarın hakkın divanında ne olur halim" dediğinde, ben bu masalı yaşa-dım Bana bir arzlının sözleriyle bulutlar ağlar mı deme Bir arzlının vesilesiyle rüyaların gerçek olduğunu gördüm ben Ama bazen şaşırıyorum ben de; “Yaşanılan bir zamanda mıyım?” diye Çünkü bunca güzellik karşısında ancak hayal dünyalarının kötü ruhları ve acımasız ifritleri bu kadar saldırgan ve bu kadar huysuz olabilir

Bırak, şimdi yarasalar yarasalarla kalsın Gel, bana lûgatlerin en zarif kelimelerini yolla, onlarla gözlerinden hayat akan kutluya hitap edeyim Söylenmiş sözlerin en güzelleriyle yollarına döküleyim, kurtar beni bu kifayetsiz kelimelerden ki Firdevsî gibi destan keseyim o kutluya Zira bu insanlık davasına gönül veren her yüreğin vicdanı dile gelse şunu söyleyecektir: "Ey gözleri ölü kalb-lere can taşıyan! Fedakârlığı, cömertliği ve yaşatmak için yaşamayı içimize bir tohum gibi atan sensin Sonra bu tohumları gözyaşlarıyla bir çınar haline getiren sen Fedakârlığı içimize Allah koydu, uyaran sen oldun Cömertliği mahiyetimize Allah koydu, cömert olmayı öğreten sen"

Bana kelimeler yolla demiştim ya, istemiyorum artık Çünkü biliyorum ki o makyajlı sözlerin, yaldızlı ifadelerin adamı değil, yalın bir halin ve saf bir samimiyetin efendisidir Onun için en basit sözlerimi birazdan esmeye başlayacak sabah meltemlerine emanet edeceğim Eski âşıkların ahlarını sevdiklerine ulaştırmak için çölleri aşan bu bad-ı saba, okyanusları kulaçlamasını öğrenmiş midir sence? Bundan emin değilim; ama yine de onlara haykıracağım sözlerimi Ey gözlerinden hayat akan, Allah senden razı olsun! Allah senden razı olsun!


ALINTI