Konu Başlığı: Gönülle bakmak Gönderen: Sümeyye üzerinde 08 Haziran 2010, 15:55:38 Gönülle Bakmak Bir kuş kanatlansa, içimden binlerce kuş birden havalanır İçimden uzaklar geçer, masallar geçer Kanat sesleri öteleri fısıldar Dünya dört duvar arasına kurulu ki, nere varsam bir duvar karşılar Ev duvar, bahçe duvar, han, cami, medrese, şehir duvar Dünya yuvarlak olsa da etrafı dört duvar Neyse ki hayat dört duvar arasında kaskatı kalakalmış değil Her çırpınışla uçuyor, her dalgalanışla akıyor, her baharla açıyor, her günle doğup, her geceyle batıyor Duvarlar engel değil, dünya engel değil Belki bir basamaklar yalnızca, bir adımlar Gönül kanatlı ya, dünya kanatlı, duvarlar kanatlı İnsan elinin değdiği her yer duvar, insan gönlünün değdiği her duvar kanatlı Bir şehir, gün gelir bin şehirdir Bir şehir, gün gelir şenlikler kurulu olsun ortasında, ışıl ışıl yansın, kaynasın, kalabalıklar doldursun yollarını; terk edilmiş, viran bir şehirdir Bir garip çıksa şehirden; bir dervişe sessizce yol görünse; ev ocak olduğu, başını okşadığı bir yetime artık kol kanat geremese, şehrin eli kolu bağlanır Bir dua bir amin çekilir, bir çile biter, bir zikir tamama erer; şehir terk edilir, kolsuz kanatsız kalır İçimizden bir şeyler gider Gözümüz açık olsa da gönlümüzden kaçar bir şeyler Baykuşlarla kalakalırız viranelerde İnsan gönlüyle bakınca garibin garipliği, yetimin yetimliği bitmiş Şehir garibe garipliğini, yetime yetimliğini bildirmemiş Gözü yaşlı kalmamış Şehir bin şehir olmuş İnsan gönlüyle bakınca ve içinde hâlâ yaralı bir ses seslendikte, bu kez kuşları görmüş Derin göklerdeki yalnız, uzun topraktaki çaresiz, kimsesiz kuşları görmüş Kuşlar insanlar, insanlar kuşlar Kuşlar, dillerinde hu'ları, kanatlarında ötelerin haberleri Kuşlar ümmetin garipleri İnsan gönlüyle bakınca, duvarların harcına hayat girmiş Toprak toprak olmuş, su su, taş taş Ve hayat yükselmiş taş taş İnsan gönlüyle bakınca, dört tarafa suluklar, sebiller kondurmuş Sebile boynunu uzatıp bir kuş, bir yudum suyla ferahlamış O bir yudum suyla toprak, insan, hayat ferahlamış İnsan gönlüyle bakınca evini, hanını, camiini, medresesini kuş evleriyle bezemiş Her bir duvarını kuşlara liman kılmış, merhameti sevgisiyle süslemiş Kuş evleri, serçe saraylar, kuş köşkleri, kuş takaları duvarlara kol kanat olmuş Duvarlardaki o küçük delikler, kovuklar şehirlere göz kulak olmuş Evlerin içinde çocuklar, dışında kuşlar şakımış Minarelerde müezzinler, cami minare duvarlarında kuşlar şakımış Ötelere içimizden bir şeyler havalanmış ‘Kuşlar zikrinizden tesbihime bir hu eklensin Kuşlar garipliğimi hatırlatın, çaresizliğimi, kimsesizliğimi Ötelerden haber verin Şu, toprağa çakılı sandığım, muhkem sandığım duvarlarım kanatlansın kanatlarınızla Gönlüm kanatlansın Bileyim, gideceğim' Kuşlar, evleriniz bizim evler gibi Kimisi küçük bir delik, kimisi köşk Ama sizler bizim gibi değilsiniz Sizleri değiştirmiyor evleriniz İhtişamlı bir saray ya da sığınılacak bir kovuk farketmiyor sizin için Kuşları değiştirmiyor evleri Fark etmiyoruz Kuşlar hayatımızdan sessizce çekiliyor Serçeler, sakalar, güvercinler, kumrular, leylekler, turnalar Uçanlar, uçamayanlar; konanlar, konamayanlar; göçenler, göçemeyenler Kuşlar insanlar Kuş evleri kuşsuz, suluklar susuz, duvarlar kanatsız kalıyor Kaç kuşa yuva olmuş o küçük delikleri örümcekler sarıyor Kuşlar evlerine küsüyor, şehrimden bin şehir göçüyor Fark etmiyoruz Çünkü çok küçük o evler, o suluklar ve kuşlar Biz büyük evlerin peşindeyiz Büyük hayatların peşindeyiz Kuşların peşinden yalnızca çocuklar koşuyor Belki de kuşlar yalnızca çocuklar için avlulara konuyor Bilmiyoruz, kuşlarla neler neler gidiyor Merhametimiz, sevgilerimiz, insanlığımız, hayatımız gidiyor Merhamet kanat sesleriyle ağar göklere, yağmur taneleriyle iner yerlere Yağmurlar gidiyor Duvarlar taş taş yükseliyor, kaskatı kalakalıyor Duvarlar engel oluyor Dünya engel oluyor Göğü örtüyor, yeri kaplıyor Sanki bir han son yolcularını uğurlamış da, kendi duvarlarına son bir kez bakıp, kendisi de gidiyor O eski harçlardaki ruh gidiyor; toprak, taş, su kalakalıyor Çinilerdeki karanfiller soluyor da, bir kuru renk kalıyor Medreselerin talebeleri, camilerin cemaati gidiyor Hanlar, camiler, medreseler gidiyor da, geriye bir duvarları kalıyor Bugün hayran hayran baktığımız o duvarlardır Karanfilleri solmuş, içi boşalmış, kanatları kırılmış o duvarlardır Önce duvarlarımız mı boşalmıştır, gönüllerimiz mi? Duvarlar arasında çırpınıp duruyor, uçamıyoruz Gözümüzden ırak olmasa da kuşlar artık bir başka, yabancı, küskün, dalgın dolaşıyor Oysa insan, gönlüyle bakınca yeniden çocuk oluyor, kuşların peşine düşüyor Belki de kuşlar bugün yalnızca o çocuklar için konuyor O çocuklar için uçuyor ALINTIDIR |