> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Dini Konular > Dini makale ve yazılar  > Kalbî bir hastalık olarak tecessüs
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Kalbî bir hastalık olarak tecessüs  (Okunma Sayısı 1416 defa)
06 Ekim 2010, 16:09:43
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 06 Ekim 2010, 16:09:43 »



Kalbî Bir hastalık Olarak Tecessüs

Cemiyetleri karıştıran, huzur ve sükûnu ihlâl eden, aralarında fitnelerin çıkmasına ve insanlarn birbirinden nefret edip uzaklaşmasına vesile olan âmillerden birisi de (belki de en önemlisi) başkalarının kusurlarını görme, araştırma ve onları etrafa yayma dediğimiz tecessüstür.

Tecessüs, elle dokunmak, haber araştırmak, göz dikmek, yoklamak, bir şeyin iç yüzünü araştırıp sırrını çözmeye çalışma gibi anlamlara gelen "cess" kökünden gelmektedir. Kelime olarak, herhangi bir şey hakkında bilgi toplama, yitik arama, bir şeyi gözetleme, buluş ve keşif merakı gibi anlamlarda kullanılmaktadır. Tecessüs, daha hususi bir anlamda, kötü bir maksada yönelik olarak gizli hususları araştırma demektir. Nitekim, casûs kelimesi aynı kökten türemiş bulunan bir kelimedir. (Bkz: Fîrûzâbâdî, 690; Râgıp el-İsfahanî, 93.)

Tecessüs kelimesinin kök anlamlarına baktığımızda, derinlemesine araştırma ve bir şeyin iç yüzünü çözmeğe çalışmanın, hem iyi ve hem de kötü maksatlar için olabileceğini görmekteyiz. Nitekim bir insan, ilmî bir hakikati derinlemesine araştırıp incelediğinde müspet anlamda bir tecessüs yapmış olduğu gibi, onun hiç kimseye faydası olmayan, hattâ belki zararı olan bir işin arkasına düşüp araştırma yapması ise menfi manâda bir tecessüstür. Ahlâkî bir terim olarak ise tecessüs, kötü niyetle başkalarına ait sırları araştırma, insanların açığa çıkmasını istemedikleri gizliliklerini dışa vurma ve onların istemedikleri davranışlarına vakıf olmağa çalışmaktır. Bu yazıda tecessüsün bu yönü ele alınacaktır.


"Birbirinizin Gizli Hallerini Araştırmayın!"

Bir arada yaşama mecburiyetinde olan insanların, huzuru ve emniyeti sağlayacak ahlâkî kurallara riâyet etmesi, insanların arasını bozacak, kargaşaya, çekişmeye ve huzursuzluğa vesîle olacak davranışlardan kaçınması gerekir. İnsanları huzura kavuşturmak için gönderilen İslâm, insanların birbirlerine karşı son derece sıcak ve merhametli olmalarını emretmiş, başkalarını rahatsız edici tutum ve davranışları da yasaklamıştır.

İnsan, Allah'ın yeryüzünde değer verdiği ve bütün canlılardan üstün kıldığı bir konumdadır. İnsanın bizzat kendisi değerli olduğu gibi, şânı, şerefi ve haysiyeti de değerli ve üstündür. Hangi şekilde olursa olsun, onun tahkir edilmesi, ayıplanması, kusurlarının veya duyulmasını istemediği fiillerinin, özel durumlarının vs. araştırılarak, sağa sola taşınması ve açıklanması da yasaklanmıştır.

Cenab-ı Hakk, "tecessüs"ü (başkalarının eksiklerini araştırmayı) şu beyanlarıyla yasaklamıştır.

"Ey iman edenler! zandan çok sakının. Çünkü zanların bir kısmı günahtır. Birbirinizin gizli hallerini araştırmayın. Kiminiz kiminizi gıybet etmesin. Hiç sizden biriniz ölmüş kardeşinin cesedini dişlemekten hoşlanır mı İşte bundan hemen tiksindiniz! Öyleyse Allah'ın azabından korkun da bu çirkin işten kendinizi koruyun. Allah tevvabdır, rahîmdir (tövbeleri kabul eder, merhamet ve ihsanı boldur). " (Hucurât, 49/12)

Buradaki "birbirinizin gizli hallerini araştırmayın" emri, insanların sırlarını, gizli yönlerini araştırmayın, birbirinizin kusurlarını soruşturmayın, başkalarının hal ve hareketlerini araştırmayın demektir. Bu hareketler ister su-i zandan dolayı yapılsın, yahut kötü niyetle birine zarar vermek için yapılsın veya sadece kendi merakını gidermek için yapılsın, her durumda da dinin yasakladığı şeylerdir. Başkalarının üzerine perde çekilmiş hallerini araştırmak, o perdenin arkasına uzanarak kimin ne ayıbı var, kimin ne kusuru var, kimin ne biçim gizlenmiş hataları var diye öğrenmeye çalışmak, bir Müslüman'ın işi değildir. İki kişinin özel konuşmasına kulak kabartmak, komşuların evlerinin içini merak etmek, çeşitli yollarla başkalarının aile hayatını veya onların şahsi davranışlarını araştırmak büyük bir ahlâksızlıktır ve bir çok kötülüğe sebebiyet verir. (Mevdûdî, Tefhim, Hucurât 49/12 nin tefsirinde) . Bu bakımdan Hz. Peygamber (s.a.s.), bir hutbesinde bu kimselerle ilgili olarak şöyle buyurmuştur:

"Ey diliyle Müslüman olup da, kalbine iman nüfuz etmemiş münafıklar! Müslümanlara eziyet etmeyin, onları kınamayın, kusurlarını araştırmayın. Zira kim Müslüman kardeşinin kusurunu araştırırsa, Allah da kendisinin kusurlarını açığa çıkarır. Allah, evinin içinde dahi olsa böylesini rezil rüsvay eder." (Ebû Davud, "Edeb," 35)


"Yazıklar Olsun Onlara!"

Tecessüsü yapanların düşecekleri kötü durumu vurgulamak için, bu kimseler "veyl olsun" tehdidiyle ihtar edilmişlerdir. Ve bununla ilgili olarak Kur'ân-ı Kerîm'de müstakil bir sûre nazil olmuştur.

"Vay haline her hümeze ve lümezenin" (Hümeze 104/1) "Hemz" gıybet etmek, (Ebû Ubeyde 1981, 311; İsfahânî, 546) , göz kırpmak, gözle işaret etmek, dürtmek, itmek, vurmak, ısırmak, kırmak (Fîrûzâbâdî, 681); "lemz" ise, gıybet ve kusur araştırmak (İsfahânî, 454) , ayıplamak (İbn Fâris, 938) gibi anlamlara gelmektedir. "Lemz'in insanları çekiştirmek veya yüzüne karşı ayıplamak, "hemz"in de arkadan çekiştirmek anlamına geldiği veya tam tersi olduğu, yine "hemz"in gözle, "lemz"in de dille ayıplamak yahut tam tersi anlamlara geldiği de söylenmiştir (Fîrûzâbâdî, 674-675) . Ancak ikisinde de ortak olan nokta, insanların hakarete maruz bırakılması ve küçük düşürülmesidir.

Hümeze Sûresi, her toplumda görülebilen bir fiili nazara vermekte, kendisine mal verilen, ancak verilen malın mahkûmu olan, dünyada tek yüce değerin maldan ibaret olduğunu kabul eden ve onun karşısındaki bütün değerleri küçük gören düşük karakterli kişileri canlandırmaktadır. Aynı zamanda insanların konumlarının, sözün değerinin, gerçeklerin ölçüsünün malla orantılı olduğunu zanneden, mal kazanmakla insanların bütün değerlere ulaşabileceğini ve sınırsız bir kuvveti elinde tutacağını düşünen düşük yapılı bir tipi tasvir etmektedir. Ayrıca böyle bir kişi, bu imkânların kendisini ölümsüzleştireceği duygusu da taşımaktadır. Şayet âhirette bir hesap veya ceza olacaksa bunu malıyla savuşturacağını düşünmektedir. Bu sebeple o zayıf karakterli kişi malını saymakta, saydıkça da zevk almaktadır. İçinden kötü bir duygu onu insan şeref ve haysiyetini çiğnemeye, diliyle insanları çekiştirip alay etmeye sevk etmektedir. Bazen o, başkalarının hareketlerini taklit ederek, sesini onların seslerine benzeterek, tavır, jest ve mimiklerini küçümseyerek söz ve işaretle insanlarla alay eder.

Bu tasvir, şahsiyetten yoksun ve imandan mahrum olan çirkin ve âdi beşer ruhunun bir tasviridir. İslâm ahlâkı yüceliğe değer verdiği için, bu derece zayıf karakterli ve ham ruhları nefretle karşılar. Bunun için alay ve istihzâyı yasaklar. Çeşitli yerlerde başkalarını çekiştirmeyi reddeder. Burada yapılan davranışın bu derece çirkin olarak dile getirilip bunun yanı sıra, tehditlerin yer alması ise, o gün için müşriklerin Hz.Peygamber'e (s.a.s.) ve inananlara karşı davranışlarının böyle olduğunu göstermektedir. Dolayısıyla onlar içlerine korku salan ürpertici bir tehdite muhatap olmuşlardır. (Kutup, Seyyid, Fî Zılâli'l-Kur'ân, "Hümeze Sûresi tefsirinde").Görüldüğü üzere insanların tavır ve davranışlarını tecessüs ederek, onları alaya alma yasaklanmıştır.

Başkalarını gizliliklerinin araştırılmaması, dilden dile dolaştırılmaması, dolayısıyla onların ayıplanıp toplum huzuruna çıkamayacak bir konuma düşmemeleri ve dolayısıyla insanların kendisinden emin olduğu bir konumda bulunmaları, o kadar önemlidir ki, Hz. Peygamber (s.a.s), "Gerçek Müslüman, elinden dilinden Müslümanların emniyet ve esenlikte olup (zarar görmedikleri) kimsedir." (Buhârî, "İman", 4) buyurmuş, iki çene ve iki apış arası konusunda söz verip sözünü yerine getirene Cennet'te kefil olacağını (Buhârî, "Rikak", 23) bildirmiştir. Buradaki her iki hadiste de özellikle dile vurgu yapılmıştır. Zira insanların gizli yönlerinin başkalarına aktarılmasında dil, önemli bir fonksiyon icra etmektedir.

Bu hususla ilgili şu nebevî beyan da oldukça önemlidir: "Âdemoğlu sabaha erdi mi, bütün azaları, dile temenna edip: 'Bizim hakkımızda Allah'tan kork. Zira biz sana tâbiyiz. Sen istikamette olursan biz de istikamette oluruz, sen sapıtırsan biz de sapıtırız!' derler." (Tirmizî, "Zühd", 61) "Allah'a ve âhiret gününe inanan kimse ya hayır konuşsun ya da sussun." (Tirmizî, "Kıyâmet", 51)

Evet Müslüman'ın nazarında elle yapılan tecavüz ile tecessüs, gıybet, bühtan, tahkir, tezyif gibi dil ile yapılan tecavüz ve çekiştirme arasında fark yoktur. Zira birisi onun maddi yönünü zedelemekte ise, diğeri de mânevî yönünü yıpratmaktadır. Peygamber Efendimiz (s.a.s.) Mi'rac'a çıktığında, orada bir kavmin yanından geçerken, onların demirden tırnaklarla yüzlerini ve göğüslerini yırtıp kanattıklarını görünce, Cibril'e bunun sebebini sormuş, o da bunların, insanları çekiştiren ve onların gizliliklerini ortaya çıkaran kimseler olduklarını söylemiştir. (Ebû Dâvûd, "Edeb", 35; Ahmed b. Hanbel, 3/224.)

Tecessüste insanın gözü, kulağı hattâ kalbi birer aracı olması hasebiyle, hepsinin ayrı ayrı sorumluluğu söz konusudur. Zira başkasına ait bir gizliliği dinlemede veya başkasına ait özel bir konuşma ya da telefona kulak kesilmede kulak aracı olduğu gibi, başkasının görülmesini istemediği bir gizliliğine şahit olmada da göz devreye girmektedir. Yani tecessüsün birinci derecede aletleri dil, göz ve kulaktır. Bunun için de Yüce Allah, "Bilmediğin şeyin peşine düşme! Çünkü kulak, göz, kalp gibi azaların hepsi de ondan sorguya çekilecektir." (İsrâ 17/36) beyanıyla, insanların bu organlarına sıkı sıkıya sahip çıkmalarını tembihlemiştir.

İnsan, her şeyden hesap verecektir. Kıyâmet günü günahı işlediği organları aleyhinde şahitlik yapacakları gibi, ("Gün gelecek, dilleri, elleri ve ayakları yapmış oldukları bütün kötülükleri tek tek bildirerek a...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Kalbî bir hastalık olarak tecessüs
« Posted on: 20 Nisan 2024, 06:47:30 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Kalbî bir hastalık olarak tecessüs rüya tabiri,Kalbî bir hastalık olarak tecessüs mekke canlı, Kalbî bir hastalık olarak tecessüs kabe canlı yayın, Kalbî bir hastalık olarak tecessüs Üç boyutlu kuran oku Kalbî bir hastalık olarak tecessüs kuran ı kerim, Kalbî bir hastalık olarak tecessüs peygamber kıssaları,Kalbî bir hastalık olarak tecessüs ilitam ders soruları, Kalbî bir hastalık olarak tecessüsönlisans arapça,
Logged
22 Nisan 2016, 17:58:20
Ruhane
Yeni Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 9.473


« Yanıtla #1 : 22 Nisan 2016, 17:58:20 »

Insanların kusurlarını araştırmak  ve bunu çevreye resmen yayın yapmak olabilecek en kötü  manevi ruh hastaligidir.. Rabbimiz başkalarının kusurlarını orttugumuz zaman oda bizim kusurlarimizi setreyleyecegini buyuruyor..Bu mujdedem nasiplenmek dururken neden maneviyatimizi bakalım ki .. Yazı uzun ama bence sonuna kadar okumalı ve istifade etmeliyiz
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı
22 Nisan 2016, 18:11:14
Pelinay
Bölüm Görevlisi
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 8.696


« Yanıtla #2 : 22 Nisan 2016, 18:11:14 »

Kesinlikle yorumuna katiliyorum abla.
Kalbi hastaliklarin en en tehliklei ve cirkin olanlarindan birisi tecessus.zaten dinimiz de sakindirmistie bu halden

Eger o dehsetli gunde kusurlarimiizn gizlenip silinmesini istiyorsak once baskalarinin kusurlarini ortmesini ogrenmeliyiz....
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

22 Nisan 2016, 18:50:17
Damla
Öğrenci Grubu
***
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 3.120


« Yanıtla #3 : 22 Nisan 2016, 18:50:17 »

#Esselamu aleykum..Bizi ilgilendirmeyen şeylere karışmamalıyız..Eğer bu başka birinin özel hayatı vs. ise hiç karışmamalı ve araştırmaya çalışmamalıyız..Rabbim razı olsun..#
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı
22 Nisan 2016, 18:54:44
Mehmed.
Görevli Sorumlusu
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 18.663


Site
« Yanıtla #4 : 22 Nisan 2016, 18:54:44 »

Ve aleykümüsselam ve rahmetüllah. Her zaman dilimizi güzel sözlere kalbimizi ise güzel zanlarla donatmalıyız. Yoksa halimiz harab olur. Rabbim paylaşım için razı olsun.
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes