๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Dini makale ve yazılar => Konuyu başlatan: Zehibe üzerinde 01 Ekim 2009, 01:50:55



Konu Başlığı: Gerçek yatırım, peşin kâr...
Gönderen: Zehibe üzerinde 01 Ekim 2009, 01:50:55
(http://photos-d.ak.fbcdn.net/hphotos-ak-snc1/hs231.snc1/7822_123642037637_89361212637_2595011_3701225_n.jpg)

Dünya şartlarında elimizdekinin en fazla birkaç katını kazanmak için verdiğimiz çabanın aynısını, bire on kazanılacağı kesin olan bir ticaret sahasında çoğu zaman göstermeyiz. Hz. Ali’nin yaşadığı bir hadise ahirete yapılan yatırımın kazandırdığı kârı gözler önüne seriyor.

Ticaret, kâr için yapılır. Her malın etiket fiyatında bir kâr oranı vardır. Yüzde on, yüzde yirmi, yüzde elli. Fakat yüzde yüz kâr çok nadir olur. Yüzde bin ise dünyada hiç olmaz. Böyle bir ticaret ne görülmüştür, ne duyulmuştur.
Ama insanoğlu nedense az kâr getiren işe yatırım yapar da, kârı hem garanti olan, hem de yüzde binlere ulaşan iş alanına çekinerek, korkarak, endişe duyarak, tereddüt ederek yatırım yapar. Böyle bir ticaret dünyada dünya için yapılmaz, dünyada âhiret için yapılır. Yapılan bu ticaretin karşılığı âhirette verilir, dünyada ise bir teşvik olarak ikram edilir.
Bu sırrı kavrayan insanlar, fakire, muhtaca, yoksula ve yetime sadaka ve yardımda bulunmuşlar, Allah rızası için Allah’ın kendilerine verdiği nimeti başkalarıyla paylaşmışlar, verdiklerinin karşılığını kat kat dünyada almışlardır. Verdikçe Allah da onlara vermiş.
Hz. Ali’nin kapısına gelen fakir
Kur’ân ayetlerinin ilk indiği yıllarda bu gerçeği sahabeler yaşıyordu. Hem de ayet iner inmez hiç vakit geçirmeden, zamana bırakmadan, anında uyguluyorlardı.
Çünkü inanıyorlardı ki, Allah bir şeyi vaat etmişse, vaadini yerine getirir. Zaten Kur’ân bize Cenab-ı Hakkı, “O asla sözünden dönmez” olarak tanıtıyor.
Kur’ân’ın kendisinden istediklerini anında yerine getirenlerden birisi de Hz. Ali Efendimizdi.
Bir gün, Hazret-i Ali’nin kapısına bir fakir geldi. Büyük bir sıkıntı içinde olduğu her halinde belliydi.
Hz. Ali hemen oğlu Hasan’ı çağırdı:
“Haydi evladım, annene git, kendisine verdiğim altı dirhem paranın bir dirhemini sana versin, getir de şu fakir kardeşimize verelim” dedi.
Bütün paralarını verdiler
Hz. Hasan hemen eve koştu, annesine gitti, az sonra dönüp geldi, fakat eli boştu.
“Annem” dedi, “o altı dirhemi un almak için sakladığını söylüyor.”
Bunun üzerine Hz. Ali:
“Nasıl olur?” dedi. “Bir insan kendi yanında olandan çok, Allah’ın katında olana güvenmezse gerçek iman sahibi sayılmaz. Git annene söyle, altı dirhemin tamamını göndersin.”
Bu söz üzerine Hz. Fatıma paranın hepsini gönderdi. Hz. Ali de onu fakire verdi. Adamcağız sevinerek, teşekkür ederek oradan ayrıldı.
Tam bu esnada adamın biri devesinin yularından tutmuş geliyordu.
“Yâ Ali şu deveyi satıyorum, almak ister misin?” diye sordu.
“Kaça satıyorsun?”
“Yüz kırk dirheme.”
“Parasını daha sonra vermemi kabul edersen deveyi kapıma bağla.”
Kâr hemen peşin gönderildi
Adam deveyi bağlayıp gitti. Biraz sonra bir başkası geldi. Hz. Ali’den devenin satılık olduğunu öğrendi.
“Kaça satıyorsunuz deveyi yâ Ali?”
“İki yüz dirheme.”
Satışta anlaştılar. Adam deveyi alıp parasını teslim edip gitti. Biraz sonra Hz. Ali de alacaklısını buldu, yüz kırk dirhemini teslim etti. Satıştan elde ettiği altmış dirhem kârı götürdü, hanımı Hz. Fatıma’ya uzattı.
“Bu nedir yâ Ali?” diye sordu Hz. Fatıma.
“Bu altmış dirhem, Allah’ın bize Kur’ân’da vaad ettiği karşılıktır” dedi ve şu âyeti okudu: “Kim bir iyilikle gelirse, ona yaptığı iyiliğin on katı vardır.” (Enam Sûresi, 160)
Hz. Ali, fakire altı dirhem vermişti. Cenab-ı Hak da verilen sadakanın karşılığını on kat olarak göndermişti.
Bir satışla beş kâr kazandılar
Hazret-i Ali bu satışla beş kârı birden elde etmişti.
Birinci kâr: Geçici dünya malı, sonsuz bir şekle dönmüştü.
İkinci kâr: Cennet gibi bir mükâfat almıştı.
Üçüncü kâr: Verdiği her kuruşu birden bine çıkmıştı.
Dördüncü kâr: Hayatını ve malını mânevi bir sigorta altına almıştı. Bu tevekkül sigortasıydı. Gerçek anlamda O’nun malını yine O’na satmıştı. Hem dünyada, hem de âhirette büyük bir kazanç elde etmişti.
Beşinci kâr: Verdiği sadaka, yaptığı iyilik Cennet yemişleri halinde kendine dönecekti.
Elindeki imkânları yoksul ve muhtaçlarla paylaşmayanlar ise hem bu kârlardan mahrum kalıyorlar, hem de bir o kadar maddi ve manevi zarara uğruyorlar.


(http://photos-e.ak.fbcdn.net/hphotos-ak-snc1/hs231.snc1/7822_123642147637_89361212637_2595012_1654136_n.jpg)


Konu Başlığı: Ynt: Gerçek yatırım, peşin kâr...
Gönderen: Ekvan üzerinde 16 Şubat 2011, 01:10:48
   
    “Kim bir iyilikle gelirse, ona yaptığı iyiliğin on katı vardır.” (Enam Sûresi, 160)Maddi karşılığını ölçmek belki mümkün de manevi lezzetini ölçmek zor..Kalbde oluşan huzuru hangi ölçüyle,tartıyla ölçebilirsiniz ki..Zaten huzur peşinen alınan bir mükafat değil midir?
    Yazının güzelliği bir tarafa resme hayran oldum..Rabbimin sanatının eserleri ne kadar muhteşem..Bir dalın üzerinde.. çiçeklere mi baksam yoksa kuşlara mı bilemedim..Güzellikler bir araya toplanınca şükürde kalbi istila ediyor..

     Maşaallah..Subhanallah..Elhamdülillah..