> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Dini Konular > Dini makale ve yazılar  > Gençliği ebedileştirmek !
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Gençliği ebedileştirmek !  (Okunma Sayısı 843 defa)
04 Ocak 2011, 18:36:42
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 04 Ocak 2011, 18:36:42 »



Gençliği Ebedileştirmek Tüm Gençlere!!!


Bismillahirrahmanirrahim

Ebedi genç kalınır mı?


Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem), “Dünya, ahiretin tarlasıdır” buyurur. Dünya tarlası, ahiret hasadını kazanabilmek için ömür boyu sürülür, ekilir, biçilir.

Ancak sonuçta, Cennet’i kazandıracak olan bu ahiret çiftçiliğinin en verimli zamanı, gençlik yıllarıdır. Çünkü her ibadet, ancak gençken tam ve mükemmel yapılabilir.

Gençler, bu önemli fırsatı, değerlendirmekte zorlanıyorlar. Gençliğini bütünüyle kulluğa dönüştürüp, ahiret yatırımı haline getiremeyenlerin önünde hangi engeller var? Bu soru ciddi olarak irdelendiğinde, karşımıza ilk olarak, hayata ve ölüme bakışımızdaki yanılgılar çıkıyor.

Bu husustaki en önemli yanılgı, gençliği ebedi sanmaktır. Her ne kadar, yaşanılan her gün, yaşlılığa atılan bir adım olarak görünse de hissiyatlar, gençliği hiç bitmeyecekmiş zannettirir. Bu zan yüzünden, gençliğin altın yılları, sırf oyun ve eğlenceye sarf edilir. Ne yazık ki, bunun adı da “Hayatını yaşamak” sanılır.

Delikanlılığın, o güzelim yılları delice harcamak demek olmadığı, çok geçmeden bilinir ama gençlik geri gelmeyecektir!

Gençlik, tekrarı olmayan bir film gibidir. Fırsatlarla, imkânlarla dolu müthiş bir süreçtir. Bu yüzden de yanlış kullanıldığında, keşkeler, ahlar, vahlar faydasız ve neticesizdir. Tekrarı yoktur amma her saniyesiyle sorulacak bir hesabı vardır.

Bir Arap Şairi’i, ihtiyarlığın eline düştüğü acizlik günlerinde şöyle dertlenir:

Eğer gençliğim, dönüp tekrar bana gelseydi,
İhtiyarlığın elinden neler çektiğimi, ona şikâyet edecektim.

Tabii ki, bu duyguyu çok insan yaşadı. Fakat böyle bir şikâyeti hiç kimse yapamadı. Çünkü kimseye gençliği tekrar geri gelmedi.

Rahmetli babam, vefat edinceye kadar kendisini hep genç saydı. “Ben kıdemli gencim” derdi ve eklerdi: “İmanlı insan, dünyada kaybolan gençliğine fazla yanmaz. Çünkü bu fani geçlik ebedi ve baki bir gençliğin tohumudur.”

Sonlu ve sınırlı olanı verip, sonsuz ve sınırsız olanı almak, elbette çok karlı bir ticarettir. Böylesine kazancı bol bir ticaret imkânını, ancak Rabbimiz sunar bize.

İmanlı gençler, gençliklerini bir ebedi saadet yatırımına dönüştürürler. Peki, ya imansız olanlar?

İmansızlığın içindeki Cehennem ateşi, her mutluluğu yakıp yok ettiği gibi gençliği de perişan eder. Çünkü iman fıtrattır; insana ait bütün güzellikleri içinde barındırır. İmansızlık da hayata hep ters düşen ve insanı yaratılış doğrultusundan saptıran bir bela…



Özgürlük mü ‘öküzlük’ mü?

İMAN, insan hayatına dengeli bir düzen getirir. Bu düzen, elbette ki insanı yaratana aittir. Dolayısıyla eşsizdir, alternatifsizdir, muhteşemdir.

Gençlik de bu düzenin kuralları içinde mecrasını bulur, maddede ve manada faydalı kılınır. İmandan uzak yaşanan gençlik, ‘ilahi’ değil ‘insani’, daha doğrusu ‘nefsanî’ ölçülerin kıskacında, kendi kendisini mahveder.

Kendi iç dünyasını karartmış olan gençler, dünyayı da yaşanamaz hale getirir, Cehennem’e çevirir. En basit ve uğursuz bir zevk uğruna, elinden gelse bütün dünyayı yakmak ister. Gençlerin gücünü sınırlayan ve olumlu şekle kanalize eden imandır. Gençlik, galeyana gelen gücünü, arzusunu, maddi ve manevi duygularını, ancak imanla yararlı hale getirir ve meşrulaştırır.

Aksi halde, haram-helal dinlemeyen, imandan uzak gönüllerle, hiç bir askeri ve sivil güç, güven ortamı meydana getiremez. Zorla güzellik olmaz ve tahribat önlenemez. İnançsız bir genç, hiçbir tahribe güç yetiremezse, kendini tahrip eder.

İçi çölleşmiş gençlerin, başvurdukları inanç dışı yollar ise sadece uyuşturucu tacirlerine, sigara üreticilerine, silah satıcılarına ve benzerlerine yarar.

Batı medeniyetinin oluşturduğu manevi bataklık bu türlü gençleri üretti, çoğalttı ve başedilelemez boyutlara getirdi. Çünkü Batı, sadece his ve hevesat tatmini sunan maddeci bir görüşü temsil eder. O anlayışta, beden rahatına ait her şey, bütün maddi ve hayvani zevkler mubahtır. İnsan eğer zor kullanmıyorsa, her türlü hevesatını, istediği biçimde giderebilir.

O bakış açısında, nefsanî olanla, ruhî olan aynıdır. Ulvi duyguların tatmini ne kadar gerekliyse, nefsanî hissiyatın doyurulması da o derece normaldir. Yeter ki, karşılıklı rıza olsun, kişiler birbirini zorlamasın…

Bu görüşün haramı, helali, günahı, sevabı yoktur. İnsan, canının, yani nefsinin her istediğini özgürce, ya da “öküzce” yerine getirebilir. “Öküzce” demeyi rastgele seçmedim. Hatta özellikle altını çizmek istedim. Çünkü nefsinin kulu olmuşlarda, hep hayvanlara bir imrenme sezmişimdir. Zaman zaman bu imrenişlerini söylemekten de kendilerini alamadıkları olur. Mesela, basınımızda, zinanın serbest olup olmaması tartışılırken, ünlü bir gazeteci, “Ne yani ben hayvanlar kadar bile özgür olamayacak mıyım bu ülkede?” diye yazmıştı.

Aslında, hayvanların da kendilerine göre bir takım kuralları vardır. Aklına ve vicdanına rağmen, sınırsız bir özgürlüğü nefsine yaşatmak isteyenler, hayvanlardan daha aşağı düşmektedirler. Yani burada öküzlere de bir özür borcumuz vardır aslında…



Ne Batı’nın gençliği ne de ihtiyarlığı!

Böylesine bir hayat, sürekli yaşanabilir mi?

Biraz yaş baş geçip güç kuvvet azalınca, bu tür kişiler, yapayalnız kalır. En yakınlarından bile sevgi ve merhamet göremezler. Üstelik bir de günah fırtınalarıyla geçirilmiş bir gençliğin pişmanlıkları vicdan azabına dönüşünce, hayat yaşanılamaz bir hale döner.

Üç kuruş için üç dakikalık bir beden zevki için makam mevki hırsı için yani dünyevi her hedef için gençlikte yapılan hatalar, bir duvar gibi dikilir insanın karşısına… Hele, bu günahlar içinde kul hakkı da varsa, manevi yangın büsbütün alevlenir.

Böylece, daha Cehennem’e gitmeden, dünyası cehennemleşir.

Ne var ki, Batı medeniyeti, bunlarla ilgili değildir; yönünü sadece, gençlere dönmüştür… Gençlerin ruhu ve kalbi hariç, bütün beden ihtiyaçlarına çözüm üretmişlerdir. Spor, müzik, eğlence, alkol, cinsellik, kumar, gezi, yeme içme, hayale gelmez binlerce çeşidiyle gençlerin önüne seriliyor. Bu sergiyle dönen başlar, sarhoş olan ruhlar, daha fazlası, daha fazlası derken, sonuçta kendi elleriyle kendilerini zehirlerler.

Böylece, gençlere sınırsız bir özgürlük verelim derken, onu sınırsızca nefsinin kölesi haline getirdiler.


İnancını yitirmiş medeniyet, gençliği putlaştırdığı için ihtiyarlara da sahte ve iğreti bir gençlik sunmaktadır… Çünkü dünyevi bakış açılarında güçsüzlük, acizlik, yardıma muhtaçlık ayıptır, kötüdür.

Bu sebeple yaşlılar, bütün imkânlarını zorlayarak genç kalmaya, en azından daha genç görünmeye çabalıyorlar. Hürmete layık bir ihtiyar olma ihtimali bulunmayınca, ilgiyi, sevgiyi, saygıyı gençlere özenerek bulmak isterler.

Oysaki bizim kültürümüzde yaşlılar, hürmete ve hizmete değer varlıklardır. Gençler, onlara yer vererek, ellerini öpüp, gönüllerini hoş ederek, maddi manevi yüklerini taşıyarak, kalitelerini gösterirler, daha da önemlisi sevap kazanırlar.

Bana, Türkiye’den cilt kırışıklığını giderici bitkiler ısmarlayan yaşlı bir Alman dosta, önce şaşırmış, sonra da çok acımıştım. “Buna çok ihtiyacım var. 80 yaşıma geldiğimde, kendimi çöpe atılacak kadar buruşmuş, gereksiz bir eşya gibi hissetmek istemiyorum” demişti.



Gençliğin süsü iffet

Gençlik nimetinin en kıymetli süsü, iffettir. İffet, genç ruhları temiz, saf ve günahsız tutan temel unsurdur. Ruh ve beden bekâreti, iffetle korunur.

İffet, yakın zamanlara kadar kızlarımıza ad olurdu. Şimdilerde, isim olarak bile unutulmaya yüz tuttu. İffetsizlik suç olmaktan çıktı. Hatta iffetsizliğini basın yoluyla ilan etmek, marifet sayıldı.

İffetle birlikte, edep ve hayâ da göçtü dünyamızdan…

Bu güzel duygular, insanı hakiki insan yapardı. Ancak kadınlara daha çok yakışırdı. Onları “Hanımefendi” makamına terfi ettiren; edep, hayâ ve namus hususundaki hassasiyetleriydi.

Bu sebeple, Güzeller Güzeli (sav), “Bir kadının en güzel süsü, utancından dolayı yüzünün kızarmasıdır.” buyurmuştur.

19. Asırdan itibaren, özellikle de Avrupa’dan bütün dünyaya, cinsi hürriyet namıyla yayılan utanmazlıklar, Osmanlı toplumunda da derin yaralar açmıştı. Rahmetli Mehmet Akif, Avrupa’ya ilim, fen almaya gitmişlerimizin, bize taşıdığı pisliklerden çok dertlenir. Özellikle de onlardan şu şikayeti çok ilginçtir: “Kızımın iffeti batmakta rezilin gözüne!”

Efendimiz (sav) de, “Gençliğin tehlikelerinden sakınınız.” buyurur.

Gençliği bekleyen asıl ve büyük tehlike, nefsanî ve şehvanî olanlardır. Bu yüzden Efendimiz, gençlerin evliliğini kolaylaştırmayı emreder. Evliliği gecikecek olanlara da oruç tavsiye etmiştir. Zira nefsi dizginleyen, tutan ve burnunu yerlere sürtüp kendine getiren en önemli şey, oruçtur. Hz. Mevlana, oruç aşkını şöyle açıklar: “Oruç bana hiçliğimi ve Allah’a muhtaçlığımı hatırlatır. ”



Göstere göstere alıştırıyorlar

İnsanın acizliğini, zayıflığını, güçsüzlüğünü çok etkili bir biçimde hatırlatan oruç, ruhu ve maneviyatı kuvvetlendirir. Beden inceldikçe, ruh kuvvet kazanır.

Bu sebeple, gençlerimiz cinsiyet merkezli tuzaklardan kendilerini kurtarmakta önemli bir avantaj sağlamış olurlar. Çünkü bugün artık, İslam’ın karşısında ne bir din kalmıştır, ne felsefe, ne de başka bir dünya görüşü ve in...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Gençliği ebedileştirmek !
« Posted on: 29 Mart 2024, 01:44:33 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Gençliği ebedileştirmek ! rüya tabiri,Gençliği ebedileştirmek ! mekke canlı, Gençliği ebedileştirmek ! kabe canlı yayın, Gençliği ebedileştirmek ! Üç boyutlu kuran oku Gençliği ebedileştirmek ! kuran ı kerim, Gençliği ebedileştirmek ! peygamber kıssaları,Gençliği ebedileştirmek ! ilitam ders soruları, Gençliği ebedileştirmek !önlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes