๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Dini makale ve yazılar => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 28 Mayıs 2010, 11:28:29



Konu Başlığı: Gel gönullerimizle konusalim demistik
Gönderen: Sümeyye üzerinde 28 Mayıs 2010, 11:28:29
Gel Gonullerimizle Konusalim Demistik


Gönüller arasi iç içe uzayip giden pek çok gizli yollar vardir Herkes kendi ufkunda seyahat ederken, bilerek ya da bilmeyerek bir sürü de kesisme ve "örtüsme" noktalarinda beraberlik yasanir ve ne sürpriz hâdiselerle karsilasilir Insan için nisbî hakikatler sayisinca hedefler oldugu gibi, o hedeflere yükselmenin ve ulasmanin da farkli pek çok merdiveni, köprüsü, helezonu vardir Insanî melekeleri gelismis uyumlu mizaçlar ve evrensel degerlere saygili gönüller, sürtüsmeden, kavga etmeden, birbirini karalamadan yürürler kendi izafî hakikatlerinin semalarina; hem de, herhangi bir trafik problemiyle karsilasmadan Bunlarin dünyasinda farkli renkler, farkli sekiller, farkli kültürler, farkli düsünceler ve farkli kanaatler, sathî (yüzeysel) görüntülerle alâkalidir Onlarin derinliklerinde ise her zaman sessiz bir canlilik, dengeli bir hareketlilik ve siirimsi bir hareket vardir ve imrenilen bir sükûnet ve huzur örnegi sergilerler Bunlar; üst taraflarindaki zaman zaman köpürmeleri, birbirini takip eden dalgalari, ara sira belli ölçüde de olsa homurdanmalari ve yesil, mavi, siyahimtirak renkleriyle tipki engin denizleri andirirlar Satihlarinda belli farkliliklar yasansa da, derinliklere inildikçe her sey silinir gider; ne köpükten eser kalir, ne homurdanmadan bir ses, ne de renklerden bir çizgi
Biz, bir sürü garip, yillardan beri gönüllerimizde hep bu enginligi duymaya çalistik; insanlari bir kisim farkli sâiklere bagli dis yüzlerindeki hirçinliklari ile degil, iç âlemlerindeki o lâhûtî genislikleri, o canli sükûnetleri, o aktif âhenkleri ve her zaman iyilesmeye açik yanlari ile görmek, kabûl etmek istedik Daha baska türlü düsünmemiz de mümkün degildir; zira Müslümanligin âmir hükümleri de bunun böyle olmasini gerektiriyordu ki, bu, ayni zamanda onun evrenselliginin Ifadesiydi Biz de, her zaman onu böyle duymaya, böyle hissetmeye ve bütün mülâhazalarimizi onun bu esprisine baglamaya çalistik Öyle ki, bir yandan kendi dinimize, kendi hayat felsefemize simsiki sarilirken; diger yandan da baska dînî telâkkilerin, felsefî görüslerin mevcûdiyetini birer realite olarak görüp, "herkesi kendi konumunda kabûl ve herkese saygi" sloganiyla sürekli beraber yasamanin yollarini arastirdik Bu temel felsefeye baglilik sayesinde de hiç
kimseyi, din, iman mezhep ve düsünce farkliligi gibi hususlardan ötürü hor görmedik incitmedik Onca tecavüze ugradigimiz, isirildigimiz, tahkire, tezyife maruz kaldigimiz hâlde mukabelede bulunmadik; hem de bir hayli mukabele sebebi olmasina ragmen mukabelede bulunmadik; bulunmadik ve her türlü setme, samataya "eyvallah" deyip, ''mukabele-i bi'l-misil"e zalimce bir kaide nazariyla bakarak, insanlardaki daimî keramet ve serefi, onlarin muvakkat kin, nefret, gayz ve vahsetlerine feda etmeyi hiç mi hiç düsünmedik Bu duygu, bu düsünce ve bu anlayisimizi herhangi bir iltibasa meydan vermeyecek sekilde ifade edebilmek için, yer yer baslarimizi, kaldirim taslan gibi, insanî duygular tasidigina inandigimiz hemen herkesin ayaklarinin altina koyduk -Böyle bir tavir hazm-i nefis adina olmasi tevazu ve mahviyettir; ve bu sekilde davranirken, sayet dinimiz adina zillet gösterip, bilmeyerek günahlara girmissek, onu da Allah affetsin!- "Insana saygi" deyip inledik ve kimse varligimiza takilip tereddüt yasamasin diye de, hep humâ kusu gibi sadece gölgemizle varolma yolunu seçtikGönüllerini hos tutmaya çalistigimiz, düsüncelerini saygiyla karsiladigimiz ve her firsatta yüzlerine tebessümler yagdirdigimiz kimselerden de, insanca davranmalarini ümit etmenin ötesinde herhangi bir beklentiye girmedik Aslinda bu kadarcik beklenti de, insanî sekil ve surete bizim bir "hüsn-ü zan" armaganimizdi; vermemezlik edemezdik
Evet, gözlerimiz hemen herkesin üzerinde; gönüllerimiz de bütün insanligin heyecaniyla çarparken, bir anne sefkati derinliginde alâkamiza karsilik hiç mi hiç bir talebimiz olmadi Zaten böyle bir talep olsaydi, yetmis iki milletle bu ölçüde ve bu kadar içten bir münasebeti devam ettirmek de mümkün olmazdi; zira karsilik ve bedele baglanmis alâkalar, münasebetler kat'iyyen devam vaad edemez Bu mülâhaza ile biz de, insanlar ile olan münasebetlerimizi sonsuza kadar devam ettirmek için, onlarla alâkamizi Allah'in san'at eserleri olmalari esasina baglama yolunu seçtik Hep bu espri içinde oturup-kalktik ve herkese kadeh kadeh sevgi sunduk; -ihtimal, ifratimiz bazilarinin baslarini döndürdü ki, sevgiye nefretle mukabele etmeye basladilar- her firsatta sinelerimizi açip, insanî duygu ve düsüncelerimizi gözler önüne serdik Sevgi çaglayanlarimizdan herkesin istifade etmesi için deger-degmez kriterlerini müzakere konusu disinda birakarak kriterler üstü yasamaya çalistik Sonra da akil gözünün salim düsünce ile bulusup birlesecegi esref saati beklemeye koyulduk Zannediyorum, insan unvaniyla yaratilmis bir varliktan bu kadanni da beklemek hakkimizdi Bunun aksi, insan olarak dünyaya gönderilen ve potansiyel zenginlikleri ile melekleri bile askin bulunan bir varliga karsi saygisizlik olurdu
Iste, yillar ve yillar boyu hep bu derûnî hislerle sevgi kurnalarimizi sonuna kadar açik tutarak, belli bir zaman dilimi itibariyle kinle, nefretle, düsmanlikla, gayzla, komplo duygusuyla kirlenmis bir zeminde muhabbet fidelerinin çogalip, gelisip her yani saracagi hülyalarina kapildik Ayni hülyalari bizimle paylasan toplumun büyük çogunlugu da;

Ses ver yigidim, yoksa beni duymuyor musun?
Yillar var ki, hep hayalinle oynasiyorum;
Kalkip gelecegin inanciyla yasiyorum

Ümitle isildayan gönlüm seni bekliyor;
Kâh göklerde uçup, kâh yerlerde emekliyor

Her tarafta harap eller, baykuslara bayram
Köprüler bir bir yikilmis, yollar yokusuz;
Gelip ugrayani kalmamis, çesmeler susuz

Tipki rüyalarda oldugu gibi diril, gel!
Beyaz atin üzerinde bir sabah erken;
Gözlerim kapali ruhumda seni süzerken,
Tipki rüyalarda oldugu gibi diril, gel!

gibi gönülden çigliklara ses verdi ve milyonlar, bu masmavi mefkûrenin büyüsüne kapilarak, her yerde sevgi mirildanmaya basladi Öyle ki, bu sevgi saganagi zarûret ölçüsünde bir beklentiye baglandigindan, baslangiçta küçük bir-iki sizintidan ibaretken, zamanla bir çaglayana dönüstü; dönüstü ve hemen her kesimin ümit dünyasinda yepyeni bir dirilisin remzi olarak anilir oldu
Allah'in büyüklügünün ayri bir tecellî buudu O, bazen, çok küçük varliklara büyük isler gördürerek, esbabin önemsizligini vurgular ve farkli bir üslûpla kendi ululugunu hatirlatir Bu süreçte, biz de hep ayni seyleri yasadik Öyle ki, Kudreti Sonsuz, bir kisim siradan, düz insanlara, gönüllerin kapilarini ardina kadar açti ve sevgi saltanatinda onlara âdeta Süleymanlik bahsetti; bahsetti de kinin, nefretin, kavganin temsilcisi bütün seytanî ruhlar, geçici de olsa soka girdiler ve Ifritten emelleri ile hezeyan yasamaya basladilar Artik her yerde söz hosgörü kahramanlarinindi; onlarin elinde tas-toprak som altin kesiliyor, kömür elmasa inkilâb ediyor, zehir de seker serbete dönüsüyordu Onlar, toplumun kendisi olma istikametindeki bu hizli degisimiyle mest ü mahmur, toplum da yeniden kendi derinliklerini kesfetmekle ferih fahurdu Evet, incelik bir kere daha zerafetle bulusmus ve yillardan beri kan, irin ve gözyasindan bikmis gönüller, bir âsûde safagi duyuyor gibi, tâlilerine tebessümler yagdirmaya baslamislardi Artik herkes, bu gök kubbenin altinda oturup-kalkip gönül hikâyelerinden bahisler açiyor ve tabiî gönüllere insirah veren bu gerçek beyan karsisinda, söz seklindeki cadi miriltilari da saklanacak kuytular ariyordu Her yerde isik karanliklari boguyor ve her yerde kinin, nefretin ugultularinin yerini en ince tellerden nagmelerle sevgi ve insanî münasebetler aliyordu Gayz ve nefret, elikolu baglanmis ölümünü bekliyor, kin ve düsmanlik duygulan, daralip büzüsmenin inkisarini yasiyordu
Biz de kendi kendimize seviniyor ve çok yakin bir gelecekte, hâlâ insaniyetinin suurunda olan kimselerin, gönüllerine Cibril'in kanatlarindan tüyler takarak, meleklerin uçusup durduklari iklimlere ulasacaklarini ve dünyaya ruhtan, mânâdan bestelenmis yepyeni bir ses duyuracaklarini bekliyor ve sabirsizlaniyorduk; içinde kavga hiriltilari olmayan, yalana, iftiraya, tezvire, karalamaya bütün bütün kapali, göklerin en üst tabakalarindan yepyeni bir ses
Ama ne acidir ki tabiatlari düsmanliga, tecavüze, anarsiye, iftiraya kilitlenmis marjinal bir kesim; güçleri ve tesirlerindeki fevkalâdelikleri tahrip yanlisi olmalarinda ve çigirtkanliklarinda marjinal bir kesim, gulyabanîler gibi yollari tuttu ve kendi akliyla hareket etmeyen bir kisim rnütehayyir ve müteredditleri de yanlarina alarak -kendi yaptirdiklari anket neticelerine göre- toplumun yüzde seksen bes ve doksaninin çok olumlu buldugu bu mübarek süreci kundaklamaya kalktilar Onunla da yetinmeyip, bu bir firsattir diyerek dine hücum etti ve bütün dindarlari karaladilar Hemen herkesi bir ideolojinin insani gibi göstererek, kimini dinci -o da ne demekse- adi altinda, kimini de bir tarikat mensubu gibi göstererek irtica çigirtkanligiyla her yerde fitne atesleri yaktilar ve bir zaman kizil bayraklar altinda toplanip millete, devlete yagdirdiklari ayni küfürleri bu defa da dindarlara karsi kullandi ve içlerini bosalttilar Tutup tutmamasi ayri bir konu,
Zalimin zulmü varsa, mazlumun da Allah'i var;
Bugün halka cevretmek kolay, yarin Hakk' in divani var
Sükûtumuz, üslûbumuza emanet misliyle mukabele, bizim kitabimizda zalimce bir kaide dövene elsiz, sövene dilsiz davranma, vicdanlarimizla aramizdaki mukavelenin geregi ne yapalim, Allah, isirmak için bir dis, parçalamak için de vahsî bir pençe vermemis, elimizden bir sey gelmez ki! Ayrica, herkes kendi karakterinin geregini sergiler, karakterimize ragmen farkli bir tavir takinmayi kendimize karsi saygisizlik saydik ve böyle bir saygisizligi irtikâp etmemek için, gürül gürül konusacagimiz bir yerde sadece yutkunmakla iktifa ettik
Aslinda, bizim suna-buna mukabelede bulunmamiza da ihtiyaç kalmamisti; zira önce yaygaraya ragmen, toplumun yüzde seksen küsuru, yapilanlari birer çigirtkanlik olarak görmüs ve soylu bir millete yakisan o muhtesem tavrini bir kere daha ortaya koymustu; koymus ve
bizi üslûbumuza aykiri hareket etme mecbûriyetinde birakmamisti Biz de, son bir kez daha "cebr-i lûtff, kendi afv u safh çerçevemizde kalarak, herkesi sevgiyle kucaklama ahd ü peymanimizi bozmamis oluyorduk
Evet, son bir kere daha bazilari, kendi ruh atlaslarini ortaya koymus, biz de, kendi ledünniyâtimizi ifade edebilme firsatini bulmustuk Bundan sonra da hep böyle davranacak ve karakterimize saygili olmaya çalisacagiz Üç-bes günlük bir dünya için bas yarmayacak, göz çikarmayacak, kem söz söylemeyecek, gönül kirmayacak ve Yunus edasiyla herkese sevgi çagrisinda bulunacagiz; bulunacak ve milletimize karsi münasebetlerimizde hep su sözlere bagli kalacagiz: "Senelerden beri çektigim bütün ezâ ve cefâlar, maruz kaldigim iskenceler, katlandigim musibetler, hepsi de helâl olsun! Seksen küsur senelik hayatimda dünya zevki n----- bir sey bilmiyorum Ömrüm harp meydanlarinda, esaret zindanlarinda, memleket hapishanelerinde geçti Aylarca ihtilâttan men edildimDivan-i Harplerde bir cânî gibi muamele gördüm Bana zulmedenlere, beni kasaba kasaba dolastiranlara, türlü türlü ithamlarla mahkûm etmek isteyenlere ve zindanlarda bana yer hazirlayanlara hakkimi helâl ettim" Evet, ben de bir mü'min olarak, bu duygulan paylasacagima söz veriyorum Kimseye küsüp darilmayacagima söz veriyorum ölümü gülerek karsilayacagima söz veriyorum celâlden gelen cefayi, cemalden gelen vefa ile bir bilecegime söz veriyorumAllah'a ait hukuka karisamam ama, bana ait hiçbir haktan dolayi kimseden davaci olmayacagima söz veriyorum

ALINTI