๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Dini makale ve yazılar => Konuyu başlatan: Safiye Gül üzerinde 18 Eylül 2012, 16:37:01



Konu Başlığı: Gayret-i diniyye sahibi Yaşar Tunagür Hocaefendi
Gönderen: Safiye Gül üzerinde 18 Eylül 2012, 16:37:01
Gayret-i diniyye sahibi Yaşar Tunagür Hocaefendi

Meşhur bir deyim vardır: Âlimin ölümü, âlemin ölümü.. şeklinde. Yaşar Tunagür Hocaefendi?nin vefatını bu manada düşünebiliriz.

Ancak bugünkü nesil onun ne kadar âlemin ölümü manasına gelebilecek âlimlerimizden olduğunu pek bilmeyebilir. Ama bizler onun en zor devrelerde vaizlik, müftülük, Diyanet İşleri başkan vekilliği gibi tüm yüksek kademelerdeki hakka sahip çıkan cesur hizmetlerini yakından biliyoruz. Özellikle risk alan icraatlarına dair müşahedelerimiz vardır. Onun hizmet anlayışındaki hassasiyetine ait ömür boyu unutamadığım bir cümlesini arz edeyim izin verirseniz...

1965?lerden sonraki devrelerde İstanbul?daki Laleli Camii?nde görevli idim. O da Diyanet İşleri başkan vekilliğini sürdürüyordu. Basından onun yapılan yanlışlara hemen müdahale edip cesur icraatlar yaptığını okuyordum. Kendisine özel bir mektup yazarak çevremizdeki bazı yanlışlıkları intikal ettirdim. Bunca işleri arasında benim yazdığım konuya pek de itibar etmeyeceğini de düşünmüştüm doğrusu. Ancak bir hafta sonra Yaşar Tunagür Hocaefendi Ankara?dan kalkıp İstanbul?a gelmiş, camideki safta yerini almıştı. Namazdan sonra yazdığım konuda benden etraflı bilgi aldı. Sonra da bu yanlışları önlemeyen görevliler için bir cümle kullandı. Ömür boyu unutamadığım cümlede şöyle diyordu:

-Ne olacak, gayret-i diniyyeleri yok adamların, gayret-i diniyyeleri!..

Demek bütün ihmal ve başarısızlıkların sebebi, gayret-i diniyye eksikliğiydi. Çünkü gayret-i diniyyesi olan kimseler görevlerini ihmal etmez, çevrelerindeki yanlışlara seyirci kalmazdı.

Bu olaydan sonra Yaşar Hocaefendi?yi görev aldığı tüm makamlarında hep bir gayret-i diniyye içinde gördüm. Bütün riskleri cesaretle üstleniyor, doğruları uygulamaktan çekinmiyordu. Anlaşılan onun bu gayret-i diniyye duyarlılığı biraz da hocası meşhur Hüsrev Efendi?den geliyordu. Hüsrev Efendi de bütün riskleri üzerine alarak yasak olan talebe okutma hizmetini bazen evinin bir odasında, bazen de Fatih Camii?nin bir köşesinde sürdürmekten çekinmeyen bir gayret-i diniyyeye sahipti.

Hüsrev Efendi?nin derslerine ben de iştirak etmiş olsam da benim en çok devam ettiğim, Valide Camii?nde dersiam Selahaddin Efendi?nin dersleri idi. Caminin harabe odaları bizim medresemizdi. Burada bizi de şikayet edenler olmuştu. Müftü mecburen uyarı yazısı yazmıştı hocamıza. Hiç unutamadığım yazı aynen şöyleydi: Cami odalarında Arapça okuttuğunuz istihbar edilmiştir. Böyle yasakları işlemenin sonunun sürgün olacağını hatırlatırım... Fatih Müftülüğü...

Elden gönderilen kâğıttaki yazıyı okuyan hocamız kâğıdın arkasına cevabını yazarak getiren adamla geri göndermişti. Şöyle diyordu hocamız da cevabında:

-Ben Guzat (hukuk fakültesi ) mezunu, icazetli ders hocasıyım. Ya bana verilen icazeti iptal eder, imamlıktan beni atarsınız; ya da mihrabında görev yaptığım caminin harabelerinde bekleyen bu kimsesiz yavruları okutmaya devam ederim...

Böylesi baskılara rağmen mihraplarımız imamsız, kürsülerimiz vaizsiz kalmamışsa işte bu fedakâr hocalarımızın gayret-i diniyyeleri sayesinde kalmamıştır. Yaşar Tunagür Hocaefendi gibi gayret-i diniyye sahibi hocalarımız da böyle zor şartlar içinde yetişmişlerdir. Yaşar Hocaefendi?nin imrendiğim bir diğer yanı da, 1924?te başlayıp 2006?da noktaladığı 82 senelik hizmet dolu örnek hayatını, hiçbir inhirafa uğramadan, gayret-i diniyyesinde en küçük bir kayba maruz kalmadan başladığı gibi bitirmiş olmasıdır... Doğrusu, hayatı böylesine eksilmeyen bir gayret-i diniyye ile başladığı çizgide (hüsnü hatime ile) bitirmeyi ben de gönülden arzu ederim.

Rabb?imiz geniş rahmetiyle karşılasın kendilerini

ahmet şahin