๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Dini makale ve yazılar => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 17 Temmuz 2010, 15:21:28



Konu Başlığı: Fazla Seçenek Yok
Gönderen: Sümeyye üzerinde 17 Temmuz 2010, 15:21:28
Fazla Seçenek Yok

Modern insanın çıkmazı, teknolojideki süratli ilerlemenin verdiği şaşkınlıkla her şeyi yaşadığı asra bağlı görmesinde düğümleniyor Halbuki, birbirine bağlı tarihi sürekliliği aidiyet bencillikleriyle sekteye uğratmaya kimsenin hakkı yok İçtimai yapının temelini oluşturan ana meselelere hala uzak tarihi kökler aranıyor ve bu meseleler insan zihnindeki kıdemine göre bir kıymet kazanıyorsa, yaşanan asrı her şeyin mükemmele ulaşıldığı nihai final olarak görmek yanıltıcı bir iddia olur Yaşadığımız asır ne tarihin sonu ne de medeniyetin ulaşabildiği son noktada bulunuyor Üstelik, İlahi Kudretin, tarihi sona erdirme salahiyetini birilerine verdiğine dair güvenilir bir metin de şimdiye kadar tesbit edilmiş değil
İslamiyetin doğuş yıllarında, çöl hayatı yaşayan Arap toplumu, hayat standartları ile dışa vurdukları düşünce kaliteleri arasında ilişki kurma hususunda okuyucuları epeyce zora sokmaktadır Gelişmiş ve belli bir seviyedeki insan zekasının farkına varabileceği “söz” saltanatını zirvede tutmak son ilahi dinin ilk temsilcilerine, çöl hayatı yaşayan çöl insanlarına müyesser olacaktır Neden söz? Çünkü hiçbir dünyevi müeyyidenin sözkonunu olmadığı, toplumu kontrol edecek ya da tarihi akışı değiştirmeye motive edecek unsurlar pratik hayatta işler hale gelmediği durumlarda söz asıl rolünü oynar, büyük inkılapları söz tetikler Son İlahi Kitabın yüce beyanları ve Hz Peygamber(sav)’in oluşturduğu eşşiz tesir sayesinde çölün ürperten sessizliği kadim medeniyetleri şaşkına çeviren bir güç haline dönüşüyordu Eyyam-ı Arap’ta (Arap kavminin zafer günlerinde) kabileler arasında savaşlar başlatan söz, Allah Rasülü’nün (sav) terbiyesinde, yeni bir medeniyetin mihverine oturacaktı

Düşünürler, dahi’nin belli bir ictimai yapının eseri olmadığını, bazen aynı ırk, aynı zaman ve aynı mekanda birbirinden çok farklı dehaların doğabileceğini söylerler Bu düşünce adeta İslamiyetin ilk zuhur yılları gözönünde bulundurularak dile getirilmiş; zira çok farklı sahalarda, Hz Peygamber’in (as) etrafını çevreleyen insanlar arasında bir deha patlamasına şahit olunur: Raşit Halifeler, Halid b Velid, Amr b As, Muaviye b Ebi Süfyan, Ziyad b Ebih, Mugire b Şube, Sa’d b Ebi Vakkas ve daha bir çokları bir insan ömrüne sığdırılamayacak büyük işlerin üstesinden gelmişlerdir Halid b Velid, o güne kadar küçük, lokal kabile savaşlarında başarılar gösterirken, müslüman olduktan kısa bir süre sonra o güne göre hiç yaşamadığı bir tecrübe ile karşılaşıyordu; dönemin süper gücüyle yaka paça olmak sıradan bir insanın işi değildi Çölün sade hayat şartları içinde çadır kurmak belki çok pratik ve kullanışlıydı Ancak müslüman kumandanlar komşu coğrafyaya açılmaya başladıklarında müsait topraklara yeni yeni şehirler kuruyorlardı Sa’d b Ebi Vakkas’ın biyografisini yazan tarihçiler, büyük kumandanın dopdolu hayatında Fustat’ı inşa edişini sıradan bir ayrıntı olarak kaydederler; zira kendisinden sonra gelen müslüman kumandanlar, medeniyetin beşiği olacak Bağdat ve Basra’yı mevsimlik Ukaz panayırını kurma kolaylığı içinde vucuda getirivermişlerdiEndülüs’te ortaya konan seviyeli medeniyeti katleden barbarlara, kendi nesillerinden insanlar lanet okurken yitirdikleri zenginliğe hayıflanıyorlardı: “() bizi antik kültürün mirasından etti, daha sonra da bir kez daha Müslüman kültürün mirasından etti Endülüs’ün harika Mağrib kültür dünyası, bizim için temelde, Roma ve Yunanistan’dan daha akraba, bizim duygu ve beğenimize daha yakın olan bu dünya ayaklar altında ezildi” İlahi hitabın “Salih kullar” olarak vasfettiği insanlar, dehalarını ve kabiliyetlerini bütün bir dünyanın imarı için bir noktada teksif etmişlerdi

Son iki yüzyılda modernitenin kazandığı hız için çok farklı saikler ileri sürülse de, Batı’nın orta çağ’da yaşadığı sıkıntılı yüzyıllar, Rönasans sonrası her türlü değişikliğin en önemli sebebi sayıldı Engizisyon, giyotin ve sürgünlerin estiği ürkütücü havada salim düşünceyi besleyecek zeminler bulunması epey zordu Karmaşa ortamı bir çok dehayı harekete geçirdi geçirmesine, ancak sisli bir geçmişi aydınlatacak teklif ve projelerin tabii bir motivasyona ihtiyacı vardı Kutsal metinlerin yol göstericiliğine sırt çevireli asırlar olmuştu Başka bir ifade ile “Söz ”manasını yitirmişti Din ve dini düşünce engizisyon etrafında örgülenen kabuslu günleri hatıra getiriyordu Modern düşünceyi ve moderniteyi şekillendirenler geliştirdikleri sistemlerde kutsal metinden uzaklaşmayı eski günlerden öç almanın bir yolu haline getirdiler Ne var ki, mukaddeslere sırt çevirmenin bedelini çok ağır ödediler; son iki asır birbiri ardına eskiyen sistemler çöplüğüne döndü Aydınlanma dönemi orta çağı insafsızca tenkit etti Ondokuzuncu yüzyıl modern düşüncesi, aydınlanma çağında ciddi hataların yapıldığını tesbit etti Yirminci yüzyılda sari bir illet halini alan nihilizm, o güne kadar inşa edilmiş bütün insani değerleri altüst etti İnsanlık bütün bu karışıklıklara tepkisini Bediüzzaman’ın ifadesi ile “İki kez istifrağ ederek” gösterdi Şimdiyse postmodern düşünce, geçmişi herşeyiyle unutmak istiyor

“Geçen asrın filozofları” diyor Saint Simon, “inançları yıkmakta acele ettiler Manevi temel çökünce toplum darmadağın oldu Bütün kaprisler, bütün vehimler boğaz boğaza geldi Yıkılan müesselerden bazıları küller altından canlanıyor, ama geçmiş, olduğu gibi geri dönemez”

Ulaştıkları düşünce kaliteleriyle, insanlık tarihine sihirli bir koridor açan ıssız çölün Arap dahileri, hep hayranlık ve takdirle anıldılarOnlar, insanlığın iki kez ciddi sarsıntısına sebeb olan serazat dahilerine mukabil, İlahi metinlerin rehberliğinde hareket ediyorlardı

Bazıları için kabullenmesi oldukça zor bir hakikati de şuraya kaydedelim: Mircea Eliade şöyle diyor: “Batı kültürü, başka doğulu kültürlerle bir diyolog kurmazsa, onları küçümserse eninde sonunda kısır bir taşra düşüncesine dönüşecektir” Ya da her asırda tepkisini iki kez istifrağ ederek gösteren ölümünü bekleyen bir hasta olarak tehdit oluşturmaya devam edecek


Akif Coşkun