๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Dini makale ve yazılar => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 24 Haziran 2010, 17:56:13



Konu Başlığı: Farklı Bir Açıdan Hicret
Gönderen: Sümeyye üzerinde 24 Haziran 2010, 17:56:13
Farklı Bir Açıdan Hicret



Hicret; bir kutlu yolculuk, fedakârlığın diğer bir adı, inandığı yüce hakikatler uğrunda insanın en sevdiği değerlerden dahi ferâgat etmesinin en büyük göstergesi Hicret denilince “mutlak zikir kemâline masruftur” kâidesine göre ilk olarak, müslümanların Allah Resûlü'nün rehberliğinde Mekke'den Medine'ye göç etmeleri anlaşılır Bu hicret, İslam dininde çok önemli bir yere hâizdir Çünkü Mekke'deki çileli, ızdıraplı ve bir o kadar da dayanılmaz hayat bitmiş ve müslümanların dinî hayatlarını daha rahat yaşayabilecekleri bir dönem başlamıştı

Peki, neden hicret bu kadar önemlidir Hicret bir nevi cihaddır Cihad da Allah'a giden yolda imanla, insanlar arasındaki engellerin bertaraf edilmesidir “İman edip Allah yolunda hicret edenler, mallarıyla ve canlarıyla Allah yolunda cihad edenler” âyetinde de görüldüğü üzere hicret edenlerle, cihad için koşturanlar peşpeşe zikredilmiştir Evet, ubûdiyette zirveye ulaşma ihlasla olur İhlasa giden en önemli yol ise i'lây-ı kelimetullah da diyebileceğimiz cihad yolu, irşad yoludur Bu nedenle Efendimiz döneminde Mekke'nin fethine kadar hicret herkese şarttı Zaten Efendimiz de “Fetihten sonra hicret yoktur, yalnız cihad ve niyet vardır” diye buyurmuş ve Asr-ı Saadette Mekke'nin fethi ile hicret mükellefiyeti sona ermişti Fakat bu zamana kadar, Efendimiz yeni müslüman olanlardan biat alırken hicreti şart koşuyor, bu şerefe nâil olamayanlar birer bahtsız kabul ediliyordu Her türlü imkândan mahrum olup, bir türlü hicrete güç yetiremeyen, Kur'an-ı Kerim'in de “müstad'afîn” diye zikrettiği hastalar, güçsüzler, çaresizler bu hükmün dışında tutulmuştu Hazreti Halid'in abisi Velid b Velid ve Ebu Cehil'in anne bir kardeşi Ayyaş bu gruptandı Bunlar iman ettikten sonra zincire vurulmuş ve kendilerine hicret imkânı verilmemişti

İman ve küfür mücadelesi insanoğlu varolduğu günden bu zamana kadar devam etmiştir İslam dini zuhur edince de karşısına ilmin değil de hilmin zıddı olan cahiliyet çıkmıştı Esasen düşmanlığın nedeni inat ve kıskançlıktı Ebu Cehil'in şu sözü de bunu anlatıyordu; “Tamam, Muhammed (sallallahu aleyhi vesellem) peygamber olabilir ama neden O Rifâde, sikâye gibi hacla ilgili bir takım hizmetler Benî Hâşim oymağına ait Bir de peygamber bizden derlerse buna dayanamam” diyordu İşte bu düşünceyle müslümanlara hayat hakkı tanımamaya kendi aralarında söz vermişlerdi Mekke'deki bir avuç müslüman için artık rahat ve huzur sözkonusu değildi Yapılan işkencelere, baskılara artık müslümanlar tahammül edemez olmuştu Yapılacak bir iş vardı, o da mekân değişikliği

Mekke'deki sıkıntının dozu biraz daha artmıştı Hiçkimse canından, malından, ırzından, namusundan emin değildi Ve Habeşistan'a hicrete izin verildi Bu hicretin amacı ilk planda irşad değildi, Mekke'deki sıkıntı yurtlarından, yuvalarından ayırmıştı inanan insanları, gidenler arasında Hazreti Osman da vardı Ama gittikleri yerde boş durmamış, Cafer b Ebi Talip önderliğinde irşad faaliyetlerinde bulunmuşlardı Biraz da bu mesele sahabenin firâsetine bağlıydı Evet, Habeşistan'a yapılan bu hicrette müminlerin firâsetlerine bağlı irşad hedefi melhuzduMüslümanların hal ve tavırlarını gören Habeşliler arasında İslam dini kısa zamanda yayılmış ve başta hükümdar Necaşi olmak üzere birçok kişi müslüman olmuştu ve öylesine bağlanmışlardı ki bu dine Necaşi, Efendimiz'e yazdığı mektupta şöyle diyordu; "Ya Resûlallah, istersen hemen gelirim İstersen burada kalır kavmimi irşad ederim"

Efendiler Efendisi daha sonra Taif'i denedi Taif, bağ ve bahçeleri ile ünlü bir yerdi İhtimal, belki buranın halkı daha anlayışlı çıkar diye düşündü Allah Resûlü Ama Mekkeli müşriklerin de kışkırtmasıyla Taif halkı, ayak takımını Efendimiz'in üzerine saldı ve O da mahzun olarak Mekke'ye geri döndü

Allah Resûlü'nün hicret sergüzeştisinde en önemli yeri Medine aldı Her ne kadar bu hicretin nedeni Mekke'de çekilen sıkıntılar gibi görünse de, Habeşistan'a yapılan hicretin zıddına asıl gaye irşaddı Evet, Medine hicreti doğrudan irşad amaçlı olmuştu Evs ve Hazrec Medine'nin iki büyük kabilesiydi ve bunlar arasında yıllar süren savaşlar olmuştu Artık savaş görmeyen genç bir nesil vardı Medine'de Bunlar Kâbe'yi ziyaret niyetiyle Mekke'ye gelmiş ve Akabe denilen yerde Efendimiz'le görüşmüş, Efendimiz'den kendilerine bir muallim göndermesini istemişlerdi Efendimiz de Musab b Ümeyr'i göndermiş, Hazreti Musab da irşada muvaffak olmuştu Böylece Medine'ye gelecek müslümanlar için hicretten önce uygun bir ortam oluşmuştu

Medine hicreti ile alâkalı önemli birkaç husus üzerinde durmak istiyorum Birinci Akabe Biatı milâdî 620 senesinde olmuştu Hicrete kadar geçen üç senelik zaman zarfında Efendimiz birer sene arayla gerçekleşen iki Akabe Biatı'nda toplumu tanıma fırsatı bulmuş, Medine halkının hassâsiyetini ölçmüştü Orada düşüncelerini teşkil edecek blokajı oluşturmuştu O, üstün bir firâset, kiyâset ve fetânet sahibiydi Evet, fetânet, peygamberliğin engin bir derinliğidir Efendimiz bu sâyede boşa adım atmıyor, ilk önce gökle münasebetini tesis ediyor, sonra o münasebeti insanlarla münasebet haline getiriyordu Sanki bu hicret düşüncesi basîret ve firâset üzerine kurulmuş bir programa benziyorduİlk önce bir strateji merkezinde yürütülmüş ve daha sonra Fetânet-i A'zam (sallallahu aleyhi vesellem) tarafından uygulamaya konulmuştuTabîi ki işin içinde sevk-i ilâhî vardı O'nun fetâneti ile sevk-i ilâhî arasında bir iktiran da sözkonusuydu ve bu ikisi yanyana geldiği zaman muhakkak birşeyler oluyordu

Efendimiz'in henüz hicret etmeden Medine hakkında birçok mâlumata sahip olduğunu söylemiştik İşte bu bilgiler neticesinde müslümanlar hicretten sonra Medine'ye uyum konusunda fazla sıkıntı çekmediler Örneğin, müslümanlar Medine'ye gelirken bütün mal varlıklarını Mekke'de bırakmışlardı Fakat İslam tarihini incelendiğimizde Hazreti Osman'ın Tebük gazvesinde 200 -başka bir rivâyette de 500- deve yükü mal bağışlamış olduğunu görürüz Günümüzle kıyas edecek olursak bunun çok büyük bir yekün tuttuğu anlaşılır Belki müslümanlar, o günkü ticareti ellerinde bulunduran yahudilerin pazarlarında hamallık yaptılar ama kısa bir süre sonra o pazarları tuttular, İmam Şibli'nin Asr-ı Saadet Serisi'nde kaydettiğine göre Medine'de Hazreti Ebu Bekir elbise sattı, Hazreti Osman hurma ticareti yaptı, Hazreti Ömer de ticaretle meşgul oldu ve yahudiler de çekip gitmek zorunda kaldılar Gidecekleri zamana kadar da müslümanlara karşı en az on tane ihanette bulunmuş fakat onları çok iyi tetkik etmiş olan müslümanlara bu durum fazla zarar vermemişti

Medine'nin hicret yurdu olarak seçilmesindeki sebeplerden birisi de toplumun siyasî, kültürel ve dinî yapısıydı İmam Şibli bu konu üzerinde durmuş ve şöyle bir tespitte bulunmuştur; “Evs ve Hazrec kabileleri, İslam'dan önce putperest olmakla birlikte yahudilerle olan münasebetleri yüzünden peygamberlik fikri ve ilahi kitap kavramı onlar için tanıdıktı” Bu nedenle yeni bir dinle ve o dinin ahkâmıyla karşılaştıkları zaman fazla zorluk çekmediler Çünkü onlar Akabe'de Efendimiz'e biat ederken neye evet dediklerini çok iyi biliyorlardıMedine halkıyla alâkalı diğer bir mesele de şudur ki Efendimiz'in annesi Medine'liydi, bundan dolayı Efendimiz'in Medine'de anne tarafından akrabaları vardı ve ihtimal bunların, Efendimiz'e ilk uyum vetîresinde yardımı da olmuştu

Günümüzde de bazı bölgelerde bir nevî hicret yaşanmaktadır Ve bu hicretler Kırık Testi sahibinin beyânıyla birer “mukaddes göç” türKimileri hicret niyetiyle yola çıkmış, kimileri de iş için, aş için gitmiş fakat gittikleri yerlerde niyet tazelemiş ve onlar da bu hicret kervanına katılmıştır



Fatih Harpcı