๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Dini makale ve yazılar => Konuyu başlatan: Zehibe üzerinde 21 Kasım 2010, 15:56:07



Konu Başlığı: Faizde Fayda Olsa Allah Teâlâ Yasaklamazdı
Gönderen: Zehibe üzerinde 21 Kasım 2010, 15:56:07
"Faizde Fayda Olsa Allah Teâlâ Yasaklamazdı"


Halil Gönenç


Ekonomi hayatın önemli bir parçasıdır. Ekonomi olmazsa hayat da olmaz. Bir ailenin veya toplumun ekonomik durumu bozuk olursa onun refah ve mutluluğundan söz edilemez. Ekonominin 4 ana kaynağı vardır. Tarım, ticaret, zanaat ve mülkiyettir. Bunlar ferd ve cemiyetlerin yaşaması için ana unsurlar olarak devam etmişlerdir. Ekonomiyi bir arabaya benzetirsek finans onun yakıtıdır. Ekonominin yürümesi ancak onunla olur. Tarım işini yürütebilmek için tarla, traktör, biçerdöver, tohum ve gübre gibi maddeler lazımdır. Bunların temini ise finansa dayalıdır. Ticaret ve zanaat için araç gereç ve edavat gereklidir. O da finansa bağlıdır. Demek oluyor ki hayat için gerekli olan her şeyin zemini finans ve sermayedir. Finans nasıl elde edilecektir? Finans temini için çeşitli yollar vardır. Mudarebe, murabaha, muşareke, yani ortaklık, faiz, zekat, karz-ı hasen yani faizsiz ödünç, ve hibe gibi yollardır. Faiz cahiliyette olduğu gibi asrımızda da yaygındır. Ancak İslâm dini bu yolu kapatıp gayr-i meşru sayıyor. Faiz hayat için gerekli olup, ekonominin rüknü olsaydı, tarih boyunca faize dayanmayan ve hatta ona yer vermeyen devlet ve milletlerin ayakta durması ve müreffeh bir hayat geçirmesi mümkün olmaması gerekirdi. Oysa ki durum öyle olmamıştır. Faizden uzak, refah ve mutluluk görmüş ve altın asır yaşamış nice millet ve devlet olmuştur. Öte yandan insanı yaratan Allah-u Teâlâ Onun maslahat ve faydasının nerede olduğunu daha iyi bilir. Faizde fayda ve sıhhat olsaydı onu yasaklamayacak, emredecekti.

Faizsiz bir ekonomik yapı oluşabilmesi için bir tek şart vardır. O da faiz sisteminin değiştirilmesidir. Peygamber Sallallahu aleyhi ve sellem'in yaptığı gibi sermayenin, sahiplerine faizsiz olarak, geri verilmesidir.

SERMAYE BİRİKİMİ VE FİNANS

İslâm dini sermaye birikimi ve finansın temini için birkaç yol açmıştır;

a) Karz-ı Hasen, yani karşılıksız ödünç. İslâm'ın ruhu bir cemiyete hakim olduğu takdirde o cemiyet mensublarının muhtaç olduğu finansı karz-hasen yoluyla ferdden temin etmesi mümkün olduğu gibi Devletten de temin etmesi mümkündür. İslâm dini karz-ı hasen müessesesinin üzerinde çok durmuş ve mükafaatının çok büyük olacağını vaad etmiştir. Hatta şiddetli ihtiyaç olursa onu gerekli kılmıştır. Cenab-ı Allah şöyle buyurur:

"Kim Allah'a güzel bir ödünç verecek olursa, Allah da onun karşılığını kat kat verir." (Hadid: 11-Bakara, 245)

Peygamber Sallallahu aleyhi ve sellem de şöyle buyurur;

Kim müslüman kardeşini dünyevî sıkıntılardan kurtarırsa, Allah Teâlâ' da onu ahiret sıkıntılarından halas eyler."

Faizsiz olarak Devletin ferd ve kurumlara karz-ı hasen vermesi ekonomi için çok önemlidir. Nasıl ki Devlet ordu, eğitim, yol ve konut gibi işlere genel bütçeden büyük pay ayırıyor ise vatan ve millet için gerekli olan kurumların tesisi ve vatan sathında ticaretin gelişmesi için karz-ı hasen fonunu icad edip kendisine bütçeden büyük bir pay ayırması lazımdır.

b) Mudarabe. Sermaye birisinden, emek diğerinden olmak üzere ortaklaşarak yapılan ticarettir. Mudarabenin, faizli muameleden farklı tarafı şudur. Faiz mukabilinde para alan kimse yaptığı işte muvaffak olsun olmasın, kazansın kazanmasın mutlaka aldığı paranın faizini vermek zorundadır. Mudarabede ise durum öyle değildir. Mudarıp olan kimse aldığı sermayeyi kullanıp ticaret yapacaktır. Elde edilen kazanç mudarıp ile sermayeci arasında bölüşülecektir. Kazanç olmadığı takdirde sermayeden başka birşey sermayeciye verilmeyecektir.

c) Murabaha. Satılık metaın maliyetiyle masrafını beyan etmekle beraber kazancı da ekleyip onu satmaktır. Tüccar ve sanayicinin muhtaç olduğu emtia, alet ve edevatı murabaha ile temin etmesi mümkündür.

d) Şirket yani ortaklık. Malum olduğu üzere insanın gücü sınırlıdır.

Her şeyi tek başına yapamaz. Ya kabiliyetlidir fakat maddi durumu müsait değildir. Ya da sermayesi vardır ama onu çalıştıracak niteliğe sahip değildir. Veya iş hacmi büyüktür münferiden onu yürütemez. Başkasının yardımına muhtaçtır ve başkalarıyla ortak olmaya mecbur kalır. Bir fabrikanın kurulması söz konusu olursa, birkaç kişi bir araya gelir, anlaşmaya göre herkes bir miktar para yatırır ve meydana gelen sermaye ile arzu edilen fabrika kurulmuş olur. Ortak, fert olabileceği gibi Devlet de ortak olabilir. Bilindiği gibi şirketlerin büyük rolleri vardır.

e) Zekat. Zekat, durumu müsait olmayan kimseler için çok önemli bir kaynaktır. Vergi gibi bir elden toplanıp adaletli bir biçimde muhtaç kimselere dağıtılırsa hemen hemen fakir ve muhtaç kimse kalmayacaktır. Özellikle Şafii mezhebine göre durum çok değişiktir. Mesela fakir ve miskin olan bir kimsenin zekattan alacağı az değildir. Mesela saatçi, demirci, marangoz gibi zanaat sahihleri mesleklerini yürütebilmek için ne kadar sermayeye ihtiyaçları varsa o kadar zekat alabilirler. Zekat bu yüzden finans için büyük bir kaynak teşkil etmektedir.

DIŞ BORÇ FAİZLERİ


İster Devlet, ister kurum, ister fertlerin faizli muamelelere girmesi neticesinde omuzlarına yüklenen ağır yük çok açık ve bellidir. Bugün nice devlet var ki aldığı faizli borcun altında çöküp inlemekte faizinin, faizinin faizi mantar biter gibi gelişmektedir. Brezilya, Arjantin, Yugoslavya ve Mısır gibi ülkelerin aldıkları borç ve onun faizi buna bariz bir misaldir. Bu ülkelerde çekilen sıkıntı ve ızdırabta en büyük rollerden birini faizli borç oynamaktadır.