๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Dini makale ve yazılar => Konuyu başlatan: Zehibe üzerinde 27 Ekim 2010, 13:03:27



Konu Başlığı: Eyyûb Sultanın Vasiyyeti
Gönderen: Zehibe üzerinde 27 Ekim 2010, 13:03:27
Eyyûb Sultan’ın Vasiyyeti

M. Sâmi Ramazanoğlu


Resûl-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz bir hadîs-i şerîflerinde şöyle buyurmuşdur:

«– Benim ashabımdan herhangi bir zat bir memleket halkından ehl-i îman olarak vefât eden kadın-erkek ne kadar kimse varsa kıyâmet gününde o mü’minlerin önünde Allah Teâlâ’nın tahsis eylediği nûr ile ortalığı aydınlatacak, önlerine düşerek hepsini bi-iznillâh cennât-ı âliyâta şefâati ile yerleşdirecekdir.» (Tirmizi, Menâkıb, 59)

Diğer bir rivayette de şöyle buyrulmuştur:

“O sahabemin eline nurdan bir bayrak “alem” ihsan buyurulacak biiznillâh şefâati ile bayrağı altında bulunan kimseleri nâr-ı cehennemden âzâd ettirecektir.” (Keşfülhâfâ, 2/242)

Hazret-i Hâlid bin Zeyd Ebû Eyyûb el-Ensârî -radıyallahu anh-, hayatını cihâda hasretmiş idi. Onun rahat ve huzuru, zevk ve mânâsı ne mülk ve ne de mal idi. Ancak nerede cihâd ve gazâ var ise oraya yetişip gazî olmak, yâhud hayatını fî-sebîlillâh fedâ ederek şehîd mertebesine nâil olmak emelindeydi. İşte bu büyük mücâhid Mihmandâr-ı Resûl, doğduğu Medine-i Münevvere’den, İslâm Merkezinden en uzak olan İstanbul’a kadar teşrif eylemiş, vücuduyla, ilim ve irfanıyla kurbet ve nisbetiyle, ihtişâm ve mehâbetiyle cihâd ve ictihâdıyla hayatının sonuna kadar çalışarak İslâm âlemini tenvîr ve tesrîr eylemişdir.

Yezid ordusuyla Kostantıniyye halîcine gelir gelmez İslâm ordusu taarruza geçti.

Hazret-i Hâlid bin Zeyd Ebû Eyyûb el-Ensârî -radıyallahu anh- de ağır hasta idi. Zaten yetmiş veya seksen yaşını geçmişdi. Arkadaşları kendisine:

«– Sen hastasın, senin için cihâdı terketmeğe ruhsat-ı şer’iyye vardır» deyip ısrar etdilerse de Hazret-i Mücâhid bu sözlere hiçbir kıymet ve ehemmiyet vermeyerek ordu ile berâber İstanbul’a hareket etmişdi. İstanbul’­da Kâğıthâne meydanında bir çadıra yerleştirilmişti. Fakat harb uzun müddet devam etdiği için Hazret-i Hâlid -radıyallahu anh-’in vücudu günden güne zayıflamıştı. Ziyaretine gelen arkadaşlarından birisi Hazret-i Ebü Eyyûb’a şifâ olmak üzere şöyle duâ etmişdi:

«– Yâ Rab, Ebû Eyyûb Hazretlerine âfiyet ve şifa ihsan buyur.» Hazret-i Mihmandâr o arkadaşına şöyle mukabelede bulunmuşdu.

«– Arkadaşlarım, benim için böyle duâ etmeyiniz. Belki:

«– Yâ Rab, Ebû Eyyûb’un eceli gelmiş ve yakın ise Ebû Eyyûb’u mağfiret edip ona rahmet eyle ve eğer eceli yakın değilse âfiyet ve şifâ ihsan buyur, diye duâ ediniz,» buyurmuştur.

O esnada ordunun kumandanı Yezid de istifsâr-ı hâtır (hatırını sormak) için Ebû Eyyûb’un yanına geldi de:

«– Yâ Ebâ Eyyûb, bir arzun var mıdır? Ve vasıyyet etmek ister misin?» diye ağzını aradı. Ebû Eyyûb Hazretleri de Yezid’e şöyle cevab verdi:

«– Ammâ sizin dünyanızdan ben hiçbir şey istemiyorum. Ancak benim vasıyyetim ve arzum şudur ki, ben vefat ettiğim zaman benim na’şımı gücün yetdiği kadar düşman memleketinin içerilerine kadar sok ve beni harbeden mücâhidlerin -askerlerin- ayakları altına göm! Tâ ki mücâhidlerin atlarının altında benim kabrim dümdüz olarak belirsiz olsun. Sen beni oraya bırak ve dön. Zirâ Resûl-i Ekrem ve Nebiyy-i Zîşan Efendimiz Hazretlerinden işitdim ki:

«– Kostantıniyye’de kal’anın yanında bir racül-i sâlih defnolunacakdır,» buyurmuştu. İşte ben umarım ki o racül-i Sâlih olan kimse, ben olayım,» dedi ve mübârek rûh-ı azîzi mele-i a’lâya intikal etdi.

Hazret-i Mücâhid’in dediğini yaptılar ve onu sûrun yakın bir yerine defnettiler. O, bugüne kadar marûfdur ve tazîm edilen bir zât-ı âlî-kadirdir.

Ramazanoğlu Mahmud Sâmî, Ashâb-ı Kiram-1, s. 88-91