> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Dini Konular > Dini makale ve yazılar  > Ey canım baba
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Ey canım baba  (Okunma Sayısı 1263 defa)
29 Ocak 2012, 15:42:07
Ekvan
Varlıklar, alemler, dünyalar. (Evren).
Tecrübeli Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 19.233


« : 29 Ocak 2012, 15:42:07 »



Ey canım baba


Sizi bu kadar erken -ne kaybettiğinin farkına bile varamayacak kadar erken- kaybetmeseydim, daha fazla konuşturmaz mıydım hiç?

O kadar sevdiğinizi ve bildiğinizi bildiğim İstanbul'u, haylazlık yapan oğlunu derleyip toplamak için onu yatılı, İstanbul'a "postalayan" taşra tüccarı büyük babamı, Hayriye Lisesi'nin bana meçhul size agâh yıllarını, Kenan Rifai'nin üzerinizde ne etkisi olduğunu, babaannemin muhacirlik anılarını, şimdi kartpostallarından tanımaya kalkıştığım ve dününe akıl sır erdirsem de bu gününü anlayamadığım bu şehrin bahçeli tarihini daha fazla dinlemez miydim?

1923 doğumluydunuz. Cumhuriyet çocuğu. Acısını çektiğinizi şu an bile hatırladığım redd-i miras nesli. O haşmetli dalganın bir damlası olarak kendi denizinizden değil ama babanızın ummanından bir şeyler kurtarmaya kalkışırdınız. Bilseydim, siz, bir manifatura mağazasının derinliğinde, loş gölgeler, ölgün sarı ışıklar arasında müteverrim olmasına aldırmadığınız bir Hocaefendi'den, otuz yaş sonrası, Kur'an öğrenirken, ben de sizin eteğinize yapışmaz mıydım? Hiç olmazsa "Kırık Mana" katmanında o sese katılmaz mıydım? Hiç, hiç olmazsa şimdi hepsi de hazır giyim-pazar ekonomisinin tek elinde çoktan unutulmuş eski zaman kumaşlarının ismini ezber etmez miydim? Maroken, brokar, markizet, gabardin... Artık ne giyeni ne bileni kaldı bunların, ben bilenlerden olmaz mıydım?

"Babalar ve Oğullar" yazıları yazdığıma bakmayın siz benim. Ben "babasının kızı" olanlar safındayım. Annemin bütün müdahalelerine rağmen asıl mayamı sizden aldığımın farkındayım. Siz, Pazarkapı'da benim doğduğum o büyük evde, ömürlük sevgilinizin çığlıklarına bilmecburiye kulak tıkayarak Marangozhane'nizde "oyalanırken" haber almadınız mı "nihayet" bir kızınız olduğunu? Adımı evdeki kütüphanenizde koymadınız mı? Bir kader gibi. (Nereden aklınıza geldi Allah aşkına bu isim? Bir hikâyesi var mıdır sahi? Bir gün bana anlatır mısınız?)

Öyle olmasaydı ser-muharriri olduğunuz bir şehzade taşrası gazetesinin sayfaları arasında bunca yıl sonra sizi ararken, kendimi arar mıydım aslında? Roman müsveddelerinizi gözden geçirirken gülümsediğimi. Yitik şiirlerinize âh ettiğimi. Affedin beni ne olur, çıkardığınız Hedef gazetesinin tek nüshasını dijital teknolojilerin olmadığı bir cahiliye devrimde kaybettiğimi. Çok utandığımı. Fakat hepsinden önemlisi hayata hâlâ hasta bir çocuk. Ben. Elime tutuşturduğunuz kar fanusu içinden baktığımı. Bilin ne olur. Size siz dediğime de bakmayın. Âh, annem işte!

Ölümlü dünyada yarın yok bu gün varım. Şimdi, şu an, ben, sizin öldüğünüz yaştan 7 fazlasında duruyorum. Ne garip! Dünya-âlem dedikleri düzlükte sizden daha fazla yaşamak? Sizden daha fazla tecrübe sahibi olmak? Hayır, buna inanasım gelmiyor ama dünya yaşımın sizden fazla olduğu da muhakkak.

Bakın hem, bir gün demiştiniz ya bana, 14 yaş altı aklımda; bir çift gözün daima ama daima seni izlediğini unutma! Affedin bir kez daha. Unuttuğum zamanlar oldu benim de. Ama öğrettiğiniz bir şey var ki onu unutmadım işte: Hani ellerime tutuşturduğunuz nar dalı gününde. Bak bu nar, unutma! Hayat Bilgisi'nde ağaçları, yaprakları tanıma bahsi. Aynı günün bir başka ödevi daha vardı: "Evinizle okulunuz arası kaç adımdır, sayınız ve defterinize yazınız". Siz de bağışlayın beni ilkokul öğretmenim. Adımlarımın gücü yetmemişti bu büyük sayılara, o gün ev ve okul arasını, adım adım sayamadım; babamın yanıma kattığı emektarın, üzerine hayli küçük adım katılmış adımlarıyla saydım. Babam öyle söyledi diye defterime, bu gün gibi aklımda, "750 adımdır" diye yazdım. Diyeceğim o ki ey baba, şimdilerde evimle okulum arası (biliyorsunuz hâlâ okulluyum) 5 km. Şu an evdeyim. Bir oturuşta biteceğe benzeyen bu açık mektubun saflığı uğruna, kahvaltı masasında çayım soğuyor. Varsın soğusun. Az ötede fakültedeki odamın varlığından ne kadar eminsem o kadar eminim bir öte dünyanın varlığından. Ve bir gün buluşacağımızdan. Ne garip! O zaman ikimiz de 32 yaşında. Eksikleri gedikleri gidereceğimizden. O kadar eminim ben.

Ey canım baba! Sakın bana ağlama!



Nazan BEKİROĞLU/ZAMAN
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Ey canım baba
« Posted on: 24 Nisan 2024, 20:17:12 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Ey canım baba rüya tabiri,Ey canım baba mekke canlı, Ey canım baba kabe canlı yayın, Ey canım baba Üç boyutlu kuran oku Ey canım baba kuran ı kerim, Ey canım baba peygamber kıssaları,Ey canım baba ilitam ders soruları, Ey canım babaönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes