๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Dini makale ve yazılar => Konuyu başlatan: Eflaki üzerinde 11 Temmuz 2010, 18:39:17



Konu Başlığı: Ey Beklenen
Gönderen: Eflaki üzerinde 11 Temmuz 2010, 18:39:17
(http://umuthuzmeleri.files.wordpress.com/2009/02/oyyybhbjbjj.jpg?w=480&h=320)


Ey Beklenen

Ne kadar büyük ve ihtişamlısın! Kaderin, dünyanın da kaderi oldu hep. Eğer ölseydin -öldürebilselerdi seni- mezarın bir şehzade mezarı gibi küçük değil, kehkeşanları yutacak dehşetli bir karadelik olurdu. Senin köklerin bu kadar derin, dayandığın mânâ ise bu kadar zengindir.

Adalet, hak-hukuk, nizâm ve intizâm dimdik ayakta olmanla kaim; insanlığın huzuru ve saadeti, varlığınla dâimdir. Dün senin elini ayağını budayıp vücuduna kefen biçmeye kalkışanlar, acaba kendi kalemlerini kırdıklarının farkında mıydılar? Ya bünyeni içten çökertmeye çalışan kötü niyetlilere ne demeli? Onlar kendi bindikleri dalı kesen şuur yoksunlarıydı. Senin sarsılman ve sesinin kısılması, bak, nelere sebep oldu? Kaç asır geldi geçti, dost da düşman da yokluğunla inim inim. Bir zamanlar ağyarın gıpta ile baktığı o beldeler, şimdi ağyar elinde kan-revan. Ne onlar bulduklarından razı, ne de biz yitirdiklerimizden. Paramparça dünyamızda her gün türlü acılar yaşıyor ve her hakarete uğrayışımızda senin şanlı hatıranla avunuyoruz.

Kim bilir üst üste kaç hançer yemiştin de yıkılmamıştın. Besbelli, dostlarının vefasızlığı da vurmuştu seni. Bir gün ağır yaralı bir hâlde çekip gittin aramızdan, ardında bir sürü yetim millet bırakarak. Son Rehber (sallallahu aleyhi ve sellem)’den kendilerine haber uçurmanı bekleyen milyarlar da arkandan bakakaldı. Gidişin bizlere hicrân türküleri söyletedursun; varlığından habersiz yetişen nesiller de yaramıza tuz-biber ekti. Gür sesinden ve soluğundan yoksun bir çağın kucağına itilen bu talihsiz çocuklar, unutmalıydılar seni.. unutturulmalıydın (!). Ne adın anılmalı, ne destanın yazılmalıydı.. çeşitli perdeler altında nifak soluklayanlar, bir şeyi hesaba katmamışlardı. Çilekeş annelerimizin tevekkül edalı ninnileri ve doğar doğmaz kulaklarımızı dolduran ezan sesleri iz bıraktığın coğrafyadaki her ferdin genlerine işlemişti. Ruhunu kabzetmek çok zordu.

Ey beklenen!

Seni Hicaz’da nebatî hayata girmiş yarı ölü zannedenler, Anadolu’da yeniden kök saldığını ve yepyeni bir dirilişle ayağa kalktığını hemen anlayamayacaklar. Atını tımar edip sadağına ok yetiştiren fedakârlar da nasıl bir işe hâdimlik ettiklerini tam mânâsıyla bilemeyecek, art arda gelen fetihlerle şaşırıp kalacaklar! Aslında çok zaman önce bir katran ağacının başında, hasret dolu gözlerle yollarını gözledik. Derken, geleceğini müjdeleyen Zât’ın gözyaşlarını kürsüden gönüllerimize akıttık. Ve bir gün geri döneceğini biliyorduk! Sana ister ‘İslâm’ın Vahdet Rûhu’, ister ‘Muhammedî Rûh’, isterse ‘Millet Rûhu’ diyelim; biz hep birkaç asırdır seni bekledik.

Ve ey beklenen..

Şimdi hazır kendimizi bulmuşken, özümüzde parıldayıp duran hoşgörü ve sevgi meşalesiyle dünyayı aydınlatalım! Dört bir yanda tutuşturulan fitne ateşleri sönsün ve granitleşmiş sineler sâyende balmumuna dönsün. Allah’ın izniyle ne kışın ayazından, fırtınasından; ne de çöllerin yakıcılığından korkumuz var. Edâ etmeye hazırlandığın bu büyük vazifede, son devrin Ömerleri, Alileri ve Halitleriyle emrine âmâdeyiz.

Saffet Merdan