> Forum > ๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ > Semerkand Aylık Tasavvuf Dergileri > Kapaktakiler > Evrenin Sessizliği
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Evrenin Sessizliği  (Okunma Sayısı 705 defa)
15 Ekim 2011, 06:38:09
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« : 15 Ekim 2011, 06:38:09 »



Evrenin Sessizliği


Ekim 2006 - 94.sayı

Ahmet ALEMDAR kaleme aldı, KAPAKTAKİLER bölümünde yayınlandı.


Söz, anlaması için muhtaç olan kişiye söylenir. Söz söylemeden anlayan kişiye söz söylemeye ne lüzum var? Gökler, yerler anlayan kişiye hep sözdür. (Hz. Mevlâna)

Evren... Sonsuzluk deryası; yani ucu bucağı olmayan, yıldız ve gezegen çeşitliliği sayılamayan bir varlık alanı... Kendinizi uzay gemisinden dışarı çıkmış gezerken, daha doğrusu boşluk içerisinde adeta yüzerken, araca bağlı olduğunuz aparatın aniden koptuğunu bir düşünün! Nereye düşersiniz ki veya düşer misiniz? Bu halde iken hangi sesleri duyabilirsiniz veya sizin sesiniz duyulabilir mi?

Evrende boşluk zannettiğimiz alanlardaki her bir zerrenin, yıldızların, gezegenlerin ve bu gezegenlerde var olanların mutlaka bir ses kapasiteleri var ise de, bu deryada hâkim olan unsur ses midir? Dünyada gecenin sessizliğinin bile sesi var iken, evrenin sessizliği nasıl bir şeydir acaba? Boşluk gibi, hatta kara delikler gibi gördüğümüz muhteşem enginlik alanları, mutlak sessizliğin dinginliğiyle mi insanı kuşatıyor?

Kâinat, Hakk’ı temsil eden bizler için sonsuzluk deryası olduğu kadar aynı zamanda sessizlik deryasıdır. Yaratılmış olan her insan, her varlık, maddi ve manevi anlamda sükûnete kavuşabildiği ölçüde bu sessizlik deryasında hayretler içerisinde deveran edebilir. Demek ki konuştuğumuz ölçüde derunumuzdaki sessizliğin bizi kavrayan çekim alanından uzaklaşıyoruz. Bir başka ifadeyle insan, susabildiği kadar enfüsî ve âfâkî âlemleri idrak edebiliyor.

Hayır söylemek veya susmak


Kulağımız var, duymamız için; gözümüz var, görmemiz için... Bu organlarımıza rağmen her şeyi duymamak, her şeyi görmemek ve dolayısıyla duyduğumuz ve gördüğümüz her şeyi başkalarına söylememek...

Her istediğimizi herkese söylemeye devam edersek, istemediklerimizi de işitmeye katlanmalıyız. Bu bağlamdaki ilâhî uyarıya dikkat etmemiz gerekiyor:

“Hakkında kesin bilgi sahibi olmadığın şeyin peşine düşme. Çünkü kulak, göz ve kalp, bunların hepsi ondan sorumludur.” (İsrâ, 36)

Ebû Şureyh el-Huzaî, Hz. Peygamber s.a.v.’den rivayetle şöyle demiştir: “Allah’a ve Ahiret gününe iman eden kimse komşusuna iyilik etsin. Allah’a ve Ahiret gününe iman eden kimse misafirine ikram etsin. Allah’a ve Ahiret gününe iman eden kimse, ya hayır söylesin veya sussun.” (Tecrid-i Sarih Tercemesi, 12/131)

Konuştuklarımızın hayra vesile olması, kendimize ve çevremize bereket getirmesi, olgunluğun bir işareti değil midir? Olgunlaştıkça mı hayır olarak konuşmanın dışında susmayı tercih ederiz, yoksa konuştuklarımıza dikkat ettikçe mi olgunlaşırız? Cevabını şu hadisi şerifte bulmamız mümkün:

“Bir kulun kalbi doğrulmadıkça imanı doğrulmaz. Dili doğrulmadıkça da kalbi doğrulmaz.” (Ahmed b. Hanbel, Müsned, III/198)

Boş yere konuştuğumuz kadar zikir yapabilsek velî olmanın kapısını aralayabiliriz. Boş sözden uzak kalmak, mümin olmanın şiarındandır:

“Onlar yalan ve boş sözün yanında bulunmazlar; boş söze rastladıklarında vakar ile oradan geçip giderler.” (Furkan, 72)

“Boş söz işittikleri zaman ondan yüz çevirirler ve ‘Bizim işlerimiz bize, sizin işleriniz size. Size selâm olsun (haydi hoşça kalın), biz cahillerle sohbet etmeyi istemeyiz’ derler.” (Kasas, 55)

Montesquieu’nun dediği gibi, “İnsan ne kadar az düşünürse o kadar çok konuşur.” Evrende sustuğumuz kadar yerimiz var demektir; veya kimliğimiz ne söylediğimiz kadardır!

Vadi Çiçekli “ne adamlar var” şiirinde, konuşması açısından insanları dört gruba ayırır:

“adamdır konuşur dereden / bıktırır gider / kendi dinler kendisini;
adamdır konuşur saklıdan / sövdürür gider / rezil eder kendisini;
adamdır konuşur usuldan / sevdirir gider / vezir eder kendisini;
adamdır konuşur gönülden / sır olur gider / feda eder kendisini;
bu da adamdır.”

Bin kere düşünmek


Başımıza ne geldiyse dilimizden değil midir? Konuşmakla ve duyduklarımızı süzgeçten geçirmeden hemen başkalarına aktarmakla, ruhumuzu kalın bir toz tabakasıyla örtmüş oluyoruz:

“Bana benden olur, her ne olursa
Başım rahat olur, dilim durursa.”

Yunus Emre’ye göre, “Çok söz, hamal yüküdür.” Niçin? Söylediğimiz her söz her an karşımıza çıkabileceği için. Söylediklerimizle geleceğimizi sınırlandırmaktayız. “Konuştuğuma çok kere pişman oldum. Fakat sustuğuma asla!” diyen Publis Syrus, sözlerimizden dolayı kendi pişmanlıklarımızı hatırlarsak haklı değil mi? “Az konuşmaktan pek az, çok konuşmaktan sık sık pişman olunur.” (Konfüçyüs)

Her söz herkese söylenebilir mi? Peygamberimiz, “İnsanlara akılları (idrakleri) ölçüsünde konuşunuz.” buyurmuyor mu? Peygamber Efendimiz s.a.v.’in Hz. Ali r.a.’a söylediklerinin tamamını Ashab-ı Suffa duymuş muydu? Ashab-ı Suffa’ya söylediklerinin tamamını ise sahabenin bütünü duymuş muydu? İnsanın bulunduğu hakikat düzlemine, yani insanın kendi gerçekliğine göre duyacakları farklıdır. Çünkü herkes, kendisine söylenenleri, kendi kapasitesine ve eğitim sürecinin kalitesine göre algılamaktadır.

Bundan dolayı, Hidayet Aköz’ün dediği gibi, “Kulağa fısıldanacak sözü mikrofona söyleme. Mikrofona söylenecek sözü de kulağa fısıldama.” Niçin sustuğumuzu da, niçin konuştuğumuzu da bilmek zorundayız. Bu bilgi düzeyine ulaşabilmek için de, hem susmaya geçmeden hem de konuşmaya başlamadan önce biraz düşünüp bilinçli olarak bir karara varmalıyız. Ahlâk bilginlerine göre, insanın kalbi bir sandıktır; dudakları onun kilididir; dili anahtarıdır. İnsana gereken, bu kilidi iyi kullanmaktır. Kişinin sözü, akıl ve fikrinin tercümanı, ilminin, fazilet ve halinin açıklanması anlamına geldiğinden akıllı insan, her düşündüğünü söylemez ama her söylediğini düşünür.

Değil hakkımız olmayan şeyleri söylemek, hakkımız olduğu halde susabilmektir erdem. Susan insan, bilen insandır. Susmasını bilmeyene ve sırrını saklamayana sır verilir mi? Yusuf Has Hacib’in şu önemli tavsiyesini her zaman yerine getirmeliyiz: “Her sözü dinle, fakat hemen inanma. Gönül sırrını açma, onu sımsıkı sakla.”

Susmasını bilen insan, başlı başına bir sır abidesidir. Onun sırrıyla sırlanabilmek, susmasından feyizlenebilmek ile mümkün olsa gerek! Evrenin sessizliğine gark olmuş bu insanın, susarken konuştuklarını bu halimizle nasıl duyabileceğiz ki! Hazreti Yunus diyor ki:

“Ben bir acep ile geldim
Kimse halim bilmez benim
Ben söylerem ben dinlerem
Kimse dilim bilmez benim.”     

Hikmet sahibi ârif bir insanın söz dünyasında payına düşen sükûttur. “Bir insan, söyledikleri kadar söylemedikleri ile de insanlaşır.” (Albert Camus). Cahil insan fikrini beyan etme anlamında konuşurken, ârif insanın konuşması zikir, susması fikirdir. Eğer karşılaşabilirsek bu tür insanlarla konuşmayı paylaşacağımıza, niçin sükûtu paylaşmıyoruz? Sükûtu paylaşmak, söz söylenmeden anlayabilmek demektir. “Söz, anlaması için muhtaç olan kişiye söylenir. Söz söylemeden anlayan kişiye söz söylemeye ne lüzum var? Gökler, yerler anlayan kişiye hep sözdür.” (Hz. Mevlâna)

Duyabilmek için


İnsan, evrenin ta kendisidir. Evrende bulunan elementler, insanın biyolojik yapısında da vardır. “Allah, kişi ile kalbi arasına girer.” (Enfâl, 24) ayeti, insanı hayatın merkezine koyar. Bu durumda evrendeki sonsuz ve muhteşem sessizliği her zaman kendi ruhumuzda da hissedebilmeli ve yaşayabilmeliyiz. Kendi sessizliğini dinamitleyenler ortalıkta gezinmeye başlayınca, Zât’tan gelen sözleri evrenin sükûneti içerisinde mûsiki neşvesiyle terennüm etmesi gerekenler de mevcut durumu seyretmeye koyulacaklardır. Çünkü kargaların konuşması talep edilen değildir ve geçicidir. Bülbüllerin şakıması ise sürekli dinleneceğinden ve insana huzur vereceğinden kalıcıdır.

Hz. Mevlânâ, “Kargalar ötmeye başlayınca bülbüller susar.” demektedir. Karga kendi kimliğiyle ötse onu hemen anlarız ama papağanlaşarak bülbülün sesini taklit etmeye başlarsa, taklit olanı gerçek olandan nasıl ayırabileceğiz? Kimin karga, kimin bülbül olduğunu ancak kalbimizden esinlenecek basiretimizle ayırt edebiliriz. Burada bülbülün susması, hem kendisinin evrende asıl olmasından, hem de kendisine olan güvenindendir.

Bülbülün nağmelerini işitebilmemiz için öncelikle gül bahçelerinin oluşmasına ihtiyaç vardır. Gül olmadan bülbül sessizliğini bozar mı?

“Kendi dilinden anlayanlardan, kendi dilini konuşanlardan uzak düşen kimse, yüzlerce dil, yüzlerce nağme bilse yine dilsiz olur, susar.

Gül gidip, gül bahçesinin mevsimi geçince, artık bülbülün başından geçenleri işitmez olursun.” (Mesnevî, I/16)

Mevlâna Hazretleri’nin dediği gibi, körler çarşısında ayna satılabilir mi veya sağırlar çarşısında gazel okunabilir mi?

Söz’ün hitamı


“Sözün de bittiği bir yer vardır ve orada pür edep söz konusudur. ‘Bir dem gelir söyleyemez / Bir sözü şerh eyleyemez’ insan orada. Orada artık hikmet’in dili, sembol ve sükûttur. Bir haldir bu; eğer uzun sürerse makama dönüşür ve sâlik, bir zaman orada ikamet eder.” (Sadık Yalsızuçanlar)

Tekrar evrendeki sessizliğe dönersek, acaba bizler sözün bittiği yer olan yüce makamın bu sessizliğinin dinginliğinden ve iyileştirici yanından haberdar mıyız? E. Mutlu’nun dediği gibi, hayatı yaşanılmayan yanından yaşamak korkusu içindeyiz. Hepimizin yaptığı, bir yanılgıyı paylaşmak... Duru bir suda kendi yüzünü seyretmeye dalan biri gibiyiz. Gerçeğe değil hayale ve kelimeye düşkünüz. Kelimelerin aynasında beliren mânâyı başkasına gösterebilmek... Ne de olsa ‘nesne kendisine bak...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Evrenin Sessizliği
« Posted on: 16 Nisan 2024, 07:56:28 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Evrenin Sessizliği rüya tabiri,Evrenin Sessizliği mekke canlı, Evrenin Sessizliği kabe canlı yayın, Evrenin Sessizliği Üç boyutlu kuran oku Evrenin Sessizliği kuran ı kerim, Evrenin Sessizliği peygamber kıssaları,Evrenin Sessizliği ilitam ders soruları, Evrenin Sessizliğiönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes