> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Dini Konular > Dini makale ve yazılar  > Eşyayı anlamanın gerçek yolu
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Eşyayı anlamanın gerçek yolu  (Okunma Sayısı 869 defa)
19 Eylül 2010, 14:44:01
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 19 Eylül 2010, 14:44:01 »



Eşyayı Anlamanın Gerçek Yolu

Âlemlerin yaradılış hikmeti Rabbi (cc) bilmekse, O'nu bilmenin yolu âlemde tecelli eden isim ve sıfatları anlamaktan geçer. Sıfat ve isimler ise şiddetinin zuhurundan perdesiz ihata edilemeyeceğinden ancak tecelli ettikleri aynalardaki tecellileri ile bilinebilirler. Bu ayna ise eşyadır. O halde eşyayı anlamak Rabbi (cc) bilmeye giden yolda en iyi vasıtadır denilebilir. Eşyayı anlamak onu doğru kriterler içerisinde arız ve amîk olarak tahlile tâbi tutmakla mümkün olur. Herşeyde olduğu gibi eşyayı anlamada da iyi bir metod ve iyi bir hareket noktası seçilmelidir ki, hedefe gitmek mümkün olsun.
Kur'ân'ın hedefi insanları her hususta en doğruya çıkarmaktır. "Bu hedef Kâinat meşherindeki kelime, satır, parağraf ve kitaplarla meşher Sahibini tanıttırmak, iman ve ibadet yolunu açmak, ferdî ve içtimaî hayatı düzenlemek ve dünya saadetinin ahirette dahi devam ve temâdisini temin edecek bir yolu açmaktır. Bu itibarla o yüce hedefi tahakkuk ettirmek için her şeyden bahisler açar"

"ALLAH'ın hesabına kainata bakan adam her ne müşahede ederse ilimdir. Eğer gafletle sebebler hesabına bakarsa, ilim zannettiği şey de cehl olur."
Birgün Âlemlerin Efendisi Muhammed Mustafa (sav) "Ya Rabbi eşyanın hakikatını bana göster" diye dua etmiştir, Niçin eşyanın hakikatına muttali olmayı bu derece aşkla arzu etmiştir? Bu suale ancak "eşya bizi yaratan Rabb'in sıfat ve isimlerinin tecelli ettiği aynalardır, bu aynalara dikkatli nazarlarla baktığımızda orada tecellî eden Rabb'imizin isim ve sıfatlarını görebiliriz. İsim ve sıfatları tebârüz edenin bilinmesi mümkün olabilir" diye cevap vererek tatmin olabiliriz. Ve bu noktada şu kudsî hadîsde anlatılmak istenen ma'nâ vücuda gelecektir. "Bilinmez bir hazine idim, bilinmeyi murad ettim ve âlemleri yarattım. "
Âlemlerin yaradılış hikmeti Rabbi (cc) bilmekse, O'nu bilmenin yolu âlemde tecelli eden isim ve sıfatları anlamaktan geçer. Sıfat ve isimler ise şiddetinin zuhurundan perdesiz ihata edilemeyeceğinden ancak tecelli ettikleri aynalardaki tecellileri ile bilinebilirler. Bu ayna ise eşyadır. O halde eşyayı anlamak Rabbi (cc) bilmeye giden yolda en iyi vasıtadır denilebilir. Eşyayı anlamak onu doğru kriterler içerisinde arîz ve amîk olarak tahlile tâbi tutmakla mümkün olur. Her-şeyde olduğu gibi eşyayı anlamada da iyi bir metod ve iyi bir hareket noktası seçilmelidir ki, hedefe gitmek mümkün olsun.
Eşyayı anlamak için ilmin ne olduğunu bilmek gerekir. İlmi, ''eşya arasında tezahür eden hâdiselerin sebeb-sonuç ilişkilerini incelemektir" diye tarif ettiğimizde kısır bir tabirle karşılaşmış oluruz. Çünkü etrafımıza baktığımızda mikro âlemden makro âleme, oradan da normo âleme kadar cereyan eden maddî hâdiselerin dışında bir de eşya ötesi hâdiselerin varlığı karşımıza çıkar. Demek ki eşyanın tezahürleri sadece maddî âleme münhasır değildir. Madde ve madde ötesi hakikatların ilmini anlamak için eşyayı çok yönlü olarak incelemek gerekir. Bunun için bizlere uzatılan bilgilere başvurmak zorundayız. Uzatılan bu eller bize, yolu "maddeye dayalı metodlarla" göstereceği gibi, mânevi nazarlarla yol gösterenler de olacaktır. Acaba bunların hangisi insanı doğru neticeye götürebilir? Bu suale iyi bir cevap bulabilmek için insanın önünde iki yol vardır. Bu yolların biri Kur'ân'ın önümüze açtığı nurlu yol, diğeri de felsefenin açtığı karanlık yoldur. Biz burada Kur'ân'ın önümüze açtığı yolu aklî ve ilmî delillerle anlatmaya çalışacağız.
Kur'ân'ın hedefi insanları her hususta en doğruya çıkarmaktır, "Bu hedef Kâinat meşherindeki kelime, satır, parağraf ve kitaplarla meşher Sahibini tanıttırmak, iman ve ibadet yolunu açmak, ferdî ve içtimaî hayatı düzenlemek ve dünya saadetinin ahirette dahi devam ve temâdisini temin edecek bir yolu açmaktır. Bu itibarla o yüce hedefi tahakkuk ettirmek için her şeyden bahisler açar" (1). "Bu bahislerle eşya ve hâdiselerin hakiki yüzlerini görebilme ve anlayabilme bahtiyarlığını insanlığa tattırır" (2). Ve tevhidî çizgiye getirerek eşya üzerinde tasarrufa yetki verir.
"Tevhid, ilmî mantıkta tasarrufa mukabil ve tasarruf edilen ma'rifetten (cüz'i yönüyle bilmek) çok kıymettar delillerin neticesi olan ve ilim denilen tasdik olarak tarifini bulur. Öyle bir hüküm ve tasdikdir ki; insan herbir şeyle Rabb'ini bulabilir. (Eşya Rabb'in esma ve sıfatlarının tecellisidir hakikatınca) ve her şeyde Rabb'ine. Yaradan'ına giden bir yol görür ve hiç bir zaman, hiç bir şey huzuruna mâni olamaz" (3). Bu noktadan inanmış insanın eşyada tezahür eden bilgiyi imana, ilahî vahye dayandırması iktiza eder. Aklı imanın emrine vererek eşyanın hakiki mahiyetini öğrenmeye çalışmak insanı, tevhide takarrüb ettirir. Akıl hakikatte mücerret olarak hareket ettiğinde eşyanın hakikatini anlayamaz. Onun yapacağı şey imanın emrine girmek ve zahirî görünüşleri taksim ve tasnife (eşyada tezahür eden hâdiseleri ilmi dallara tasnif edip anlamak) çalışmaktır,
Bu sayede akıl ilimleri tasnif ederek zirveye çıkar, zirveye çıktığı nokta iman hakikatlerinin başlangıç noktasıdır. Aklın durduğu, çözüm getiremediği hâdiselere yol ve yön vermeye mahiyeti yetmediği dönemlerde ona düşen vahye dayanmak ve bu dayanışla eşyayı taksim ve tasnifle iştigal ederek büyük bir şerefe nail olmaktır.
Vahiyle nurlanan akıl, tevhide ulaşıp o nazarla eşyaya yöneldiğinde onu bir kardeş nazariyle değerlendirir, Bu zaviyeden hiçbir mahluktan korkmadığı gibi acz ve fakrını idrak ederek Rabb'ine sığındığında hiç bir mahlukata karşı da zelil ve sefil bir duruma düşmez. O noktadan eşyayı Rabb'in isimlerinin cilvelerinin aksettiği ayna nazarıyla değerlendirir. "İlim bu cilvelerin değişik şekilde tezahürleridir" der. Böyle inanan insan aciz bir kul olduğunu kabul ederek hiçbir şeyi kulluğuna gaye yapmaz, Herşeyin Rabbi (cc) eliyle tecelli ettiğini, O'nun kudreti dışında hiç bir zerrenin hareket etmediğine inandığından fâni dünyaya ait hiç bir şey de onu korkutamaz. Kur'ân şu düsturu onun önüne serdiğinden "Cenab-ı Hakk'ın masivasından hiçbir şeyi ona taabbüd edecek bir derecede kendinden büyük tutma, çünkü mahlukat mabudiyetten uzaklık noktasında denk olduğu gibi mahlukiyet nispetinde de birdirler" (4) hakikatı tecelli eder. .
Kur'ân'ın gayesi irşâd olduğundan o halkayı çok geniş tutmuştur. Hem kalb hem akıl yolunu kullanarak mânevi icâzıyla her şeyde bir ma'rifet penceresi açmıştır (5). Kur'ân'ın delilleri her insanın faydalanacağı gıdalar gibidir. Memedeki bebekten en kuvvetli adamın faydalanacağı su, her bünyeye yarayan süt gibidir (6).
Kur'ân ve onun en güzel tefsiri olan hadîsi şerifler direkt olarak insanı ve aklını muhatab kabul etmekte, bu kabul edişle ona mesuliyet yüklemekte, yüklediği mesuliyet ile bilgi ve ilimde kemâle yaklaşmasını daima teşvik etmekte, bu mesuliyetten, bilme mesuliyetinden kaçanın hiç bir değeri olamayacağını haber vermekte, akletmiyorlar mı, düşünmüyorlar mı tehditleriyle de onu tefekkür deryasının içine çekmektedir. Bunu yapmanın hiç bir zaman ve mekanla sınırlanamayacağında "ayakta, oturarak ve yatarak" hitabıyla bildirmektedir. Ulaşılması imkânsız bu namütenâhi fikri anlayışın mahsulü kendini kısa bir zamanda göstermiş, çizilen bu yol ve yöne gidenler bütün insanlığa rehber olacak bir seviyeye yükselmişlerdir.
"İnsanın yaradılışını ve gayelerini en güzel şekilde açıklayan Kur'ân-ı Kerim bunu anlatırken darb-ı mesel ile beyân eder. Çünkü Uluhiyet dairesine ait mücerred hakikatler mümkinat dairesinde ancak misâller ile temessül ettirilip açığa çıkartılabilir. İnsan da imkân dairesindeki misâllere bakarak kendisinin fevkinde bulunan vücub dairesinin şuunâtını, hallerini düşünür, eşyanın hakikatına gerçek ma'nâda vakıf olur" (7).
"İnsan tevhid ile eşyayı Vâhid-i Ehad'e dayandırmadığı takdirde, âlemde bulunan bütün fertlerin mazhar oldukları ilahî tecelliler adedince ilahları kabul etmek mecburiyetinde kalır. Evet insan gözünü güneşten yumduğu ve timsalleriyle irtibatını kestiği zaman timsallerine ma'kes olan şeylerin adedince hakiki güneşlerin vücudunu kabul etmeye mecbur olur" (8). Bu ise insanın kamil ma'nâda imandan çok çok uzak olduğunu gösterir.
"Evet kamil akla, diğer bir deyimle imana yükselmek yüksek duygu ve muhakemeden mahrum olan kısa bir zihin çalışmasıyla erişilecek şeylerden olmayıp, peşin olarak verilen hakikate parmağını bastıktan sonra o noktaya muvâzi (paralel) olarak genişleyen nâmütenâhi daireler içerisinde fikir oynatmakla kabil olur" (9). Bu hususta geçerli olan "fikrin dağılmaması ve insanın hakikate en doğru çıkabilmesidir. Bahusus insanın fikrinin dağılmaması ve istikametini muhafaza etmesi için afâki malumatla, yani hariçten, uzaklardan alınan malumatla icmâli olarak ilgilenmesi gerekir. Aksine afâki malumatlarla fazla uğraş insanı şüphe ve vesveseye sürükler. Böyle bir durumda yapılacak iş vicdani bir şuura mahal olan enfüsi ve dahili malumatla iştiğal etmektir. Bu insanı evham ve şüphelerden temizler. Bundan dolayıdır ki; merkezden muhite, dahilden harice bakmak gerekir" (10). "Aksini yapan insan ise fikrinin çokluk içinde boğulmasına sebeb olur. Bu zaviyeden şüphe onu havalandırıp enaniyetini kalınlaştırır. Buna bağlı olarak kalınlaşan gafleti onu küfrün kucağına düşmekten kurtaramaz" (11). İnsanın gaflete düşmemesi ve hakikati yakalaması için tarif edilen şu hakikatle eşyaya bakması gerekir. "Eşyanın yaradılışı hakkında hakikate çıkmak ancak tevhid nazarıyla eşyaya baktığımızda mümkündür. Şöyleki; ya bütün eşyanın yaratıcısı ALLAH (cc)'tır veya ALLAH (cc) hiç bir şeyin yaratıcısı değildir. Çünkü eşyanın arasında muntazam dayanışma ile halk ve yaratmak bölünmeyi kabul etmez bir bütündür. Eşya ya mücibe-i külliye olacaktır (Müspet ve umumi olan delil) veya sâlibe-i külliye (bir şeyin yokluğuna işaret eden delil) olacaktır. Başka ihtimal yo...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
« Son Düzenleme: 19 Eylül 2010, 14:46:15 Gönderen: Sumeyye »
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Eşyayı anlamanın gerçek yolu
« Posted on: 25 Nisan 2024, 17:58:10 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Eşyayı anlamanın gerçek yolu rüya tabiri,Eşyayı anlamanın gerçek yolu mekke canlı, Eşyayı anlamanın gerçek yolu kabe canlı yayın, Eşyayı anlamanın gerçek yolu Üç boyutlu kuran oku Eşyayı anlamanın gerçek yolu kuran ı kerim, Eşyayı anlamanın gerçek yolu peygamber kıssaları,Eşyayı anlamanın gerçek yolu ilitam ders soruları, Eşyayı anlamanın gerçek yolu önlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes