> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Dini Konular > Dini makale ve yazılar  >  Esrârı Hadisât
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Esrârı Hadisât  (Okunma Sayısı 593 defa)
20 Temmuz 2010, 14:02:20
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 20 Temmuz 2010, 14:02:20 »




 Esrâr-ı Hadisât



Hak Teâlâ, bir gergef gibi hadiseleri hikmetlerle örgülemiştir Kâinatta cereyan eden hiçbir hadise yoktur ki, kendi kendine, tesadüflerin ağında meydana gelsin Her ne olur ise, bizce bilinebileni ile, bilenemiyeni ile pekçok hikmetle olur Bazan olup bitenlerin taşıdığı manalar çok açık, bazan da erbabının bilebileceği şekilde kapalı olur Bazıları da tamamen bize kapalı kalır

Kainatı bir kitap, olup biten hadiseleri de bu kitabın içindeki temessüller olarak mütalaa eden, yani hadiseleri de o kitabın bir parçası olarak görebilenler her şeyden ders çıkarmasını bilir İbrahim Hakkı Hazretleri, Cenâb-ı Hakk’ı anlattığı yerde O’nun icraatlarının hepsinde bir hikmet bulunduğunu, boş ve manasız hiçbir işinin olmadığını ifade sadedinde “Abes fiil işlemez Allah” der Olup bitenlere bu nazarla bakanlar, asla isyana ve şikayete girmez Dâim, şükranla dolar boşalır Gördüğü, anlayabildiği hikmetler karşısında hayret ve hayranlıkla “Sübhânellah” der, anlayamadığı zaman da “tevekkeltü alallâh” diyerek Hakk’ın takdirine teslimiyetini ifade eder Kur’an, Hz Musa’nın HzHızır ile olan seyahatini anlatırken, bize her işin bir perde arkasının olduğunu, her olup bitenle binbir türlü hikmetlerin icra edildiğini ders verir Bizim hayatımızın içinde de bu kabil şeyler sürekli cereyan eder

Meselâ, bir dostum bir vakit başından geçen manidar bir hadiseyi aktarmıştı: Bir gün bir arkadaşımla caddenin kenarından, kaldırımdan yürüyoruz Biraz da yokuş aşağı olan yolun yukarısından bir araba sesi geliyor ama gelişinden sürücünün dengesiz bir şoför olduğunu sezdimÇok süratli geliyordu Her nasıl oldu ise, hızla geldi kaldırıma çıktı ve bizi altına aldı Yaklaşık altmış metre sürüklemiş Ben birşey hatırlamıyorum Günlerce komada kalmışım Kafamda onlarca dikiş, yüzüm perişan olmuş Ailem günlerce gözyaşı dökmüşler Artık ölümümü beklerken Allah inayet etmiş ve hamdolsun şifa buldum Bana henüz 19-20 yaşlarında bir genç vurmuş Kaza anında aşırı alkollü imiş Pek yakında da askere gidecekmiş Babası biraz tanınmış bir insan olduğu için, ben hastanede iken sık sık gelmiş “ne olur davacı olmayın” diye aileme yalvarmış Ben olanları duyunca, onu Allah’a havale ettim Ne yapayım, artık bana olan olmuş Aradan birkaç ay geçti ve Allah’ın inayeti ile ben iyileştim Kısa bir süre sonra da yedek subay olarak askere gittim Ayağa kalktığım ve asreke gittiğim için ailem bayram ediyorduKader bu ya, bana vuran genç de benim askerlik yaptığım birliğe askere gelmiş Ben onu çok görmedim Daha sonra öğrendim Teröristlerle bir çatışma olmuş ve sağ ayağından vurulmuş Belki de bundan sonra hiçbir zaman o sağ ayağını eskisi gibi kullanamayacak

Bir başka dostum da başından geçen bir başka hadiseyi şöyle aktarıyor: İzmir Karşıyaka tarafında yaşıyordum Bir gün tekerlekli sandalyede birisini gördüm Mahallenin serserileri ona laf atıyor, eğleniyorlardı Biraz daha yaklaştım Tekerlekli sandalyede oturan kimsenin iki ayağının kesik ve gözlerinin kör olduğunu farkettim Eli yüzü pislik içinde idi İçim sızladı Gençlere “ayıp değil mi yaptığınız, yaşlı ve muhtaç birine ne diye böyle eziyet ediyorsunuz” diye haykırdım Adamcağızın yanına gittim, elini yüzünü sildim “Bir yere gideceksen götüreyim” dedim “Filan çay bahçesine gitmek istiyorum” dedi “Zaten yolumun üzeri, ben sizi bırakayım” dedim Adamcağızı arabama bindirdim Çay bahçesine götürdüm Bir simit aldım, bir de çay söyledim Adam, “çok teşekkür ederim, kâfi, sağolun” dedi Oradan ayrıldıktan yaklaşık 10-15 dakika sonra büyük bir hadise oldu Ben normal şekilde arabamla seyrederken, birden sağ taraftan bir yük kamyonu önüme fırladı Ani bir refleksle sağa kırdım, yüksek kaldırıma çıktım, kamyonu sıyırdım ve tekrar yola indim Yola indiğimde ilk aklıma gelen birkaç dakika önce karşılaştığım o muhtaç adam oldu Az önce nerde ise mutlak bir ölümden dönmüştüm Fakat inayet-i ilâhîye ile atlatmıştım Ondan sonra şunu düşündüm, “nasıl oldu da bu yüksek kaldırıma çıkabildim ben Herhalde ne teker kalmıştır ne tampon, arabanın altı mahvolmuştur” Arabayı sağa çektim ve indim Bir de ne göreyim, arabamda en ufak bir darbe izi dahi yoktu

Mehmet Kırkıncı Hocaefendi’nin bizzat yaşadığı bir hadise anlatılır Bir gün kendileri medresesinde kitap okurken derdest edilip hapse atılırMedrese-i Yusufiye kabul ettiği hapishanede mahkumlara iman hakikatlerini anlatıp, ders yaparken şu satırlar mahkumlardan birinin dikkatini çeker:

"Hakim seni hırsızlıkla suçlar, hapse atar Halbuki sen hırsız değilsin Fakat kimse bilmez ki gizli bir katlin var İşte İlahi kader seni o gizli katlin için mahkum eder, adalet eder Hakim ise yapmadığın suçtan dolayı hapse atar, zulmeder Bu şekilde kader adil, kul zalim olur"

Bu orjinal nükteyi dinleyen o mahkum başına gelenleri, hapishaneye niçin düştüğünü şöyle anlatır:

"Gençliğimde bir ara komşumla kavga etmiş, kanlı bıçaklı olmuştum Daha sonra ben askere gittim Bir tatil gününde askeri birliğimden kaçıp gizlice köyüme geldim ve kavgalı olduğumuz komşumu öldürüp kaçtım Kimse farkına varmadan da, yine bölüğüme iltihak ettim Kimse bu cinayeti benim işlediğimi aklına getirmedi; çünkü askerdeydim

Aradan yıllar geçti Erzurum-Pasinler arasındaki bir yolculukta asker ve polis beni çevirdi Soyulurken öldürülen bir adamın katili olduğum suçuyla beni derdest ettiler

Ne kadar anlattıysam da izah edemedim Çünkü benim hemen önümden giden katil kaçmış ve adamın eşkâli de bana benziyormuş O adam kayboldu, ben mahkeme sonunda işte böyle 24 yıla mahküm oldum

Böylece işlemediğim suçtan hüküm giydim Ama kader yıllar önce işlediğim suçtan dolayı beni mahkum etti anlaşılan Siz bu satırları okuyunca anlamış oldum durumu" Evet, kader bir kulun intikamını bir başka kul ile alır Bilmeyen cahil, onu kul kendi yaptı sanır

Evet, her yaşanan hadise bir çok sır ve hikmetle vucûda gelir Yani bizler sırların ağında bir hayat yaşarız Hz Hakîm, bu esrâra dilediklerini vakıf kılar, dilediklerini ise vakıf kılmaz Her sırrı, her hikmeti bilmek bizim için mümkün olmadığı gibi murad da edilmeyebilirAncak, ehl-i idrâk ve ehl-i irfânın esrarı bilmeleri hep onların marifetlerini, Rabbilerine teslimiyetlerini ve Hakk’a niyazlarını artırırLüzûmu miktarınca ve hayra vesile olacak kısmıyla Mevlâm bizleri yaşadığımız hadisatın esrarına vakıf eylesin



Ali Ünsal
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Esrârı Hadisât
« Posted on: 26 Nisan 2024, 02:07:20 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Esrârı Hadisât rüya tabiri, Esrârı Hadisât mekke canlı, Esrârı Hadisât kabe canlı yayın, Esrârı Hadisât Üç boyutlu kuran oku Esrârı Hadisât kuran ı kerim, Esrârı Hadisât peygamber kıssaları, Esrârı Hadisât ilitam ders soruları, Esrârı Hadisâtönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes