> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Dini Konular > Dini makale ve yazılar  > En güzel haslet kulluk
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: En güzel haslet kulluk  (Okunma Sayısı 802 defa)
30 Ağustos 2010, 21:01:50
Hadice
Tecrübeli Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 5.945


« : 30 Ağustos 2010, 21:01:50 »



EN GÜZEL HASLET: KULLUK

Cenâb-ı Hak, bizlere meccânen sonsuz nimetler bahşetmiş; «Sayamazsınız!» buyurmuştur. Mukabilinde bizden tek arzusu, güzel bir kul olmamız, onun sonsuz nimetlerine nankörlük etmememiz. Üstelik O’nun bu arzusu da, hakikatte kendi ihtiyacı için değil yine bizlere olan merhametinden dolayı bizim ihtiyaç ve istifademiz, neticede Âdem -aleyhisselâm-’ın yaratıldığı cennet nimetlerine nâil olabilmemiz içindir.

Bu çerçevede;

Kulluk; hamd, şükür ve zikir ile nefeslerimizin yıkanması ve her ahvâlde Allah rızâsının aranmasıdır.

Kulluk, hayatın med-cezirleri içinde Hâlık’a teslimiyettir.

Kulluk, gönül âlemimizin nûranîleşmesi, irfanı elde edebilme neticesinde nimetleri idraktir.

Kulluk, dünya ve ukbâ hayatımızın saadet, huzur ve sürûrudur…

Kulluk, Hakk’a mîrac etmeye en büyük fırsat ve insanoğluna verilen en büyük saltanattır. İnsanın, kulluktan daha büyük bir saltanatı hiçbir zaman olmamıştır. Bu bakımdan Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, «Kul Peygamber» olarak enbiyâ sultanı olmuştur.

Hazret-i Mevlânâ, kulluk hususunda ayrı bir şevk ve heyecan ile Cenâb-ı Hakk’a şöyle iltica eder:

“Ben kul oldum, kul oldum, kul oldum...”

“Ben âciz kul, kulluğumu îfâ edemediğimden utandım. Ve ben başımı önüme eğdim...”

“Her köle âzad edilince sevinir. İlâhî! Ben ise, Sana kul-köle olduğum için sevindim...”

Bu coşkunun sırrı ise şu âyet-i kerîmedir:



وَمَا خَلَقْتُ الْجِنَّ وَ الْاِنْسَ اِلَّا لِيَعْبُدُونَ
“Ben insanları ve cinleri ancak Bana kulluk etsinler, diye yarattım!” (Zâriyât, 56)

Dolayısıyla kulluk, peygamberlerin en birinci hasleti, en temel vazifeleri olmuştur.

Kulluk bu kadar mühim olduğundan dolayı, toplu ibadetlerde ihtiyaç olan kulluk mekânları, mescidler ve camileri Cenâb-ı Hak, bizzat kendine izafe etmiştir. Beytullah / Allâh’ın evi, mesâcidullah / Allâh’ın mescidleri gibi ifadeler bunun en güzel örneğidir. Ancak kullarına hem bir şeref olması hem de bir îman tezahürü olması bakımından Rabbimiz ibadethanelerin îmarını mü’minlere lütfetmiştir. Çünkü;

HER MESCİD BİR CENNET KÖŞKÜ

Hadîs-i şerifte buyurulur:

“Kim bir mescid inşa ederse Cenâb-ı Hak ona cennette bir köşk ihsan eder.” (Müslim, Mesâcid 25)

Âyet-i kerîmede buyurulur:

“Allâh’ın mescidlerini ancak Allâh’a ve âhiret gününe îman eden, namazını dosdoğru kılan, zekâtını veren ve sadece Allah’tan korkan kimseler îmar eder. Umulur ki bunlar hidayete erenlerdendir.” (Tevbe, 18)

Cenâb-ı Hakk’ın, mescidlere bu derece ehemmiyet vermesi dolayısıyla Müslüman toplumunda onların yeri çok mühimdir. Nitekim Kuba Mescidi ve Ravza-i Mutahhara yapılırken bizzat -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz de taş taşımıştır. O şevkle ki;

Mescid-i Nebevî yapılırken kendisine:

“Yâ Rasûlâllah! Siz taşımayın, biz kâfîyiz, biz taşırız.” diyen bir sahâbîye şöyle buyurmuştur:

“Sen ey kişi! Taş taşımaya devam et. Zira Allâh’a sen Ben’den daha çok muhtaç değilsin.” Yani Âlemlere Rahmet olarak gönderilen Efendimiz; “Ben Allâh’a senden daha çok muhtacım.” buyurdu. (İbn Hişâm, I, 496)

Mescid inşası, insanlıkla başlar ve peygamberlerin en şerefli vazifelerinden biridir. Cenâb-ı Hak, ilk mescidi Âdem -aleyhisselâm-’a inşa ettirmiştir ki, o da Kâbe’dir. Asırlar sonra İbrahim -aleyhisselâm-, Kâbe’yi, oğlu İsmail -aleyhisselâm- ile birlikte tekrar inşa etmiştir. Hükümdar bir peygamber olan Süleyman -aleyhisselâm- da meşhur Beyt-i Makdis’i îmar etmiştir. Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- ise; «metâf-ı kudsiyân, bûsegâh-ı enbiyâ», yani meleklerin etrafında pervane olduğu ve peygamberlerin (eşiğini) öptüğü mübarek bir makam olan Ravza-i Mutahhara’yı bina etmiştir.

Dolayısıyla mescid inşa etmek, peygamberlerin sünneti. Buradan kullara gelen mesaj, Allâh’ın mescidlerini inşa ve ihya.

Bu gerçeği en güzel şekilde kavrayan dedelerimizden bugün bize ne büyük miraslar kaldı;

ÇİL ÇİL KUBBELER VE KALEM MİNARELER

Ecdadımızın, fethedip gittikleri yerlerde ilk önce kurdukları yerler mescidlerdir. O bahtiyar insanları ve yaptıkları bu büyük hizmeti, Necip Fazıl «ardında çil çil kubbeler serpen ordu» ifadesiyle anlatır. Bir diğer şair de kalem gibi minarelere dikkat çekerek şöyle der:

Kubbemizde biz minâre adında,
Allah Allah diyen kalem dikmişiz!
Muhammed yazıp da gül kanadında,
Sıfât-ı Elif’e alem dikmişiz!.. [Seyrî]

Osmanlı’nın hükümran olduğu bütün topraklarda bu ifadelerin canlı numûneleri yüzyıllardır devam etmektedir. O çil çil kubbelerde ve kalem gibi minarelerde asırlardır okunan ezan sesleri, hiç şüphesiz ki onları inşa ve ihya eden ecdadın îman ve vecdlerine ebediyyen şahâdet edecektir.

Hiç şüphesiz ki ecdadın muhteşem ihlâsı ve rûhânî duyguları, geometriye de ihtişamla aksetmiştir. Nitekim Sultanahmet, Süleymaniye ve Selimiye, âdeta yalvaran bir el misali semaya açılmış minareleriyle dua hâlindeki insan siluetleri gibidir.

Herkes hissetmiştir; Süleymaniye’de kılınan bir namazın ayrı bir tesiri vardır. Zira o muhteşem mabed yapılırken her taşı abdestle konulmuştur. Kanunî Sultan Süleyman, herkesten helâllik istemiştir. Hayvan haklarına bile azamî dikkat gösterilmiştir. Onlar yorgun ve aç vaziyette asla çalıştırılmamıştır. Hâsılı helâl para ile ve hak-hukuka dikkat edilerek yapılan mabedin feyzi de bambaşka olmuştur.

Çünkü takvâ temeli üzerine kurulan mescidlere Cenâb-ı Hak, müstesna bir bereket ve ömür bahşetmektedir. İslâm’ın ilk mescidi olan ve bizzat Hazret-i Peygamber’in mübarek elleriyle temeli atılan Kuba Mescidi hakkında âyet-i kerîmede buyurulur:

“…(Medîne’ye hicretin) ilk gününden takvâ üzerine kurulan Mescid...” (Tevbe, 108)

Gerçekten de ihlâsla yapılan mescidler ve içlerinde kılınan namazlar, bilhassa sâlih kulların namazları, o mekânları apayrı bir rûhâniyet merkezi hâline getirir. Ecdadımızın bu kıvamda tesis ettiği tarihî camilerimizi, bugün kafile kafile turistler niçin ziyaret ediyorlar? Sadece mimarî yapıyı görmek için mi? Hayır. Onlar mimarî haşmetin yanında o mabedlerin mânevî havasından ferahlık almak bakımından da ziyarete koşuyorlar. Yani yaşadıkları boğucu, maddeye râm olmuş hayatlarının kendilerine verdiği sıkletleri oralarda atmaya çalışıyorlar. Mabedlerimizin rûhânî havasında ruhlarını dinlendiriyorlar.

Mabed denince işte böylesine ulvî bir kıvamda nice âbide eserlere tuğra çeken ecdadımız, bu yolda en küçük bir hizmetin bile ne büyük ecirler barındırdığını fark etmiş ve ona göre gayret göstermişlerdir. Onlar bilirlerdi ki, mescid inşasında bir tek taş bile taşımak;

BÜYÜK MÜKÂFAT SEBEBİ…

I. Ahmed Han, Sultanahmet Camii’nin temelini attırırken, ilk harcı, talebesi olduğu Aziz Mahmud Hüdâyî Hazretleri’nden teberrük olarak istirham etmiştir. Kendisi de fırsat buldukça tebdîl-i kıyafet ederek caminin inşasında çalışmıştır.

Bu peygamber âşığı padişahın vefatı, çok genç yaşta, 28 yaşındadır. Vefatından bir müddet sonra kızı, onu rüyasında görür. I. Ahmed Hazretleri çok güzel bir mevkidedir. Kızı sorar:

“–Babacığım! Allah sana benim bildiğim güzel meziyetlerinden dolayı mı bu büyük mükâfatı verdi?”

I. Ahmed Han der ki:

“–Hayır kızım. Kastettiğin meziyetlerden değil. Şundan ki; ben fırsat buldukça yaptırdığım caminin inşaatına çoğu kere tebdîl-i kıyafetle gelirdim. Orada hizmet eder, taş taşırdım. Allah bana bu sebeple bu büyük mükâfatı verdi.”

Bir tasavvur edelim;

I. Ahmed Han için, o camiyi yaptırmak, taş taşımaktan daha kolaydır. O zaman topraklar 24 milyon kilometre kareydi. I. Ahmed Han da, bütün kralların önünde eğildiği bir padişahtı. O zamanlar Osmanlı ordusu bir mağlûbiyet görmemişti. Buna rağmen o büyük sultan, mağrur bir sıfatta değil, bir derviş mahviyeti içinde hizmet şuuru ile yaşamış, mühim veya basit demeden her şeyde Allah rızâsını aramıştı. Nitekim kızına; «Camiyi yaptırmaktan ziyade, burada taş taşımamdan dolayı Cenâb-ı Hak bana bu büyük mükâfatı verdi.» ifadesi, onun ilâhî rızâ için amel-i sâlihleri nasıl bir heyecan ve vecd içinde îfâ ettiğini ve bu yolda bedenî ve malî imkânlarını nasıl sarf ettiğini göstermektedir.

Yani padişah, kolay verebileceği imkânın yanında zor verebileceği imkânı (bedenle hizmet ve az zamanını) da Allah yolunda seferber etmiştir. Kimine göre dar olan az imkânların verilebilmesi zordur. Ancak bu zorluğu yenerek Allah yolunda seferber olanların âkıbeti sonsuz kolaylıktır. Bu sırrı idrak içinde kâmil hâle gelen ashâb-ı kirâmın hayatları nice âbide misallerle doludur.

Nitekim Yermuk Harbi’nde son nefeslerini şehîden vermek üzere olan üç sahâbî, kendilerine ikram edilen suyu birbirlerine gönderdi. Böylece üçü de o suyu içemeden şehid oldu. Sonunda bir bardak su ortada kaldı. Hakikatte onlar, sonsuz vuslat şerbetini içmişti. Yani onların can boğazda iken, o dar anlarında dahî suyu birbirlerine infak etmeleri, kendileri için ebedî kevsere dönüşmüştü. Çünkü o anda o bir bardak infak, belki de yüzlerce kese altın infakından daha değerliydi. Bu gerçeği şu hadîs-i şerif ne güzel açıklamaktadır:

Bir gün Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:

“–Bir dirhem, yüz bin dirhemi geçmiştir.” buyurmuşlardı.

Ashâb-ı kiram:

“–Bu nasıl olur, ey Allâh’ın Rasûlü?” diye sorduklarında, Efendimiz şu cevabı verdi:

“–Bir adamın iki dirhemi vardı. Bunlardan en iyisini tasadduk etti. (Yani malının yarısını tasadduk etmiş oldu.) Diğeri (ise hayli zengin biriydi) o da malının yanına varıp, malından yüz bin dirhem çıkardı ve onu tasadduk etti.” (Nesâî, Zekât, 49)

Bu itibarla infak bahsinde hiç kimse imkân darlığından dem vurmamalıdır. İmkânı geniş olanlar da, bu imkânlarıyla beraber dar imkânlarını, yani zamanlarını...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: En güzel haslet kulluk
« Posted on: 28 Mart 2024, 17:48:28 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: En güzel haslet kulluk rüya tabiri,En güzel haslet kulluk mekke canlı, En güzel haslet kulluk kabe canlı yayın, En güzel haslet kulluk Üç boyutlu kuran oku En güzel haslet kulluk kuran ı kerim, En güzel haslet kulluk peygamber kıssaları,En güzel haslet kulluk ilitam ders soruları, En güzel haslet kullukönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes