๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Dini makale ve yazılar => Konuyu başlatan: Sefil üzerinde 24 Eylül 2010, 18:25:27



Konu Başlığı: En büyük vazife ihmal edilmemeli
Gönderen: Sefil üzerinde 24 Eylül 2010, 18:25:27
En büyük vazife ihmal edilmemeli     

İslâm tarihinde, tebliğ vazifesinin mü'minlik şiarı olduğuna delâlet eden çok hâdise vardır. Onlardan biriyle bu faslı açmak istiyorum.

Bu hâdise Hz. Ebu Bekir (radiyallahu anh) ile ilgilidir. Hz. Ebû Bekir (ra) bir gün kendini dinleyenlere şöyle seslenir: "Ey îman edenler! Siz kendinize bakın, siz doğru yolda iseniz, herhangi bir sapkın kimse size zarar veremez..." (Mâide, 5/105) âyetini okuyor ama yanlış te'vil ediyorsunuz. Zira ben ALLAH Resûlü'nün şöyle dediğini işittim: "Bir topluluk ki, günah işler ve aralarında onları bu günahtan men etmeye muktedir kimseler vardır; vardır da bu görevi yapmazlarsa, onların üzerine ALLAH katından bir belâ gelmesi kaçınılmazdır."

Evet, yukarıdaki âyet, "başkalarına karışmayın, siz sadece kendinize bakın" demek değildir. Aksine âyetten anlaşılması gereken mânâ, başkalarının dalâlet ve sapıklıklarını görüşüp konuşurken insanın kendisini unutmamasıdır. Yani, aslında burada ferdî muhasebeye teşvik vardır. İşte Hz. Ebû Bekir (ra) bu mânâyı en iyi kavrayanlardan biri olarak, ALLAH Resûlü'nden naklettiği hadîsi bu anlayışa delil olarak irad etmiştir.

Bu konu ile alâkalı Peygamber Efendimiz'in daha birçok hadîsi vardır. Konuya işaret açısından bazılarını kaydetmek istiyorum: ALLAH Resûlü, Tirmizi'nin rivayet ettiği bir hadîslerinde şöyle buyururlar: "Ya emr-i bi'l-maruf nehy-i an'il münker yaparsınız; ya da ALLAH size azap gönderir, (gönderir de) duâ edersiniz; artık duânız kabul edilmez."

Yine Tirmizi'nin rivayet ettiği bir başka hadîste, yukarıdaki sözler aynen tekrar edilir ve şu ilavede bulunulur: "... ALLAH başınıza şerirlerinizi musallat eder. Sonra hayırlılarınız duâ eder de duâları kabul olmaz."

Şerirler; ayak takımı, işten, idareden anlamaz, din-diyanet bilmez, kitap-peygamber tanımaz ve ne kadar mukaddes bilinen şey varsa, onlarla alay eder saygısız bir güruhtur. ALLAH (cc) onları hangi millet ve devletin başına musallat etmişse, artık o millet veya devlet iflah olmamıştır. Cenâb-ı Hakk, imhal eder, mühlet verir; fakat asla ihmal etmez. "Emr-i bi'l-maruf, nehy-i ani'l-münker" yapmama günahının cezasını da, bir müddet geriye atar; ama ceza vakti gelince o insanları kıskıvrak yakalar ve sarsar. İşte o cezalardan bir çeşidi de, milletin başına şerirlerin geçmesi ve kaba kuvvetin onları idare etmesidir ki, bu, Müslümanlar için hak edilmiş bir ceza olur. Bu arada hayırlılar camileri doldursa, duâ duâ yalvarsa, sabahlara kadar gözyaşlarıyla seccadelerini yıkasalar da yine bu ceza müddeti dolmadıkça onlar bellerini doğrultamazlar. Bu, İlâhî bir kanundur ve hiçbir zaman değişikliğe uğramayacaktır.

Siz bu ifadeleri, realite planında hayatın bütün üniteleri üzerine serdiğinizde, manzaranın kadimden beri hep aynı olduğunu göreceksiniz. Günümüzdeki durum da, bu tarih-i tekerrürler devr-i dâiminden sadece bir-iki karedir. Camilerdeki duâlar, yanıp yakılmalar, ağlamalar ve feryat etmeler.. ulu divanda kabul görmüyorsa, bu durum bir günahın keffâretinden başka ne ile izah edilebilir ki! Bu günah, üzerinde ısrarla durduğumuz bir kudsî vazifenin ihmal edilişi veya istenen ölçüde yerine getirilemeyişidir.

ZAMAN

[/color]