Konu Başlığı: Eli kurusun Kurudu da Gönderen: Sümeyye üzerinde 12 Temmuz 2010, 10:59:47 "Eli kurusun! Kurudu da..." Ebu Leheb, “alev babası” anl----- geliyor Bilindiği gibi Hz Peygamber'in öz değil üvey amcası olur Kardeşi Ebu Talib'in vefatından sonra “beyaz bir sayfa” açmak istiyor ve yeğenini çağırıyor Kavmiyetçilik damarları kabarmış olacak “Bak bak, yeğenini himaye etmedi, edemedi!” dedirtmemek için yapıyor bunu, adam olduğundan değil Amcasının davetine icabet eden Hz Peygamber'e, yekten sorduğu soru şu: “-Ben Müslüman olursam bana ne var?” Hz Peygamberin dudaklarından tek cümlelik net bir cevap çıkıyor: “-Herkese ne varsa, sana da o var?” Vahyin “Elleri kurusun, kurudu da…” diye beddua ettiği Ebu Leheb'in buna karşılık söylediği söz, aslında sadece dünün Tevhid ve Şirk mücadelesinin arka planını değil, günümüz Türkiye'sindeki mücadelenin de arka planını ele veriyor: “-Beni herkesle bir tutan din olmaz olsun!” Malum azınlığın bu ülkede peydahlanma süreci, yaklaşık iki asırlık bir hikâye Mütegallibe sınıflar, kaleyi içten ele geçirmek için peydahlanırlar Bu her yerde böyledir Genellikle zapt edilmesi zor, sağlam kaleler için uygulanan kadim bir desisedir bu Bir tür Truva atı yöntemi yani Düşman, kaleyi çarpışarak bileğinin ve yüreğinin gücüyle elde edemeyeceğini anladığında bu yola başvurur Osmanlı İslam kalesini bileğinin gücüyle yıkamayanlar, kaleyi içten yıkmak için bir Truva atı sınıfı peydahlamaya koyuldular Bu ülkedeki Batılılaşma projesi, Truva atı projesidir Batılılaşma hikayesi, bâtıllaşma hikayesidir Bu proje, “milleti iddialarından arındırma” üzerine kuruludur Bu toprakları ancak bu yolla iddialarından arındırabileceklerini biliyorlardı Ve tabi ki iddialarından arındırmadan bu ülkeyi “kuyruk” edemeyeceklerini de… Bundan ta iki yüzyıl mukaddem Osmanlı'nın en cins kafa çocuklarını Paris'e devşirilmek üzere gönderdiler Osmanlı devşirme sistemi tersine döndürülmüştü Tanzimat ve Islahat süreciyle yabancıların eğitim kurumu açmalarının önü açılınca, devşirme süreci dışarıda değil içeride sürdürüldü Söz konusu yabancı misyon okullarında idrakini iğfal ettikleri zümreler peydahladılar Bunları damızlık olarak kullanıp, Osmanlı Askeri mekteplerini ele geçirdiler Askeri devşirince zaten iş kendiliğinden kolaylaşmış oldu Fakat bütün bu süreçlerde Müslüman halk hep boğaza takılan kılçık oldu Onu devşiremediler Müslüman halk iddialarına sahip çıktı “iddiam duam, duam iddiam” dedi Bunu dediği her seferinde darbe yedi, dipçik yedi, muhtıra yedi, sopa yedi, zılgıt yedi Ama ağır aksak bugüne kadar iddialarını taşıdı Bir avuç mütegallibenin ensesinde boza pişirmesine kendi yöntemleriyle hep itiraz etti ve edecek Şimdi gözlerimizin önünde süren kirli kavga, aslında bunun kavgası Mütegallibe, Truva atı yöntemiyle içten yıktığı kaleyi asıl sahiplerine geri vermemekte direniyor Kalenin halkı, kalesini içten savunuyor Mütegallibe, ilk defa tarihi dış desteğinden mahrum kalacağı endişesi taşıyor Çünkü mütegallibeyi Truva atı olarak kaleyi içten yıkmak için kullanan egemen dış odaklar için maşa kullanmanın modası geçti Bu modanın geçtiğini anlayan kadim mütegallibe sınıfı, yetiştirme yurdundan salınmış sahipsiz kız sendromuna tutuldu Hırçınlığı bundan Ele âleme kendisini maskara edecek uçuk kaçık yöntemlere sarılması bundan Bu ülkede Truva atı olarak peydahlanmış mütegallibe zümresinin sorunu tali değil aslidir Bir: Var oluş sorunu yaşıyorlar Zira aidiyetleri yok Öz nesebini inkâr edip kendisine düzmece nesep tedarik eden birinin tepkilerini veriyorlar Sözün özü, ben idrakinden mahrumlar İki: Beka sorunu yaşıyorlar Zira kökleri yok Işık karşısında karanlığa, inanç karşısında inkâra benziyorlar En küçük sarsıntıda vaveyla koparıyor, her şeyi olmak ya da olmamak sorununa dönüştürüyorlar Üç: Değer sorunu yaşıyorlar Zira sahici değerden mahrumlar Kendilerini peydahlayan egemen güçler onlara etiketler ve fiyatlar koymuş Onun için etiketsiz olanı kavrayamıyor, değeri ve değerleri olanları anlamıyor, değere fiyat biçmeye kalkıyorlar Dört: Yer sorunu yaşıyorlar Zira kelimenin tam anlamışla yersizler Onun içindir ki, en ecnebisi en yerli gibi, en haymatlosu en vatanperver gibi görünüyor En dinsizi “Din elden gidiyor” çığırtkanlığı yapıyor Yersizler, çünkü “yerlilere karşı savaşan kovboy” rolündeler “El”, mecazen gücü ve kudreti temsil eder “Eli kurusun” demek, “gücü sönsün, kudreti yok olsun” demektir Modern Ebu Leheb'lerin derdi aynı: Herkesle bir tutulmak Millete güvenmeyenleri, “herkesle bir tutulma” korkusu sardı Dedikleri, Ebu Leheb'in dediğiyle aynı: Beni herkesle bir tutan olmaz olsun O halde namazlarda, Tebbet suresini ta yürekten okumaya devam Sami HOCAOĞLU |