> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Dini Konular > Dini makale ve yazılar  > El Alim vel müteallim
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: El Alim vel müteallim  (Okunma Sayısı 5380 defa)
13 Haziran 2010, 14:33:45
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 13 Haziran 2010, 14:33:45 »



el-ALİM VE'L-MÜTE'ALLİM



İbni Kadi'l-Asker diye bilinen, Ebu'l-Hasen Ali b Halil ed-Dımeşkî şöyle dedi: Bize Ebu'l-Hasen Bürhanuddin Ali b el-Belhî Ebu'l-Muîn Meymun b Muhammed el-Mekhûlî en-Nesefî'den, o babasından, o Abdulkerîm b Musa el-Pezdevi’den, o Ebû Mansur el-Mâtüridî'den o Ebû Bekr Ahmed el-Cüzcânî'den, o Ebû Süleyman Musa el-Cüzcânî'den, o da Muhammed b Mukatil er-Râzî'den, bu son ikisi Ebû Mutî el-Hakem b Abdillah el-Belhî ve İsâm b Yusuf el-Belhî'den, bu ikisi de Ebû Mukatil Hafs b Selm es-Semerkandi’den, o da Ebû Hanifeye sorduğu suallerin cevaplarını naklederek şöyle dedi:

Rahman ve Rahîm olan Allah'ın adıyla

Hamd âlemlerin Rabbine, salât ve selâm peygamberlerin efendisi ve sonuncusu Hz Muhammed'e ve Allah'ın sâlih kullarına

Ben sana Allah'a karşı tâat ve takva tavsiye ederim Allah hesaba çekici ve cezalandırıcı olarak yeter Allah bize tertemiz bir hayat ve iyi bir akıbet nasib etsin İşte senin sorduklarını cevaplandırdım Eğer uzatma endişesi ve senin için gereğinden çok açıklama yapma durumu olmasaydı, cevaplandırdığım hususlarda daha çok bilgi verirdim Sana ve kendime hayır dilerim Kendisinden yardım istenen ve güvenilen ancak Allah'tır

Talebe Ebû Mukâtil şöyle dedi: Ey âlim, faziletine inandığım ve birlikte bulunmaktan istifade edeceğim için sana geldim Allah'ın beni senden faydalandırmasını niyaz ederimAllah sana iyilik versin, eğer sana sual sorarsam bana cevabını ver ki Allah'ın sevabına nail olasın

Karşılaştığım bazı kimseler, bana bir takım şeyler sordular, sorularına cevap veremedim Cevap veremediğim için de hak bildiğim şeyi terketmedim Hakkı açıklayacak bir kimsenin mevcut olduğuna inandım Zîra hak ortadan kalkıp, bâtıl onun yerine kâim olamazdı Keza dinin aslını ve mensup olduğum hak yolu bilmemek, iddia ettiğim konularda ne söylediğini bilmeyen, öğrenen bir çocuk yahut hafif akıllı veya kendini nakzederek saçmalayan, kendisine utanç getiren bir delinin durumu gibi olmasını istemedim Ki bu sayede, bana karşı direnen ve beni hak yoldan uzaklaştırmak isteyen bir sapık gelirse, gücü yetmesin Öğrenmek için gelen olursa ona da hakkı açıklayayım ve işimde basiretli olayım istedim

Âlim Ebû Hanife şöyle dedi: Araştırmanda sana fayda verecek iyi bir yola koyulmuşsun Bil ki, uzuvların göze tâbi olması gibi, amel de ilme tâbidirAz amelle ilim, çok amelle birlikte olan cehaletten daha hayırlıdır Bunun gibi hayat için zarurî olan azık ile hidayet cehaletle beraber olan çok azıktan daha faydalıdır Bundan dolayıdır ki, Allah: "Hiç bilenlerle, bilmeyenler bir olur mu?"(ez-zümer,9)buyurmaktadır

Talebe: Benim ilim öğrenmek hususundaki isteğimi arttırdınız Çeşitli insanların sözlerine gelince, inşallah ben onların kendime göre aşağı seviyesinden başlayacağım Siz, onlara karşı kullanacağım delilleri bana söyleyin

Bir takım kimseler gördüm Onlar "Bu meselelere asla girme zira Hz Peygamberin ashabı bu konulara girmediler, onlar için kâfi olan şey senin için de kâfidir," diyorlardı Böyle söyleyenler benim üzüntümü arttırdılar Onların hâlini, büyük ve suyu bol bir nehirde çıkış yerini bilmediği için boğulacak olan kimseye, bir başkasının "Yerinde dur, sakın çıkış yeri arama," demesine benzettim

Âlim: (Allah rahmet etsin) şöyle dedi: Senin onların bazı kusurlarını ve onlara karşı bazı delilleri bulduğunu görüyorum Fakat onlar sana "Hz Peygamber'in ashabı için kâfi olan senin için de kâfi değil midir?" dediklerinde, "evet, ben onların durumunda olsaydım, onlar için mümkün olan benim için de mümkün olurdu" şeklinde cevap ver Oysaki onların şartları ile bizim şartlarımız birbirinin aynı değildir Biz, bize ta'neden, kanımızın dökülmesini helâl sayan kimselerle karşı karşıyayız O halde aramızda isabetlinin ve hatalının kim olduğunu bilmememiz, canımızı ve ırzımızı müdafaa etmememiz caiz değildir Hz Peygamber'in ashabının hâli, kendileriyle vuruşanı olmayan, silah taşımaya ihtiyaç duymayan bir kavmin hâlidir Halbuki biz, bizi vuran ve kanımızı helâl sayanlarla karşı karşıyayız Öyle ki kişi, insanların ihtilaf ettikleri konuda lisanını muhafaza etse bile, işittiği hususlarda kalbindeki hisleri menedemeyecektir Zira kalb iki şeyden birini, yahut her ikisini de kötü görecektir Kalbin, birbirinden farklı iki hususu da sevmesi mümkün değildir Kalb zulme meylettiği zaman, zâlimleri sever, zâlimleri sevdiğinde de onlardan olur Kalb Hakk'a ve hak ehline meylettiği zaman, onlarla dost olur Bu duruma göre söz ve amellerin gerçekliği ancak kalb cihetiyle mümkün olur O halde lisanı ile îman eden ve fakat kalbi ile îman etmeyen kimse Allah katında mü'min olamaz Buna mukabil kalbi ile îman eden, fakat dili ile söylemeyen kimse ise, Allah katında mü'mindir

Talebe: Evet, bu sizin dediğiniz gibidir Fakat hata edenle, isabet edeni bilmediğim takdirde, bu husus bana zarar verir mi? Bunu açıklayınız

Âlim (ra): Bu sana sadece bir konuda zarar vermemesine karşı bir çok konularda zarar verir Zarar vermeyecek olan cihet, senin hata eden kimsenin amelinden dolayı muaheze edilmemendir Buna karşı sana zarar verecek hususlardan birisi; önce doğruyu hatalıdan ayıramadığın için cehaletle itham edilmendir İkincisi; senden başkaları için olduğu gibi senin için de çıkış yolunu bilmeyeceğin bir şüphe durumunun ortaya çıkmasıdır Zira sen hatalı mı yoksa İsabetlimi olduğunu bilemediğin bu durumdan kurtulamazsın Üçüncüsü ise; hatalıyı isabetliden ayıramadığın için kimi Allah için seveceksin kime Allah için buğzedeceksin? İşte bunu bilemezsin

Talebe: Benim gözümün perdesini açtınız Sizinle konuşmamızdaki bereketi görmeye başladım Fakat hakkı tavsif eden fakat muhalifinin zulüm ve haklılığını bilmeyen kimse için ne dersiniz? Bu o kimse için caiz olur mu? O kimsenin hakkı bildiği yahut hak ehli olduğu söylenebilir mi? Bu hususu açıklayın

Âlim (ra): O kimse hakkı tavsif edip muhalifinin haksızlığını bilmediği zaman adli de, zulmü de bilmiyor demektir Ey kardeşim, bil ki bana göre bütün zümrelerin en cahili ve en kötüsü, şüphesiz bu kimselerdir Onların durumu kendilerine beyaz bir elbise getiren ve rengi sorulan dört kişinin durumuna benzer: Bu dört kişiden birisi "bu bir kırmızı elbisedir," der Diğeri "bu bir sarı elbisedir," der Üçüncüsü ise "bu bir siyah elbisedir," der Dördüncüsü de "Bu elbise beyazdır," diye cevap verir Bu sonuncuya önceki üç kişinin hatalı mı, yahut isabetli mi olduğu sorulduğunda, "şüphesiz ki, ben elbisenin beyaz olduğunu biliyorum Fakat onların da doğru söylemiş olmaları mümkündür,"der

Böylece bu sınıfa giren insanlar; "Biz biliyoruz ki zina eden kimse kâfir değildir Fakat zina edenin zina fiili, kendisinden elbisenin çıkarılması gibi imân özelliğini de giderir, görüşündeki kimselerin kanaatlerinin de doğru olması mümkündür, biz onları yalanlayamayız," derler

Keza; "Haccetmeye gücü yettiği halde hacca gitmeyen kimseyi mü'min olarak isimlendirir ve cenaze namazını kılarız, onun için Allah'tan af dileriz, haccını kaza ederiz Fakat o kimsenin Yahûdî yahut Hıristiyan olarak öldüğünü ileri sürenleri de yalanlamayız" derler Bunlar Şia'nın görüşünü hem reddederler, hem de benimserler Havâric'in sözünü hem inkâr ederler, hem de kabul ederler Mürcie'nin düşüncesini hem reddederler, hem de benimserler Bu halleriyle de kendi düşüncelerinin doğrulanmasını, bu üç zümrenin de görüşlerinin tezyif edilmesinin gerektiğini ileri sürerler Ayrıca bu konuda bir takım rivayetler de naklederek' Hz Peygamber'in böyle söylediğini naklederler

Şüphesiz biz biliyoruz ki, Alluhu Teâla Resulünü tefrika ve müslümanları birbirleriyle vuruşturmak için değil, ayrılığı gidermek ve müslümanlar arasındaki sevgiyi çoğaltmak için bir rahmet olarak gönderdi Halbuki onlar ihtilafın rivayetlerde nâsih ve mensuh olması dolayısıyla meydana geldiğini iddia ederek, "biz duyduğumuz şekilde rivayet ederiz," diyorlar Yazıklar olsun, kendi akıbetleri ile ilgili konuda ne kadar az ihtimam gösteriyorlar Öyle ki insanların karşısına çıkıp mensuh olduğunu bildikleri şeyleri naklediyorlarHalbuki bu gün mensuh ile amel etmek dalâlettir İnsanlar da onların sözlerini kabul ederek dalâlete düşüyorlar Biz şüphesiz biliyoruz ki, Hz Peygamber bir âyeti iki nevi tefsir etmemiştir Kur'ân-ı Kerim'in nâsih olan âyetini herkes için nâsih, mensuh olanını da herkes için mensuh olarak tefsir etmiştir Kur'an'daki ilâhî sıfatlar ve haberlere gelince; bunların hiçbirinde mensûh yoktur Nâsih ve mensûh ancak emir ve nehiyde cereyan eder

Talebe: Bana yardım ettiğiniz için Allah sizi cennetiyle mükâfatlandırsın Siz ne iyi öğreticisiniz, bana ulaşamadığım bir ilim kapısını açtınız Bu kavmin sözlerinden öyle şeyler naklettiniz ki, artık onların düşünce ve görüşlerinin zayıflığı ve acizliği konusunda daha fazla bilgi sahibi olmaya ihtiyaç duymuyorum Fakat siz ikinci zümrenin; Allah'ın farz kıldığı her şeyi işlemek, haram kıldığı her şeyden de kaçınmak demek olan mânâda "Allah'ın dini çoktur" şeklindeki iddialarının nasıl reddedileceğini açıklayın

Âlim (ra) : Bilmiyor musun ki, Allah'ın resulleri- Allah hepsine salât ve selâm eylesin- muhtelif dinlere mensup değillerdi Hiçbiri kendi kavmine, kendisinden önce gelmiş olan resulün dinini terketmeyi emretmemiştir Çünkü peygamberlerin dini birdir Buna mukabil her resul kendi şeriatına davet ediyor, kendinden önceki resulün şeriatına uymaktan nehyediyordu Zira resullerin şeriatları çok ve muhteliftir Bundan dolayı Allah Kur'an-ı Kerîm'de "Sizin her biriniz için bir şeriat, bir yol tayin ettik Eğer Allah dileseydi sizi bir tek ümmet yapardı"(el-Maide,48) buyurmuştur Allah, bütün peygamberlere tevhid demek olan dinin ikamesini, dinlerini tek bir din kıldığı için de ayrılmamalarını emretmiştir "O, size, dinden Nuh'a emrettiğini, sana vahyettiğimizi İbrahim'e, Musa ya ve İsa'ya emrettiğimizi; dini doğru tutun ve ondan ayrılığa düşmeyin diye, kanun yaptı"(eş-Şura...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: El Alim vel müteallim
« Posted on: 25 Nisan 2024, 19:53:15 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: El Alim vel müteallim rüya tabiri,El Alim vel müteallim mekke canlı, El Alim vel müteallim kabe canlı yayın, El Alim vel müteallim Üç boyutlu kuran oku El Alim vel müteallim kuran ı kerim, El Alim vel müteallim peygamber kıssaları,El Alim vel müteallim ilitam ders soruları, El Alim vel müteallimönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes