๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Dini makale ve yazılar => Konuyu başlatan: Zehibe üzerinde 02 Kasım 2010, 20:37:03



Konu Başlığı: Eğitimde Örnek Alma ve Örnek Olma
Gönderen: Zehibe üzerinde 02 Kasım 2010, 20:37:03
Eğitimde Örnek Alma ve Örnek Olma

Faruk Kanger


Sade bir ifade ile eğitimi;  bireyin veya çocuğun yaşadığı aile,  okul ve toplum çevreleri içinde;1 davranış,  duygu ve zihin boyutlarıyla sosyo-psikolojik bir süreç olarak tanımlamak mümkündür. Öğrenme çevresi içindeki diğer insanlarla sürekli iletişim halinde olan insan,  bir etkileşim sürecini de yaşamaktadır.2 Farklı kişi ve kaynaklardan alınan etkilerin ilk anda olumlu-olumsuz, faydalı-zararlı gibi ayrımları yapılmasa da sonraki aşamalarda kişinin öz değerlendirmesi ve onun eğiticisi konumunda bulunan yada model aldığı kişilerin yardımı ile bir kritiğe tabi tutulur. Özellikle çocuk eğitimi ve öğretiminin üç ayrı alanı olan aile, okul ve toplum arasında kazanılan bilgi ve davranışların hem kendi içinde uyum ve tutarlılığı3 hem de zihin, davranış ve duygu boyutunda tutarlı ve anlamlandırılabilir olması sağlıklı bir eğitim için önemlidir.

Özellikle çocuk eğitimine bu açıdan baktığımızda, çocuğun yaşadığı doğal çevresinde hem devamlı yeni bilgiler ve davranışlar öğreneceği bir çok kaynağa hem de bu kaynaklardan elde ettiği bilgileri değerlendirip yorumlamada kendisine örnek olacak kişiliklere ihtiyaç vardır. Bunlar ailede;  anne-baba,  okulda; öğretmen,  dış çevrede;  çok sevilen tanınmış bir yakın,  bir sanatçı bir manevi liderdir. Çocuğu tanıyarak onun ilgi ve ihtiyaçlarına duyarlı;  yetişkinlerin örnek davranışlarıyla model olduğu,  zengin mesajlarla dolu bir aile hayatı ve okul ortamı, sağlıklı iletişim kurulabilecek diğer çocuklar ve yetişkinler sağlıklı bireylerin oluşmasında en önemli etkendir.4

Eğitimde model olacak kişiliğin de kendi sosyal çevresi içinde bir insan olduğu,  başkalarıyla etkileşim içinde, belli bir eğitim düzeyi bulunan,  noksanları ve zaafları olan biri olduğunu düşündüğümüzde çocuğun model olacağı kişiyle iletişiminin ve etkileşiminin ne kadar dikkat gerektiren bir durum olduğu ortaya çıkmaktadır. Etkileyen durumunda bulunan model aynı zamanda bir etkilenendir. Böylelikle doğruluğu herkesçe kabul edilen şu söz ne kadar anlamlıdır. “İyi eğitilmiş bir nesil yetiştirmek istiyorsanız işe;  çocukları eğitecek anneleri yetiştiren babaanneleri yetiştirmekten başlamak gerekir.” Çünkü eğitim faaliyeti insan hayatının kültürel, dini, ahlaki, geleneksel, bilimsel,  teknolojik tüm alanlarının bir sonraki nesle,  hayatın canlı bir parçası olan insan tarafından bilgi,  duygu ve davranış planında sunulmasıdır. Elan şekillenmekte olan hayatın saydığımız bu olgularını hem yaşayıp hem sonraki nesle sunma misyonunu yüklenmiş olan model kişiliğin bireysel özellikleri de çok önemli olmaktadır.

1- İnsanın Eğitimi; Çevresi ile

Etkileşim Sürecidir:

İnsan hayata başladığı andan itibaren çevresi ile etkileme ve etkilenme faaliyeti içine girmiş demektir. Bu çift yönlü etkileşim hayat süresince devam eden bir olgudur. Dış çevreye verdiği sözlü, yazılı, davranışsal mesajlarla iletişim içinde olan insan çevresini etkilerken,  aynı kanallarla kendisine ulaşan mesajları alarak etkilenen pozisyona geçer. Bu etkileşim işinin yönünü,  gücünü, sürekliliğini ve diğer niteliklerini belirleyen faktörler;  gelen mesajın kaynağının, mesajın kendisinin,  mesajın geldiği kanalın ve alıcının niteliklerine göre değişiklik gösterebilir. Eğitim ve öğretimde ideal hedeflerin gerçekleşmesi bakımından sağlıklı iletişimin kurulması,  iletişimin temel öğelerinin olumlu nitelikleri çok önemlidir.5

Aile içinde etkileşim: Aile,  fertleri arasında en yoğun iletişimin ve etkileşimin yaşandığı doğal bir ortamdır. Aile bireylerinin birliktelik zamanını,  rahat diyaloglarını ve kişiye özelliğini göz önüne aldığımızda,  aile içi iletişimin çocuğun eğitiminde ne kadar önemli bir rol oynayacağını fark ederiz. Çocuğun eğitim ortamı olarak ailenin sosyo-kültürel yapısı onun içinde yetişecek bireyin eğitiminde belirleyici faktörlerden biri olmaktadır. Ailenin  bulunduğu yer (köy, kent vs.),  ekonomik durumu,  toplumsal statüsü,  eğitim düzeyi,  fertlerinin sayısı,  fertlerin sağlık durumları;  ona ait bireylerin gelişiminde çok önemli bir rol oynar.6 Aile fertleri dış dünya ile ilişkiye geçtiklerinde bu özelliklerin uzantılarını da yansıtmak zorunda kalacaklardır. Çocuk büyük oranda ailesinin formları içinde şekillenecek anne-baba da bu şekli belirlemede en etkin model kişilikler olacaktır.

Okul çevresi ve etkileşim: Okul hayatı yeni bilgi ve davranışların öğrenildiği yeni duygusal gelişmelerin yaşandığı,  yeni kişi ve kurumlarla karşılaşılan sosyal ve psikolojik yönü olan bir dönemdir. Bu sosyalleşme sürecinde çocuk hem yeni bilgiler öğrenmek,  doğuştan getirdiği öğrenme  yeteneklerini ve kısmen ailede kazandığı becerileri geliştirmek hem de artan bilgi ve becerilerini kendisini ölçüp değerlendiren öğretmenine göstermek durumundadır. Bu yeni bilgilenme ve eğitim alanında öğrenciyi motive eden okul içi ve okul dışı motivasyonlar bulunmaktadır. Okul dışı motivasyonlarla,  ailenin kültürel ve sosyo-ekonomik düzeyi,  ailenin okuldaki gelişmelere karşı tutumu, aile içi ilişkilerde çocuğa empoze edilen düşüncelerle  çocuğun bireysel ilgi ve zevklerini kastediyoruz.7 Okul içi motivasyonlarla da;  öğretmenin tutumu,  diğer öğretmenler ve idarecilerin tutumu,  okul arkadaşlarıyla ilişkileri kastediyoruz. Bunlara diğer çevresel motivasyonlar olan;  okulun fiziki imkanları,  yaşanılan bölgenin fiziki ve iklimsel şartları, ulaşım vb,  eklemek mümkündür

Burada dikkat çekici bir nokta çocuk için aile dışı bir ortam olmasına rağmen ailevi faktörlerin ne kadar belirleyici olduğudur. Bu dönemde anne-baba, çocuk için bir model oluştururken öğretmen de örnek bir kişiliktir. Çocuğun ilgi alanlarının belirlenmesinde,  okuma, dinleme, çalışma gibi alışkanlıklarının gelişmesinde, sanatlara ilginin belirginleşmesinde ve güzel ahlaki davranışların kazanılmasında anne-babası ve öğretmen örnek kişi olma misyonunu paylaşmaktadırlar. Daha sonra üzerinde genişçe duracağımız üzere örnek kişi olmak çocuğun öğretmeni veya anne-baba ile aynılaşmak değil,  çocuğun ilgi ve yeteneklerinin gelişme sürecine yardımcı olmak demektir. Aksi takdirde çocuktan kendisi olmaması yani başkası olması istenmiş olur. Bu da çocuğun kişilik gelişiminde ve sosyalleşmesinde olumsuzluklar meydana getirir.

Dış çevre,  toplum ve etkileşim: Sosyo-psikolojik bir varlık olarak birey;  davranış, düşünce ve duygu düzeyinde diğer insanlardan etkilenmekte ve diğerlerini etkilemektedir. Bu etkileşim ya iki kişi arasında ya bir grup içinde ya da kalabalık içinde meydana gelir.8 Bu bağlamda,  birey içi olgular olarak; tutumlar, duygular, kişinin algıları, yargıları ve bireyler arası olgular olarak ta; kişiler arası çekicilik,  hoşlanma-sevme, sürekli ilişkiler, grup içi ve gruplar arası ilişkiler belirleyici rol oynamaktadır. Kitle iletişim teknolojileri (televizyon, radyo, sinema, gazete, dergi) ve küresel bilgi kaynaklarının (internet, uydu yayınları vs.) ayrıca üzerinde durulması gereken bir önemi vardır. Bu yoğun etkileşim ortamları içinde kişilerin çok etkilenip örnek kabul edeceği kişilerin varlığı eğitimde örnek almanın ehemmiyetini gösterir.

2- Örnek Alan ve Örnek Olan Kimdir?

İnsanın dünyaya gelişi ile birlikte fiziksel, ruhsal ve sosyal gelişimi de başlamış olmaktadır. Erken yaşlarda çocuklar tamamen anne-babalara bağımlı olmaları nedeniyle aralarında bu bağlılık gelişiminin çok önemli oluğunu çocuk araştırmaları göstermiştir. Çocuğun doğuştan getirdiği yeteneklerin şekillenmesi ailelerinin davranışları ile takviye edilir. Bu bir bakıma çocuğun ailesini yönlendirmesi anlamına da gelir. Böylece çocuk ve aile aralarında sağlam bir bağlılığın gelişmesini kolaylaştıran her davranışı güçlendirirler.9 Çocukluğun ilk dönemlerinde çevreye karşı varolan fiziksel ve psikolojik  bağımlılığı sonraki yaşlarda giderek azalmaya başlar. Sosyal bağımlılığın azalması ise daha uzun bir süreç gerektirir. O-2 yaş arasında çocuklar tamamen anne-babaya bağımlı iken 2-5 yaşlarında bağımsızlığın zevkini ve kendi başına iş yapabilmenin keyfi keşfedilmiştir. Bu dönemde ebeveyn çocuğu özgür bırakmakla başıboş bırakma arasında ölçüyü yakalamalıdır. Anne-babanın ve yakın çevredeki diğer yetişkinlerin çocuğa vereceği doğru mesajlar ve göstereceği doğru tutumlar çocuğun doğru davranışlar kazanmada,  duygularını ifade etmede,  diğer insanlarla sosyal ilişkilerini belirlemede10 ve kişilik gelişiminde çok önemli bir rol oynamaktadır. Çünkü çocuk ancak aile içinde kendisine yapılan sosyal davranışları yansıtacak, çevresinden aldığı tepkilerle kendisini mutlu eden deneyimleri tekrar edecek, mutlu etmeyen deneyimlerden de vazgeçecektir.

Çocuklarla anne-baba arasındaki etkileşim şüphesiz tek yönlü değildir. Bu anne-babanın da çocuktan etkilendiği karşılıklı bir sosyalleşme sürecidir.11

Anne-baba çocuk ilişkileri üzerine yapılan araştırmalardan çıkan ortak sonuç;  ebeveynlerin çocukları ile etkileşimleri çocuğun fiziksel, zihinsel, duygusal ve sosyal gelişmelerinde ve kişiliğinin şekillenmesinde köklü bir belirleyiciliğe sahip olduğu yönündedir. Özellikle annelerin babalara göre daha çok zaman ayırarak daha yakın olmaları, anne tutumlarının babalarınınkine nazaran daha etkili olduğu belirlenmiştir.12 Böylece anne ve babanın ve diğer yakın yetişkinlerin çocuğa ayırdıkları ilgi, zaman ve gösterdikleri yakınlık derecelerine göre onları çocuklar için birer örnek kişilik haline getirmektedir.

5-12 yaş grubu okul çağı çocuklarında ise fiziksel gelişme yavaşlamış buna karşın bilme ve beceri gelişme süreci hızlanmıştır. Aileden aldığı temel güven duyguları ile birlikte sosyal gelişimi hızlanmış artık yalnız almayı değil aldıklarını vermeyi de öğrenmek durumunda kalmıştır.13 Kendisine bir anne yakınlığıyla kucak açan öğretmeni ile sıkı bir iletişim içine girmiş,  duygu düşünce ve davranış boyutunda etkileşim yaşamaktadır. Benzer iletişimleri ve yakınlıkları arkadaşları, diğer öğretmenler ve idarecilerle de kurmakta;  okulun değerlerine karşı tutumlar geliştirmektedir. Çocuğun toplumsal gelişiminde kazanılmış sosyal becerileri kadar akranları ile olan etkileşimi de önemli rol oynamaktadır.14 Bu dönemde çocuk için sınıf öğretmeni ve yakın arkadaşları ve diğer öğretmenleri örnek insanlar olmaktadır.

12 yaş sonrası ergenlik döneminde ise çocuğun sosyal çevresi genişlemekte,  sosyal gelişimi kadar fiziksel yani cinsel gelişimi önemli olmaktadır. Kendi cinsinden veya karşı cinsten gruplar içinde yer alması bunlara üyeliği, bağlandığı grubun sosyal, ekonomik ve kültürel seviyesi,  grup içinden alacağı mesajlar gelişimi üzerinde etkili rol oynamaktadır.  “Eşitlikçi-demokratik”, ”aşırı koruyucu-müdahaleci”, ”aşırı otoriter-baskıcı” nitelikte anne-baba tutumlarının da belirleyici özelliği olmaktadır. Bu dönem için kitle iletişim araçlarının gençler üzerindeki olumlu veya olumsuz etkilerinin gücünü tasavvur etmek için gençlerin televizyon,  internet, cep telefonu, radyo başında gününün ne kadarını geçirdiğini, bu kanallardan ne kadar sağlıklı bilgiye ulaşabileceğini, tanıdığı insan tipleri ve hayat tarzını taklit etmelerindeki bağımlılıklarını gözlemlemek yeterlidir.

Aynı etkilenmeyi yetişkinlerin de yaşadığını söylemek yanlış olmaz. Fiziksel ve kişilik gelişimini gerçekleştirmiş olan bir bireyin ahlak ve karakter boyutunda gelişim potansiyeli ömrünün sonuna kadar devam eder.

Dipnotlar: 1) İbrahim Ethem Başaran,  Eğitim psikolojisi,  s.167. 2) Çiğdem Kağıtçıbaşı,  İnsan ve insanlar,  s.52. 3) Ayla Oktay,  Yaşamın Sihirli Yılları ,  okul öncesi dönem,  s.142. 4) Ayla Oktay,  a.g.e.,  s.142. 5) Bkz. Daha geniş bilgi için,  Doğan Cüceloğlu,  İnsan ve Davranışı,  s.522 vd. 6) Bkz. Başaran,  a.g.e.,  s. 168 vd. 7) Haluk Yavuzer,  Ana-baba ve Çocuk,  s.184-185. 8) Doğan Cüceloğlu,  İnsan ve Davranışı,  s.516 9) Neil R.Carlson,  Psychology , the science of behavior,  s.333. 10) Adnan Kulaksızoğlu,  Ergenlik Psikolojisi,  s.82. 11) A.g.e.,  s.83. 12) A.g.e.,  s.115. 13) Cüceloğlu, a.g.e.,  s.358. 14) Carlson,  a.g.e.,  s.334. n