๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Dini makale ve yazılar => Konuyu başlatan: Sefil üzerinde 10 Haziran 2011, 16:58:43



Konu Başlığı: Efendimiz'i bize en iyi kim anlatıyor?
Gönderen: Sefil üzerinde 10 Haziran 2011, 16:58:43
   

   
Efendimiz'i bize en iyi kim anlatıyor?


Efendimiz'in (sallallahu aleyhi ve sellem) ve O'nun sünnetinin bir Müslüman için ne ifade ettiğini düşündüğüm zamanlarda hatırıma hep aynı ayet gelir.

Ahzab Sûre-i Celîlesi'nin 36. ayetinde Yüce Allah mealen şöyle buyurur: "Allah ve Resûlü herhangi bir meselede hüküm bildirdikten sonra, hiçbir erkek veya kadın müminin o konuda başka bir tercihte bulunma hakkı yoktur. Kim Allah'a ve Resûlü'ne isyan ederse besbelli bir sapıklığa düşmüş olur."

Görüldüğü gibi ayet-i kerime Kitap ve sünnetin kesin hükme bağladığı bir meselede başka bir tercihin söz konusu olamayacağını, aksi şekilde davrananların isyan etmiş sayılacağını açıkça beyan ediyor. Bu isyanın sonunda sapıklık gibi bir duruma düşme riskini de nazara veriyor. Sünnetin Kur'an gibi bağlayıcı olduğunu sadece bu ayet-i kerime söylemiyor elbette.

Bütün varlığı, bilinmek ve tanınmak için var eden Yüce Yaratıcı, kendisini insanlara tanıtacak "en büyük muarrifi (aleyhi's-salâtü ve's-selâm)" elbette -hâşâ- sadece bir postacı olarak göndermedi. O (aleyhi ekmelü't-tehâyâ), insanlığın iftihar tablosu, en büyük muallim, en mükemmel rehber, muktedayı küll, insanlığa imam ve mürşid, anlatan, yaşayan, gösteren, örnek olan ve öğreten olarak gönderildi. Bu sebeple hem Allah'ın en çok sevdiği hem de Allah'ı en çok seven kul O oldu. O halde Allah tarafından çok sevilmek ve Allah'ı çok sevmek için O'nun gibi olmak gerekiyor. Kur'an da bize bir başka ayet-i celîlede bunu söylüyor. "De ki, eğer Allah'ı seviyorsanız, bana tâbî olun ki Allah da sizi sevsin." (Âli İmran Sûresi, 3/31) Dolayısıyla O'nu sevip tanımadan, sünnetine sımsıkı sarılmadan Allah'ı sevmek iddiası geçersiz ve boş bir iddia oluyor.

Cuma Sûresi'nin 2. ayetinde de mealen şöyle buyuruluyor: "O (Allah) ki, ümmîler içinden kendilerine bir Resûl gönderdi. (O Resûl), onlara Allah'ın ayetlerini okuyor, onları temizliyor ve onlara kitabı ve hikmeti öğretiyor." Hadis ve tefsir ulemasının büyük ekseriyeti, ayette geçen "hikmet"ten kastedilenin sünnet olduğunda hemfikir.

Bir başka ayet-i kerimede Yüce Allah, peygamberlerini onlara itaat edilsin diye gönderdiğini ifade buyurur: "Biz gönderdiğimiz her peygamberi, başka değil, ancak -Allah'ın izniyle- kendilerine itaat edilmesi için gönderdik." (Nisa Sûresi, 4/64) Allah, kendisine itaat edilsin diye peygamber gönderir. Peygambere itaat, onun zatından değil, Allah'ın gönderdiği vazifeli bir insan olmasındandır.

Bunların dışında "Ey iman edenler! Allah'a ve Resûlü'ne itaat edin ve O'ndan yüz çevirmeyin." (Enfâl Sûresi, 8/20) ve "Allah'a itaat edin, Resûl'e de itaat edin." (Nisa Sûresi, 4/59; Nûr Sûresi, 24/54) gibi ayet-i kerimelerde ifade buyrulduğu gibi Efendimiz'e itaat Kur'an'ın açık emridir. Allah'a itaat adına Kur'an'ın ortaya koyup Allah Resûlü'nün tebliğ buyurdukları emir ve nehiylerin dışında bir de, müstakillen sünnet kaynaklı emirler ve yasaklar, teşvikler, tavsiyeler, terğib ve terhibler vardır. Bu manayı ifade sadedinde Nebiler Sultanı "Şüphesiz bana bir kitap (Kur'an) ve onunla birlikte bir misli daha (sünnet) verildi." buyurur. (Ebû Davud, sünnet, 5; Ahmed b. Hanbel, Müsned, 4/130)

Ayrıca yukarıda zikredilen ayet-i kerimelerde, Allah'a ve Resûlü'ne ayrı ayrı itaat emredildikten sonra, "Resûlullah'tan yüz çevirmeyin!" deniyor ki bu da, sünnete ittiba etmemenin, hatta onu hafife almanın ve sorgulamanın büyük bir vebal olduğunu ifham ediyor.

Efendimiz'e ve sünnetine itaati emreden daha pek çok ayet-i kerime var. Son olarak "Resûl size ne getirdiyse onu alın ve sizi neyden nehyettiyse ondan kaçının!" (Haşir Sûresi, 59/7) ayeti de bize gösteriyor ki, en selim, en sıhhatli, en istikametli yol, Peygamber yoludur. Onun dışında yol aramak veya o yolun selametini sorgulamaya matuf söylemler, tavırlar geliştirmek sünnetin büyük caddesinden çıkıp patikalara sapmak demektir.

Görüldüğü gibi Efendimiz'i bize en iyi, O'nu Gönderen (celle celâluhû) anlatıyor.


Süleyman Sargın