Konu Başlığı: Düşünmeyi iş edinmek Gönderen: Zehibe üzerinde 22 Ekim 2010, 15:32:48 Düşünmeyi iş edinmek
“Düşünmeyi işten saymak.” Bu söz sıradan bir söz olarak anlaşılmamalı. Orijinal röportajları ile tanınan gazeteci Mehmet Gündem şimdi de TRT’de “Gündem’e Özel” diye bir programı yapıp sunuyor. Bazen “önemli” bazen “değerli”, genellikle “hem önemli hem de değerli” kişilerin hayatını program konusu yapıyor. Önemli işler yapmış insanların kamuoyu tarafından bilinmeyen arka planını, meziyetlerini, faziletlerini ortaya çıkarması bakımından çok istifadeye vesile olan mesajlar çıkabiliyor programdan. Bu programların birinde Hekimoğlu İsmail konuğuydu. Hekimoğlu İsmail’i kitaplarından, özellikle “Minyeli Abdullah” romanından, günlük yazılarından tanıyoruz. Seksen küsür yaşında hâlâ üretken bir değer. En son geçtiğimiz programın konusu ve konuğu, görme özürlü milletvekillerinden Lokman Ayva idi. Siyasi kimliği dışında dikkate değer yönleri nazara verildi. İnançlı sağlam bir itikada sahip, değer yargıları, hayata bakışı ile kalp gözü de açık bir insan profili resmi veriyor. Kendisi ile barışık olmanın örneği bir profil. “Ben hayatımdan memnun ve mutluyum” diyor Sahip oldukları ile olamadıklarını karşılaştırıyor, şükredebilecek çok şeylerinin olduğunu söylüyor. Şükreden, sahip olduklarının kıymetini bilme konusunda sağlam gibi görülen insanlara örnek olabilecek birisi… Bu yazıda dikkate değer bulunabilecek bir husus Lokman Ayva’nın hayat hikayesi ve başarıları değildir. Siyasi bir kimliği de oluşu şahsını nazara vermek yanlış anlaşılmalara müsait ve riskli bir konu. Adı geçen kişinin hayat anlayışında dikkate değer husus; “Düşünmeyi iş olarak kabul etmesi.” Evet insanların önemli bir zayıf noktası düşünmeyi iş olarak görmemek. Bu anlamda hayal kurmak da düşünce kapsamında ele alınacak bir konu. Asrımız 21. yüzyıla damgasını vuracak olan hayallerin, rüyaların üstünlüğü ve kalitesi olacaktır. Hayallerin ve rüyaların kalitesi o süreci yaşayan insanın hayallerini süsleyen, vizyonu, hedefi, gayesinin değeri ile âlâkalıdır. Yine Hekimoğlu İsmail son yazısında “patron için çalışanın enerjisi çabuk biter” diyor. Patron için çalışan ne der? ”Patronun gözüne girersem işim devam eder.” Buna basit bir gaye ve hedef veya gayesizlik ve hedefsizlik de denebilir. Ulvi bir gaye için çalışan yorulmak nedir bilmez. Saha dışına çıkmadan düşünme ve hayal kurma konusuna gelelim. Asrımızın revaçta ve geçerli metaı hem iletişim sürecinin kalitesi hem iletişim araçlarının niteliği ve kapasitesidir. İletişim sürecinin kalitesi “belâğat” dır. “Cezalet-i beyan belâgâtı eda” etkin iletişimdir. Veya iletişimden maksadın ve niyetin en ileri seviyede hasıl olmasıdır. İster soyut ürünün ister somut ürünün olsun kıymetli olması kadar sunumu ve tanıtımı da önemli. Soyut ürün, fikir ve düşünce, somut ürün malum eşya… Belâgatla iletişimi birleştirme zamanıdır. -Nasıl olacak? -Düşünmekle. Nitelikli düşünmek... Düşünmede değer ve kalite… Hayallerimizi değerlerimiz, davamız yönlendirdiği zaman o hayallerden çok güzel düşünceler, fikirler, tasarım, buluş, icatlar çıkarmak… Beğendiğim bir söz; “Sosyal hayatın putu rutinlerdir” sözü bir Alman düşünüre ait. Belki hatırlayanlar olur bu sözü yeri geldikçe yazılarımda arada bir kullanırım. Hayatın rutinleri gelişmenin değişimin önünde engeldir. Kısır döngü, statüko genellikle rutin tekrarın ürettiği bir marazdır. O halde “düşünmeyi iş edinmek” lazım. İnsanları hayvanlardan ayıran tek bir vasıf “soru sormasıymış” Her zaman her saniye, “Bu niye böyle?” sorusunu daim kılmak. Soruyu merak edenler sorar. “Merak ilmin hocasıdır.” İlim olmazsa insanlık olmaz, medeniyet olmaz. Düşünmeyi iş edinmek, düşünmeyi dert saymaktır. Dini ıstılahtaki anlamı tefekkür… Tefekkür yoksa derinlik yok… Derdi yok… Davası yok demektir… Rutin tekrar bir hayat akıntıya kapılmış gidiyor. İnsani bir vasıf olan ihtiyar da yok anlamına gelir. Derdi olmayanın davası da olmaz. Davası olmayanın düşünme gibi bir derdi de olmaz. Dolayısıyla değeri de olmaz.. Son olarak yine Hekimoğlu’ndan bir nakil. “Bana arkadaşını söyle sana kim olduğunu söyleyeyim” yerine, “bana derdini söyle sana kim olduğunu söyleyeyim” olarak uyarlamış. Evet insanın kim olduğu derdinin ne olduğundan anlaşılır. Acaba neyi dert ediniyor? Gayey-i hayal, vizyon sahibi olup olmadığı derdinden anlaşılır. Dursun SİVRİ |