๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Dini makale ve yazılar => Konuyu başlatan: Zehibe üzerinde 01 Kasım 2010, 02:37:35



Konu Başlığı: Düşünmek Kuranın Emri
Gönderen: Zehibe üzerinde 01 Kasım 2010, 02:37:35
Düşünmek Kur'an'ın Emri

Doç. Dr. Fahreddin Yıldız


Kur'an, insanı düşünmeye çağıran ve ona düşünme eğitimi yaptıran bir kitaptır. "Ey Muhammed, sana bu mübarek kitabı insanlar onun ayetleri üzerinde iyice düşünsünler ve akıl sahipleri ondan ders alsınlar diye indirdik"(1) mealindeki ayet, Kur'an'ın düşünmeyi buyuran ayetlerinden sadece biridir. Kur'an'ın önerdiği ve yücelttiği düşünce, "tefekkür"dür. Tefekkür, "insanın aklını kullanarak varlık, vahiy ve oluş üzerinde derince düşünmesi, bunlardan mana ve sonuç çıkarması"demektir.(2) Çünkü alemdeki ve Kur'an'daki hiçbir şey anlamsız değildir. İşte bu yüzden varlığın ve vahyin tetkiki çok önemlidir. Tefekkür kelimesinin aslı olan "f-k-r" kökünün, çeşitli kullanım biçimleriyle Kur'an'da "on sekiz" kez geçmesi;(3) ayrıca onunla eş anlamlı diğer kelimelerin çok sayıda ayette yer alması(4) düşünmenin önemine yeterince dikkat çekmektedir.

İnsanın Onur Burcu

Allah, insanı yarattı, ona hem Kur'an'ı hem de berrak bir şekilde düşünmeyi ve konuşmayı öğretti.(5) Aklı da, Kainat ve Kur'an ayetlerini anlama aracı kıldı.(6) Bundan maksat, insan ruhunda Allah şuurunu uyandırmak ve bu şuuru hayatta canlı tutmaktır. Bu da tefekkürle mümkündür. Tefekkür, insanı taklitten tahkik derecesine yükseltir ve onu Allah'a teslimiyete götürür. Tefekkürün bir çeşit ibadet sayılması da bundandır. Bu işlevinden dolayı tefekkür, insanın iman ve onur burcudur. Çünkü Allah'ın büyüklüğünü iyice düşünen bir insan, O'na kolay kolay isyan edemez. Görüldüğü gibi, hikmet itikadının neticesi olan tefekkür, insanın ve imanın onur burcunu oluşturmaktadır.

İbadetin Özü

Kur'an, insanın düşüncesine ve hayatına hakim olmadan onu hidayete yöneltmez. Öyleyse Kur'an, insanın aklına ve kalbine iyice yaklaştırılmalı; düşünüp anlamayı hedef alan bir yöntemle okunmalıdır. Kur'an'ın kesin ve doğru bilgisinden, sürekli verimliliğinden yararlanmanın tek yolu budur. Bu da tefekkürle olur. Şayet akıl çalıştırılmazsa, düşünce gerçekleşmez ve ilim üretilmez. İlim olmayınca da hayat doğru yaşanmaz. İşte bunun için, İslâm'da ibadetin özü tefekkür kabul edilmiş, "Bir saat düşünmek bir gece nafile namaz kılmaktan hayırlıdır" denmiştir.(7) Gerçekten de doğru ve derin bir tefekkür, kalbdeki kilitleri kırar; insanı, Kur'an'ın davetine sahih inanç ve salih amelle cevap veren bir kişi haline getirir. Değinilen gerçek Kur'an'da şu şekilde dile getirilir: "Hiç kuşkusuz, göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbirini izlemesinde, derin kavrayış sahipleri için alınacak dersler vardır. Onlar ki, ayakta dururken, otururken ve uyumak için uzandıklarında Allah'ı anar, göklerin ve yerin yaratılışı üzerinde inceden inceye düşünürler: "Ey Rabbimiz! Sen bunların hiç birini anlamsız ve amaçsız yaratmadın. Sen yücelikte sınırsızsın! Bizi ateşin azabından koru"(8) diyerek O'na yalvarırlar. İnsanın görevi, Kainatta ve Kur'an'da yer alan hakikatin işaretlerini görüp bunlar üzerinde düşünmektir. Hemen hatırlatalım ki, bu hayatta hakikatin işaretlerini görmek istemeyen kimse, gelecek hayatın gerçeklerine de kör kalır.(9)

Allah Elçisi'nin İlk İbadeti

Peygamber(as)'in ilk ibadeti, tefekkür şeklinde başlamış ve bu ibadet daha sonra onun hayatının ayrılmaz bir parçası olmuştur. O, Kur'an'ın tefekkür çağrısına uymanın, onu düşünüp anlamanın ve hayata taşımanın en güzel örneğini ortaya koymuştur. Abdullah İbn Ömer(ra)'in, Hz. Aişe(ra)'den naklettiği şu olay, değinilen bu güzel örnekten bir kesit sunmaktadır: Abdullah İbn Ömer, Hz. Aişe'ye, Peygamber(as)'den gördüğü en beğenilir şeyin ne olduğunu sorar. Hz. Aişe bu soruya ağlayarak şu cevabı verir "Onun bütün davranışları beğenilen işlerdendi. Bir gece benim yanıma geldi. Bir süre beraber kaldık. Sonra: "Aişe, bana müsaade et, Rabbime ibadet edeyim" dedi. Ben de dedim ki:" Vallahi yanımda kalmanı isterim, ama senin Allah'a kulluk edip O'na yakınlaşmanı da arzu ederim." Kalktı, evdeki kırbada bulunan su ile abdest aldı, sonra da namaza başladı. Namazda ağladı, dökülen göz yaşlarından mübarek sakalı ve secde ettiği yer ıslandı. Bir süre sonra yanına Bilal geldi, kendisine sabah namazı vaktinin girdiğini bildirdi. O, Allah Elçisi'nin bu durumunu görünce: "Ey Allah'ın Elçisi, Allah senin geçmiş ve gelecek tüm günahlarını bağışlamışken sen neden ağlıyorsun?" dedi. Allah'ın Elçisi: "Ey Bilal, nasıl ağlamam, bu gece bana: "Hiç kuşkusuz, göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbirini izlemesinde, derin kavrayış sahipleri için alınacak dersler vardır...." (10) mealindeki ayetler indi. Bu ayetleri okuyup da bunlar üzerinde düşünmeyene yazıklar olsun." buyurdu.(11) Peygamber(as)'in bu uyarısı, Kur'an'ın tilavetiyle onu düşünüp anlamayı ve uygulamayı bir bütün olarak ortaya koyamayan kimselere yöneliktir. Günümüzde müslüman kitlelerin en bariz eksikliği, Kur'an'ı okudukları halde onu uygulamaya koymayı bir türlü düşünmemeleridir.

Yoksa Kalbler mi Kilitli

Kur'an, islâmî bir hayat sürmeleri için insanlarla; ihtiyaçlarını karşılamaları, hayata hayırlı ve aktif bir biçimde katılabilmeleri için dirilerle; anlayışlarını doğru yönlendirmek için de akıl sahipleriyle konuşur. Böylece o, mesajını okuyan, düşünen, anlayan ve uygulayan bir toplumu varlık alanına çıkarmayı, bu toplum vasıtasıyla da bir medeniyet kurmayı amaçlar.(12) Bu Kur'an'ın gücüdür ve bu güç onda her zaman vardır. Çözüm, Kur'an'ı düşünerek okuyan ve anlayan, inanarak onu uygulayan insan olabilmekte ve bu vasıfları taşıyan insanlar yetiştirebilmektedir. Aksi takdirde, hem yaşanan hayat hem de gelenek yitirilmiş olur. "Onlar bu Kur'an'ı düşünmüyorlar mı, yoksa kalbleri mi kilitli?"(13)

Dipnotlar: 1)-Sad, 29 2)-Bkz. Lisanu'l Arab, V, 65; el-Müfredat, s. 643 3)-Bkz. Mu'cemu'l Elfazi ve'l A'lami'l Kur'aniyye, s. 404 4)-Bkz. Bakara, 44, 73; Nisa, 82; Muhammed, 24; Enbiya, 10 vb 5)-Bkz. Rahman, 1-4 6)-Bkz. Ra'd, 4; Nahl, 12; Zuhruf, 3 vb 7)-Bkz, İbn Kesir, II, 176 8)-Al-i İmran, 190-191 9)-Bkz, Tâhâ, 124-127 vb 10)-Al-i İmran, 190 vd 11)-Bkz, İbn Kesir, II, 180 12)-Bkz, Hac, 41 vb 13)-Muhammed, 24