> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Dini Konular > Dini makale ve yazılar  > Düşünceler III
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Düşünceler III  (Okunma Sayısı 590 defa)
29 Kasım 2010, 17:51:00
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 29 Kasım 2010, 17:51:00 »



Düşünceler-III

Hiç kimse dinin tümünü ihata edemez. Allah dinini insanlığın gündemine, tümüyle mükemmel insanların eliyle getirmiyor. Her kişi, güç, oluşum, yapı, kuruluş, devlet ve grup bir yönüyle dinin temsilini deruhte ediyor/üstleniyor. Bu temsil işlevinde yanlışlar doğrulardan fazla değilse ve temelde bir bozukluk yoksa saygıyla karşılamak gerekir. İslam’ın temelinde tevhid vardır, mead vardır, nübüvvet vardır, gabya iman vardır, kitap vardır. Ameli yükümlülükler namaz, zekât, hac ve oruçtur. Ancak bu, temellere yönelik bir açıklamadır. Diğer meseleler ihtilaf konusu olsa da tefrika konusu olmamalıdır. Tağut’un reddi, Allah’a ve hükümlerine zıt kurum, yapı ve kişilerin reddini gerektirir.

             

“İslam’a uygun” ve “İslam’a uygun olmayan” ın tespit ve ayırt edilmesi, temel akide ve ameli doğrularda ısrar etmekle mümkündür. Bilinmeyenin tespiti, bilinende ısrarla olur. Apaçık olanı, dinin temeli olan “muhkemat” ı, asal doğrular olarak konumlandıran bir zihniyet düzeni, esenlik kıyısına çıkar.

İlk adım daima kuldan beklenir. İnsan bir kul duyarlılığıyla, hidayet ve Allah’ın rızası doğrultusunda adımlarını attığında, yardım ve ilahi inayeti hak eder. “siz beni anın bende sizi anayım.” Diyen yüce Allah, kendi sünnetini, kendi yasasını açıklamıştır. “kulum bana yürüyerek gelirse, ben ona koşarak giderim” kutlu sözü de bu paraleldedir. Allah’a dayanıp güvenerek yola çıkanlara, kerim olan Allah’ın ateşi yakmaz kıldığı, denizi yol yaptığı bilinen gerçeklerdir. Tevekkül büyük bir güçtür. Allah’ı vekil kılmak İslam’ın, yani teslimiyet dininin bizi çağırdığı ufuktur.

 

Nefs hem yüce değerlere elverişli iç imkânlarla (takva), hem de en yozlaşmaya ve bozulmaya elverişli iç imkânlarla donatılmış, çift yönlü bir yapıdır. İyilik de kötülük de var içinde insanın. Evrensel hidayet yönünde seçimini yapıp ilerleyebileceği, kâinat kervanına katılıp en yüce, en temiz ve huzur dolu bir noktaya ulaşabileceği gibi (Ahsen-i takvim), tüm fıtratını, iç dünyasını güzellik ve huzuru yitirip hakikati duyamaz bir bozulma durumuna da gelebilir. (esfel-i safilin). Birinci yolda yardımcısı Allah, melekler ve müminlerden, ikinci yolda ise iblis ve yardımcıları (şeytain) onu destekleyip esinlendirir. İki yol vardır: hak ve batıl, Kibir ve tevazu, Hidayet ve delalet, İman ve küfür, İyi ve kötü, Allah ve iblis. Ahiret ve dünya bu savaşım ilk önce içte başlar. Orada kazanılırsa, dışarıdaki güçlere karşı savaşıma sıra gelir. Misaka bağlılık ve misakı tazeleyerek “yol” için kuşanmak ve donanmak gerekmektedir. Sabır yolu, ahlak yolu, fıtrat yolu, inabe ve irade yolu, ciddiyet yolu, izzet yolu, kulluk yolu, edep ve terbiye yolu, dikkat ve takva yolu, felah ve necat yolu, gayret ve sa’y yolu, kemal ve rüşd yolu, hikmet ve basiret yolu, tevhid ve adalet yolu, vasat ve denge yolu, düzen ve istikamet yolu, fedakârlık ve isar yolu, rıza yolu, nezaket ve iffet yolu, Salih amel yolu, zikir ve namaz yolu, kardeşlik ve ümmet yolu… Tüm olumlu değerlerin tayin ettiği bu yolda, yola layık olmak, yoldan çıkmamak için ve nimeti değiştirmemek için çok çalışmak gerekmektedir.

 

“Hal”in dilden daha önemli olduğu bu yolda, doğru işlerle/uğraşlarla kişiliği güçlü kılmak ve boş olan her şeyden (lağv) uzak durmak gerekmektedir. Allah için bir şey ifade etmek için, Allah’ın amaçlarını topluma götürmek ve o amaçları gerçek kılmak gerekmektedir. Allah şahitler edinmek istemektedir. “emanet” taşınacaksa, var olan dünyada, o dünyaya hakim güçler karşısında etkin olmakla taşınacaktır. Etkin olmak tamamen bir kapasite sorunudur. Vasat oluş ve şahitlik birbirini gerektirir. Vasat olmadan şahit olunamaz. Kapasite olmadan da vasat olunamaz. İç ve dışta, akıl ve amelde, irade ve icraatta başarıyla ancak bu yol yürünebilir.

 

İslami kavramların hangisini düşünürseniz düşünün, hangisini incelerseniz inceleyin, ciddi bir muhtevayla yüklü olduğunu görürsünüz. Tövbe’yi düşünecek olursak, yanlış bir hayattan köklü bir dönüşü içerdiğini görüyoruz. Fiili çabaların oluşturduğu bir evveliyat yoksa dua karşılık bulmaz. Tezkiye, şirk, kibir, haset gibi olumsuzlukların arınma çabasıdır. Adalet, ancak ilahi hükümlerin mümkün kıldığı bir değer olarak veriliyor. Bağy, hakkı olmayanı istemekten kaynaklanan bir sınırı ihlal durumudur. Besmele her şeyin Allah için yapılması zihniyetidir. İlah, iyi ve kötü, helal ve haram konusunda nihai merci, asıl otorite içeriğinde bir kavramdır. Kim hayatımız için iyi ve kötü, helal ve haram ölçülerini/kurallarını koyuyorsa ilahımız o’dur. Fesad, şirkin sonucuyken, salah iman ve tevhid’in sonucudur. Yanlış yasalarla fesad doğar, yani fıtrat ve tabiat bozulmaya uğrar.

             

İnsanın istekleri ebediyete sarkar. O nedenle buranın imkânları (meta’ün-qelil) insanı tatmin etmez. İnsan tabiatı ancak uhrevi nimetlerle doyuma ulaşır. “nedir Yarab bu susuzluğumuz/şırıl şırıl akan sular başında” diyen şair de bu gerçeği ifade ve teyit ediyor. İnsan böyle bir varlık olduğu için ancak kanaatle dünyaya uygun bir içsel tutuma sahip olabilir. Aynen kibrin değil, tevazunun insan ruhuna denk bir tutum olması gibi. Hubutla buraya düşen insan, “asıl vatanına” varmadıkça mutlu olmayacaktır. Sonsuzluğa sarkan arzularına, ancak, bu arzularına denk özellikteki “Ahiret” in imkânlarıyla ulaşacaktır.

             

İlim ve tefekkür birbirini tamamlar. İlim, verili ve iletilmiş tüm vahyi hakikatlerdir ki, değişmez. Tefekkür ise, bu verili sisteme nüfuz eden hareket halindeki zihni çabadır. İlmin yokluğu delaleti, fikrin yokluğu taassubu ve şekilciliği davet eder. İlim tefekkür faaliyetine rehberlik eder. Tefekkür ise ilmin dinamize edilmesini intac eder. Kısaca bu iki alanın birbirinden kopartılması ciddi sıkıntılara kaynaklık edecektir.

             

Vahyi olgularla irtibatı içinde idrak etmek gerekir. İki dünya savaşı, Reformasyon ve Rönesans, sanayi devrimi, Fransız inkılâbı, bilim ve teknoloji, sosyalizm, pozitivizm ve materyalizm gibi fikri akımlar, ozon tabakasının delinmesi, AIDS vb. olguları ve olayları vahiyle ilintili olarak anlama çabası vahyin değerini daha belirgin kılacaktır. “Siz “ emri bi’l-maruf ve ney’i anil münker” vazifesini terk ederseniz Allah vahyin bereketini kaldırır” hadiside aynı doğrultuda destek sunmaktadır bu fikre. Çünkü mezkûr vazifenin ifası esnasında yaşanan hadiselerin vahiyle örtüşmesi, vahyin bereketinin tezahürlerini oluşturur.

 

Ahlak kavramını, tabiata egemen olan yasalar gibi gerekleri ihmal edildiğinde ciddi sorunların belirdiği bir açılımda algılamak gerekir. Belli davranışlar daima belli sonuçlar doğurur. Kibir daima kötü sonuç verir. Tevazu daima olumlu sonuç verir. Sosyal ve toplumsal çalışmalarda alınganlık olumsuzdur. Kaba ve itici olmak olumsuz sonuç doğurur. Kin ve haset te aynı şekilde olumsuz bir netice doğurur.

 

Egemen elit zümreyle sorunu olan Müslümanlar, vahdeti gerçekleştirmelidir. Vahdet bir kapasite meselesidir. Ahlaki yetkinlik olmadan kurulan vahdet hayalleri, hayal olarak kalır. Fikri fedakârlık, birlik için önemli bir gerekliliktir. Ben-merkez tutumlardan uzak durmak gerekir. Korku ve komplekslerden arınan kişilikler eliyle vahdet yolu kat edilebilir. Dinlemeyi bilmek gerekmektedir. Dinleme anlama amaçlı olmalıdır. Önemli olan temel anlamlarda ve amaçlarda birleşmektir. Tüm farklılıkları ortadan kaldıran bir birlik zaten düşünülmemektedir. Yeteneklerimiz ve özelliklerimizle faydalı olacağımız bir konumda tutulmamız önemlidir. Üslup kaygısını taşımak elzemdir. Muhabbet, ilişkilerin niteliğini belirlemelidir. Gelecek nesillere de iyi bir mektep ve oturmuş bir çizgi bırakmalıyız. Ahlaki devrimi içimizde gerçekleştirmeliyiz. Adil ve dengeli olma çabası kesintisizce sürmelidir. Bütün insan, kendinde insan, değerleriyle uyumlu insanın ortaya çımasına odaklanmalıdır. Sorunları çözmeyen fikir, fikir değildir. Fikri meselelerin çözülmesinde destek olma özelliğini yitirmiş bir ahlak düşünülemez. İman değiştiriyorsa imandır. Şahsiyet özelliklerimiz, yanlıştan nehy edebildiği kadar vardır. “aynı çizgi”ye ait insanlardan söz ettiğimize göre, bu birliğe hayal gözüyle bakmak, öncelikle kişilik ve değerlerimize hayal gözüyle bakmaya bizi sevk eder. Değerleri ahlak haline getirmek gerekmektedir. Gerçekçi olmak, kim olduğumuzu bize unutturacak kerteye varmamalıdır. Aşırı gerçekçilik, ilkelerin gerçekleri dönüştürmek için varolduğu fikrinden bizi uzaklaştırır.

             

Modern içerikteki birey kavramı, İslami dizgede yer bulamaz. Bir akide sınıfına(topluluğuna) dâhilizdir. Bu sınıfı oluşturan insanlarla bir hukuk, karşılıklı görev sorumluluklarımız bulunmaktadır. Hayatı ve insanları değiştirmek için yanlış yollara başvurmak gerekmez. Tüm doğru yollar insana gösterilmiştir.

 

Din’le uygulama örtüşmediğinde, bundan insanlar sorumludur. Halis idrak, yanlışları -buna öncü şahsiyetler de dâhildir- sarahatle ortaya koyar. “Allah’ın kulları”nı oluşturan fıtri ve şer’i tüm sistem, sağlıklı bir zihinsel yapı inşa eder. Bu yapı, tarihteki ve günümüzdeki yanlışları tefrikte güçlü fikir ve konuları zihne sunar. Örneklemek gerekirse, devlet kademelerine yakınları yerleştirmek her zaman sorun kaynağı olagelmiştir. İster Yunan’da, ister Roma’da, ister Medine’de olsun. Yanlışı yapan Müslüman olduğunda, yanlışın sonuçları onun kimliğine bakarak kendini tutmaz, ortaya çıkar. Uygulamada da böyle olmuştur. Neden geriyiz? Çünkü Allah adildir ve bilen/çalışan, doğru kuralları uygulayan kâfir de olsa onu sonuçlarından mahrum etmiyor. Batı tümüyle kötü değildir. Tabiatın keşfi, şartlarına ve kurallarına uyanlara açılır. Edison elektriği icat etmekle yanlış mı yaptı; telefon kötü mü? Kötüye ku...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Düşünceler III
« Posted on: 28 Mart 2024, 20:36:01 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Düşünceler III rüya tabiri,Düşünceler III mekke canlı, Düşünceler III kabe canlı yayın, Düşünceler III Üç boyutlu kuran oku Düşünceler III kuran ı kerim, Düşünceler III peygamber kıssaları,Düşünceler III ilitam ders soruları, Düşünceler IIIönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes