> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Dini Konular > Dini makale ve yazılar  >  Düsünce ve pratikte degisim
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Düsünce ve pratikte degisim  (Okunma Sayısı 607 defa)
22 Temmuz 2010, 14:17:26
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 22 Temmuz 2010, 14:17:26 »



DÜŞÜnce Ve Pratİkte DeĞİŞİm

Tarihe baktığımızda (Habil ve Kabil'den bu yana) İslam’ın küfür karşısında her alanda büyük bir savaş verdiğini görüyoruz  Bugün ise işlerini kendi aralarında parçalara ayıran her grup kendi işine geldiği gibi , bütünsellikten uzak bir biçimde halının bir ucundan tutmaya çalışıyor  Bu bağlamda mücadele her santimetre karesi özenle dokunması gereken bir halıya benzer , halının dokuması tamamlandığında yere döşenir ve boydan boya tüm zemini kaplar  Bu safhada mücadele tamamlanmış , İslam sistem olarak alt yapısı , yaşam biçimi olarak da üst yapısı kemale ermiş bir biçimde topluma hakim olmuştur 
Peki , biz bugün neye inanmaktayız ? Biz bugün teorik olarak İslam’a inanıyoruz , pratikte ise imanınız yoktur  Çünkü bir sistem ve bir yaşam biçimi olarak İslam’a inanmıyoruz , zira buna yönelik pratiğimiz yoktur  Bizim inandığımız İslam şekilden ve söylemden ibarettir , bunların ise gerçekle uzaktan yakından bir ilgisi bulunmamaktadır  Ahlaki yapısı giderek zayıflayan , mevcut sistemin elinde oyuncak haline gelmiş akılsız insanlar İbrahim’in Nemrut’un elinde oyuncak haline gelmiş olması düşünülebilir mi , böylesi bir şey mümkün müdür ?
Rabbani olmayan bir yol ve yöntem izlenerek nihai hedefe varmak imkansızdır , çünkü sünnetullah buna müsaade etmez  Eğer böylesi bir yöntemle belirli bir noktaya gelmişseniz emin olun ki , doğru yerde değilsiniz , çünkü bu nihai olarak varmak istediğiniz yerin kendisi değildir  Tıpkı bugün İslami hareketin geldiği son nokta gibi , öyle ki , yanlış yöntemlerle yanlış bir yere gelinmiştir  Bugün bizim anladığımız İslam günde 12 saat inşaatlarda amelelik yapan bir adama ne vaad etmektedir ? Veya içinde yaşadığımız bu cahili toplumda insanları kaos ve bunalımdan kurtaracak bir çıkış yolumuz var mı ? Teoride belki , pratikte ise hayır ! Ne yazık ki , bugün İslami camianın önde gelen bir takım isimleri sabahtan akşama kadar bilgisayar başında çalakalem yazıp çizerek , Filistin’den , Lübnan’dan ve Çeçen cihadından söz ediyorlar  Peki niçin ? Çünkü gerçek anlamda ne yapılması gerektiği ve nasıl yapılması gerektiği bilinmemektedir , eğer bilinmiş olsaydı bugün hala 30-35 sene önce bulunduğumuz noktada olmazdık ve eğer bu insanlar ne yapılması ve nasıl yapılması gerektiğini bilselerdi böylesi cahili bir toplumda çıkış noktaları meselelerin ekonomik ve ahlaki boyutunu ön plana çıkarmak olurdu Zira bugün sorun ekmek ve ahlak sorunudur , ancak ne var ki , böylesi bir toplumda İslami mücadele doğrudan Filistin ve başörtüsü sorununa endekslenmiştir Elbette Filistin davasını ve başörtüsü sorununu göz ardı edemeyiz , ancak unutulmamalıdır ki , “Sağlam ekonomik temellerden ve ahlaki altyapıdan yoksun bir biçimde sağlıklı bir üst yapı meydana getirmek mümkün değildir ”
Dolayısıyla bugün yapmamız gereken şey öncelikle kendimizi değiştirmektir  Düşünce ve pratikte değişim Üstad Şeriati’nin ifadesiyle ‘Hicret’ yani “Bir çeşit insandan başka bir çeşit insan geçiş” şu an olduğumuzdan daha başka bir insan olmak Bu noktada canlı bir örnekliğe ihtiyaç vardır yani peygambere “İyi bilin ki , şüphesiz Allah’ın resulü aranızdadır ” (Hucurat : 7) “Andolsun ki , sizin için ; Allah’a ve ahiret gününe kavuşmayı uman ve Allah’ı çokça zikreden kimseler için Allah’ın resulünde güzel bir örnek vardır ” (Ahzab : 21) O halde örneklik teşkil eden bir şahsiyet olarak peygamberi kendi şahsımızda belirgin hale getirmek mümkündür  Bunu başarabilmek için öncelikle peygamberin tarih içerisindeki misyonu hakkında sağlıklı bir bilgiye ihtiyacımız var  Peygamber kimdir ? Onun 23 senelik risaleti insanlık tarihi açısından neyi ifade etmektedir ? Ne yapmış ve nasıl yapmıştır ? Buna mukabil bizim toplum içerisinde üstlenmemiz gereken rol nedir ? Biz kimiz ve ne yapmak istiyoruz , amacımız nedir ? Nereden başlamalı ve nasıl yapmalıyız ? Bütün bu sorular ilk bakışta basit olarak algılanabilir , ancak bugün gelinen son nokta bu sorulara sağlıklı cevaplar veremediğimizin resmidir  O halde başlangıç olarak şunu söylemeliyiz : Peygamberi tanımanın yolu baştan aşağı siyer bilgisine sahip olmaktan geçmez , onu tanıyabilmek için bir bütün olarak tarihi bilmek gerekir  Çünkü “Tarih bilimi , bilginin kaynağı , hakkın ve batılın şahidi , rüşd’ün ğay’dan ayırt edilmesini sağlayan ‘kriter’ haline gelmiştir  Tarih biliminin böyle bir fonksiyon üstlenmesi , şu sonucun ortaya çıkmasını sağlamak içindir : “Helak olan açık delille helak olsun , yaşayan da açık delille yaşasın ” (Enfal : 42) -Cevdet Said – Makaleler-
Ancak ne yazık ki bugün bizim kendimizi değiştirmek gibi bir düşüncemiz yoktur  Eğer öyle olsaydı bu düşünce bizi Hira’ya götürürdü ‘Hira’ ifadesiyle burada sufice kendi içimize dönmeyi kastetmiyorum , zira Hira salt bir biçimde içe dönüşün yaşandığı bir mekan değil , peygamberin dünyaya ve olaylara tepeden bir bütün olarak baktığı yerdir Dolayısıyla ekonomik gücü ellerinde bulunduran üç-beş kodamanın kendilerini kutsal beldenin sahipleri ve efendileri addederek terbiye ve idare noktasında tek yetkin güç olarak gördüğü , ahlaki yapısı çürümüş cahili bir toplumda vahyin öncelikle ‘Rab’ kavramından , insanın yaratılışından , okumaktan , kalemden ve Rabb’in büyük kerem sahibi oluşundan söz ettiğini görüyoruz  Niçin vahiy ilk olarak bu kavramlardan söz etmektedir ? Çoğumuza garip gelebilir ama ‘Yaratan Rab’ ifadesi cahiliyyenin ekonomik ve siyasi yapısına vurulan en büyük darbedir Zira yaratıcı için ‘Rab’ ifadesi kullanıldığı andan itibaren ne her alanda tekel oluşturan üç-beş kodamanın iktidarından ne de halkın sınıflara ayrıldığı siyasi bir yapının meşruiyetinden söz etmek mümkün değildir  Bu nedenledir ki , vahiy her dönemde toplumların genelini teşkil eden mustaz’af insanlar için bir ümit kaynağı olmuştur  Bugün ise vahiy bu insanlara hiçbir şey vaad etmiyor , çünkü biz vahyi gereği gibi güncelleştirip bu insanların önüne bir umut ışığı olarak koyamıyoruz  Çünkü suda yaşadığı halde suyu inkar eden balık misali toplumun bugün yaşadığı sorunları kendi sorunlarımız olarak görmüyoruz  Bu bağlamda İslami hareketin önde gelen isimlerinden bir beye basit bir örnek olarak okulların önünde uyuşturucu satıldığını ve benim de üç çocuk babası olduğumu hatırlattığımda bana “Bize ne , bu bizim sorunumuz değil ki , sistemin sorunu” diyordu  Oysa sistem zaten adaletsizlik , ahlaksızlık ve üç kağıt (borsa , faiz ve döviz) üzerine kurulmuştur ve bütün bu insanlar bu kokuşmuş sistemin mağdurlarıdırlar  Dolayısıyla nasıl dönemin Mekke’sinde ahlaki çürüme ya da kız çocuklarının diri diri toprağa gömülmeleri vahyin gündemindeki bir problem ise bugün de okulların önünde 10-12 yaşındaki çocuklara uyuşturucu satılması vahyin gündeminde yer alan bir problemdir  Öyle ki , birileri dün olduğu gibi bugün de insan emeğini ve nesli ifsad etmek için uğraşmaktadır  Ancak bu bey Filistin’i ve başörtüsünü bize yönelik direkt bir saldırı olarak nitelendirirken çoluk-çocuk sahibi olduğumuz halde okulların önünde uyuşturucu satılmasını bize yönelik direkt bir saldırı olarak görmemektedir  Zira o kendisini toplumdan soyutluyor ve kendi hayal aleminde Filistin davasına ve dünyanın diğer bölgelerindeki İslami mücadeleye destek veriyor Onun bakkal Nuri’yle , kahveci Rıza’yla , taksici Bünyamin’le ya da köylü Mehmet’le bir işi yoktur , zihinsel özürlü bir annenin beş çocuğuyla birlikte bir harabede yaşıyor olması da onun için hiçbir şey ifade etmemektedir  Çünkü bu beyin aklı fikri başka yerlerdedir Şimdi bu söylediklerimden benim Filistin davasından yana duyarsız olduğum ve İslam kardeşliğinden nasibimi almadığım sonucuna varılabilir  Ancak benim söylemek istediğim şey şudur : “Kendi bulunduğunuz yeri zulmün pençesinden kurtarmadan başka yerleri kurtaramazsınız !”
Dolayısıyla bugün bizim temel sorunumuz ‘kuşatıcılık’ sorunudur  Çünkü bizim bu insanların önüne koyduğumuz İslam anlayışı kuşatıcı değildir  Halbuki bu insanların sorunlarına ortak olarak -ki , zaten bugün halihazırda yaşanan sorunlar bizim de sorunlarımızdır- toplum denen bu koca cevheri işleyebilir ve sistemi bütünüyle değiştirebiliriz 
Peki , biz bugün topluma ne anlatmaktayız ? Bir sürü teori , pratikte ise hiçbir şey İslam adına felsefi dille konuşulmakta , meseleler daha da karmaşık hale getirilmektedir , bu nedenledir ki , toplum içerisinde ümitsizlik her geçen gün daha da artmaktadır , çünkü bu insanlar bizim ne dediğimizi anlamıyorlar  Hal böyle iken üstüne üstlük iki tane beyefendi çıkıp topluma ‘kafir’ damgası vurmaya kalktığında gerisini siz düşünün  Oysa biz biliyoruz ki , ‘kafir’ hakikatle apaçık bir biçimde yüzleştikten sonra onu inkar edene denir Şimdi kendi kendimize soralım : “Biz bu topluma İslam’ı ne kadar anlatabildik ?” bir başka ifadeyle bu toplum hakikatle apaçık bir biçimde ne kadar yüzleşebildi ? Dolayısıyla bu toplum cahili bir toplumdur ve bu insanların apaçık bir biçimde hakikatle yüz yüze gelmeye ihtiyaçları vardır  Bu noktada ilk beş ayetle başlayan vahyi süreç yeniden güncellenmeli , bir başka ifadeyle “sil baştan” diyerek geçmişte yapılan hataları tekrarlamaksızın , sabır ve merhametle toplumun gündemine vahyi yeniden taşımalıyız  Biz böyle söylediğimizde İslami hareketin önde gelen isimlerinden başka bir bey bize “Hala iqra’da , okuma faslında mıyız ?” diyordu  O halde bu beyefendiye şunu sormak gerekir : “Mekke’de Tekvir suresi indiği zaman yer yerinden oynuyordu , haliyle cahili bir toplumda gündemi vahiy belirliyordu  Acaba siz geride kalan 30-35 senelik süreçte vahyi güncelleyerek hangi ayetleri toplumun gündemine bomba gibi düşürdünüz ?” Soruları çoğaltmak mümkün 
Sonuç itibariyle , bizim yegane sermayemiz vahiydir ve bu sermaye bugüne kadar farkında olmaksızın yanlış şekilde kullanılmıştır  Bu bağlamda düşünce ve pratikte vahiy eksenli değişim merhum İkbal’in deyimiyle ‘Yeniden yapılanma’ bizim için kaçınılmaz bir zorunluluk haline gelmiştir  Aksi halde Allah adına yapılan yanlışların faturasını hep beraber ödemeye me...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Düsünce ve pratikte degisim
« Posted on: 29 Mart 2024, 02:08:27 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Düsünce ve pratikte degisim rüya tabiri, Düsünce ve pratikte degisim mekke canlı, Düsünce ve pratikte degisim kabe canlı yayın, Düsünce ve pratikte degisim Üç boyutlu kuran oku Düsünce ve pratikte degisim kuran ı kerim, Düsünce ve pratikte degisim peygamber kıssaları, Düsünce ve pratikte degisim ilitam ders soruları, Düsünce ve pratikte degisimönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes