> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Dini Konular > Dini makale ve yazılar  > Dirilten hayatlar üzerine
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Dirilten hayatlar üzerine  (Okunma Sayısı 773 defa)
22 Kasım 2010, 14:29:22
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 22 Kasım 2010, 14:29:22 »



Su Sohbetleri “Dirilten Hayatlar” Üzerine

Ali Yalçın

 
Tüm gününü evine helal ekmek götürmek için bereketli kılan bir işçi, alnındaki ter henüz kurumadan hakkını aldığı vakit ter damlalarının özgürlüklerine kavuşmasına razı oldu ve böylece alınteri buhar halinde göğe yükseldi.

Sabah namazını eda etmiş olan bir anne, seccadesinden henüz ayrılmamıştı ve yaşlı gözlerle dua ediyordu.Gözyaşları aşağı doğru süzülürken, susuzluk nöbetlerinin en derin krizlerini yaşayan toprak, Allah’a dua ederek bu damlaların sadece bir tanesiyle serinlemeyi nasip etmesini istedi.Ne var ki takdir su devinimlerinin  gökte buluşmasını ve oradan da yağmur olarak inmesini öngörüyordu…

Bir savaşçı gözünü silahının namlusundan ayırmaksızın düşmanın menzile girmesini bekliyordu.Savaşçının ciğerlerinden buhar buhar yükselen haysiyet Allah’a yükselmek istiyorcasına sabırsızlandı.Gök, az sonra suskunlaşacak kalbin atışlarını duymayacağına mı yoksa buharlaşan nefesten mahrum kalacağına mı üzülsündü ?

Savaşçının son nefesi göklere tırmandı.Bu nefesteki buhar, bulutlara sevinç haberleri vererek bir damla suya dönüştü.Diğer su zerreleriyle birleşti. Oradan, Allah yolunda öldürülenlere ölüler denilemeyeceğini, onların hayatın gerçek kalıcıları olduğunu bildirmek için yeryüzüne inerken mazlumlar coğrafyasının taşına toprağına selam verdi, rüzgârlarına tutundu ve canlı olanı diriltmeye sevdalandı.Bakışlarını deryaların derinliğinde keskinleştirdi, kirlenmiş iklimleri uyarmak için güneşin ilk ışıklarıyla gökkuşağı sundu. Bununla da yetinmeyip, ikindilerden  bir  ikindi yağmuru olarak talihsiz mevsimlere umut oldu.Haberini vermek için mecburen geceyi bekleyecekti. Beklerken bir huzur indi yeryüzüne.

Kocasının o güzel yüzüne hasret kalan taze gelin anladı ki gecenin karanlık koynunda, gurbetin hüzünlü yüzünü aynaya sermeye gerek yok!Allah yolunda öldürülenlerin ölüler olmadığını Allah söylemişse elden ne gelir?

Sadece mırıldandı:

“Allah’tan geldiysek O’na döneceğimiz anı beklemekten başka çare yok!”

Yağmur damlasına da bir çift sözü vardı:

“Ey yağmurun suyu!Öyle bir nehire karış ki o nehir kıvrıla kıvrıla geçtiği yerlere hayat versin! Kocamın nefesinden buharlaşan sen bunu yapar mısın?”

Yağmurdaki su bir an dahi duramayacağını anladı ve kavuşacağı nehri aramaya koyuldu…

Bir nehir şimdi mutluydu.

Mutluydu çünkü yükseklerden inen yağmur berrak ve diriltici suyunu nehrin yüreğine katmıştı.     

Sanki derinden gelen bir fısıltı kendisine incitmeden, yıkmadan, kırmadan, üzmeden ve korkutmadan akıp gitmesini telkin etmişti.

Bu yüzden sakin bir şekilde ve kendisine emredildiği hal üzere kıvrıla kıvrıla akıp gidiyordu. Yağmurdan, kardan, çığdan, doludan, nemden, buhardan, dalgadan, selden ve hatta tufandan izler taşıyor olsa da belli ki bugün azabın, öfkenin, önüne katıp süpürerek götürmenin, batırmanın ve boğmanın günü değildi. Bugün, bir damla suya hasret yarılmış topraklara, paramparça olan dudaklara ve zamansız sararmış ekinlere hayat vermeye adamıştı kendini.

Şeksiz şüphesiz anlıyordu ki feri tükenmekte olan bir göze, renginden vazgeçmeye yüz tutmuş yeşile umut vermesi telkin edilmişti. Zira bir şehidin nefesinden süzülen haysiyet olarak, helal kazancın delili olan alından ter olarak, geleceğe umutla bakmaya hasret bir gözden gözyaşı olarak gelen bir suyu barındırıyordu…

 Bu su hayat hakkındaki kanaatlerini öyle derinden değiştirmişti ki artık akıp gitmesini sıradan bir amel değil de bir ibadet olarak algılıyordu. Nasıl mutlu olmasındı?

     Hayatın ibadetten ve itaatten ibaret olduğunu bilmek, sulardaki bütün hareketlerin aslında bir kulluk görüntüsü olduğunun farkına varmak mutluluk vermez miydi?

 Milyonlarca ton suyun göklerden yere doğru inmesi veya bir o kadar suyun da buharlaşarak göğe çıkması Yaratıcıya secde etmekten ibaret değil miydi? Hem insanoğlundan kimin imtihanını en iyi verdiğinin bilinmesi için gökler ve yer altı günde yaratıldığında Allah’ın Arş-ı su üzerindeydi ve su daha önceki yaratılışıyla zaten ibadet ediyordu! Su Allah’a en evvel ibadet edenlerdendi. Öyle ki diri ve canlı olan her şeyin sudan yaratılıp meydana getirildiğini görüp anlasınlar diye örnekler verildiğinde de su bir ibadeti çoktan bitirmişti! Evet, her canlının kendisinden yaratılmış olması Yaratıcının Suya diğer bir iltifatı değil miydi?

Nehir bu yüzden mutluydu ve aslında yeryüzünün tüm suları da bu mutluluğun bilincindeydiler…

Nehir derin düşüncelere dalarak aktı aktı…

Kimi karnı üzerinde sürünen, kimi iki ayağı üzerinde ve kimi de dört ayağı üzerinde yürüyen canlıların,   sudan yaratıldıklarını unutmadan ve suyu örnek alarak kulluk etmeye çalışmaları daha hayırlı olacaktı.

Nehir derin bir tefekküre dalarak suyunu taşıyordu.

Suyun her zaman hayatın bizatihi merkezinde olduğunu ve her zaman kutsal olduğunu, en büyük mükâfatların ve en çetin azapların kendisi üzerinden verildiğini düşünüyordu…

 Yaratıcısına sonsuz şükürler etti. Allah dilemeseydi Nuh tufanıyla ve Kızıldeniz’in sularıyla insanoğlu azabı tatmazdı!

Nehir cennetlere kavuşmayı düşündü…

Nehrin özü olan su öyle heyecanlandı ki cennetlerde akmak için yapılması gerekenlerin tamamını bir an önce yapıp, göz açıp kapama süresinden daha kısa bir sürede, oyun ve oyalanmadan ibaret olan bu dünya hayatından cennetlere kanatlanıvermeyi istedi.

Nehirleriyle tasvir edilen cennet bahçelerinde bir nehir olmak ne büyük mükâfattı!

Nehir daha açık bir zihinle düşündü: Şimdi kendisine düşen, ölü diyarlara hayat vermek, insanı arındırmak, yaratılan nice hayvanların suyu olmak ve gökten tertemiz bir su olarak indirildikçe şükretmek ve yeryüzündeki görevi sona erdiğinde de mükâfat olarak cennetlerde akmaya devam etmekti!

Nehir böyle düşününce, yeryüzünün tüm nehirleri de mutlu oldular… 

Nehir tüm diğer kardeşleriyle sevinç ve mutluğunu paylaşıp yoluna devam ederken kıyısında olup bitenleri de gözlemliyordu.

Bir ağaç kendi mutluluğunu nehrin mutluluğu ile paylaşmaktaydı. Ancak bir yaprak tutunduğu daldan zamansız kopunca bütün neşesi kaçtı. Diğer yaprakların ümitsizliğe düşmelerine engel olmak için gidenin artık gittiğini ve geri dönmeyeceğini söylemeye çalıştıysa da istediği başarıyı sağlayamadı.

Çiğ taneleri ağacın acısını az da olsun hafifletmek için güneşten selam getirdiklerini söyledilerse de ağaç hiçbir yaprağın Allah’ın bilgisi dışında düşmeyeceğini bilen olarak acısını bağrına sakladı. Erken gidişler hep hüzünlü olurmuş meğer! 

     Nehir bu olaya şahit oldu ve rüzgârdan rica etti de yaprak gelip üzerine kondu.

     Bir horoz eşikten atlayarak civcive nasıl atlanacağını talim ettiriyordu lakin civciv başaramayışını susamışlığına bağlıyordu. Horoz bin bir zahmetle civcive su buldu ve civciv bu kez eşiği geçmeyi başardı.

     Nehir suyunu dağıta dağıta yol alıyordu.

     Annesini kaybeden bir kuzunun melemesi nehri duygulandırdı. Kazların çamurlu sulardaki patırtılarını görüp göletlerine su takviyesi yaptı.

     Güneş nehre pembemsi bir veda busesi vererek suya elveda etti ve havayı kararttı. Hava kararınca  nehir, dağların eteklerindeki  tüm canlılara sesini duyurmak için, bir şelaleden akmayı tercih etti.

     Bununla da yetinmeyip Allahın göğe serptiği altın sarısı göz kırpmalara cevaplar verdi.

     Bir yayladan doğan küçücük bir suyla arkadaş oldu bir süre ve ona Allah’ın suya verdiği değerin büyüklüğünü anlattı. Belli ki bu küçük su kaynağı kendisine özenmiş, Allah’ın kendisine verdiği değeri bir anlığına unutmuştu. Bir nehrin yüklendiği gibi büyük sorumlulukları olsun istiyordu. Ona, eğer farkında olursa her suyun benzer ve denk sorumluluklar yüklendiğini, Allah’tan, taşınması zor sorumluluklar istemenin doğru olmadığını ama kendisine düşenleri hakkıyla yapması gerektiğini, bunları yaptığında karşılığını tastamam alacağını uzun uzadıya anlattı. Böylece küçük su yüzyıllardır bu yayladan insanlara ve hayvanlara bir nimet ve şükür vesilesi olduğunu düşündü. Meğerki ne denli hayırlara vesile olmuş da farkında değildi!

Nehir son sözlerini söyleyip ayrıldı:

“Kardeş! Şu dağdan eriyecek karın sularına kavuşmayı, bu kavuşmayı şu insanlar için bereketli kılmayı düşünsen, kenarında bitecek olan nanelerden kokular göndersen bana, çünkü benim sahillerimde seninkinden daha az nane, nergis ve papatyalar yetişir! Ve ben çabucak terk ederim de bu güzelim kokuları doya doya çekemem ciğerlerime! Ah! Bilsen senin gibi sakin olmayı, gece yıldızlarla sohbet etmeyi, kurbağalarla karşılıklı şarkılar söylemeyi ne çok isterdim! Şu dağın zirvesinden esen rüzgârdan masallar ve ninniler dinlemeyi ne çok isterdim! İnsanlar bende boğulma tehlikesi yaşar! Oysa senin cıvıl cıvıl çocukların var! Hatta balıkların var küçük küçük! Ne yapalım takdir böyle, razı olacağız ve Rabbe teslim olacağız!”

Küçük su nehrin ardından ayrılık gözyaşları döktü ve:

“Allah’ım beni affet! Verdiğin nimetlerden ötürü şükürler olsun! Nasıl da kör kalmışım ve şükredenlerden olmamışım!” diye mırıldandı.

Nehir,  kardeş suya hayat verdiği için mutluydu…

Nehir, yıkılıp harabe olmuş bir değirmene doğru güzergâhını değiştirdi. Kim bilir kaç yıl önce yıkılmış olan bu değirmenin temel taşlarından birine oturup dinlenen şu yaşlı adam ne hatıralara sahipti de bugün nemli gözlerle mazinin o unutulmaz anlarından mutluluklar devşiriyordu.

Yaşlı adam ayakları dibindeki ıslaklığı fark edince, önce gördüğü mucizeye inanmak istemedi sonra da ...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Dirilten hayatlar üzerine
« Posted on: 18 Nisan 2024, 23:25:17 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Dirilten hayatlar üzerine rüya tabiri,Dirilten hayatlar üzerine mekke canlı, Dirilten hayatlar üzerine kabe canlı yayın, Dirilten hayatlar üzerine Üç boyutlu kuran oku Dirilten hayatlar üzerine kuran ı kerim, Dirilten hayatlar üzerine peygamber kıssaları,Dirilten hayatlar üzerine ilitam ders soruları, Dirilten hayatlar üzerineönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes