๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Dini makale ve yazılar => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 21 Temmuz 2010, 16:35:54



Konu Başlığı: Düş Yorgunu
Gönderen: Sümeyye üzerinde 21 Temmuz 2010, 16:35:54
Düş Yorgunu


Düşünki, sevdiklerinden, doğup büyüdüğün topraklardan çok uzaklarda bir yerdesin

Akşam olur kapanırsın dört duvarına

Konuşursun Ağlarsın Anlatırsın Bağırırsın Sesin yankısını yitirir duvarlarda

Halini bir soran, sesini bir duyan olmaz

Sonra ey der, hey der susarsın Kıvrılıp yüreğinin içine büzülürsün bir köşede Kıvranırsın

Kanarsın Geldiğin yerler gelip çakılır usuna Düşünürsün Düşünür üzülürsün Üzülür Düşünürsün



Acılar ki, zemheri kadar karlı, uzak bir yol gibi uzun Kimseler görmesin diye gözlerinde sel sel taşan yalnızlığı

Kimseler duymasın diye, ışık sızmayan bir bodrumun karanlığına gömersin sesini

Ey der susarsın, hey der susarsın, ah der susarsın, vay der susarsın,

oy der susarsınUnutur yollar seni, unutur güvercinin



Bir dost ararsın, elini uzatırsın elin havada kalır Gözlerin tavanda, sözlerin ağzında çaresiz kalır

Uzun ince bir ah gibi, bir sızı gelip saplanır kalbinin tam orta yerine burgulu bıçak gibi

Ne kadar sevgi varsa kanar içinde işte o zaman, ne kadar özlem varsa yanar

Oturup ağlamak istersin şöyle doya doya ama akmaz bir damla yaş gözlerinde

Yüreğinin ağladığını hissedersin o an, yüreğinle beraber geçmişin de ağlar içinde

Ömrünce hep kırılırsın, kanarsın, durduramazsın kanamayı Kırgın, kızgın, yorgun, bir o kadar da yaralısın

Hayat ki, hakkını hep başkalarına vermiştir ama yinede haklı çıkan hep başkaları olmuştur



Anlatamazsın derdini kimselere hep içine atarsın Acıların dehşetli dalgalarında yolunu yitirmiş bir gemi

gibi kalakalırsın tanımadığın denizlerin ortasında, şaşkın bitkin, bir o kadar da yorgun ve çaresiz



Unutursun içindeki ışıkların beyazlığını, bütün renkler siyaha çalmıştır artık

Dalgın dalgın bakarsın sulara, Umut yaralı bir kuş olmuş, uçmuş elinden

Ayrılık sözleri su olup sızı sızı akar dilinde, içindeki bütün pınarlar kanamaya başlamıştır



Kar yangını bir gecedir zaman artık, kahrolası ıssıs sokaklarda

Akşam şehire her gelişinde, hüzünle gelir Acılarını alıp gitmez

Kanadı kırılmış yavru bir kuş gibi sığınacak bir dal ararsın

Ve sessizce solursun bir hazan yaprağı gibi Önünde çocukluğun geçer, ilk gençliğin geçer yıl yıl

Gömülürsün karanlığın en derin dehlizlerine Hüzün kokar rıhtımlar, yalnızlık kokar Yalnızlık ölüm kokar

Bazen karanlıkta kalır tükenir nefesin



Bazen gözpınarlarından akan damlalar, bir nehir gibi süzülerek Renin kirli sularına karışır

Daralırsın, çıkıp bir dağbaşına haykırmak geçer içindeki ateşi, yankılı kayalara

Koşarsın doruklara, ayakların kırık, dikenler acımasız, yüreğin kanrevan

Hasretle sarılmak gelir son bir defa sevdiklerine



Hüznün yırtık gömlek gibi durur sırtında, kırılgan bakışlarında hüzün sızar aynalara her gece

Ne kimselere anlatacak bir öykün var, mutlulukla başlayan Ne de bir sevinç, gözlerinde bahar yeşili umutlar taşıyan

Suların ötesinde bir çiçek büker boynunu her akşam Adı gül, kokusu gül, rengi gül, gözyaşı gül, iki gözü iki çeşme

Mutsuz avuntusuz ve suskun



Ey der susarsın, susar yürürsün yüreğinin yollarına sererek hıçkırıklarını, yağmur yağmur tomurcuklara yağar gözyaşların

İçindeki kör karanlık patikalarda yolunu bulmaya çalışırsın ama nafile, kaderindeki hoyrat rüzgarlar bir yandan

bir yana savurur incinen ince ruhundaki incinmişlikleri


Ey gecelerinde kahrolduğum hayat, sokaklarında sırılsıklam ıslandığım şehir, artık bu yerlere sığamıyorum dersin

Gökyüzünde katar katar turnalar göçüp gider sılana, turnalar gider sen kalırsın

Uyku tutmaz geceleri, yitik düşlerinin gölgesine sığınınırsın, gölgeler gider sen kalırsın

Bilirsin ki, göçmen hiç bir kuş uçamaz kanatları kırıksa


Hasretin ince bir yol olur uzanır yangınlara, kırılır kendine saklaya saklaya içindeki gül

Ardına saklanacak ne bir gölgen ne de duldan kalır

Sevinçler dağıtırken acılar toplayan bir çardak kuşusun şimdi, şimdi ömrün, saçların kadar karlı ve puslu

Hüzünlü bir ırmaktır şimdi yanaklarında yüreğine akan, bilirsin ki, artık hiç bir şey avutmaz seni,

şefkatine sığındığın sıcak bir kucak bile Vefasız dünyanın ihaneti yiyip bitirir seni,

Ezilmiş gelinciklerin çığlığında gizlersin sesini ve gözyaşını, kırların ürperişi gibi dökülür dudağında sözcükler

Hıçkırıklar boğazına tıkanıp kalır her defasında, her defasında dudağında binlerce şiir kanar;

binlerce şiir yanar içinde her defasında



İhanetin, kalleşliğin, göğsünden vurulmuşluğun acısını taa iliklerinde duyarak yürürsün ıslak caddelerde

Ne şarkıların, ne de şiirlerin bir tadı kalır dilinde

Yanıp kavrulursun hasretin ateşiyle, bir çöle döner yüreğin

Bir yanın Leyladır artık kıyılarının bir yanın Mecnun

Bir yanı Ferhatdır dağlarının bir yanı Şirin

Başını önüne eğer yürürsünBir hüzün yağmuru tepende, adım adım ölüme götürür seni adımların 



Nuri CAN