> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Dini Konular > Dini makale ve yazılar  > Dünya Hırsı
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Dünya Hırsı  (Okunma Sayısı 829 defa)
01 Mayıs 2010, 16:38:36
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« : 01 Mayıs 2010, 16:38:36 »



Dünya Hırsı

Mümin, çalışıp kazanır. Kazandıklarından da Allah için ihtiyaç sahiplerine verir, yani infak eder. Müminin kazanması gözü doymamış bir harislikten değildir. O, hırs tuzağına yakalanmaz. Çünkü bilir ki sahip yalnızca Allah’tır. Kendisini sahip sanmak yolunu şaşırmaktır ve o böyle şaşıranlardan olmaz.

İnsanın var oluş sancısı, göğe ait olma ile yere ait olma arasındaki gerilimden kaynaklanmaktadır. Bizler dünyaya ait varlıklar mıyız, yoksa çürüyecek olan bedenimizi dünyada bırakıp ruhumuzla göğe doğru mu yükseleceğiz?

Yerle Gök Arasında


Bu satırları okuyan bizler, hayatımızı bir beden içerisinde sürdürdüğümüz için duyu organlarımızın verilerine, kalp ve beynimizin faaliyetlerine muhtacız. Bu durum bizi zorunlu olarak yere bağlı kılarken, diğer yandan ruhunda cennet hatıralarını hisseden ve tekrar orasını arzu eden manevi yapımız ise göğe doğru miraca çıkmak istemektedir.

“Kâfir yolculuğundan bir fayda görmez, ondan dolayı da bütün meyli toprağadır.
Adamın yüzünü geriye çevirmesi, hırstan tamahtandır; yüzünü yola çevirmesi, doğruluktan niyazdan.
Ruhunun meyli yüceliklere ise yücelir durursun, varacağın yer de orasıdır.” (Mesnevi, 1810. beyit)

İnanan insanlar olarak tam bir teslimiyet içerisinde hakikate doğru yükselmeye karar verecek iken, diğer yönümüz devreye girmekte ve sonuçta varlığımız bu iki zıt kutup arasında gerilmektedir. Gaflete dalmış bir müminin ezan sesini duyduğunda yaşayabileceği mahcubiyeti düşününüz. Veya günlük meşguliyetlerin ardında koştururken ezanın ilâhi nağmelerini bile duyamamış bir müslümanın namazı kaçırmamak için hüzünlü telaşını düşününüz.

Dünyada var olan her şeyin yok olacağını, ömrümüzün yüz binlerce yıllık insanlık tarihine nazaran çok kısa olduğunu bile bile dünyadaki pek çok şeye sahip olmak için ifrat derecesinde parayı arzu ederken, ceplerimizi doldurmak için açgözlülükle tamahkârlık yaparken maneviyattan uzaklaşabilen, hatta çevremizdekilerin kalplerini bile kırabilen bizler sadece bir kefene sarılı olarak bu dünyaya veda etmeyecek miyiz?

Orada Ne Var?


Behlül Dânâ Hazretleri, Halife Harun Reşid’e şu şekilde nasihat etmiştir:

Bir gün halifeye:
– Ey Harun Reşid! Yer içinde, yer üzerinde ve göklerde çok olan nedir, diye sordu. Harun Reşid:
– Bunu bilmeyecek ne var? Yer içinde ölüler, yer üzerinde hayvanlar ve bitkiler, gökte ise meleklerdir, dedi.

Behlül Hazretleri, “Değil!” buyurdu. Halife, “Nedir?” diye sorunca Behlül Dânâ:
– Ey Halife! Yer içinde çok olan ölülerin pişmanlıkları, yer üzerinde insanların hırs ve tamahı, gökte ise adil hükümdarların sevaplarıdır, buyurdu. Bu sözler üzerine Harun Reşid ağlamaya başladı.

Dünyadaki bu misafirliğimize rağmen, açgözlü insan, dünyaya olan rağbetinden dolayı, aşağıdaki ayette de buyrulduğu gibi daha çok yaşamak ister. Aslında bu talebinin altında yaklaşmakta olan hak ettiği azabından kaçış düşüncesi vardır:

“Doğrusu, onların (Yahudilerin) hayata diğer insanlardan, hatta müşriklerden daha düşkün (daha hırslı) olduklarını görürsün. Her biri ömrünün bin yıl olmasını ister. Oysa uzun ömürlü olması onu azaptan uzaklaştırmaz. Allah onların yaptıklarını görür.” (Bakara, 9)

“Bir tamahkâr, yukarıdan aşağı kusur dolu bir zenginde ayıp görmez. Çünkü ondan bir şey koparmaya tamah etmiştir. Tamah işte böyle bütün gönülleri kaplar.” (Mesnevî, 2355. beyit)
Belki bazen tamahkârlığımızı gizliyor veya ona çeşitli kılıflar bulabiliyoruz. İmam-ı Rabbanî Hazretleri’nin buyurduğu gibi, şeytan, riyayı ihlâs olarak ve tamahı da tersi olarak göstererek insanı aldatmaya çalışır. Şeytan köpek gibidir. Köpek kovalayınca kaçar ise de, başka taraftan yine gelir.

Mala olan düşkünlüğümüzü belki bazen gençliğimize de yorabiliriz; yani yaşayacak yıllarımız var ve bugünkü şartlarda ihtiyacımız olanları temin etmeye çalışıyoruz diyebiliriz. Peki, yaşımız ilerledikçe mala olan ilgimiz azalıyor mu?

“Ademoğlu yaşlanır, fakat ondaki iki şey gençleşir: Mal üzerine hırs, ömür üzerine hırs…” (İbn Mâce, Zühd, 27) şeklindeki hadis-i şerif, tamahkârlığın istikbal endişesiyle bir ilgisi olmadığını bizlere gösteriyor.

Peygamber s.a.v. Efendimiz’in ümmetini zararlarına karşı uyardığı en önemli konuların başında daha çok mala sahip olma hırsı gelmektedir. Çünkü O bilmektedir ki, yeryüzü zamanla daha zenginleşecek, mal çeşitliliği artacak, gelişecek teknolojiyle insanoğlu hayatını kolaylaştıracak ama bütün bu gelişmeler nefsini terbiye edemeyen, sahip olduğu mallarını vazgeçilemez gören kalbi fakir insanlar açısından fitne olabilecektir: “Her ümmetin bir fitnesi vardır. Benim ümmetimin fitnesi ise maldadır.” (Tirmizî)

İman ve İnfak

Tamahkârlığımızı tetikleyen başlıca sebeplerden birinin muhtaç olanlara yardım etmekten uzak durmamız olduğunu unutmamalıyız. Çünkü sadakayı terk eden kimse, dünyevî hırs ve tamah içerisinde perişan bir hale gelir. Feraset sahibi müminler ise, sadakaya riayet ederek bu kötü duyguyu kontrol altında tutmaya hatta yok etmeye çalışırlar. Abdullah b. Hubeyk Hazretleri, çevresindeki insanları açgözlülük etmekten sakındırır ve onları şöyle uyarırdı: “Açgözlü insan tamah zincirine bağlanmış ölüye benzer. Kalpteki tamah kalbi mühürler; mühürlü kalp ise ölüdür. Mümin tamahkâr olamaz. Nefsin şehvet ve arzularına uyamaz.” Evet; insan, bedeni maddeden yaratılmış olsa da aslında bu maddenin bile nasıl düşündüğünü ve Allah adı anıldığında nasıl titreyebildiğini unutabiliyor. Din nasıl en çok bid’at ve hurafeler dolayısıyla toplumda zayıflayabiliyorsa, insan da en çok tamahkârlığı dolayısıyla hem dinini hem de insanlığını kaybedebiliyor: “Bir koyun sürüsünün üzerine salıverilen iki aç kurdun o sürüye verdiği zarar, kişinin mal ve şeref hırsının dinine olan zararından daha ağır değildir.” (Tirmizî)

Mektubat-ı Rabbanî’de de belirtildiği üzere, insanı tamah etmeye yönelten hırs, şehvet ve kızgınlık, insanın cesedini meydana getiren maddelerden ileri gelmektedir. Dünya malına aşırı düşkün olmak, sahip olduklarımızı kaybedebiliriz diye cimrilik yapmak, bayağı işler peşinde koşmak hep maddeden doğmaktadır. Rasulullah s.a.v. “Küçük cihaddan döndük, en büyük cihada geldik!” buyurduğunda, büyük cihad olarak, çok kimselerin dediği gibi sadece nefsle cihadı değil, belki nefsin hâkim olmaya çalıştığı ceset ile cihadı bildirmiştir. Tamah perdelerini yırtmadan, gönlümüzü nasıl fethedebiliriz ki!

Unutmamak gerekir ki akıl, dünyada kaldıkça, bu bedene de bağlı kalır. Bu bağlılıktan kurtulamaz. Bu iğreti varlıktan alakası kesilmez. Vehim, her zaman aklın etrafında, hayal daima aklın yanında bulunur. Gadap, yani kızgınlık ve şehvet gibi nefsin arzuları, hep onunla beraber kalır. Hırs ve menfaat onu yalnız bırakmaz. Bizleri sürekli toprağa bağlayan, adeta ayaklarımıza vurulmuş prangalar gibi bir türlü vazgeçemediğimiz kötü huylarımız sebebiyle, yaratılışımız itibarıyla melekût alemine doğru yükselmemiz gerekirken, maalesef hayvanat alemine doğru inmekteyiz.

Görünüşte Zengin

Gönlü tok olmayan insan ne kadar zengin olursa olsun fakirdir. Maddi beklentilerin esiri olmamak için insana gönül tokluğu gereklidir. Ebû Hüreyre r.a.’dan rivayetle Peygamberimiz s.a.v. şöyle buyurmuştur: “Gerçek zenginlik, mal çokluğu değil, gönül tokluğudur.” (Buharî)

Tamahkârlık yaptıkça, Cenab-ı Hakk’ın hakkımızda takdir edeceği rızka olan tevekkülümüzü de kaybederek, daha çok mala sahip olacağımızı ve sahip olduklarımız çoğaldıkça da doyuma ulaşacağımızı düşünebiliriz. Oysa Hz. Ömer r.a. bir hutbesinde şöyle hitap etmiştir: “Ey insanlar! Bilin ki tamahkârlık fakirliktir, kanaat etmek ise zenginliktir. Kişi bir şeye tamah göstermezse ondan müstağni olur.”

Demek ki insan tamah ettikçe hırsı daha da artıyor, sahip oldukları kendi gözünde anlamsızlaşıyor, sahip olamadığı şeyler de gözünde büyüyor. Bu halde kalan ve belli bir düzeyde de olsa zengin olan bir insan gerçek bir fakirden daha kötü durumda değil midir? Peygamberimiz s.a.v. de hırslı insanın sonu gelmez beklentilerini şu ifadelerinde belirtmiştir: “Ademoğlunun iki vadi dolusu malı olsa bir üçüncüsünü ister. Ademoğlunun karnını (gönlünü) topraktan başka birşey doldurmaz. Şu kadar ki, tevbe eden kişinin tevbesini Allah kabul eder.” (Tirmizi, İbn Mâce)

Mesnevi-i Şerif’te de vurgulandığı üzere; “Denizin testideki suya da tamahı vardır.” Tamahkâr insan sadece kendisinin çalışmasıyla her şeyi elde edemeyeceğini bilir ve meşru olan veya olmayan pek çok yola başvurur.

Bunlardan birisi ve en kötüsü, insanlardan dilenircesine istemektir. Peygamberimiz s.a.v.’in bu konuda sert uyarıları vardır: “Mal biriktirmek için dilenen, gerçekte kor istiyor demektir. Artık ister az, ister çok dilensin.” (Müslim) Bu hadise göre mal biriktirmek için dilenmek, ateş toplamak demektir. Müslüman, izzet ve şerefini inandığı inanç ve değerler uğruna her zaman korumalıdır. Ancak zaruret derecesindeki sıkıntıyı atlatmak için bir veya birkaç sefere mahsus istemek mahzurlu değildir: “Dilenmek yüz karasıdır. Kişi dilenmek suretiyle kendi yüzünü lekeler. Sadece devlet başkanından hakkını istemesi ya da zaruret sebebiyle dilenmek böyle değildir.” (Tirmizî)

Manevi Tamahkârlık


Manevi anlamda da insanın tamahkârlığı olabileceğini hatırlatmak gerekir. Nesevî Hazretleri’nin işaret ettiği gibi, Allah Tealâ’ya sadece sevap umarak veya azabından korkarak ibadetle hizmet eden kişi, tamahını ve hasisliğini ortaya koyar. Kulun efendisine bir bedel yani menfaat karşılığı hizmet etmesi, kendi nefsinin beklentilerini aşamadığını gösterir. Gerek bu dünyaya ait, gerekse öte dünyaya ait hırs ve tamahını yok edememiş ve böylece nefsini...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Dünya Hırsı
« Posted on: 28 Mart 2024, 20:08:11 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Dünya Hırsı rüya tabiri,Dünya Hırsı mekke canlı, Dünya Hırsı kabe canlı yayın, Dünya Hırsı Üç boyutlu kuran oku Dünya Hırsı kuran ı kerim, Dünya Hırsı peygamber kıssaları,Dünya Hırsı ilitam ders soruları, Dünya Hırsıönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes