> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Dini Konular > Dini makale ve yazılar  > Dostluk öldü mü
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Dostluk öldü mü  (Okunma Sayısı 646 defa)
08 Temmuz 2010, 18:44:42
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 08 Temmuz 2010, 18:44:42 »



DOSTLUK ÖLDÜ MÜ?


Küçüklüğümüzden beri büyüklerimizden duyduğumuz bir söz vardır:

‘‘Yalnızlık Allah’a mahsustur’’Bu hakikate vurgu yapılırken amaç; ‘‘insan insana muhtaçtır’’ gerçeğine dikkat çekmektir

İnsan sosyal bir varlıktır, kendini toplumdan soyutlayamaz Çünkü toplumu terk etmek, sorumluluktan kaçmaktır… İnsan sosyal ilişkiler ağı içinde ancak yükümlülüklerini hafifletebilir… Biliyoruz ki; Allah önce Adem’i yarattı Sonra ondan da eşi Havva’yı yarattı Adem Havva’ya, Havva Adem’e muhtaçtı Hayatın hayrı ve huzuru iştirakten geçiyordu Evet, ilk günden itibaren hayat müşterekti… Fıtrat ve hılkat buna müsaitti Zaten ‘‘insan’’ kelimesinin sözlük anlamında ünsiyet geçmiyor muydu? İnsan insan olma hassasını korudukça ülfet ve ünsiyet devam edecekti… İnsanlıktan koptukça nefret ve husumet galebe çıkacaktı… İşte kardeşlikten nefret üreten Kabil… İnsan Halık ile barışık olmayınca hayatla, halkla, herkesle hatta kendisi ile de kavgalı olacaktır… Bu durumda insanın ilk yapacağı iş; Allah’ı dost edinmek ve Allah’a dost olmaktır… O taktirde Veli olanın, Vekil olanın, Kefil olanın himayesinde ademoğlu gücüne güç katabilecektir…

‘‘Haberiniz olsun; Allah’ın dostları, onlar için korku yoktur, mahzunda olmayacaklardır’’ (Yunus-62)

Tabii ki; O’na dost olmanın bir bedeli vardır… Elbette tek taraflı dostluk olmaz, karşılıklıdır…

İnsanlık tarihinin en güzel ve en özel dostu, Halilullah, az mı bedel ödedi? Canından da çok sevdiği İsmail’ini bıçaklara yatırdıktan sonradır ki, ‘‘halil’’ olma pâyesine hak kazanıyor… En güzel Vekil’e tevekkül ve teslimiyetini en üst düzeyde arzettikten sonradır ki, ateş selama duruyor… Demek ki ‘‘halil’’ olmanın yolu ateşin üstüne yürümekten ve bıçaklara yatmaktan geçiyor…

Halilullah için böylede Habibullah için farklı mı? ‘‘Habib’’ liğe yürürken tüm sevdalar bir sevdaya kurban edilmeli mi? Sevr’den Seniyyetül-Veda’ya uzanan sefer ‘‘habib’’ olmanın şifresini vermiyor mu bizlere?

Bu günde İbrahimi bir duruş bizi ‘‘halil’’ kılacaktır… Muhammedi bir çıkış bizi ‘‘habib’’ edecektir…

Allah’a dost olmanın güvencesi ile yola çıkanlar bu defa kendi araların da dostluklar kuracaklardır… Çünkü O’na dost olmak, O’nun dostlarına da dost olmayı zorunlu kılıyor… Başka türlü kulluk yürüyüşü nasıl sürdürülebilir?

Kollektif bir ruhla yürekler buluşmadan şeytanın dostlarını altetmek mümkün değil…

Dekyanus’a karşı kıyama duran ‘‘yedili’’nin direniş ruhunun hangi dostluk ve kardeşlik zemininde yeşerdiğini Kur’an bize haber vermiyor mu? Artık o ‘‘yedi güzel dosta’’ yedi düvel bile bir şey yapamazdı…

Meryem’i yarınlara taşıyan müşfik ve münib yürek Zekeriya değil miydi?

‘‘Hak’’ kelimeyi Firavun’a taşırken Musa’nın Harun gibi bir dosta ihtiyacı vardı…

Hira’da gök sofraları Muhammed’e sunulurken meleklerden bir dost, Ruhul Kudüs devredeydi, Hira’dan Mekke’ye indiği zaman insanlardan bir melek onu karşılıyordu ismi, Hatice idi…

Risaletin bidayetinde ilk olarak dostluk mektebi açıldı; burası Daru’l-Erkam’dı… Bu kapıdan giren herkes dost olarak çıkıyordu… Bundan böyle İslam’ın tüm çilesini bu yürekler taşıyacaktı…

Akabe’de dostluk sözleşmesine imza koyanlar, ölüme ve çağlara meydan okuyorlardı…

Hicret gecesi yatağa uzanan Ali’de hiçbir tereddüt ve tedirginlik yoktu… Dostluğun yüce hatırı vardı… Çünkü onlar gerçekten gözü kara dostlardı…

Sıddık’ın dostluğuna melekler bile gıpta ediyordu…

Havari olmak, ensari olmak, rabbani olmak nedir? Bunun Türkçe karşılığı özetle, dost olmaktır…

İnsanlığın en soylu damarı; dostluk ve vefadır…

Tabii ki; kavli değil kavi dostluklar… Afaki değil, kalbi… Hesabi değil, hasbi olanını kast ediyoruz…

‘‘Adl’’in, ‘‘emn’’in, ‘‘sıdk’’ın adresi olacak dostluklar…

Bizim muhtaç ve mecbur olduğumuz dostluk; bizi ukbaya hazırlayacak, davaya bağlayacak, takvaya taşıyacak dostluktur…

‘‘Allah’ın arşının gölgesinde gölgelenmek’’ ancak bu yolla mümkündür…

‘‘Birbirimizi sevmedikçe iman etmiş sayılmayacağımıza’’ göre dostluk bir akide meselesidir… İman olayıdır…

Kulluğumuzu sosyalleştirmek için önce dostluk ve kardeşlik diyeceğiz… Fesadın kökünü kurutmak, fitnenin önünü almak velayet ve uhuvvet bağlarını pekiştirmekle mümkündür…

‘‘Kafirler birbirlerinin velileridir Eğer siz bunu yapmazsanız(birbirinize yardım etmez ve dost olmazsanız) yeryüzünde bir fitne ve büyük bir bozgunculuk olur’’ (Enfal-73)

Yeryüzünün salahı, beşeriyetin felahı için böylesi bir dostluk iklimine ihtiyaç vardır…

Arzın ıslahını zulmün izalesini, hakkın ikamesini, üstlenen o aziz dostları Allah destekliyor:

‘‘… Onlar öyle kimselerdir ki, (Allah) kalplerine imanı yazmış ve onları kendinden bir ruh ile desteklemiştir…’’ (Mücadele-22)

Çürüyen toplumlara yeni bir ruh aşılayacak olanlar, dostluğun gereğini yapabilenlerdir…

Gayet tabii ki, bu dostluğun muhkem ve meşru olması gerekiyor… Sürece, çıkara, kurallara bağlı olmayan kalıcı ve köklü dostluklar inşa etmeliyiz… Ruhumuza sinmiş korku, evham, endişe ve tasaları başka nasıl üstümüzden atabiliriz… Fırtınalı süreçlerde hangi limana sığınacağımız önemlidir… Hangi yüreğe demir atacağımızı şimdiden bilmek durumundayız…

Bu gün bize ekmek gibi, su gibi dost lazım…

Günahtan günaha sürüklendiğimizde bize ‘‘dur’’ diyecek, dostlar… Elleriyle, dilleriyle, kalpleriyle münkerle aramızda siper olacak olanlardır…

Rotayı şaşırdığımızda pusulamız olacak, kol-kanat gerecek, ruhunun penceresini bize açık tutacak dostluklara muhtacız… İnşirah bulacağımız, itminan olacağımız, teselli ve teskin mercii olan yürekler… Öyle ki onların yokluğunu en büyük yoksulluk bilmeliyiz…

İnsan sıkıntıya düştüğünde ‘‘alo’’ diyecek bir ses bekler… Kulaklar kapının zilindedir bir dokunan olmayacak mı?

İhtiyaç halinde umutlar depreşir, acaba vefalı bir dost ‘‘hızır’’ olup yetişmez mi?

Şefkat elini elimizde göreceğimiz… Güvenli kolları ile bizi kucaklayacak… Yaslandığımızda yıkılmayacak, gölgesine sığınabileceğimiz, serinleyebileceğimiz çınar gibi dostlar… En mahrem sırlarımızı vermekte tereddüt yaşamayacağımız… En derin dertlerimizi döküp ferahlayacağımız ortamların özlemi içindeyiz…

Her şeyden önce kesin bir güven olacak, övse de, sövse de bu güven zedelenmeyecek… Bizi yanlış anlamayacak… Zanla hareket etmeyecek… Herkes bizi iterken onlar sinelerini bize açacak… Başkaları bizi yuhalarken, onlar ‘‘gel dostum’’ diyerek bize doğru koşacak…

Issızlığın, yalnızlığın en ürkütücü anında, gecenin en koyu saatinde ışığımız olacak, nefeslerinin sıcaklığını yüreklerimizde hissedeceğimi güzel dostluklar…

Bizi anlayan, anlamamıza anlam katan… Bize katlanan, bizi taşıyan vefa ve cefa abideleri…

Onlar ne bizi, ne de başkasını satmayanlardır, sömürmeyenlerdir… Hep sahiplenenlerdir…

Biz ağlarken onlar kıskıs gülmezler…

Onlar, gerçekten sırdaştır, gardaştır, yoldaştır…

Fakat, biz dostluğun gereklerini hep başkasından bekleyenlerden olamayız ki! Kendimiz beklentilere ne zaman cevap vereceğiz?

Bize düşen görev; dostluk temennisinde bulunmak değil, dostluk dersi vermekte değildir… İmanımız bize müminlerle dost olmamızı emrediyor… Bizden beklenen örnek dostluklar sunmaktır…

Pazarlıksız, ön yargısız, kuralsız, sınırsız gerçek dostluklar…

‘‘Ah nerede eski dostluklar’’ diyerek hayıflanmak yerine, dostluğa hazırlanmak bize düşer…

Ortamlarımızda, kurumlarımızda dostluk meltemleri yürekleri okşamalıdır… Resmiyet, bürokrasi, formalite, protokol dostluklarımızı zedelememeli… Biz her şeyden önce kardeşiz! Bunu nasıl unuturuz? Sınıflaşma, kamplaşma, itişme, didişme… El insaf! Bu ne hâl!

Dostluğu tıkayan kıdem, kariyer, makam, ünvan, statü, sınıf farkını biz aşamaz isek kim aşacak?

Dünyamızın, ufkumuzun, yüreğimizin genişliği dostluk çemberimizin çapından bellidir…

Bizi çokça meşgul eden: Ticari ortaklıklarımız, mesai birlikteliklerimiz, sosyal etkinliklerimiz, kültürel faaliyetlerimiz, müşterek organizasyonlarımız, ekonomik teşebbüslerimiz dost ve kardeşçe mi? Yoksa seküler bir algının, popüler bir kültürün kural ve kabuller mi bizi sürüklüyor?

Şayet bu çalışmalar kardeşlik zemininde hayat bulursa ibadi bir sorumluluk olarak belirecek, uhrevi bir kazanımın ‘‘hak edişini’’ şimdiden yakalamış olacağız…

Dostlukla damıtılmamış ilişkiler hamdır… Kardeşlikle yoğrulmamış yapılar yavandır…

Yarınlarda ‘‘keşke’’nin fayda vermeyeceği dostluklara prim veremeyiz…

‘‘Vah yazıklar olsun bana, keşke filanı dost edinmeseydim

Çünkü o, gerçekten bana geldikten sonra beni zikirden(Kur’an’dan) saptırmış oldu Şeytanda insanı yapayalnız ve yardımcısız bırakandır’’ (Furkan-28-29)

Rasulullah (sav) de buyurmuyor mu? ‘‘ Kişi dostunun dini üzeredir’’

Defolu dostluklar… Dumura uğramış duyarlılıklar… Kardeşler! Bize dalkavuk değil, dost lazım

Sırtımıza basıp yükselme hesapları yapan sahte dostlarla, bizi bağrına basacak sahici dostları ayrıştırabilmeliyiz…

Aslında biz dostlarımızı tanırız…

Kim ki, tek kıbleli ise ve bu kıble de Kabe ise o bizim dostumuzdur… Onları alınlarındaki secde izinden tanırız… Kuşandıkları takva örtüsünden biliriz… Üzerlerinde taşıdıkları Allah’ın boyasından seçeriz…

‘‘Görüldüklerinde Allah’ın hatırlandığı’’ hayırlı kullardır, onlar…

Onların başları dik, alınları ak, elleri açıktır… İsar sahibidirler… Kendileri ihtiyaç sahibi olsalar da dostlarını kendi nefislerine tercih ederler… Kişisel çıkar ve ihtiraslar karşısında eğilip küçülmezler…

Küfre karşı onurlu, kardeşlerine karşı m...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Dostluk öldü mü
« Posted on: 24 Nisan 2024, 10:55:37 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Dostluk öldü mü rüya tabiri,Dostluk öldü mü mekke canlı, Dostluk öldü mü kabe canlı yayın, Dostluk öldü mü Üç boyutlu kuran oku Dostluk öldü mü kuran ı kerim, Dostluk öldü mü peygamber kıssaları,Dostluk öldü mü ilitam ders soruları, Dostluk öldü müönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes