๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ => Kapaktakiler => Konuyu başlatan: Zehibe üzerinde 12 Eylül 2011, 14:43:01



Konu Başlığı: Dost Diye Diye
Gönderen: Zehibe üzerinde 12 Eylül 2011, 14:43:01
Dost Diye Diye


Ocak 2007 - 97.sayı

Mehmet Berat IRMAK kaleme aldı, KAPAKTAKİLER bölümünde yayınlandı.

İnsanın bu “kaypak” dünyada tutunmasını sağlayan, varlığını anlamlı kılan biraz da dostlarıdır.

Lügatinde dosta ve dostluğa dair kelimeler bulunmayan bir dil ne kadar soğuk, o lügatin sahibi topluluk ne kadar bedbaht bir topluluktur. Dostu ve dostluğu yaratan Allah’a hamdolsun, başta peygamberler olmak üzere cümle dostlara, Allah dostlarına selam olsun...

Dost kardeşin kardeşidir, desek yalan söylemeyiz. Yeryüzünde “dost” olarak gördüğümüz kişiler yerine göre kardeşten daha evlâdır. İnsanın bu “kaypak” dünyada tutunmasını sağlayan, varlığını anlamlı kılan biraz da dostlarıdır. Allah cümle insanları iyilerle karşılaştırsın duasında bulunalım ve diyelim ki; kimle beraber olduğunuz kimliğinize de yansımaktadır. Sizin kim olduğunuz kimlerle düşüp kalktığınıza, sırrınızı kimlerle paylaştığınıza bağlıdır. Kimseden dost olmayacağını söylemek ne kadar abes ise, her önüne gelene dost gözüyle bakmak da o kadar abestir.

Dost seçilendir, onun için seçkindir; arkadaşlığınız da, yoldaşlığınız da bu kişilerin “dost” olmasıyla anlam kazanmaktadır. “Önce refik sonra tarik” hikmetindeki “refik”, dostun ta kendisidir. Dost vardır, çıkılmaz yokuşları, geçilmez uçurumları size hissettirmeden “yol” yapar. Dost diye bildiğiniz vardır; düz yolda ayağınızın tökezlemesine yol açmakla kalmaz, onu da sırtınızda taşımak zorunda kalırsınız. Onun için Doğu’nun büyük bilgesi Sadi, “Dost, dostuna yolunun üzerindeki dikenleri gösteren kişidir.” sözünü boşuna söylememiştir.

Dostun sözünün acılığından şikayet etmeyin, duyduğunuz acı/acılık, dostsuz kaldığınızda yüz üstü düşeceğiniz hayatın size sunduğu zehir dolu kadehten daha acı olmayacaktır. Varsın, dost acı söylesin. O acı, yalancı dostun dünyayı toz pembe gösteren aynasından daha bereketlidir.

Dost “bereket” demektir. İnsanoğlunun tekamülünde, ruhunda taşıdığı yeteneklerin inkışafında en büyük tesiri ona dostları yapmıştır. Mevlâna üstadımızın, bugün dünyayı etrafında pervane kılan bilgeliğinin, derinliğinin müsebbibi Tebrizli Şems’ten başkası değildir.

Hazreti Peygamber’in yol arkadaşları, önce akrabalarından ziyade dostlarıdır. İnsanlığı fıtrat dinine çağıran o Yüce Elçi’nin dostları, o gökte bir yıldız olan güzel insanlar, dostun dostu için hangi cefaya katlanabileceğini cümle cihana yaşayarak göstermişlerdir.

Dostun her şeyi paylaşılanı, yeryüzünde, “halk içinde yüzdeki ben” sayısı kadar azdır. Ondan dolayıdır ki insan dostlarıyla da hangi kulvarda dostluk edeceğini iyi bilmelidir. Dosttan dosta fark vardır.

Bundan da dost olur mu diye kimseyi küçümsemeyelim. Herkesin bilgisine, görgüsüne, donanımına, meşrebine göre dostları vardır. Sizin dostluğa değer görmediğiniz birisi başka birinin “has dostu” olabilir. “Nâdânlar eder sohbet-i nâdânla telezzüz / Divânelerin hemdemi divane gerektir.” diyen Ziya Paşa, Allah bilir ya, doğru söylemiştir.

“Bir dost bulamadım gün akşam oldu” diyen Kul Himmet üstadımızın çığlığı, nihayetinde insanın ezeli yalnızlığına, “elif” oluşuna göndermedir ve insan hayatını özetlemektedir. Yoksa, bunu diyen şairin de halince hatırınca ve dahi yeterince dostu olduğundan kimsenin kuşkusu bulunmamalıdır.

Bir insana “Dostum!” diye hitap etmek, ona kardeş diye seslenmekten daha sıcaktır. Kardeşlik seçilmeyen bir şeydir, yeryüzünde kimsenin kardeşini seçme gibi bir tasarrufu söz konusu değildir. Ne var ki dost seçilendir, özeldir.