> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Dini Konular > Dini makale ve yazılar  > Hicret üzerine konuşmanın anlamı
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Hicret üzerine konuşmanın anlamı  (Okunma Sayısı 775 defa)
01 Aralık 2010, 18:32:10
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 01 Aralık 2010, 18:32:10 »



Hicret Üzerine Konuşmanın Anlamı


Arapça ‘hecr ve hicran’ kelimelerinden türemiş olan hicret; insanın başkasından beden, dil ve kalple ayrılması demektir. Hicret eden kimseye muhacir denilir. Muhâcerat ise, başkasıyla ilişkiyi kesip onu terk etmektir. Manevi anlamda muhâcerat; insanı Allah’a isyana teşvik edecek olan şehvetlerden, kötü huy ve günahlardan uzaklaşmak, onları terk ve reddetmek anlamlarına gelir. (Ragıb el-İsfehani, el-Müfredat, İstanbul, 1986, s. 782). Hz. Peygamberin “gerçek muhacir, Allah’ın yasaklarından kaçınandır” buyurması bu bağlamdadır. (İbn Hibban, Sahih, th. Ş. el-Arnavud, Beyrut, 1993, I, 462, no:230).  Dini anlamda asıl hicret, dini sorumlulukları yerine getirmenin her türlü imkânının ortadan kalktığı ve yaşama hakkının olmadığı bir yerden; din, can, mal, akıl ve namus güvenliğinin olduğu bir yere göç etmektir. Dolayısıyla hicret, sadece zulümden kurtulmanın bir gerekçesi değil, aynı zamanda inisiyatifi de ele almanın bir gerekçesidir.  İşte bu anlamda hicret bir dava göçü olup, Allah ve Resulü için yapılandır. (Geniş bilgi için bakınız. Buhari, Bed’u’l-Vahy, 1; Menâkıbu’l-Ensâr, 45; Müslim, İmârât, 155). İslam tarihinde Müslümanların bi’setin beşinci yılında Mekke’den Habeşistan’a ve onuncu yılında Mekke’den Medine’ye hicretleri buna en güzel örnektir. İnsan, bir beldeden bir beldeye, bir şehirden bir başka şehre ya da bir ülkeden başka bir ülkeye siyasi, ekonomik, can güvenliği, ilim, evlilik vb. gibi nedenlerden dolayı da dünyevi anlamlarda hicret edebilir.

İslami düşüncede Allah’ın iradesine teslimiyet, insanların iradesine karşı bağımsızlık demektir. Bir başka ifade ile teslimiyet, Allah’ın insanlığa tenezzülatı olan ilahi vahyi idrak etmek, onu anlatmak ve yaşamak noktasında karşı duruşlara sabır ve tahammül göstermeye şuurlu bir şekilde karar vermektir. (Ali İzzetbegoviç, Doğu ve Batı Arasında İslam, çev.Salih Şaban, ts., s. 311). İşte Allah’a teslimiyetin bir gereği olarak bütün peygamberlerin ve dava adamlarının hayatında hicret vardır. Örneğin, Hz. İbrahim, aklî ve naklî bütün argümanları kullanarak kavmini imana davet etmesine rağmen bir sonuç alamayınca, küfür diyarından uzak kalmak ve özgür bir şekilde Allah’a kullukta bulunmak adına ana yurdunu terk etmiştir.(el-Ankebut, 29/24–26). Hicret, görüldüğü gibi bir kaçış değildir. Necip Fazıl’ın ‘hicret’ adlı şiirinde ifade ettiği gibi; “merkezi çevreden sarmaktır/merkezi çevreden fetihtir.” Dolayısıyla çok rahat bir şekilde medeniyetlerin hicretle kurulduğunu söyleyebiliriz. Çünkü hicret,  iman, fikir ve eylem planında birey ve toplumlara zindelik kazandırır. Nitekim “tebdil-i mekânda rahmet vardır” atasözü buna delil teşkil eder. Hicretin medeniyetle ilişkisine en açık örnek, Hz. Peygamberin miladi 622 yılında Mekke’den Medine’ye hicret etmesi ve Medine merkezli bir İslam medeniyetinin vücuda gelmesidir. Bilindiği gibi İslam tarihinde Hz. Peygamberin Mekke’den Medine’ye hicret etmesi,  gerek sonuçları ve gerekse etkileri itibariyle bir dönüm noktası oluşturmuştur. Hicretle birlikte İslam, Mekke dışına taşmış, Medine ufuklarından bütün bir dünyaya yayılmıştır. Böylece din, Medine’sini oluşturmuş, burada yaşanan din, sanat, edebiyat ve ilim faaliyetleriyle bir İslam kültür ve uygarlığı meydana getirmiştir.  Bu sebeple gramatik açıdan olaya baktığımız zaman din, Medine ve medeniyet arasında çok yakın bir ilişkinin olduğunu söyleyebiliriz.

Diğer taraftan hicret, medeniyet bağlamında bir özgünlüğün adıdır. Buna en açık delil, hicrî takvimin başlangıç oluşudur. Hz. Ömer’in halifeliği zamanında Müslümanlar hicreti tarih başı kabul etmişlerdir. Bu başlangıç, İslam medeniyetinin orijinalliğinin de bir vesikasıdır. Çünkü hicretle birlikte ilk nüfus sayımı yapılmış, hicretin ilk yıllarında Medine Müslümanlarının sayısının 1500 civarında olduğu tespit edilmiştir.

İslam’ın bir şiarı olan ezan, bugünkü şekliyle okunmaya hicretle başlamıştır. Ezan, hem bir şiar, hem namaz vakitlerini bildiren bir tarz, hem Müslümanların var oluş ve egemenliklerinin bir alâmeti, hem de İslam mesajının özetinin tekrarlanmasıdır. Onun için gürül gürül ezanların okunduğu yerler, Müslümanların bağımsızlık ve hâkimiyetlerinin en büyük göstergesidir.

Hicret; sevgi ve saadet medeniyetine kutlu bir yürüyüştür. Bu anlamda hicret, bir Müslümanın yaşadığı toplumdan, giyim-kuşam, akide, ahlak, davranış tarzı ve yaşayan Müslümanlık örneğiyle farklılaşmasıdır.  Bunun adı, içinde yaşanılan toplumdan kopmak değil, aynı toplum içinde yaşamak suretiyle temsil Müslümanlığını görünür kılmaktır.

Hicret, sabrın doruk noktasına ulaştığı bir andır. Onun için Hz. Peygambere: “Müşriklerin aleyhinde söyledikleri şeylere sabret,(diren, onlarla,  tekrar görüşebilme kapısını açık bırakmak suretiyle)  en güzel bir şekilde hicret et” ( Müzzemmil, 73/10) emrinin verildiği bir stratejinin tatbikatıdır. Dolayısıyla hicretin bize öğrettiği şey, dava için söylenilenlere sabretmek, muhataplara bütün kapıları kapatmadan, kırıp dökmeden tekrar dönebilmek ümidiyle en güzel bir şekilde onlardan ayrılmaktır.

Hicret, bir ahde vefa hareketidir. Bu anlamda hicret bir kaçış değil, yapılacak olan fethin bir başlangıcıdır. Hicret, Allah’ın ve resulünün emrine pazarlıksız bir teslimiyettir, nezakettir, yâr’den, anadan, maldan, doğup-büyüdüğü memleketten göçmek şeklinde yerine getirilen bir fedakârlıktır. Dost için, Hz. Ebubekir’in ve Hz. Ömer’in yaptığı gibi yapmaktır.

Hicret, bütün yolların tıkandığı, bütün ağızların susturulduğu, ifade hürriyetinin ayaklar altına alındığı bir dönemde tebliğe açılan bir kapı ve bir yarma harekâtının adıdır. Mazeret üretmek yerine, çözüm geliştirme eylemidir. Çünkü arz, Allah’ındır. İstenilirse, Allah’ın arzında Allah yolunda yürümenin her zaman imkânları oluşturulabilir.(bkz. Nisa 4/97–99).

Hicret, her şeyde özgün olmanın adresidir.

Hicret, iman ve mücadelenin simgesidir.

Hicret, Allah ve resulü için yapılırsa, çağdaş sürakaların oyunlarını bozacaktır. Çünkü gerçek hicret ve muhacirlik; Allah’la birlikte olmaktır. Her daim Allah’la birlikte olanlar için korku ve hüzün yok, sükûnet ve aşk vardır. Allah’ın yardımı da onlaradır.

Yaşadığımız dünyada binlerce Müslüman, savaş, işgal, baskı, can güvenliği yokluğu ve ekonomik nedenler gibi durumlardan dolayı zorunlu göçe tabi tutulmuşlardır. Afganistan’dan, Karabağ’dan, Filistin’den, Irak’tan, Somali’den, Çeçenistan’dan vb. binlerce Müslüman doğup büyüdükleri yurtlarından başka diyarlara iltica etmişlerdir. Bu kardeşlerimiz bugün, çok zor şartlar altında hayatlarını idame ettirmekte, ölüm-kalım mücadelesi vermektedirler. Bunların, hukuk başta olmak üzere, sağlık, barınma, eğitim, yeme-içme, giyim-kuşama varıncaya kadar birçok sorunları vardır. Hatta birçoğu BM Mülteciler Yüksek Komiserliği tarafından yasal mülteci konumunda sayılmadığı için bulundukları ülkelerde haklarını tam olarak da kullanamamaktadırlar. Kimileri,  uzun yıllar ellerinde-avuçlarında biriktirdikleri paralarla zaman zaman uluslar arası mafya ve her türlü karanlık güçler eliyle istismar edilerek mağdur duruma düşürülmektedirler. Gün geçmiyor ki, bu mülteciler televizyon ve gazetelerde bir başka ülkeye götürülürlerken ya adını bilmedikleri bir ülkede terk edildiklerine ya kamyon kasalarında aç-susuz ve havasız bırakılarak boğulup öldüklerine ya da denizlerde azgın suların dibini boyladıklarına dair haberler yayınlanmış olmasın.

 İşte bugün, dünyanın hala görmemezlikten gelen sorunu, mültecilerle ilgili olanıdır. İçinden geçtiğimiz şu zaman diliminde, gerek sempozyum, gerekse diğer kültürel faaliyetlerle hicreti konuşurken, yapılması gereken en önemli iş,  sadece laf üretmek değil, yaşanan vakıalardan yola çıkarak mülteci konumunda bulunan kardeşlerimizin sorunlarını masaya yatırmak suretiyle çözüm önerilerinde bulunmaktır. Elbette sivil toplum kuruluşları ellerinden geleni yapıyor ama bu yetmez. Çeşitli nedenlerle mülteci konumuna düşürülen bu insanların yaşadıkları topraklara tekrar güvenli bir şekilde geri dönmelerini sağlamak adına gerekli şartları oluşturmaktır.  Bu ağır işin altından ne sivil toplum örgütlerinin ve ne de birkaç ülkenin kalkması mümkündür. Mutlaka küresel ölçekte uluslar arası yardımlaşma ve dayanışmaya ihtiyaç vardır.

Eğer bugün biz yaşadığımız coğrafyalarda 1400 sene önceki Medine merkezli muhacir-ensar kardeşliğini çağın gerekleri doğrultusunda yeniden üretebiliyorsak, hicret üzerine konuşmamız bir anlam ifade eder. Yok, eğer, bugüne gelmez de hala tarihte kalıp olup-bitenleri konuşur durursak bunun adı, hicret ve muhacirlik üzerine tarihsel arkeoloji yapmak olur. Hiç olmazsa bu konuda fiili olarak kendimiz bir şey yapamıyorsak, İHH gibi yardım kuruluşlarının elini kuvvetlendirmek adına maddi ve manevi yardımlarımızı esirgemeyelim. Bu bir insanlık ve İslamlık borcumuzdur.

Hicretin, milletimize ve İslam âlemine hayırlar getirmesi dileğiyle.


 
* Cumhuriyet Ü. İlahiyat Fak.

Prof. Dr. Ramazan Altıntaş*
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Hicret üzerine konuşmanın anlamı
« Posted on: 18 Nisan 2024, 22:05:30 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Hicret üzerine konuşmanın anlamı rüya tabiri,Hicret üzerine konuşmanın anlamı mekke canlı, Hicret üzerine konuşmanın anlamı kabe canlı yayın, Hicret üzerine konuşmanın anlamı Üç boyutlu kuran oku Hicret üzerine konuşmanın anlamı kuran ı kerim, Hicret üzerine konuşmanın anlamı peygamber kıssaları,Hicret üzerine konuşmanın anlamı ilitam ders soruları, Hicret üzerine konuşmanın anlamı önlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes