๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Dini makale ve yazılar => Konuyu başlatan: Safiye Gül üzerinde 22 Eylül 2012, 16:05:44



Konu Başlığı: Diyalog ve hoşgörüye biz nasıl bakıyoruz
Gönderen: Safiye Gül üzerinde 22 Eylül 2012, 16:05:44
Diyalog ve hoşgörüye biz nasıl bakıyoruz?

Hocaefendi?ye diyalog ve hoşgörü konusunda sorular soruluyor, cevaplar alınıyor. Röportajlarla basına yansıyan bu soru-cevapların yerimizin aldığı kadarını bugün sizinle birlikte okumak istedim. Zannederim siz de benim gibi takdirle okuyacak, İslam?ı böylesine barışçı düşünce ile temsil ettiğiniz için mutluluk duyacaksınız.

Soru: Diyalog ve hoşgörü dinimizde yoktur, bunu yeni çıkardılar, devam etmez, iddiasında olanlar var.

Cevap: Diyalog ve hoşgörü konusu, benim insani yönümden kaynaklanıyor olsa, o zaman kalıcılık vaat etmez, endişe duyanlar da endişelerinde haklı olurlar. Ama ben dini kaynaklardan hareket ediyorum, başımız onunla bağlı, din devam ettiği sürece, diyalog ve hoşgörü de devam edecektir. Nitekim Efendimiz, Medine?ye geldiği zaman Medine Bildirgesi?yle farklı din mensuplarını diyaloga çağırıyor, hoşgörü içinde onlarla anlaşıyor ve koruma altına alıyor. Diyalog ve hoşgörüyü o zaman başlatıyor. Onun bu tavrını görünce -bağışlayın- münafıkların reisi Abdullah bin Übey bin Selul, adeta çıldırmış vaziyette Mekke?ye koşuyor, müşriklerin toplantısına katılıp; ?Bakın bu adam herkesi yanına çekiyor, yarın sizin için büyük bir tehlike olacak!..? diyerek müşrikleri kışkırtıyor. Yani her şeyi evhama bina eden insanlar bugün olduğu gibi o zaman da var...

Soru: -Yanlış yorumlayanlar var diye ileride vazgeçilebilir mi bundan?

Cevap: -Böyle bir vazgeçiş, harakiriden, intihardan farksız olur!.. Bugün terörle, canlı bombalarla, baskı altına alınarak robotlaştırılmış insanlarla karartılan İslam?ın çehresini, diyalog vasıtasıyla kendi güzelliğine yakışır bir tarzda anlatma süreci başlamıştır ve devam edecektir!..

Efendimiz?in: ?Benim adım güneşin doğup battığı yere kadar ulaşacaktır.? sözünü bizlere verilmiş bir hedef olarak anlıyorum. Benim Efendim?in, teröristlerin mensup olduğu bir dinin kurucusu gibi tanınması, O?na karşı yapılan çok ciddi bir haksızlıktır!.. O?nun doğru tanıtılması, diyalog ve hoşgörü temsilcilerinin önünde ihmal edilemeyecek derecede önemli bir vazife olarak duruyorken, kendileri hakkında oluşmuş bu güzel kanaatleri (diyalogdan vazgeçerek) yıkmak, ihanet olur!..

Soru: -Hoşgörü ve diyalogla taviz veriyor, diyorlar.

Cevap: -Ben değil böyle büyük meselelerde, yatağa girerken bile Efendimiz?in tarzını uygulamaktan taviz vermedim. Arkadaşlarımın da taviz verdiğini zannetmiyorum...

Soru: -Diyaloğa karşı olanlar kendi dindarlıklarından mı korkuyorlar acaba?

Cevap: -Kendileri nasılsa âlemi de öyle zannedenler var muhakkak? Halbuki korkmak gerekiyorsa başkaları korkmalıdır. Burada (Amerika?da) İslam?a çok saygılı bir din adamıyla görüşüyorduk:

-?Bizim gençler kiliseden kaçıyorlar!..? dedi. Ben de, bizde camiye giden ve oruç tutan gençlerin sayısında artış olduğunu söyledim. O devam etti:

-?Gençler arasında çok bunalım var, doğrusu böyle bir nesil karşısında tanrının yerinde olmak istemezdim!..? dedi. Ben de:

-?Allah?la kul arasındaki münasebet açısından sizin konumunuzda bir insana böyle bir cümleyi yakıştıramadım!..? dedim. Bunun üzerine o zat âlicenap davrandı.

-?Allah?tan çok af dilerim, sürçü lisan oldu!..? dedi. Bu insanlar kendi nesillerinden endişe ediyorlar. Bizim misyonerlik yapmamıza gerek yoktur, kendimizi doğru ifade etme fırsatı bulalım o bize yeter!..?

İşte bizim diyalog ve hoşgörüye bakışımız. Bizim bu anlayışımıza hiç ilgisi olmayan manâlar yükleyerek yakışıksız isnatlara yönelenler, politik kaygılardan ve mesleki geride kalış kıskançlığından kurtulamıyorlar gibi geliyor bize. Biz Müslümanların birbirleriyle uğraşmaları yanlıştır, ufkumuzu dışarıya çevirmeliyiz artık, diyor, bize saygısızca sataşanlara cevap vermeyi dahi bu anlayışla gereksiz görüyoruz.

ahmet şahin