> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Dini Konular > Dini makale ve yazılar  > Dinimizde Nişanlanma
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Dinimizde Nişanlanma  (Okunma Sayısı 884 defa)
21 Mayıs 2010, 06:06:57
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« : 21 Mayıs 2010, 06:06:57 »



Dinimizde ve Örfümüzde Nişanlanma

İslâm'a göre evlenmek, sadece zevk ve haz için değil; aile teşkili, milletin bekâ ve devamı, ferdin duygu ve düşüncelerinin dağınıklıktan kurtarılması ve cismânî hazlarının zapturapt altına alınması içindir. Bu konuda zevk ve hazlar ise, fıtratın çok meselelerinde olduğu gibi, birer avans ve imrendirmeden ibarettir.

Fıkıh literatürümüzde evlenmenin başlangıcı kabul edilen nişanlanma müstakil bir başlık altında incelenmez. Bu, nişanlanmayla ilgili hükümlerden bahsedilmediği mânâsına da gelmez. Meselâ nişanlanacak kişilerin görüşmelerinde riâyet etmeleri gereken mahremiyet sınırı, iddet süresi içerisindeki kadına evlenme teklifinde bulunma, nikâh kıyıldıktan sonra zifaf gerçekleşmeden boşanma ve halvet-i sahiha konuları çeşitli yerlerde anlatılmıştır. Nişanlanmayla ilgili hükümler ilk kez 1917 tarihli Hukuk-ı Aile Kararnamesi'nde müstakil bir başlık altında incelenmiş, sonraki dönem eserlerde de, nişanlanma müstakil olarak anlatılmıştır.

Nişanlılığın psikolojik, sosyolojik, örf ve âdet, ahlâkî, dinî ve hukukî boyutları iç içedir. Elbette sosyal bir müessese olan nişanlanmayla ilgili gelenek ve göreneklerden hangilerinin fıkıh kapsamına girip girmediğinin iyi analiz edilmesi elzemdir. Bu analizden önce ise, nişanlanmayla alâkalı genel bilgiler vermek faydalı olacaktır.

Nişanlanma
Türkçede nişan; nişanlanma sırasında yapılan tören, evlenmek üzere birbirlerine söz verme, yüzük takmak için yapılan merasim gibi mânâlarda kullanılır. Nişanlı, parmağına yüzük gibi bir alâmet takılmış olan evlenecek adayı ifade eder. Nişanlanma terim olarak, bir kadın ile bir erkeğin ileride birbirleriyle evleneceklerini karşılıklı olarak vaat etmeleridir. Nişanlılık ise, nişanlanmayla başlayıp evliliğe kadar devam eden süreci ifade eder. Bu özellikleriyle nişanlanma, sevgili, yavuklu, sözlü, arkadaş olma, birlikte çıkma ve flört etme kelimelerinden tamamen farklıdır. Buna göre nişanlanma, söz kesme ile evlilik arasındaki ara dönemi ifade eder. Diğer bir özelliğiyle nişanlanma, evlilik öncesi süreci tanımladığı için nikâh da değildir.

Arapçada kıza tâlip olma ve nişanlanma mânâsına gelen 'hıtbe' kelimesi Kur'ân-ı Kerîm'de geçer. İlgili âyette iddet süresi içerisinde kadına evlenme teklifinde bulunmanın (hıtbe) hükmünden (Bkz. Bakara sûresi, 2/235) bahsedilir. Ayrıca Kur'ân-ı Kerîm'de zifaf öncesi ayrılma durumunda mehrin yarısının ödenmesinden ve kadının iddet beklememesinden bahsedilir. (Bkz. Ahzab sûresi, 33/49)

Hadîs mecmualarında evlenme öncesi adaylarda bulunacak vasıflar, evlenecek erkek ve kadınların görüşmeleri, evliliğin ilân edilmesi, velîme verilmesi ve yeni çiftlere dua edilmesi gibi nişanlılık süresiyle ilgili hadîsler nakledilir. Ayrıca hem Peygamberimiz'in (s.a.s.) nişanlanması hem de kızlarını nişanlamasıyla alâkalı hadîsler rivâyet edilir.

İslâm Hukuku açısından kimlerle nişanlanılabilir meselesi tamamen nikâhı helâl ve haram olanlarla ilgilidir. Bunlara ek olarak, Peygamberimiz bir hadîslerinde: "Kardeşinizin talip olduğu kişiye siz de talip olmayınız." (Buharî, Nikâh, 45) buyurur. Elbette başkasının talip olduğu bir kadına tâlip olma, İslâm ahlâkıyla ve erdemiyle bağdaşmaz. Dolayısıyla hadîste yasaklanan husus, kadının istenmesi safhasıyla kayıtlıdır.

Nişanlanmayla ilgili fıkhî hükümler ise başlıca şunlardır: a. Nişan evlenme vaadidir; b. Nişan mahremiyeti kaldırmaz; c. Nişan mehre hak kazandırmaz; d. Nişan hediyeleri, hibe hükmündedir. Bu makalede bu hükümler ana hatlarıyla değerlendirilecektir.

Nişan evlenme vaadidir
Bilindiği gibi nişanlanma tabiatı gereği geçici de olamaz ebedî de. Bu yüzden nişan ile evlilik arasındaki münasebeti hukukî ve ahlâkî olmak üzere iki kategoride değerlendirmek mümkündür. Dört mezhebe göre nişanlanma, evlenme akdi olmayıp, sadece evlenme vaadinden (söz verme) ibarettir. Yani, nişanlanma hukuken bir sözleşme (akit) değil, ahlâken karşılıklı söz vermedir (vaad). Çünkü hukuken, nişan nikâh değildir, nikâhın herhangi bir şartı da değildir. Ayrıca hukuken nişan nikâhın doğurduğu neticeleri doğurmaz. (Bilmen, Kamus, 2/12) Nişanlanma sonucu nişanlılar arasında akrabalık, nafaka, miras vb. hükümler tahakkuk etmez. En önemli özelliğiyle nişanlanma, tarafları hukuken evlenmeye mecbur kılmaz.

Her ne kadar nişanlanma hukuken evlenmeyi zorunlu kılmasa da, elbette dinen ve ahlâken konuyu farklı değerlendirmek gerekir. Nişanlanma dînen, ahlâken ve örfen taraflara sadakat ve evlenme mükellefiyetini gerekli kılar. Kur'ân-ı Kerîm'de emir kipiyle; "Verdiğiniz sözü yerine getirin. Çünkü verilen söz sorumluluğu gerektirir." (İsra sûresi, 17/34) buyrulur. Ayrıca mü'minlerin vasfı sayılırken, "üzerlerindeki emanetleri gözetirler, verdikleri sözleri tam tamına tutarlar." (Mü'minun sûresi, 23/8) ifadesi yer alır. Âyetteki ahit ifadesi hem kendi aralarındaki akitleri hem de Allah Teâla'ya verdikleri ahitleri kapsar. Yine, "sözleştiği zaman sözlerinde duran" (Bakara sûresi, 2/177) gibi âyetlerde mü'minlerin dinî ve ahlâkî mesuliyetleri anlatılır.

Doğrusu, evlilik gibi önemli ve hayatî bir müessesenin başlangıcı kabul edilen nişanlanma, basit bir hâdise değildir. Evliliğe mâni bir durum olmadıkça nişanlanma ile verilen evlenme vaadinîn yerine getirilmesi gerekir. Bu özelliğiyle nişanlanma her ne kadar bir söz verme kabul edilse bile, mü'min, sözünün eridir ve sözünün senet olduğunu unutmamalıdır. Dolayısıyla tarafların birbirlerini soruşturma, inceleme, huy ve karakter uyumlarını gözlemleme safhasını, nişan öncesinde olgunlaştırmaları gerekir. Bu safhada, sosyo-hukukî bir esas olan kefâet (denklik) meselesi de göz ardı edilmemelidir.

Nişan vaadi, ahlâkî ve dinî bir sorumluluktur. Bu yüzden, her ne kadar nişanlanma taraflara hukuken evlenme mecburiyeti yüklemese bile geçerli bir sebep olmadan meydana gelen ayrılmalarda dinî ve ahlâkî bakımdan tarafların mânevî mesuliyeti kalkmaz. Yani hukuken olmasa bile, mağduriyetin bulunması durumunda bir kul hakkı ihlâli olması sebebiyle haksız olan tarafın meşru bir gerekçesi bulunmadan böyle bir yola tevessül etmesi, örfî-ahlâkî yükümlülüğünü ve Allah katındaki sorumluluğunu kaldırmaz. Belki bunun tek istisnası, müteakip dönemlerdeki olumsuzlukların artması ihtimaliyle, boşanmalarına nispeten daha ehven olmasıdır.

Nişan mahremiyeti kaldırmaz
İslâm Hukuku'nda nişanlanma, taraflara eş statüsü kazandırmaz, dînen taraflara evliliğin verdiği beraber yaşama hak ve yetkisini vermez. Dolayısıyla evliliğe kadar nişanlılar, ileriye matuf iyi niyetli beklentilerine rağmen, mahremiyet bakımından, âdeta iki yabancı gibidirler. Bu sebeple tarafların mahremiyet sınırlarına dikkat etmeleri gerekir. Yani nişanlılık döneminde taraflar arasında örtünme, halvet hâli vb. dinî yükümlülükler aynen devam eder. Burada dikkat edilmesi gereken husus, mahremiyet sınırına riâyet edilmesi, halvet hâlinin bulunmaması ve İslâmî adaba uygun olmasıdır. Elbette kız veya erkeğin yakınları gibi başka insanların da bulunduğu durumlarda halvet hâli gerçekleşmez. Bunlar dinî hükümlerdir. Dinî hükümler ise, içtimâî şartların değişmesiyle değişmez. Nişanlılık döneminde dinî hükümlere riâyet etmeyenler, elbette fiillerinin dünyevî riskine de uhrevî vebaline de katlanır.

İslâm Hukuku'nda özgürlük esas olmakla beraber, sınırsız da değildir. Kişi, başkalarının hakkını ihlâl edemeyeceği gibi, kendi bedenini de gayrimeşru bir şekilde kullanamaz. Aksi uygulamaların dinen ve hukuken hiçbir geçerliliği yoktur. Çünkü İslâm Hukuku'nda insan bedeni de emanet olarak değerlendirilir. Bu sebeple insan kendi bedeninde bile istediği gibi tasarrufta bulunamaz. "Kendimin" diyerek gayrimeşru bir şekilde vücudunu başkasına da kullandıramaz. Burası insanın özgürlük kapsamına girmez. İslâm'da erkek ile namahrem hür bir kadın arasındaki mahremiyetin kalkması ve kadının kadınlığından erkeğin meşru olarak yararlanabilmesi, ancak ve ancak nikâh akdiyle mümkündür.

Toplumumuzda zaman zaman nişanlılık döneminde daha ziyade nişanlılar arasında mahremiyet hükümlerinin meşrulaştırılmasına matuf olarak dinî nikâh kıyıldığı görülmektedir. Bilindiği gibi nikâh akdi birçok dinî ve hukukî hükümleri içerisinde barındıran genel bir akit niteliğindedir. Elbette dinî hükmünün bir sonucu olarak mahremiyet sınırları kalkar. Bunun yanı sıra, nikâh akdiyle, mehir tabiatıyla kadının hakkı olarak tahakkuk eder. Ayrıca nikâh akdine bağlı olarak hısımlık, nafaka, miras, talak, iddet vb. dinî ve hukukî hükümler de tabiî olarak doğar. Dahası nesep, hadane, velâyet gibi hususların temelini de nikâh akdi oluşturur. Bu dinî ve hukukî hükümler parçalanmaz bir bütündür. Başka bir anlatımla, dinen mahremiyet kalksın; ama hukukî hiçbir yükümlülük olmasın gibi bir nikâh akdi düşünülemez. Zaten İslâm Hukuku açısından nikâh akdi yapıldıktan sonra tarafların birbirini nişanlı kabul etmelerine dinen ve hukuken imkân yoktur. (Bilmen, Kamus, 2/12)

Özellikle günümüzde Türk Medeni Kanunu resmî nikâh öncesi dinî nikâhı yok hükmünde kabul ettiği için herhangi bir olumsuzluk durumunda dinî nikâh, hukukî müeyyidelerden yoksundur. Dolayısıyla taraflardan birinin mağduriyeti durumunda, mağduriyetin giderilmesi hukuken mümkün değildir. Nikâhın dinî hükümleri ise, tamamen kişilerin dinî duygu ve vicdanî sorumluluklarına bırakılmaktadır. Dinî duygu ve vicdanî sorumluluğu hassas olan dönemlerde ve kişilerde her ne kadar geniş ve yaygın bir problem olarak gözükmese bile dinî duygu ve vicdani sorumluluğun zayıfladığı dönemlerde ve kişilerde çeşitli problemlere sebebiyet vereceğini söylemek kehanet değildir. Hele hele nişanlılığın uzun sürdüğü durumlarda çeşitli problemlerle sıklıkla karşılaşılabilir. Pratikte mağdur olan taraf da genellikle kadınlar olmaktadır. Ayrıca kadının tek taraflı nişanı bozmak istediği durumlarda erkeğin talak hakkını kullanmaması gibi çeşitli problemlere de rastlanmaktadır.

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Dinimizde Nişanlanma
« Posted on: 29 Mart 2024, 00:05:54 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Dinimizde Nişanlanma rüya tabiri,Dinimizde Nişanlanma mekke canlı, Dinimizde Nişanlanma kabe canlı yayın, Dinimizde Nişanlanma Üç boyutlu kuran oku Dinimizde Nişanlanma kuran ı kerim, Dinimizde Nişanlanma peygamber kıssaları,Dinimizde Nişanlanma ilitam ders soruları, Dinimizde Nişanlanma önlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes